Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinden kulis haber çıkartmakta mahir gazetecilerden biri şöyle yazdı kurultaydan iki gün sonra:
“Tribünlerin durumu malum. Genel Merkez’in düzenlediği bir kurultayda Genel Merkez’in adayının karşısında bir rakibin tribünden destek görmesi olağan bir durum değildir. Enteresan oldu tabii tribünlere oturtulan partililerin tamamımın Muharrem İnce’nin yaptığı konuşmayla coşması... Çok moral bozdu bu durum. Bizzat şahit oldum, Muharrem İnce konuşurken tribünlerden deliler gibi destek görmesini hayretler içerisinde izliyorlardı. Şoka girmiş gibiydiler. Aldığım duyuma göre, bu can sıkıcı duruma sebep olanların üzerini çizmiş Kılıçdaroğlu. İnce’nin konuşması bittikten sonra kurmaylarına dönüp ‘Bu işin hesabını vereceksiniz bana’ demiş. Galiba bu hesabın sahibi de Tekin Bingöl’müş. Kılıçdaroğlu’na destek verecek coşkulu bir kitle olması konusunda sıkı sıkı tembihlenmiş.” (Sevilay Yılman, Habertürk, 5 Şubat 2018).
Kılıçdaroğlu tam olarak böyle demiş midir bilemeyiz, zaten gazeteci de ‘duyum’ diyor... Fakat ne önemi var? Anlatılan şey hepimizin gözleri önünde oldu ve biri kalkıp ‘Yok canım, Kılıçdaroğlu’nu bu kadar öfkelendirecek bir şey yoktu’ dese kim inanır ona?
Kılıçdaroğlu’nun böyle bir tepki vermiş olamayacağını söyleyen biri, bu itirazını belki ancak onun ‘nezaketine’ ya da ‘pragmatik politik aklına’ bağlarsa inandırıcı olabilir. Belki.
Muharrem İnce’nin tribünlerde yarattığı heyecan o kadar barizdi ki, Kılıçdaroğlu’nun, kahir ekseriyetini kendi destekçilerinin oluşturduğunu düşündüğü bir kitlenin bu heyecanı karşısında derin bir moral bozukluğuna gark olmaması düşünülemezdi.
“Tribün, sokak ne derse desin önemli değil”
Fakat bu, seçimleri kaybetme ihtimalinden kaynaklanan bir moral bozukluğu değildi. İşin o yanında sorun yoktu. Aynı yazıdan:
“Bir yanında İzmir Başkanı, diğer yanında Ankara İl Başkanı sohbet ederken yakaladım Sayın Yaşar’ı (CHP Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar –A. G.). Tabii yakalar yakalamaz da sordum neler olup bittiğini, kimin kazanıp kazanmayacağını filan.
Fethi Yaşar, henüz sonuç belli değilken, ‘Genel Başkanımızla devam edeceğiz!’ cümlesini kurdu. Ben de bunun üzerine Muharrem İnce’nin de şansı olabileceğini söyledim. Sonra parti tabanından gösterilen teveccühten filan bahsettim. Ve dedim ki, ‘Belli olmaz. Bakarsınız delege parti tabanının, sokağın bu değişim isteğine kayıtsız kalmayabilir. Nihayetinde hepimiz gördük ki, Muharrem İnce tribünlerden çok daha fazla destek gördü Kılıçdaroğlu’ndan.”
Ne cevap verdi bu yorumum üzerine biliyor musunuz Fethi Yaşar? Aynen şunu dedi okurlarım, hem de partililerin şahitliğinde: ‘Tribün, sokak ne derse desin önemli değil. Olur öyle şeyler. Muharrem İnce tribünde, sokakta heyecan yaratır ama nihayetinde CHP’de son sözü delege söyler! Yani mühim olan sokağın ne dediği değil, delegenin ne dediğidir!”
Pek fantastik bir durum
Fakat sorun şuradaydı ki, ‘nihayetinde’ Kılıçdaroğlu’nu yenden genel başkanlığa getirecek olan o delegeleri, Muharrem İnce konuştukça coşan tribündeki CHP üyeleri seçmişti!
Durum pek fantastik görünüyor değil mi? Haklısınız. Hürriyet’te Ahmet Hakan güzel ifade etmişti bu garipliği:
“Oylama delege arasında yapılınca... Kemal Kılıçdaroğlu kazanıyor. Oylama CHP üyeleri arasında yapılsa... Muharrem İnce’nin şansı artıyor. Oylama seçmen arasında yapılsa... Muharrem İnce kesin kazanıyor.”
Güzel formülasyon. Fakat bence fazlası da var. Şu versiyon daha gerçekçi görünmüyor mu:
“Oylama delege arasında yapılınca... Kemal Kılıçdaroğlu kazanıyor. Oylama CHP üyeleri ya da seçmen arasında yapılsa... Muharrem İnce kesin kazanıyor.”
Bir kurultayda tribünleri sıradan seçmenler değil üyeler doldurur, öyle değil mi? Tribünleri gördük. O tribünler, seçim üyeler arasında yapılsa da sonucun Muharrem İnce lehine çıkacağını göstermiyor mu?
Yani şöyle: Öyle bir sistem kurulmuş ki, parti üyeleri partinin başkanını belirleyecek delegeleri seçerlerken, günü geldiğinde kendilerinin partinin başında görmek istedikleri kişiye değil de başka bir kişiye oy verecek olan delegeleri tercih ediyorlar.
Seçmenlerin durumu daha da dramatik: Onlara bırakılsa Muharrem İnce’nin parti başkanlığında seçimlere gidecekleri aşikâr ama günü gelip de sandığa gittiklerinde, çaresizce Kılıçdaroğlu’na oy verecekler.
Delegeler de aynı kategoride...
Parti üyesi-delege-seçmen üçlüsünün en kritik halkası olan delegeler açısından da durum farklı değil. Onlar da tıpkı parti üyeleri ve seçmenler gibi ‘inandığına oy ver(e)meyenler’ kategorisinde yer alıyor.
Delegelerin durumunu olgusal düzeyde en iyi, İnce’yi açık beyanda aday göstermeye cesaret edenlerin azlığıyla, gizli oylamada İnce’ye oy verenlerin çokluğu arasındaki fark gösteriyor.
Fakat denebilir ki, kimin kime oy verdiğinin bilinmediği bir gizli oylamada neticede Kemal Kılıçdaroğlu seçilmiştir; bu da, delegelerin iradelerini özgürce kullandığını göstermektedir.
Bu ‘naif’ yaklaşım, delegelerle genel merkez arasında kurulmuş fayda ilişkisi hesaba katıldığında hemen çöker de, ben burada delegelerin (de) ‘inandığına oy ver(e)meyenler’ kategorisinde yer aldığını gösteren bir başka ‘ölçü’yü dikkatinize sunmak istiyorum: Muharrem İnce konuşurken derinden etkilendikleri apaçık olan delegelerin ‘Kılıçdaroğlu’yla olmuyor, İnce’yle olabilir ama ben yine de Kılıçdaroğlu diyeceğim’ diye kıvranan vücut dilleri ölçüsünü...
O deli gömleği yırtılıp atılmadıkça...
Tablo şöyleyken nasıl öyle hissetmesinler ki:
Halen partinin başında olan birinci aday, yedi yıldır girdiği bütün seçimlerde yenilmiş, partisinin oy oranını bile artıramamıştır. Delegeler, dışarıya farklı konuşsalar da, kendi kendileriyle konuştuklarında bugün seçim olsa partinin oy oranının yine aynı olacağını söylemektedirler.
İkinci aday ise denenmemiştir, fakat en azından delegelerin büyük çoğunluğunda ‘onunla olabilir’ duygusu yaratmıştır.
Yani ‘imkânsız’la ‘olabilir’ yarışıyor ve sonuçta ‘imkânsız’ kazanıyor.
Böyle bir şey nasıl olabilir? Çoğunluğu doğduğu günden beri iktidar yüzü görmemiş bir partinin delegelerinin ‘bununla iktidar olabiliriz’ diye düşündüğüne değil de ‘bununla imkânsız’ diye düşündüğüne oy vermesine yol açan şey ne olabilir? Kişisel-zümresel, küçük küçük de olsa maddi-manevi kazançlar mı?
Cevabı zor bir soru, fakat cevap olarak insanın aklına başka bir şey de gelmiyor.
Belki de mesele çok daha karmaşıktır, belki bu tuhaflığın bambaşka nedenleri vardır. Fakat nedeni ne olursa olsun, sonuç değişmiyor: Partisini iktidara taşıma ihtimali olan adayı değil de, taşıyamayacağına emin olduğu adayı seçen delegeler gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Gördüğünüz gibi CHP, seçmeniyle, parti üyesiyle, delegesiyle inandığına oy ver(e)meyenlerden oluşmuş bir siyasi parti hüviyetinde artık.
Bu, yırtılıp atılmadıkça içindekini çürütecek bir deli gömleği ve kurultay bir kez daha CHP’nin böyle bir enerjisinin olmadığını gösterdi.
NOT. Kelime benzerliklerinden faydalanarak espri üretme işi mevcut tahammülfersâ boyutlarına ulaşmamış olsaydı, ‘deli gömleği’ne nazireyle başlıkta ‘CHP’nin delege gömleği’ni kullanmak isterdim. Yazının başında onu yapamayınca, sonuna ürkekçe bu notu iliştireyim dedim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025