Alper GÖRMÜŞ
Ergenekon davasında müebbet hapse çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, T24'te yayımlanan "Bilgiyle konuşmak isteyenler için İlker Başbuğ dosyası" başlıklı yazıma bir cevap gönderdi.
T24 o cevabı da yayımladı, okumuşsunuzdur.
Avukat İlkay Sezer'e göre, yazımda “Başbuğ hakkında asılsız değerlendirme ve iddialara yer verilmiş”ti.
Sezer'in “asılsız” bulduğu ve beş maddede topladığı değerlendirmelerimle ilgili yazdıklarını birazdan tek tek ele alacağım... Fakat ondan önce, tartışma konusu yazımla ilgili olarak bana gelen, İlkay Sezer'in yukarıdaki cümlesinde de içkin olan bir eleştiriyi kısaca cevaplamak isterim...
Bu eleştiriye göre, yazımda somut, olgusal verilerin yanı sıra “kuşku uyandıran” durumlara da işaret ediyordum... Bunu yapmamalıydım, çünkü ispat edilmemiş kuşkulu durumların hukuken hiçbir geçerliliği yoktu ve bunlar sanık aleyhine kullanılamazdı...
Bu çerçevede, Genelkurmay karargâhındaki, izinli personelin (dahi) çağrıldığı, geceleri de devam eden “bilgisayar silme ve belge kırpma” faaliyetinden Genelkurmay Başkanı'nın haberinin olmamasının “hayatın akışına uygun olmadığı”na dair cümlelerim, özellikle eleştiri konusu olmuştu.
İlkay Sezer de mektubunda şu satırlarla katılmıştı bu eleştiriye:
“Hayatın olağan akışına uymamak şeklinde ifade edilen değerlendirme daha ziyade hukuk davalarında dikkate alınan bir görüş olmakla birlikte Ceza hukukunda yeri bulunmamaktadır. Sanık hakkında her türlü şüpheden uzak somut ve inandırıcı delil olmadan sanığın cezalandırılması hukuken mümkün değildir.”
Gazetecinin işi kamuoyuyladır, mahkemeyle değil...
Bu eleştiriler, gazetecinin bir davayı ele alırken savcıların ya da yargıçların kullandıkları, kullanmak zorunda oldukları delil kriterleriyle konuşup yazmaları gerektiği varsayımından hareket ediyor...
Oysa bu doğru değildir. Savcılar iddialarını; yargıçlar kararlarını elbette “sanık ile fiil arasındaki illiyet bağı açıkça gösterilmiş” somut deliler üzerinden oluşturmak zorundadırlar...
Fakat bir gazeteci sadece bunlarla konuşmak zorunda değildir. Hukuken delil olmanın sınırlarında gezinen kimi kuşkulu durumlara dikkat çeken bir gazeteci, “hukuken geçersiz delil üretme çabası” içinde olmakla suçlanamaz... Çünkü gazetecinin işi, mahkemelerle değil kamuoyuyladır. Savcılar ve yargıçlar, doğru, sadece deliller üzerinden konuşmalıdırlar... Fakat gazetecilerin yalnız deliller değil, şüpheler üzerinden de konuşma hakları vardır.
Savcılar ve yargıçlar böyle yapmak zorundadırlar, çünkü onların “söz”lerinin sonunda sanıkların cezalandırılması ihtimali vardır... Oysa gazetecinin “söz”ünün böyle bir sonucu yoktur, dolayısıyla savcı ve yargıçlara “yasak” olan bazı şeyler onlara “yasak” değildir.
Şimdi artık İlkay Sezer'in sözleriyle “Başbuğ hakkında asılsız değerlendirme ve iddialar”bahsine geçebiliriz...
İlkay Sezer sadece beşinci maddede haklı, o nedenle onu başa alıyorum:
“Yazarın 5. İddiası: Müvekkilimin dava konusu andıca 'yasa dışı' dediği iddiası...”
Bu ifadem, konuya dair eski bir yazımdan yaptığım alıntıda yer alıyordu ve Başbuğ'un iptal ettiği eski internet siteleri için kullandığı ibareyi, İnternet Andıcı için kullandığını öne süren birkaç yanlış haberden kaynaklanıyordu...
Doğrudur, İlker Başbuğ, yargılandığı İnternet Andıcı'nın “yasadışı” olduğunu hiçbir zaman söylememiştir. Sadece, hazırlanması için emir vermediğini ve ve kendisine arz edilmediğini savunmuştur.
Bunu hemen düzeltiyorum.
Şimdi artık diğer dört maddeyi ele alabiliriz...
Başbuğ'un İnternet Andıcı'ndan haberinin olmaması bahsi...
“Yazarın 1. İddiası:
“Başbuğ'a yöneltilen iki temel suçlamadan birinde (İnternet Andıcı), suç içerdiği öne sürülen eylemlerini inkâr etmeyen subayların bir bölümü, yapıp ettiklerinden İlker Başbuğ'un (da) haberinin olduğunu açık bir biçimde dile getiriyorlar.”
“Değerlendirme:
“Soruşturma aşaması dahil olmak üzere dava dosyası incelenir ise hiçbir subayın davaya konu internet siteleri konulu andıcı yasadışı bir belge olarak tanımlamadığı görülebilir.”
Benim iddiam ne? Diyorum ki, İnternet Andıcı'nda imzası olan subayların bir bölümü, bu andıçtan İlker Başbuğ'un da haberinin olduğunu dile getirmişlerdir...
İlkay Sezer ne diyor? Diyor ki, hiçbir subay İnternet Andıcı'nı yasadışı bir belge olarak tanımlamamıştır...
Anladığım kadarıyla (iyimser okuma), İlkay Sezer, yazımdaki “suç içerdiği öne sürülen eylemlerini inkâr etmeyen subaylar” cümlesini yanlış yorumlamış ve böylece benim bazı subayların İnternet Andıcı'nı “yasadışı” ilan ettiğini söylediğim gibi bir sonuca varmış.
Oysa cümle açık: Bu pasif cümlenin gizli öznesi “savcılar”dır ve ben bununla sadece İnternet Andıcı'nı hazırlama eylemini savcıların “suç içeren eylem” olarak değerlendirdiklerini söylüyorum. Bu cümleden, sanıkların “İnternet Andıcı'nı yasadışı bir belge olarak tanımladıkları” sonucu kesinlikle çıkmaz.
İlkay Sezer, bu başlık altında, bundan sonra da sadece “İnternet Andıcı'nın yasadışı olmadığı”nı ispat etmeye çalışıyor, fakat benim asıl iddiam olan, “sanıkların bir bölümünün, İnternet Andıcı'ndan İlker Başbuğ'un da haberinin olduğunu açık bir biçimde dile getirmeleri”yle ilgili olarak hiçbir şey söylemiyor.
Yazı çok uzayacağı için, bu ifadeleri görmek isteyen okurları ben yine 39 sayfalık iddianameyi okumaya davet edeceğim.
İnternet Andıcı'ndan “İlker Başbuğ'un haberini olup olmadığı” bahsini kapamadan önce, geçen yazıda aktarmayı unuttuğum bir ifadeyi dikkatinize sunmak istiyorum.
Bu davanın bir numaralı sanığı ve İnternet Andıcı'nın son imzacısı emekli orgeneral Hasan Iğsız, tutuklanmadan önce mahkemede verdiği ifadede kendisinin yerine avukatı Orhan Önder'in konuşacağını söylemiş, o da şöyle demişti:
“Yüzbaşıdan 2. başkana kadar bir silsile içinde andıç hazırlanmıştır. En üst makama da sunulmuştur. Bu silsilede yer alan subayların hepsinin terör örgütüne üye olması hayatın olağan akışına uygun değildir.”
Başbuğ'un karargâhtaki "silme ve kırpma"dan haberinin olmaması bahsi...
“Yazarın 2. İddiası:
“Başbuğ'â yönelik ikinci temel suçlamaya (İrticayla Mücadele Eylem Planı) gelince... Bu defa astları ona ilk örnekte olduğu gibi 'senin de haberin vardı' demiyorlar... Fakat Başbuğ'un, iki suç delilinin ortaya çıkma ânında Genelkurmay karargâhında hafta sonunda geceleri de kapsayacak biçimde yürütülen 'bilgisayar kayıtlarını silme ve belge kırpma' faaliyetinden haberinin olmadığını söylemesini nereye koyacağız?”
İlkay Sezer benim iddiamı böylece ortaya koyduktan sonra uzun uzun İlker Başbuğ'un tıpkı “İnternet Andıcı” gibi “İrticayla Mücadele Eylem Planı”ndan da haberinin olmadığını anlatıyor.
Oysa benim iddiam açık: Diyorum ki, Genelkurmay karargâhındaki “silme ve kırpma” işlemlerinin tam da İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın ortaya çıkmasının sonrasına rastlaması anlamlıdır ve hafta sonunda, Genelkurmay karargâhında, izinli personelin de katılmasıyla, üstelik gece de sürdürülen bu faaliyetten bir Genelkurmay Başkanı'nın haberinin olmaması “hayatın olağan akışı”na uymamaktadır.
İlkay Sezer, bilgisayarların 35 kez silindiği iddiasının doğru olmadığını, kırpma makinesine gönderilen evrakların zaten önemsiz evraklar olduğunu bana değil mahkemeye anlatmalıdır. Çünkü bunlar benim iddialarım değil. Ben, yalnızca ve basitçe o hafta sonundan İlker Başbuğ'un haberinin olmamasının inandırıcı olmadığını söylüyorum.
... Ve evet: Bu tür kuşkulu durumlara (da) dayanarak “kamuoyu yaratmaya” çalışıyorum.
Özetle, sayın Avukat'ın cevabı, tıpkı “yazarın 1. iddiası”na verilende olduğu gibi bir “cevap” değil... İlkay Sezer, burada da söylediğime hiç değinmemiş, söylemediğim her şeye “cevap” vermiştir...
"Silme ve kırpma"nın emrini Başbuğ'un verdiğinin kanıtlanamaması bahsi...
“Yazarın 3. İddiası:
“Doğru, savcılar, 'bilgisayar kayıtlarını silme ve evrakları kırpma' emrini Başbuğ'un verdiğini kanıtlayamıyorlar... Fakat böyle durumlar için hukukta, nedense hiçbir zaman ısınamadığım 'hayatın olağan akışına uymamak' diye bir suç karinesi var...”
Bu konuyu yukarıda, giriş bölümünde ele almıştım...
Avukat Sezer'e göre, bu “karine” hukuk davalarında geçerlidir ve ceza davalarında yeri yoktur...
Olabilir, fakat yukarıda dediğim gibi, ben bir gazeteciyim ve savcıların ve yargıçların katı delil ve “karine” kriterleriyle konuşmak ve yazmak zorunda değilim...
Ben bir “gazeteci sorusu” soruyorum... Sayın avukat bu gazeteci sorusuna ancak Genelkurmay karargâhındaki o hafta sonundan genelkurmay başkanının haberinin olmayabileceğini bize göstererek cevap verebilirdi... Fakat gördüğünüz gibi o bunu yapmak yerine,
“Başbuğ'un o hafta sonundan haberinin olmaması hayatın olağan akışına uygun olmayabilir, fakat savcılar, haberli olduğunu ispatlayamadıkları sürece, bu karine geçerli değildir” diyor mealen...
Andıç'ın Başbuğ'a arz edilip edilmediği bahsi...
“Yazarın 4. İddiası:
“Başbuğ'un, İnternet Andıcı davasından yargılanıp mahkûm olan karargâh arkadaşlarının bir bölümü ifadelerinde … 'andıcın komutana arz edildiğini' açıkça söylediler.”
“Değerlendirme:
“Sanıkların hiçbirisi, soruşturma aşaması dahil olmak üzere dava konusu andıç üzerinde Sayın Başbuğ’un imzasını gördüm demedi.”
İlkay Sezer yine söylediğime değil, söylemediğime “cevap” veriyor...
Sayın avukat gayet iyi biliyor ki, ben yazımın hiçbir yerinde andıçın üzerinde Başbuğ'un imzasının olduğunu öne sürmedim, yukarıda alıntıladığı paragrafta da yok böyle bir şey... Ben sadece İnternet Andıcı'nın kendisine arz edildiğine dair bizzat çalışma arkadaşlarının ifadelerinin olduğunu söyledim...
Tekrar etmek pahasına, davanın bir ve iki numaralı sanıklarının beyanlarını hatırlatacağım:
“Yüzbaşıdan 2. başkana kadar bir silsile içinde andıç hazırlanmıştır. En üst makama da sunulmuştur.” (Avukatı aracılığıyla Org. Hasan Iğsız.)
“Sayın İlker Başbuğ'un internet andıcından haberi olmadığı şeklindeki beyanlar doğru değildir. Sayın İlker Başbuğ'a andıçla ilgili olarak defalarca bilgi verilmiştir.” (Korg. Mehmet Eröz).
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025