Atilla YAYLA
Başkanlık sistemi demokrasilerdeki hükümet sistemlerinden biri. Anavatanı ABD. Mevcut veya muhayyel meziyetleri yanında süper bir gücün sistemi olmasının da başkanlık sisteminin bazı yerlerde kurulmak istenmesine sebep olduğu söylenebilir. Kim bilir, belki de ABD hükümet sistemini taklit etmenin ABD gibi güçlü bir ülke olma yolunu açacağına inananlar olmuştur, olacaktır.
Türkiye’de başkanlık sistemi talepleri sadece AK Parti’nin son iktidar yıllarında ortaya çıkmadı. Daha önceleri de zaman zaman dile getirildi. Ama hiçbir zaman sözle dile getirilmenin ötesine geçemedi. Bu sefer durum hayli farklı. Türkiye ilk defa başkanlık sistemine bu kadar yaklaştı. Önümüzdeki birkaç ay içinde durum netleşecek. Ya başkanlık sistemi adı verilen, ayrıntılarını ele alacağımız, öyle olup olmadığı tartışılabilecek bir sisteme geçilecek ya da Türkiye sistemsizlik içinde yol almaya çalışmaya devam edecek.
Başkanlık sistemini savunanların başlıca gerekçeleri şunlar:
- Başkanlık sistemi bizim tarihimize ve kültürümüze uygundur.
- Başkanlık sistemi yürütmeye istikrar getirir, güç kazandırır.
- Başkanlık sistemi gerçek kuvvetler ayrılığına geçişi sağlar. Dolayısıyla parlamentoyu güçlendirir.
- Başkanlık sistemi Türkiye’nin her yönden önünü açar, ülkenin ekonomi başta olmak üzere hemen her bakımdan adeta uçuşa geçişini sağlar.
Başkanlık sisteminin, yani yürütme yetkilerinin tek kişide toplanmasının, sadece kendi tarihimizde değil her ülkenin tarihinde izleri bulunabilir. Ancak, tarihimizde, daha önceki yazılarda da işaret etiğim üzere, parlamenter sistemin de izleri var. Bu izleri en azından 1876’ya kadar sürmek mümkün. Dolayısıyla sadece tarihteki izlere dayanarak başkanlık sistemini savunmak çok güçlü bir tez ortaya koymak anlamına gelmiyor. Tarih yol gösterebilir ama bu yol her durumda doğru olmayabilir.
Başkanlık sisteminin yürütmeye istikrar getirebileceği doğru. Sistemin doğası gereği yürütme parlamentonun içinden çıkmıyor, halk tarafından seçiliyor ve normal şartlarda görev süresini tamamlıyor. Yürütme uzun ömürlü oluyor ve yetkilerini kullanma yolunda aşamayacağı engellerle karşılaşmıyor. Bunun siyasal istikrar, yani yürütmenin istikrarlı olması yanında bürokratik vesayetle mücadeleye de katkı sağlayabileceği aşikâr. İstikrarlı ve güçlü bir yürütme kendi alanına diğer kuvvetlerden veya bizde olduğu gibi bürokratik vesayet odaklarından gelecek haksız ve hukuksuz -bazen tecavüze dönüşebilecek- müdahalelere karşı da daha dikkatli ve dayanaklı olacaktır. Bunun Türkiye açısından olumlu bir durum teşkil ettiği elbette söylenebilir. Sanıyorum ki Türkiye’de seçim kazanma başarısını yakalamış hemen hemen tüm liderlerin başkanlık sistemi talep etmiş olmasının altında yatan faktör de bu. Ancak, meselenin başka bir yönü de var. Gerek Kemalist gerekse FETÖ’cü bürokratik vesayet problemiyle mücadele kuvvetlerin kesin olarak ayrıldığı bir sistemde bu ölçüde etkili ve başarılı şekilde yürütülemezdi. Çünkü vesayet odakları çok korunaklı noktalara yığınak yapmaktaydı. AK Parti hükümetleri bürokratik vesayet engellerini hep parlamentoyu çalıştırıp yeni kanunlar çıkartarak aşabildi, etkisizleştirebildi. Kesin kuvvetler ayrılığına dayanan bir sistemde bu mümkün olamazdı ve bu yüzden bürokratik vesayetle mücadele en azından çok daha zorlaşırdı.
Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Bu sistemde yasama ve yürütme parlamenter sistemde olduğu gibi iç içe geçmez, önemli ölçüde çakışmaz. Yasama ve yürütme ayrı ayrı varlık gösterir. Birbirlerinin alanını işgal edemez. Bu yüzden hükümet sistemi arayışında gözetilen hedef sert kuvvetler ayrılığıysa başkanlık sistemi doğru adrestir. Ancak, sistemin adının başkanlık sistemi olması bunu otomatikman sağlamaz. Sistemin kuvvetler ayrılığına uygun biçimde, dikkatle ve özenle dizayn edilmesi gerekir. Bu yapılamazsa sistem zararlı sonuçlar verecek bir güç temerküzüne yol açabilir. Kuvvetler ayrılığını tesis etmiş bir başkanlık sisteminin parlamentoyu güçlendirdiği de doğru. Nitekim Amerikan Kongresi dünyanın en güçlü parlamentolarından. Ancak, parlamentonun güçlü olmasının seçim sistemiyle de alâkası var. Güçlü toplumsal tabanı olan kimselerin Meclis’e girebilmesini sağlayan bir seçim sistemi milletvekillerini ve dolayısıyla parlamentoyu güçlendirir. Bu da genellikle dar bölgeli, tek adaylı ve tercihen basit değil iki turlu seçim sistemiyle olur. Buna karşılık parlamenter sistemde de parlamento tarihsel ve yapısal sebeplerle güçlü olabilir. İngiltere parlamentosu gibi.
Başkanlık sisteminin bir ülkeyi her bakımdan hızla ilerlemeye muktedir kılacağı peşinen iddia edilemez. Başkanlık sistemini denediği halde problemler içinde kıvranan, ekonomik bakımdan gelişemeyen, insanî gelişme indekslerinde diplerde yer alan ülkeler oldu. Ekonomi açısından bakarsak, iktisadî kalkınmanın hükümet sistemiyle değil ekonomik özgürlükler ve ekonomik sistemle alâkalı olduğu açık. Ekonomik bakımdan serbest piyasa ekonomisine daha yakın bir parlamenter sistem daha uzak bir başkanlık sisteminden daha başarılı olacaktır. Bu yüzden, başkanlık sistemini ekonomik mucizelerin anahtarı gibi sunmak ve savunmak gerçeklerle bağdaşmaz. Üstelik beklentileri abartılı şekilde yükseltebileceği için ağır hayal kırıklıklarına zemin hazırlayabilir.
Görüldüğü üzere her sistem gibi başkanlık sisteminin de hem artıları hem eksileri var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019