Ayşe HÜR
18 Eylül 1937’de, Başvekil İsmet İnönü, TBMM’de yaptığı konuşmada “Birkaç aydır Türk efkâr-ı umumiyesini işgal eden fakat bugün artık maziye karışmış olan Tunceli hadisesi” hakkında şunları söylemişti: “Şimdi size, Tunceli’ndeki vaziyetin bugünkü halini arz etmek isterim. Cumhuriyet’in imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretin ne kadar adamı varsa, bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkânından tamamen mahrum bırakılmıştır. Cumhuriyet ordusu ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi baştan başa geçmişlerdir. Kanun götüren ordu, jandarma neferlerinin, ayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur. Cumhuriyet’in ıslahat ve imar programına muhalefet eden bütün engeller ortadan kaldırılmış ve program bir an fasıla vermeksizin ilerletilmektedir....”
Başbakan’ın açıkladığına göre 1937 Mayıs’ında başlayan I. Dersim Harekâtı sırasında devletin kaybı 51 yaralı 30 ‘şehit’ti. İsyana iştirak edenlerden 265 ‘ölü’, 20 yaralı vardı. Sıra Dersim’de dönüşümün başlatılmasına gelmişti.
Bu, İnönü’nün başbakan olarak son konuşması oldu. İki gün sonra, Anadolu Ajansı şu haberi geçti: “Başvekil Malatya mebusu İsmet İnönü’ne talep ve ricası üzerine, Reisicumhur Atatürk tarafından bir buçuk ay mezuniyet verilmiş ve Başvekâlet vekâletine İktisat Vekili Celal Bayar tayin edilmiştir.”
Başlangıçta hem ailesi hem de halk, İnönü’nün ayrılığının geçici olduğunu düşündü. Ama izin süresi dolmadan, 25 Ekim’de Başvekil’in “kat’i olarak istifa ettiği ve yerine Celal Bayar’ın getirildiği” açıklandı. Böylece İnönü’nün Milli Mücadele yıllarından beri, 1925’teki kesinti dışında, tam 16 yıl 11 ay 14 gün süren başbakanlık görevi sona erdi. Bu olayı anlayabilmek için biraz geriye gitmek lazım.
Mustafa Kemal ile İsmet Paşa arasındaki ilk büyük tartışma 1932 yazında Yalova’da yaşanmıştı. Bir yemekte Atatürk İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey’i (Özkan) azarlamıştı. Öfkesinin arka planında Mustafa Şeref Bey’in, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı kapsamında İş Bankası’nın, Mehmet Ali Bey’e (Kâğıtçı) sipariş edilen selüloz-kâğıt sanayii projesini devletin yürütmesi gerektiğini düşündüğü için onaylamaması yatıyordu. Olayı duyan İsmet Paşa çok üzülmüştü.
Yakup Kadri’den öğreniyoruz ki, Mustafa Kemal ertesi gün İsmet Paşa’nın gönlünü almak için kendisini akşam yemeğine davet etmiş, İsmet Paşa ise Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne saatlerce gitmemiş, bütün davetliler de saatlerce ayakta beklemişti. İsmet Paşa 23.00 civarı içeri girmiş ve kimseye selam vermeden yerine oturmuştu. İsmet Paşa konuşmak yerine sofraya hizmet edenlerden birinden aldığı Akşam gazetesini açıp okumaya başlamıştı. Atatürk “Ne okuyorsunuz o kadar dikkatle?” demişti. “Bizim dizbağı nişanı havadisini mi?” O sıralar bir Amerikan gazetesi, Britanya Kralı tarafından Atatürk’e dizbağı nişanı verileceği haberini yayımlamıştı. İsmet Paşa, gazetesinin arkasından şöyle mırıldandı: “Dizbağı nişanı mı? O da ne?” Atatürk’ün önem verdiği anlaşılan bu meseleyi, İsmet Paşa küçümsemiş, soğuk bir tavırla “İyi ama, bunu size ne münasebetle vereceklermiş?...” diye söylenmişti. Atatürk, “Bunu herkesten çok sizin bilmeniz lazım gelir, İngiliz milleti beni sever de ondan...” diye cevap vermişti. İsmet Paşa alaylı bir gülümsemeyle omuzlarını silkecek, bunun üzerine Atatürk’ün sesi sertleşmeye başlayacaktı: “Evet, İngiliz milleti beni sever ve sevgisini Lloyd George’u düşürmek suretiyle ispat etmiştir.” İsmet Paşa, “O meselenin harici siyasetle hiçbir alakası yoktur. Lloyd George, başında bulunduğu koalisyon kabinesini teşkil eden partiler arasındaki ihtilaf yüzünden düşmüştür” demiş, Atatürk “Ya, bu ihtilafın tam Dumlupınar Zaferi üzerine çıkışına ve Avam Kamarası’nda Lloyd George’a yapılan hücumlarda en çok Türkiye’ye karşı takip ettiği düşmanca politika üstünde duruluşuna ne dersiniz?” diye sormuştu. Ama İsmet Paşa cevap vermemişti. Atatürk birden konuşmaktan vazgeçip, sofrayı sonlandırmıştı. Ertesi gün Salih Bozok’a, geceki tartışmadan dolayı haksız olup olmadığını sormuştu. Bozok, kendisine cevap vermemiş ama Atatürk’e giderek İsmet Paşa’nın üzüntüsünü ifade etmişti.
Atatürk adlı biyografisiyle tanıdığımız Andrew Mango’ya göre, soğukluk çok sürmemiş, İsmet Paşa Mustafa Kemal’e sadakatini ifade eden bir mektup yazmış, Atatürk de kendisine şu ünlü cevabını vermişti: “İsmet büyük adamsın, hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış. Ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylesem inanır mısın? Bu duygularımı sofrada değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimle yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni!?”
Ama 1936’da ikilinin arası yine limonileşti. Mevhibe İnönü’ye göre, Hatay Meselesi’nin nasıl halledileceği konusunda ikili anlaşamıyordu: “İnönü, dünya devletlerinin kendilerine ittifaklar aradığı bu buhranlı dönemde Fransa ile düşmanca ilişkilere girmeyi zararlı görüyor, bu tutumun Türkiye’yi istemediği bir tarafa itmesinden endişe duyuyordu. Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın görüşünü de aldıktan sonra, İstanbul’dan Hatay’la ilgili gösterişli bir mitingten dönen Cumhurbaşkanıyla yarı yolda buluştu. İki eski asker Eskişehir’de bir gece saatlerce durumu incelediler. Sonunda temkinli İnönü görüşünü Atatürk’e benimsetti.”
Nyon Konferansı
İkili arasında bir başka gerilim 9 Eylül 1937’de İsviçre’de yapılan Nyon Konferansı sırasında yaşandı. Habeşistan Savaşı sırasında İtalya’nın İspanya limanlarına yönelik tacizlerini görüşmek üzere uluslararası bir konferans düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Konferans sırasında Cenevre’de bulunan Tevfik Rüştü Aras, hem Başbakan İnönü’den hem de Cumhurbaşkanı Atatürk’ten gelen talimatları uygulamaya çalışıyordu, ancak bir gün, iki talimat çatışınca, durumu fark eden İsmet Paşa’nın canı sıkıldı. Daha önemlisi, Atatürk, anlaşmanın geciktirilmeden imzalanmasını isterken, İnönü, ne yapacağı pek kestirilemeyen Mussolini’ye karşı daha ılımlı davranılmasını savunuyordu. Tevfik Rüştü Bey, Atatürk’ün isteği üzerine anlaşmayı imzaladı. Bu olay İnönü’nün prestijini epey sarsmıştı.
Bardağı taşıran son damla yoldaydı. İnönü’nün TBMM’de, ‘Dersim müşkilesinin bittiğini’ müjdelediği 18 Eylül 1937’de, Atatürk, Orman Çiftliği’nde yapılması planlanan bira fabrikası hakkında çiftlik müdürü Tahsin ve Hasan Rıza Soyak’tan bilgi almıştı. Bu kişiler, fabrikanın verimli olabilmesi için devletin işin içine girmesi gerektiğini, hatta İstanbul’daki Bomonti fabrikasının da devletçe satın alınmasını gerekli görüyorlardı. Halbuki İnönü buna baştan beri karşıydı.
O sırada orada bulunan Dahiliye Vekili Şükrü Kaya konuşmaları İsmet Paşa’ya aktarınca olanlar olmuştu. O günün akşamı, söz çiftlik ve bira fabrikasına gelince, İsmet Paşa gayet sinirli bir şekilde, kendisinden aldığı bilgilerden yetinmeyerek çiftlik müdüründen fikir aldığı için Atatürk’e sitem etmiş ve Hasan Rıza Soyak’ın anlattığıa göre, “Ne oldu paşam size? Eskiden böyle değildiniz. Artık emirlerinizi hep sofradan mı alacağız? Aramıza Kara Tahsinler giriyor. Konuşmamıza meydan vermiyorlar...” demişti. Yanındakilere alçak sesle “Yahu İsmet Paşa’ya ne olmuş, kendisini çok asabi görüyorum” diyen Atatürk, olayın büyümemesi için sofrayı erken dağıtmıştı.
Gece olaysız kapanmıştı ama konuklar gittikten sonra olanları, Salih Bozok’la birlikte köşkte kalan Kılıç Ali şöyle anlatmıştı:
“Önce Atatürk’ün sesi duyuldu: ‘Neydi o sofradaki afra tafranız Paşa Hazretleri? Ne demek istediğinizi açıkça söyleyin bakalım!’ İsmet Paşa, çok yavaş sesle konuşuyordu. Dediklerini iyice duyamıyordum. Tek tük kulağıma ‘hükümet işleri’, ‘azarlanmak’ gibi kelimeler çarpıyordu. Atatürk’ün sesi tekrar yükseldi: ‘Ne demek hükümet azası? Ya benim Devlet Reisi olarak görevim nedir? Yaaa! Demek öyle! Siz bildiğiniz gibi işleri yürüteceksiniz, ben de sizin işlerinizin mühürcübaşısı olacağım! Öyle mi? Sen böyle mi anlıyorsun Başvekilliği? Böyle mi memleket idare edeceksin? Başvekil demek layüsel (dokunulmaz) demek değildir. Elbette yaptığı işler tenkit edilecek. Tenkit edeceklerin en başında da ben geliyorum! Beğenmediklerimi söyleyeceğim, düzelteceksiniz. Sizin göreviniz bu.’ Yine İsmet Paşa konuşmaya başladı. Hükümeti savunmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Atatürk on dakika kadar kendisini dinledi, sonra: ‘Siz yorulmuşsunuz Paşa!... Sinirleriniz bozulmuş!.. Yalnız sinirleriniz olsa yine de zarar vermez ama düşünce selametini de kaybetmişsiniz! Acele dinlenmeğe ihtiyacınız var! Size izin veriyorum, yerinize kimin vekâlet edeceğini yarın ajanstan öğrenirsiniz!’...”
Yakup Kadri bu konuşmadan sonra yanlarından başı öne eğik şekilde geçen İsmet Paşa’nın gece Salih Bozok’un odasına gittiğini, kendisinin de yan odadan konuşmaları duyabildiğini
belirtiyor. Yakup Kadri’ye göre İsmet Paşa, Atatürk’e ne kadar bağlı olduğunu, bu göreve kendisini onun getirdiğini, dolayısıyla da onun görevden almasının doğal olduğunu ancak kovulmasının kamuoyunun nezdinde itibarını yerle bir edeceğini söylüyor ve kendisine şereflice çekilme fırsatı verilmesini rica ediyordu. İsmet Paşa’nın bulduğu formül, yorgunluk mazeretiyle iki haftalık bir doktor raporu almak, ardından da istifa etmekti. Salih Bozok, Atatürk’ü uyandırmış ve teklifi iletmişti. Atatürk önce, “Hadi de ya! Sofrada poz üstüne poz atıyordu. Neden amana düştü bakalım!” demiş ama sonra teklifi kabul etmişti.
BU İŞ BİTTİ
19 Eylül 1937’de Atatürk ve mahiyeti, II. Tarih Kongresi’ne katılmak üzere Ankara’dan İstanbul’a hareket etti. Trende İnönü de vardı. Şevket Süreyya Aydemir’e göre, tren hareket ettikten bir süre sonra Atatürk, “Bizi Paşa’yla yalnız bırakınız” demişti. İki adam bir süre arkadaki salonda konuşmuşlardı. Diğerleri sofrada bekliyordu. Bir süre sonra İnönü görünmüştü. Yüzünde herhangi bir özel ifade yoktu. Sofraya oturmamıştı. Az sonra Atatürk gelmiş ve sofradakilere “Bu iş bitti!” demişti. İkilinin ne konuştuğunu ise İnönü hatıratında şöyle özetleyecekti:
“... Trene girer girmez Atatürk beni yalnız yanına aldı. Akşam vuku bulan çekişmelere, hadiselere, tartışmalara kısaca işaret ederek, şimdiye kadar, beraber çalıştığımız zamanda pek çok defa kavga etmişizdir dedi. Ama bu kadar açıktan, bu kadar serti olmamıştı. Bu sebeple sizin çalışmanıza biraz aralık vermek doğru olacaktır dedi. Ben, onun bu sözünün çok isabetli olduğunu söyleyerek atılgan bir tavırla, samimi bir tavırla karşıladım. Çok müteşekkir olurum dedim. Onun üzerine derhal benim yerime getirmek istediği zatın adını söyledi. Celal Beyi getireceğim dedi. Pek münasip olacağını, isabetli olacağını söyledim. Gerçek şudur ki samimi kanaatimi söylüyordum. O günkü mevzubahis olan ve beraber çalışma devrinde en iyi seçmenin bu olacağını samimi olarak söyledim...”
İsmet İnönü, Atatürk’ün çevresindekilere “Bundan sonra İnönü’yü gördüğünüz her yerde hürmet edeceksiniz” sözünü duyduktan sonra “artık, tabii bir hayata” girdiğini anladığını söylecekti. İnönü’ye göre, kış boyunca hemen her hafta kendisini köşke çağıran Atatürk’le ilişkileri, Atatürk’ün 1938 ilkbaharında İstanbul’a gitmesiyle kopmuştu. Kazım Özalp’e göre, Atatürk, hastalığı sırasında İnönü’nün kendisini ziyaret etmemesine çok üzülmüştü. Ancak İnönü’ye göre, Celal Bayar, Sabiha Gökçen, Salih Bozok ve Tevfik Rüştü Aras gibi şahsiyetler aracılığıyla, Atatürk’le arasında sürekli bir haberleşme trafiği mevcuttu.
Bayar ve Demirel’in yorumları
1974’te Abdi İpekçi’ye konuşan Celal Bayar, İnönü’nün görevden alınışının asıl nedeniyle ilgili soruyu, önce “Ben o meselede İnönü’yü haksız bulurum. O çok uzundur” diyerek geçiştirmiş, İpekçi’nin ısrarı üzerine de “Atatürk’ün dar devletçilikten tedricen beriye geldiği halde İnönü’nün olduğu yerde kalması” demekle yetinmişti. Halbuki, 1932’de Mustafa Şeref Bey’in yerine İktisat Vekili olduktan sonra Celal Bayar’ın izlediği politikalar da devletçiydi. Dolayısıyla Atatürk’ün İnönü’yü devletçi olduğu için görevden uzaklaştırdığı iddiası çok inandırıcı değildi. Yıllar sonra Süleyman Demirel, Cüneyt Arcayürek’e çok farklı bir hikâye anlatacaktı: “Atatürk ile Mareşal Çakmak oturmuş, konuşmuşlar. Tunceli’yi temizlemek lazım geldiğine karar vermişler. İnönü’nün temizlik yapmaya fazla istekli olmadığını bildiklerinden, Celal Bayar’a sormuşlar; ‘Yapar mısın?’ [demişler.] Celal Bey bize böyle anlattıydı. ‘Yaparım’ demiş. Girişmişler. İsmet Paşa’da bir parça Kürt kanı vardı. Erdal bey de bir iki kez ‘Bizde biraz Kürt kanı vardır’ dedi…”
Ben İnönü ile Atatürk arasındaki gerilimin tek bu nedene bağlanamayacağını düşünüyorum ama Celal Bayar’ın başbakanlığı sırasında yürütülen II. Desim Harekâtı’nda yaşananlar (resmi rakamlara göre 14 bin ölü, 16 bin sürgün ve daha nice acı olaylar), bu iddiayı ciddiyetle ele almayı gerektiriyor.
Özet Kaynakça: Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayi A.Ş. Basımevi, 1966; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Politikada 45 Yıl, İletişim Yayınları, 2012; S¸evket Süreyya Aydemir, I·kinci Adam I, (1884-1938), Remzi Kitabevi, 2001; Gülsün Bilgehan, Mevhibe, Bilgi Yayınevi, 1995; Salih Bozok-Cemil S. Bozak, Hep Atatürk’ün Yanında, Çağdaş Yayınları, 1985; I·smet İnönü, Hatıralar, II, Bilgi Yayınevi, 1987; Lord Kinross, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Dogˆus¸u, Çeviren: Necdet Sander, Altın Kitaplar, 2011; Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları, 2010; Şükrü Arslan, “Neden İnönü Değil, Niçin Bayar?”, Resmi Tarih Tartışmaları-3, Editörler: Fikret Başkaya, Sait Çetinoğlu, Özgür Üniversite Kitaplığı, 2007.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016