Ahmet AY
Geçtiğimiz Çarşamba günü TODAY’S ZAMAN adında paralel ihanet çetesine ait İngilizce gazetenin yaydığı bir iğrençlik vardı. Bu iğrençlikle ilgili söylenecek tek söz“Allah sizi de kızlarınızla imtihan etsin” olmalıydı. Ama onların kızlarının bu konuda masum olduklarını düşününce vazgeçiyorsun.
Beni Mahmut Tanal adındaki mikrop torbası ilgilendirmiyor.
Beni gencecik kızı olan tiyatrocu şarlatan da ilgilendirmiyor.
Aslında beni FETÖ’nün iftira üretim merkezi de ilgilendirmiyordu. Ancak iki nedenden dolay ihanet ve iftira çetesini konu ediniyorum.
İlki, -daha sonra ihanet ve alçaklık dışında hiçbir hassasiyetlerinin olmadığı ortaya çıksa da- önceleri İslami hassasiyetlerini vurgulayan bu yapının Kur’an-Sünnet-edep-ahlak dışı işlerde İblisi sollayan yayınlarının boyutlarını yazmak ve yaymak gerektiğine inandım.
Sonra da kendi ailelerini halkın küfür ve hakaretlerine açık hale getirdiklerini –velev ki tınmasalar da- hatırlatmak için yazmam gerekti.
Bu yapı ve basını 2013 Aralık’ından itibaren yeryüzünde daha önceleri görülmemiş şekilde ahlaksız ve izansız yayınlarıyla tanındı. Öyle ki bunlar, Allah cc. ve onun pak Resulü SAV dâhil bütün dini ve insani değerleri FETÖ adlı terör ve ihanet şebekesi için istismar ettiler.
Bunu defalarca yazdık, ama en son bu örgüt, bir insanın düşebileceği en düşük seviyeden (esfeli safilin) de aşağı bir seviye olduğunu bizlere gösterdi.
Meseleyi biliyorsunuz,
FETÖ’nün yayın organı TODAY’S ZAMAN, kendilerine yakınlığı ile tanınan ve paralel örgütle iftiralarda paslaşan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal referanslı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kızları Sümeyye Erdoğan için “Lazika İslam Emirliği tarafından Sümeyye Erdoğan'a evlilik teklifinde bulunulduğu”nu yazmıştı.
Tabi, bu iğrençliğin tek amacı var, kendilerinin gırtlağına kadar battıkları pisliği Sayın Erdoğan ve ailesine de bulaştırmaya çalışmak.
Zerre-i miskal akıl taşısalar bu yayınların battıkları pisliği arttırmaktan öte bir işe yaramayacağını görürlerdi.
Bakınınız,
İki yıldır paralel ihaneti anlattığım, ama bir türlü inandıramadığım bir tanıdık Perşembe sabahı aradı, ağlamaklı ve acılar içinde kıvrandığı belli bir ses tonu ile aynen şunları söylüyordu:
“Ahmet abi, ben ve eşim bu gece sabaha kadar ağlayıp tevbe ve istiğfarda bulunduk. 19 yaşındaki biricik kızımızın adının bu meselede geçtiğini varsayarak iğrenç haberi değerlendirdik. Sonunda Allah’ın laneti bunların üzerine olsun dedik. Evet, Allah bu insanlara lanet etsin ve biz bugünüden itibaren okullarımızla ile ilişkimizi sonlandırdık, Allah bizi afv etmezse mahv etmiştir.”
Buyurun, kendi itirafıdır, “ben ve eşim Hocaefendiyi peygamberlerle eş tutuyorduk, CHP’ye oy verin dediler verdik, HDP’ye oy verin dediler verdik, bütün kazancımızı BANKASYA’ya yatırmamızı istediler yatırdık, ama artık benim ve eşim için o basit ve sahtekâr bir insandır.”
Bu derecede bir alçaklığı kendilerine iman edercesine bağlı olan bir aile söylüyor.
Sahi,
“Neden bu kadar alçaldılar”sorusunu birkaç eski şakirtten daha duydum. Cevap olarak inanın bir cümle kuramadım. Dedim ya, yeryüzü daha önce böyle bir örgütle kirlenmemişti, bu yüzden bu yapının amacını bilsek de izaha benim nefesim yeterli gelmiyor.
Elli yıldır Filistinlilere her türlü ölümü reva gören, onbinlerce Filistinli ailenin evini başlarına yıkan Siyonist Yahudi Israil, amansız düşmanı Müslüman Filistinli hiç kimse için böyle bir ahlaksızlığı aklından bile geçirmedi. Anlaşılan Yahudileşmek bunlara yeterli gelmemiş.
Nasıl bu hale düştüklerini söyleyeyim mi?
Siz Hocaefendi dedikleri mahlûka uyup,
Uluhiyet ve Rububiyeti
Risalet ve Nübüveti
Dünya ve ahireti hiç dikkate almadılar. Allah'ın hududunu kendilerine uygun düşecek şekilde yeniden belirlediler, O’nun cc. “Tilke hududullah...” diyerek gösterdiği sınırlarını çiğnemekten zerre kadar geri durmadılar.
Resul'i Ekrem’i SAV by-pass etmeyi, örgütün menfaatleri için onu küçük düşürmeyi örgütün en temel kuralı yaptılar.
O kadar kibirlenip ve küstahlaştılar ki Allah'ın “El-Emin” dediği en büyük Melek Hz. Cibril ‘i AS güvenilmez bir siyasetçi gibi dillerine doladılar.
Bu cümlemi anlayacak kadar dürüstlükleri kalmış ise dikkatlice dinlesinler:
Siz Allah’ı çok rahatsız ettiniz, gayretullaha dokundurma falan hiç kalır.
Geçen gün eskiden komşum olan bir Fetullah’çıyı gördüm, içini dökmek istediğini söyledi. Dünyası yıkılmışçasına “Hocam artık komşularımızdan tuz isteyemez hale gelmişiz, eskiden sohbetlerimize katılmak için can atan aileler kapıları yüzümüze kapatıyorlar” diyor. Neden bu hale düştüğünüzü biliyor musunuz dedim, cevabı çok eksik kalsa da ibretlikti: “Kendimizi çok abarttık…”
Bu anlayışta olanların basını da fitne üretim merkezi olur, hatta Fitne ve Pislik Üretim Merkezi.
Başka bir ülkede böyle yayın yapan bir medya ilk gününde ebediyen kapatılır. Bizde hala bu medyaya dokunulmaması izzeti nefsime dokunuyor ve bu ülke yargısına hakkımı helal etmiyorum.
Müfteri, muzır, casus, hainliği pik yapmış bir basın olsa olsa İblisistanda basılır. Orada da ne kadar yayınlanır bilemem.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Arzulanan AK Parti
22.04.2019 - Beka meselesi gerçeği
13.04.2019 - Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerek
8.02.2019 - İttifakların ABC'si
27.03.2019 - Bir seçim kazanmak için
25.03.2019 - Pakistan ve Hindistan’a tuzak var
6.02.2019 - Suriye ile diyalog meselesi
21.02.2019 - FETÖ, algılar, doğrular, yanılgılar
6.02.2019 - Venezuela ile sınırlı olmayacak
4.02.2019 - Demokraside mi yoksa Batı’da mı bir terslik var?
26.01.2019
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
hamdi şahin
Sayın Yağcı, Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, geriye dönük en az yüz- yüz elli yıllık deneyimleri de hesaba katarak, sol ve şiddet konusunda bugün ne düşünüyorsunuz? Bu konuda, Türkiye Solunda tutarlı ve kapsamlı bir analize çok ihtiyaç var. En azından benim görebildiğim kadarıyla böyle... Bir yanda dillerden düşmeyen Barış Söylemi, öte yandan ne kazandıysa silah ve şiddetle kazanmış üstelik bundan hiç de rahatsız görünmeyen PKK güzellemeleri...Bu asla bir araya gelmez, dikiş-yama tutmaz çelişkiyi bir ben mi görüyorum? Benim dışımda bunu görüp, aklı başında, tutarlı bir açıklaması olan yok mu Allah aşkına! Bir ses verin.
Ad Soyad Giriniz...
HDP’nin kararı kesinleştiğine göre (yeni bir karar olmadıkça), bu kararın doğruluğunu yanlışlığını tartışmak anlamlı olmayacaktır. Aynı şekilde, barajı aşıp aşamayacağını tartışmak da öyle. Benim kanıma göre barajı aşmak, imkânsız değildir, mümkündür ama çantada keklik de değildir, en az hata ve çok ciddi çaba gerektirir. Önemli olan şu ki; barajı aşma hedefi eski anlamında değildir artık. Bu hedef salt Meclise daha fazla milletvekili sokmak olarak algılandığında, göze alınan riske değmez. Zira 35 yerine 50-60 milletvekiliyle Meclise girmek elbette önemsiz sayılamaz, bir başarıya işaret eder ama Meclisin siyasi dengelerinde stratejik bir değişim yaratamaz. Seçimlere parti olarak girme kararını alan HDP yönetiminin düşüncesinin de farklı olduğunu sanmıyorum. Riski en iyi hesap edebilecek olanlar riski üstlenenlerdir. HDP’nin aldığı kararı ben de riskli ama doğru ve desteklenmesi gereken bir karar olarak görüyorum.
Ad Soyad Giriniz...
Turkiye partisi HDP!.... Bir utopyadan ote gidemez...Yagciya katilmiyorum..
Ad Soyad Giriniz...
ya kardeşlik Nabi, ve dillerinden düşürmeyen kimi yazar, çizer; allahaşkına çoğunlukçu olmayan çoğulculuk ne menem bir şey; şayet bir karar almak gerekirse; ki hayat kararlar manzumesidir bir manada, çoğulcu "vizyon"da nasıl alacaksınız kararı? biraz mantık, biraz aritmetik yahu; %100 olmayan her "karar", çoğunluğun kararıdır. yazında demişsin ya, bakkaldan çakkala her kişinin, kesimin bir anayasa öngörüsü var; peki çoğulcu anayasa nasıl bir karar matığıyla hayat bulacak; şayet "sürekli tartışma" iyidir, karar önemli değil deniliyorsa; bu ülkeyi "sürekli" bir sürüklenişin girdabında seyir midir gaye. vallahi şu liberal bulaşığı orijinal fikirlerden bir şey anlamak, tat bulmak ne zor. adeta kendiniz pişirip; kendinize benzeyen müzmin azınlık sofrasında yiyip içip hoşça vakit geçiriyorsunuz. tek kelimeyle ilahi. hadi.
Ad Soyad Giriniz...
Sorun olan egemenlerin insanların beyinlerinde ve zehinlerinde var ettikleri algı duvarını yıkmakdır.
Nurettin yörük
Sayın Nabi Yağcı ya Katılıyorum ayrıca alt metinde yer alan yazıyıda benimsiyorum HDP’nin kararı kesinleştiğine göre (yeni bir karar olmadıkça), bu kararın doğruluğunu yanlışlığını tartışmak anlamlı olmayacaktır. Aynı şekilde, barajı aşıp aşamayacağını tartışmak da öyle. Benim kanıma göre barajı aşmak, imkânsız değildir, mümkündür ama çantada keklik de değildir, en az hata ve çok ciddi çaba gerektirir. Önemli olan şu ki; barajı aşma hedefi eski anlamında değildir artık. Bu hedef salt Meclise daha fazla milletvekili sokmak olarak algılandığında, göze alınan riske değmez. Zira 35 yerine 50-60 milletvekiliyle Meclise girmek elbette önemsiz sayılamaz, bir başarıya işaret eder ama Meclisin siyasi dengelerinde stratejik bir değişim yaratamaz. Seçimlere parti olarak girme kararını alan HDP yönetiminin düşüncesinin de farklı olduğunu sanmıyorum. Riski en iyi hesap edebilecek olanlar riski üstlenenlerdir. HDP’nin aldığı kararı ben de riskli ama doğru ve desteklenmesi gereken bir karar olarak görüyorum.
Ali Mirzaoğlu
Elinize sağlık her birimizin aktif hale gelmemiz gerektigi şu günlerde bu tür motuvasyona ihtiyaç var sorumluluklarımız gereği devam diyorum.
hamdi şahin
HDP konusunda kafamda yanıtlanmamış pek çok soru ve endişe var. Ancak Nabi Yağcı gibi çok özel bir solcu ve aydın her ne yazarsa çok özel bir ilgiyle okunması gerekir diye düşünüyorum.O, Türkiye solundaki bunca çapsızlık ve seviyesizlik arasında gerek hiç kimseye nasip olmayan deneyimleri,gerekse bunları kimsenin kafasına kakmayan paylaşma üslubu ile daha Taraf yazıları döneminde ilgimizi çekmiş ve saygımızı kazanmıştır. Daha sık yazmasını rica ediyorum.Çünkü tam da onun sözüne ihtiyacımız olan bir konu şu HDP meselesi... Her şeyden önce HDP ve şiddet meselesi ...Bir türlü yerli yerine oturmuyan bir şeyler yok mu? Solcular Söz konusu Kürtler ve PKK olunca Şiddeti ya onaylıyor ya da görmezden geliyorlar. İşte ben de her yerde bunu soruyor , bunu hazmedemiyorum.