Ali Türer
Hukuk, bireylerin birbirleriyle ve devletle ilişkilerini düzenlemek amacıyla kullanılan, tek tek insanların ve kurumların uymakla yükümlü oldukları kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Hukuk varsa, birey devletin karşısında kendini güven içinde hissedebilir. Hukuka bağlılık, aynı zamanda devletin eylemlerinin sınırını ortaya koyması anlamına gelir.
Hukuk devletinde her işlem yargı denetimi altındadır. Anayasanın 138 ve 139 uncu maddelerine göre hakim ve savcılar görevlerini yerine getirirken hiç kimseden emir ve talimat almazlar, alamazlar. Evet bu anayasa hükmüdür, bilinir. Peki ama “bağımsız” olarak nitelediğimiz yargılama sürecinde ortaya çıkan absürtlüklerin çelişkilerin, karmaşanın, başıbozukluğun, suiistimallerin, haksızlıkların hesabını kamu oyuna kim verir?
Türkiye’de savcı neden başka ülkelerde olduğu gibi avukatın yanın da değil de Türkiye’de hâkimin yanında oturur? Bunun cevabı açık. Çünkü Meşrutiyetten itibaren hukuksal alanda Türkiye’de belirleyici anlayış “devlet ve millet için hukuk” olmuştur. Savcının, hâkimin yanında oturuyor olması da, mahkeme salonlarında tanık olduğumuz “Adalet Mülkün Temelidir” şiarı da bunun somut göstergeleridir.
Bu vecizede ifade edilen “mülk”, “devlet”tir. Bunu herkes bilir. Fakat “Mülk” sonuçta başka bir gücün elinde olan bir şeydir. Osmanlı devletinde “mülk”, İslam geleneğine de dayalı olarak, ümmetin velayetini üstlenmiş padişahın kontrolündeydi. Dolayısı ile mülkü ayakta tutacak adalet de ondan sorulurdu.
Cumhuriyet ile birlikte mülkün sahibinin de doğal olarak “cumhur” olması gerekirdi. “Cumhur” da mülküne elbette temsilcileri eliyle sahip çıkacaktır. Ancak mühür kimin elindeyse Süleyman da odur. O nedenle Cumhuriyet ile birlikte mülkün kontrolü, Cumhuriyeti kuran asker-sivil bürokratik elitin eline geçmiştir.
Türkiye’de hukuk sistemi düne kadar askeri bağlantılardan aldığı güçle kendini siyasetin üstünde görüyordu. İstediği siyasi ekibi askerin desteği ile siyasette minder dışına itebiliyordu. Asker ile sivil elit arasında Milli Güvenlik Konseyi bünyesinde oluşan konsensüse göre hukuk sistemi kendini güncelliyor, yönünü tayin edebiliyordu.
2000’li yıllardan itibaren sivil siyaset, üzerindeki askeri vesayetten kurtulmaya başlayınca hukuksal alanda da bir boşluk oluşmaya başladı. Eski güçler dengesi, eski koruyucular tarihe karışmıştı. Artık yeni bir durum söz konusuydu.
Geçmişte minder dışına itilmeye çalışılanlar, hukuki kuralları yeniden belirleyecek hale geldiler. Ne yaptın, nasıl yaptın, neden tutukladın, neden bu kadar bu insanlar tutuklu kalıyor, terörist diye tuttukların nasıl ceza evinden kaçabiliyor? İnsanlar ceza evinde nasıl ölüyor, öldürülüyor? Kamuoyuna mal olmuş onca dava nasıl zaman aşımına uğruyor? Bu tip sorular geçmişte pek yüksek sesle sorulmazdı, sorana da pek iyi gözle bakılmazdı.
Bugün yargı ile ilgili her kes konuşuyor.
Muhalefetin ardından birkaç gün önce başbakan da bir televizyon programında, uzun tutukluluk sürelerinden, gereksiz tutuklamalardan rahatsız olduğunu açıkladı. Tutuksuz yargılayabilecek iken, tutuklu yargılamanın hiçbir mantıklı gerekçesi yok iken yargıçlar mevcut durumu nasıl devam ettirebiliyorlar hala diye insan kendi kendine soruyor.
Sivas katliamıyla ilgili bu güne kadar görmediğimiz yeni fotoğraflar, videolar son günlerde basına, internet sitelerine servis edilmeye başlandı. Bu fotoğraflarda, videolarda 1993 Sivas olayları sırasında olayları seyreden askerlere, oteli yakmak için aralarında benzin bölüşen insanlara tanık olmaya başladık. Daha sonra davanın avukatları, televizyonlarda yapılan tartışmalarda bu fotoğrafların dava dosyalarında zaten olduğunu söylediler. Demek ki bu görüntüleri Sivas katliamı davasına bakan yargıçlar görmüşler. Ama ne meydanı göstericilere bırakan subaylar hakkında, ne aralarında benzin bölüşen insanlar hakkında hiçbir işlem yapmamışlar.
Geçen haftalarda da üç kere berat ettiği halde, her üçünde de Yargıtay’da berat kararı bozulan, bozulduktan sonra işkence altında alınan bir ifadeye dayalı olarak Pınar Selek müebbet hapse mahkûm edilmişti. Yargının elinde bazı davalar hasıraltı edilip zaman aşımına uğrarken, bazı insanlar mahkûm olmadıkları halde yıllarca tutuklu kalabiliyorlar.
Bütün bunlar bugün kamuoyunda geçmişte olmadığı ölçüde yoğun biçimde bugün tartışılıyor. Hukuk alanında yaşanan dağınıklığın, karmaşanın, güvensizliğin bedelini sonuçta kamuoyu ödüyor. Kamuoyunda hukuk sistemine olan güven zedeleniyor, adalet duygusu yara alıyor.
Acaba hukuk sistemine güven duygusu, yargının içinden dışından müdahalelerle bilinçli bir biçimde tahrip mi edilmeye çalışılıyor? Yargıya dönük güvensizlik bilinçli olarak mı yaratılıyor, kışkırtılıyor?
Ergenekon davasında ortaya çıkacak kararı sulandırmak için, yargının içinden ve dışından birileri; yargı alanındaki işlemleri muğlâk, belirsiz, tartışmalı hale getirmek için bilinçli bir çaba içinde olabilirler pekâlâ.
Yargının görevini yapmadığını çağrıştıran Sivas katliamı ile ilgili görüntülerler; KCK davasında yasaya rağmen ana dilde savunma yapma hakkına yönelik tanık olduğumuz engellemeler; hatta ceza evinden salınmış bir THKPC militanının Amerikan konsolosluğuna intihar saldırısına bulunması; bütün bunlar yargıya güveni daha da sarsmak için özellikle tezgâhlanmış olaylar olabilir mi? Pekâlâ olabilir.
Diğer yandan bu böyle olsa bile davalarda görev alan savcılar ve yargıçların performansları nasıl değerlendirilir? Davalarda gösterilen performanslar sicillere nasıl yansımaktadır, savcıların, yargıçların sistem içinde geleceklerini bu performanslar nasıl etkiler? Bunlara karar verenlerin yaptıkları işlemler sistem içinde nasıl denetlenmektedir? Yargıdaki yanlışlıkların, başarısızlıkların, hataların, ihmallerin hesabını kamu adına nasıl sorulmaktadır? Bütün bu soruların cevaplarını kamuoyunun bilmeye hakkı yok mudur?
Elbette var. Kamuoyu yargının içindeki ön yargılardan kurtulduğunu, adaletin herkes için eşit dağıtıldığını görmek istiyor.
Gerçekten demokratik, çağdaş bir hukuk devleti, sosyal bir devlet haline dönüşmenin bir zihniyet değişimine bağlı olduğu her zaman olduğundan açık ortadadır.
Adaleti soyut bir sahibin elindeki “mülk” için değil, insanın insanca yaşayabilmesi için, demokrasi için bir temel haline getirmek Türkiye’de yaşayanlar olarak boynumuzun borcudur.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- TEHLİKELİ SULARDA SİYASET
22.12.2024 - AÇMAZDA SİYASET
3.12.2024 - ÇİFTE STANDART KULLANAN İKİ YÜZLÜ SİYASET ÜZERİNE
26.09.2024 - SİYASET VE MESLEKİ ETİK ÜZERİNE
2.09.2024 - TARİHDEN DERS ALMAK
5.08.2024 - ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU ÜZERİNE
7.07.2024 - LİDERLİK ZOR ZANAAT!
4.05.2024 - OTORİTER YAPI SONUÇTA KENDİNİ TÜKETİR!
1.04.2024 - POSTMODERN SÜREÇTE YÜKSELEN YENİ “DEĞERLER” ÜZERİNE
26.03.2024 - ATAERKİL KÜLTÜR ÜZERİNE
9.03.2024
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Yolsuzluk iddialari teferruat degil. Teferruat olmasini cok isterdiniz ama degil. Hirsizlik yaparken sucustu yakalanan devlet adamlari ve yakayi siyirmak icin savcilari gorevlerinden alan bir hukumetle karsi karsiyayiz. Hirsizlari yakalayanlar bunu siyasi amacla yapmis olabilirler ama sonucta hirsizlar yakalanmistir. Onemli olan da budur.