Ayşe HÜR
Atatark'ün Darülbedayi sanatçılarının bir go¨steriminden sonra Ankara'da yaptığı şu doğru konuşmayı hatırlatalım: "Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz... Vekil olabilirsiniz... Hatta Reisicumhur olabilirsiniz... Fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim..."
2012 yılında Muhafazakâr edebiyatçı İskender Pala İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda (İBBŞT) sahnelenen Günlük Müstehcen Sırlar oyunu ile ilgili olarak “sanattan uzak ve sığ konuları topluma cinsellik ve erotik soslarla yutturmaya çalışan işletmeler açmak devlet veya belediyelerin görevleri arasında değildir” demiş ardından bir de “muhafazakâr tiyatro manifestosu’ yazmıştı. Pala’nın söz konusu eseri görmediği anlaşılıyordu, çünkü eser Şili’de faşist diktatörlük döneminde yaralı bir toplumun birbirine hapsolmuş insanlarını anlatıyordu. Ama ne gam, bu yazılardan kısa süre sonra İBBŞT yönetmeliğini aniden değiştirdi. Değişiklikten, ne kurumun genel sanat yönetmeninin haberi vardı, ne de Belediye Başkanı’nın sanat yönetmeninin… Tiyatrocuların haklı tepkisi, Başbakan Erdoğan’ın, "Bütün tiyatroları özelleştireceğiz. Her şeyi bilip de bize akıl vermeye çalışan despot aydınlara, o zavallılara acıyorum" sözleriyle cezalandırıldı.
Aradan geçen iki yılda irili ufaklı pek çok şey oldu ama kurum mensupları muhtemelen Erdoğan’ın sözü başlarının üstünde ‘Demokles’in Kılıcı gibi sallandığı için’ seslerini çıkarmadılar. Kurum dışından da ses çıkmadı. Galiba tiyatro ‘entelijansiya’nın ilgi duymadığı bir sanat dalı haline gelmişti. Nitekim 2014’ün Aralık ayında İBBŞTGenel Müdürlüğü'ne güreş hakemliği, zabıta müdürlüğü, Su Hali Müdürlüğü yapmış, İETT'de yönetici olarak çalışmış Şevket Demirkaya atandığında yaprak kıpırdamadı.
“İLLA HÜKÜMET Mİ SOYACAK?”
Ardından 1951 yılında Refik Kordağ ve Muammer Karaca'nın bir Fransız bulvar komedisinden uyarladığı Cibali Karakolu oyunu ile ilgili iki sansür iddiası ortaya atıldı. İlkini oyunun baş oyuncusu Zihni Göktay’ın ağzından dinleyelim: “Oyunda emniyet amiri Cafer sevgilisine ‘Gel beni soy’ diyor. Kadın reddedince de 'İlla hükümet mi soyacak?' diye espri yapıyor. Seyircimizin biri hükümeti rencide ettiğini düşündüğü bu sözü Beyaz Masa’ya şikayet etmiş. Bu 1951 yılında yazılmış bir piyes. Cafer o günkü hükümeti kastediyor.Ama sunu anlatamazsınız. Kaldırdılar o sözü oyundan.” Aynı oyunla ilgili bir başka sansür iddiası ise, oyundaki fahişe rolünün kaldırıldığı idi. Buna da Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu cevap verdi. Oyun çok uzundu ve seyirciden gelen tepki üzerine oyunun kısaltılmış, fahişe rolüyle birlikte başka sahnelerde kaldırılmıştı! Bunlar da pek ilgi çekmedi.
TALAN EDİLEN ARŞİV
Aralık ayının son günlerinde ise, İBBŞT’nin 100 yıllık arşivinin talan edildiği ortaya çıktı. Erhan Yazıcıoğlu, “100. yılımızı kutlarken arşivde hiçbir şeye ulaşamadım. Dosyaların içinde en önemli belgeler, kuruluş belgeleri, 1900’lü yılların gelişimini gösteren belgeler, müzelik eşyaların kayıp olduğunu tespit ettik. Vasfı Rıza Zobu ile Bedia Muvahhit’in fotoğrafları da vardı mesela” dedi ama bununla da ilgilenen olmadı. (Cumhuriyet döneminde arşivlerimizin halini yıllar önce “Tarihten ve Arşivden Korkan Devlet” yazımda anlatmaya çalışmıştım: Okumak için tıklayın)
Yani bu haftaki yazımın muhtemelen pek az okuyucusu olacak. Elbette koskoca tiyatro tarihimizi bir kaç sayfada özetlemek mümkün olmadığı için daldan dala atlayarak bir demet bilgi kırıntısı sunabileceğim. Gerisini getirmek sizlere kalıyor…
İLK ERMENİ TİYATROCULAR
Tanzimat’la (1839) birlikte hayatımıza giren tiyatronun gelişmesinde Rumların, Yahudilerin ve Ermenilerin çok büyük rolü vardır. Daha doğrusu onlar olmasaydı tiyatro Karagöz-Hacivat Oyunları’nın gölgesinde kalırdı. 1844’te Beyoğlu’ndaki Halep Pasajı’nda Suriyeli bir Hıristiyan olan Mikael Naum tarafından kurulan Naum Tiyatrosu’nda sahneye çıkan Ekşiyan, Çamaşırcıyan ve Mağakyan’dan oluşan ekip; aynı yıllarda ilk kez kadın kılığında sahneye çıkan Mardiros Mınakyan, 1856’da sahneye çıkan ilk profesyonel Ermeni kadın oyuncu Fanni (Ağavni Hamoyan), 1861’de Altunduri Arakel Efendi tarafından kurulan Şark Tiyatrosu’nda sahne alan Tovmas Fasulyeciyan, Bedros Aramyan, Mardiros Mınakyan, Serovpe Benliyan, Kurken Trentz ve Acemyan bu alanın öncü sanatçılarıydı.
1859’da İstanbul’a çeşitli tarihlerde gelmeyi adet edinen Souillier Sirki için yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu, sirkin 1864’te Maslak’a taşınması üzerine Hovan Kasparyan ve Karabet Papazyan ve topluluğu tarafından sözlü ve sözsüz pandomim gösterileri için kullanılmaya başlamıştı. 1867’de ünlü tiyatro adamı ‘Güllü Agop’ diyen ünlenen Hagop Vartovyan tarafından onarılan binadan günümüze sadece resimleri kaldı. Bir rivayete göre Beylerbeyi Sarayı'nın inşaatı sırasında sarayın sıva işlerine bakan bir inşaat işçisi iken, ustaların ve kalfaların bir türlü yerine oturtamadığı balkon çıkmalarını kendi hazırladığı özel harçla yerleştirmesi dönemin padişahı Abdülmecit tarafından 500 altın ile ödüllendirilen Agop Efendi bu parayla tiyatro işine girmişti. Tiyatro-i Osmani adıyla tanınan kumpanyasının Ermenice ve Türkçe oyunlardan oluşan çift dilli bir repertuarı vardı. Agop'un talihi 1870 yılında hükümetten on yıllık bir Türkçe temsil verme tekeli almasıyla değişmiş, böylece İstanbul piyasasında suflörlü oyunlar kategorisinde rakiplerine karşı önemli bir üstünlük sağlamıştı. Namık Kemal, Ali Bey, Şemsettin Sami, Abdülhak Hamit, Ahmet Mithat Efendi, Ebüzziya Tevfik gibi bir önemli Osmanlı edebiyatçıları ilk tiyatro eserlerini Tiyatro-i Osmani repertuarında yer alması için kaleme aldılar. İlginçtir ilk Türkçe tiyatro eseri olan, Şinasi’nin 1860’ta Tercüman-ı Ahval’de tefrika edilen, 1873’te yazarın ölümünden sonra basılan ama aydınlarca alaya alınan Şair Evlenmesi (görücü usulüyle evlenmenin sakıncalarını anlatıyordu) adlı tek perdelik oyunu bu repertuvarda kendisine yer bulamamıştı. (Eser ancak 1908 sonrası Selanik’te sahnelecekti.) Refik Ahmet Sevengil’in iddiasına göre 1882 yılında Müzika-i Hümayun'da tiyatro sorumlusu olarak II. Abdülhamid'in sarayına alınan Güllü Agop bu tarihten sonra Müslümanlığa ihtida ederek adını Yakup olarak değiştirdi, 1891 yılında da vefat etti. (Bu büyük tiyatro adamının Cumhuriyet dönemindeki temsiline ilişkin Fırat Güllü’nün şu önemli yazısını okumanızı tavsiye ederim: “Tiyatro dünyasına has bir Türkleştirme girişimi: Agop mu, Yakup mu?” Okumak için tıklayın)
Güllü Agop (1840-1891) Muhsin Ertuğrul (1892-179)
MUHSİN ERTUĞRUL
1914-1918 Cihan Harbi yıllarında ve özellikel 1915 Kırımı ile Yahudilerin, Rumların, Ermenilerin kültür hayatından adım adım dışlanmasının yarattığı kültürel çöllük, Türk tiyatrocuları ile kapatılabildi mi? Gelin birlikte karar verelim.
Güllü Agop’un ölümünden bir yıl sonra tarihe “Türk tiyatrosunun Batılı anlamda kurucusu” olarak geçecek olan Muhsin Ertuğrul doğmuştu. Muhsin Ertuğrul’un sahneye ilk adımı 1909’da Erenköy’deki Burhanettin Tiyatrosu’nda, Arthur Conan Doyle’ın Sherlock Holmes oyunu ile olmuştu. 1911’de kişisel seçimi ile, 1913’te siyasi sürgün olarak Paris’e giden ve burada Batı ve dolaylı olarak Rus tiyatrosuna dair gözlemler yapan Muhsin Ertuğrul, 1914'te Darülbedayi Osmani adıyla kurulan (daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları adını alacak olan kurum) Müzik ve Tiyatro Okulu'nun kuruluş çalışmalarında Reşat Rıdvan Bey ile Andre Antoine'a yardımcı olmuştu. Bu geçmişi sayesinde Milli Mücadele yıllarında Darülbedayi'ye yönetmen olarak yeniden girdi. Ancak kurumda yönetim kurulunun ve diğer birimlerin sanatçılardan oluşması için girişimlerde bulununca kısa süre sonra arkadaşlarıyla birlikte işten çıkarıldı.
TÜRKİYE’NİN İLK DRAMATURGU ATATÜRK
Ankara’da ise 1923 yılında Aka Gündüz, Yaşar Nadi, Vasıf Bey, Kılıç Ali, Falih Rıfkı, Şükrü Saraçoğlu gibi devlet ileri gelenleri ve birtakım aydınlar tarafından Türk Tiyatrosunu Himayet Cemiyeti adı altında bir dernek kurulmuştu. Bu tarihten sonra tiyatro Mustafa Kemal’in özel ilgi alanlarından biri oldu. Hatta Metin And’a göre “Atatürk Türkiye’nin ilk dramaturgu” idi. Mustafa Kemal tiyatro sanatçılarını sık sık taltif etti, İzmir’de Darülbedayi’nin, Balıkesir’de Süreyya Opereti’nin temsillerini izledi, oyuncuları tebrik etti.
(Atatürk 1936 düzenlenen Balkan Festivali’nde)
1930’da Darülbedayi’ye bağlı bir Tiyatro Meslek Okulu için Viyana’dan Joseph Marx davet edildi. Bütün bunlar tiyatrocuları elbette cesaretlendirmişti ancak oyunların genellikle CHP ile organik bağı alan Halkevleri’nde (sayıları zamanla 136’ya ulaşacaktı) sergilenmesi, oynanacak oyunların CHP’nin ilgili kurumlarının onayını almasının şart olması, konu seçimi üzerinde doğal bir sansür oluşturmuştu.
CHP’nin Halkevlerinde oynanması amaçlanan oyunların içeriğini ilgilendiren o¨zellikleri şunlardı örneğin: 1. Yeni Türk toplumunun çağdaş yaşamını bütünlemeli, 2. Ulusal duyguları doyurmalı, 3. Devrim ilkeleri ışığında ulusal sorunları işlemeli, 4. Devrimin dünya görüşüne uygun halk yaşamı, değişimler, ilerlemeler konu edilmeli, 5. Her sınıfa seslenebilen, yetiştirici türden oyunlar olmalı…
Adlarından anlaşıldığı gibi bu kriterlere uyan Reşat Nuri (Güntekin)’in Vergi Hırsızı ve İstiklal, Burhan Cavit’in Gavur İmam, Nihat Sami (Banarlı)’nın Kızıl Çağlayan, Ali Zühtü-Müçteba Salahattin’in Tarih Utandı, Aka Gündüz’ün Gazi Çocukları İçin, Vedat Nedim (Tör)’ün 29 Birinci Teşrin, Vasfi Mahir’in On Inkılap, Galip Reşid’in Destan gibi oyunları okullarda sahnelenmeye başladı.
Ancak 1930’larda tiyatro denilince akla gelen, 1932’de toplanan I. Türk Tarih Kongresi’nde Afet İnan ve arkadaşları tarafından kamuoyuna takdim edilen Türk Tarih Tezi’nin amatörce sahnelenmesinden ibaretti.
ULUS-DEVLET INŞAASINDA TIYATRO
İzninizle, daha iyi bildiğim için bu dönemde biraz oyalanacağım. Bu dönemin tipik özelliği, Türk ulus-devletinin ve Türk ulusunun inşaası için tarihi kökleri, Osmanlı dönemini atlayarak Orta-Asya’da bulmaktı. Örneğin Faruk Nafiz (Çamlıbel)’in 1932’de kaleme aldığı Akın ve Özyurt adlı eserlerinde, Türklerin Orta Asya’da ortaya çıkan kuraklık nedeniyle yaşadığı sıkıntılar ve Anadolu’ya göç etmeleri anlatılıyordu. Manzum bir eser olan ve ilk gösterildiği 5 günde 6 bin seyircinin izlediği Akın’dan birkaç dize aktaralım da eserin yüksek kalitesi (!) hakkında fikrimiz olsun: “ İşte şu Ortaasya, Türklerin anayurdu/Türk ilk medeniyeti Altay-Ural da kurdu/Sonra, alıp sazını, resmini, heykelini/Dolaştı baştanbaşa doğu batı elini/…/Yaşamaktan hiç korkumuz kalmadı/ Öyleyse günden güne yükselecek Türk adı!/Akın alaylarını alarak pençenize/Haydi, dağdan, ovadan yol arayın denize/Duydukça atınızın nal sesini uzaklar/Sizi tanıyacaklar sizi tanıyacaklar!/Çivisinden /tavırlar Türk atının nalını/Uçurun dört tarafa Asya’nın kartalını…”
Özyurt’ta ise yazar “kadının toplum içindeki yüce yerini” işliyordu. Neresidir bu yüce yer derseniz, cevabı 1970’lerde Türk-İslam Sentezi denen ideolojiyi tarif eden İbrahim Kafesoğlu versin: “Eski Türklerde kadınlar genel olarak Amazon idiler. Binicilik, silâh kullanma, yiğitlik, Türk erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya hükümdar, kale korumanı, vâli ve elçi olabilirlerdi.” Eserin kahramanlarından Demir Han’ın ağzından duyduğumuz şu satırlar ise sözünü ettiğimiz Türk-İslam Sentezi’nin erken habercisi gibidir: “Şükretmek ona gerek/Tanrı bize şükretsin Tan yerinden inerek!/Yarattığı Asyada Tanrıyı biz yaşattık/Tanrının varlığını Asya bizden anladı...”
“ALIŞKIN DEĞIL TÜRK ESİR OLMAYA”
Yaşar Nabi (Nayır)’nin Mete (1932) adlı eseri ise, tahmin edileceği gibi Hun İmparatorluğu’nun kağanı Mete’nin iktidar mücadelesi, düşmanlarla yaptığı savaşlar ve geniş bir coğrafyaya hakim olması hakkında idi. Türkün hasletlerinden ikisini eserden öğrenelim: “ Çünkü alışkın değil bir Türk esir olmaya/At üstünde büyüyen çünkü yürüyemez yaya/Kalbimi doyurmuyor gördüğüm bu ihtişam, Sıkıyor mezar gibi beni gitgide odam…”
Behçet Kemal (Çağlar), Çoban (1932) adlı eserinde, bir erkek çobanla sevdiği kızın düşman işgalindeki yurtları için mücadelelerini şöyle anlatıyordu: “Ne kuvvet, ne gönül, ne hatır/Türkü yerinden kim oynatır/ Cevap verin bu sese!/Kimse/Kimse göz dikemez Türkün yerine!..” Eserin kahramanlarından Bey ise, Türk Tarih Tezi’nden bir pasaj okur adeta: “Türk kolu buraya geldiği zaman/Onlar daha tastan/Su içmeyi bilmiyorlardı bile/…/Anlatsın her cephede insana insanlığı/Sanatı, hakikati, ilmi, kahramanlığı/Dünyaya yaysın diye tanrı türkü yarattı/…/İçip yemeyi/Tanrı demeyi/Bile bizden öğrendiler/Eğer/Görmeselerdi bizden/Yuva kurmayı bilen/Bir tek kişileri olmazdı…” Hakimiyet-i Milliye gazetesinde bir yazar şöyle yazıyordu: “Çoban'daki baş başa dövüş birçoklarının zannettikleri gibi bir Roma ananesi değildir. O hatta Etrüskler vasıtasıyla Roma tarihine intikal etmiş eski bir Türk ananesidir.”
Behçet Kemal’in 1935 yazdığı Attila adlı eseri ise Batı Roma İmparatoru’nun kızkardeşi Honorya’nın, Roma üzerine yürüyen Hun Hakanı Attila’yı sevmesi, onu eş olarak seçmesi, Attila’nın Avrupa’yı gezip dolaşması, Avrupalıların Honorya’yı bir ‘barbara gönül verdiği’ için eleştirmesi, Honorya’nın ‘Attila mı, ülke mi?’ sorusuna ‘tabii ki Attila’ cevabı vermesi, ama sonunda Papa’nın ağlamaklı bir tavırla Attila’dan ve Hunlardan af dilemesi, Attila’nın da ‘bir defalık’ affetmesini anlatıyor ve elbette izleyenlerin göğsünü kabartıyordu… Yazar oyunda esas olarak Osmanlı’dan ‘Türk’ sözcüğünün küçümseyici anlamda kullanılmasına isyan ediyor ve “tanrılığı hak etmiş olan bir ırka, “alçakça barbar denmesi”nin bedelinin Avrupa’ya bir gün elbet ödetileceği umudunu haykırıyordu.
BAYÖNDER VE BAYAN İZGEN
Münir Hayri Egeli’nin 1934 yılında kaleme aldığı Bayönder adlı tiyatro eseri eski çağlarda geçiyordu ve konusu özetle şöyleydi: Fırtınalı bir günde Bayan İzgen öleceğini hissederek, Bay Önder’e göğsünde sakladığı altın tası gösterir ve yüreğinin bu tasın içinde gizli olduğunu söyler. Ardından hangi gün yaslı olursa bu tasla bir yudum içmesini söyleyerek Bayönder’e verir. Bayan İzgen, gelecekte dünyada büyük bir fırtına kopacağını, günün geceye döneceğini, bu karanlığı yırtacak kişinin yalnız Bayönder olduğunu söyler ve ölür.
Eser Mustafa Kemal’in siparişi üzerine yazılmıştı. Piyesin konusunu ve bu konunun nasıl gelişeceğini yazara Mustafa Kemal bizzat anlatmıştı, yazıldıktan sonra da üç defa okumuş ve tashih etmişti. Ve sık sık sahnelenmesini istemişti. Bunlardan anlaşılacağı gibi ‘Bay Önder’ Mustafa Kemal’di. Altın tas ‘milli ülkü’yü sembolize ediyordu. ‘Bay’ ve ‘Bayan’ hitapları bu eserden sonra kullanılmaya başlamıştı. Eserde ayrıca irteke (efsane), acun (evren), üzel (esenlik), kut (bereket), esen kal (elveda), ohkay (bravo, aferin), gönenç (refah), sıltay (miras), atım (hamle), uygurluk (medeniyet) gibi ‘öz Türkçe’ sözcükler dikkati çekiyordu. (Bu dönemde yazılan opera librettolarından en ünlüsü olan Öz-Soy’a dair ayrıntılı bilgi için şu yazıma bakılabilir: “İran’la Opera Diplomasisi” Okumak için tıklayın)
NECIP FAZIL’IN BAYILTAN OYUNU
Bu dönemde farklı nitelikte ürün verenler de vardı. Örneğin Necip Fazıl (Kısakürek), Muhsin Ertuğrul’un isteği üzerine bir haftada kaleme aldığı ilk tiyatro eseri Tohum’da Maraş’ın kurtuluş hikayesini anlatmış ama eser aydınlardan ilgi görürken halktan görmemişti. Necip Fazıl Kısakürek bu gişe başarısızlığını “seyirciyi fizik acıya boğacak bir metafizik örgüt içinde, aksiyon şartlarının en dinamikleriyle bir arada bir piyes” yazmakla telafi etmeyi aklına koymuş, 1934’te çalıştığı banka tarafından müfettiş olarak gönderildiği Zonguldak’ta “hem vaka hem fikir ihtiva eden”, “su sızmaz bir mantık ve görülmemiş entrika değeri” taşıdığını söylediği Bir Adam Yaratmak’ı yazmaya başlamıştı. İki yılda tamamlanan ve 1936’da sergilenen eser, yazarın deyimiyle “İstanbul’da yaşayan bir tiyatro yazarının geçirdiği büyük ruh çilesini” anlatıyordu. Ölüm korkusu, sanatın çilesi, kader, cinnet temalarının işlendiği eser halktan büyük ilgi gördü. Öyle ki eser uzun süre kapalı gişe oynamış, halk tiyatroda yer kapabilmek için yarışmış, kepenkler yumruklanmıştı. Muhsin Ertuğrul defalarca sahneye çağrılmış, Necip Fazıl büyük bir coşkuyla takdir edilmişti. Ama Necip Fazıl Kısakürek’in dediğine göre “piyesin İstanbul temsillerinde ruhi hafakanlar geçiren ve perdelerin kapanmasını bekleyemeden çıkıp gidenler olmuş Ankara temsillerinde de Falih Rıfkı Atay’ın yeni zevcesi Mehruba Hanım fenalık geçirerek bayılmıştı.”
EBEDI ŞEF’IN ARDINDAN
Şubat 1936’da yapan Alman Profesör Carl Ebert de Ankara Devlet Konservatuarı’nın tiyatro ve opera bölümlerini oluşturması, taze Başbakan Celal Bayar’ın 8 Kasım 1937’de okuduğu hükümet programında tiyatroya övgüler yapılması olumluydu elbette. 1938 sonrasında Türk Tarih Tezi tarihin çöplüğüne atıldı ve tiyatrolar daha nitelikli işler yapmaya başladılar, yazarlar daha eleştirel olabildiler.
Örneğin Cumhuriyet’in 10. yılı şerefine çıkarılan afla geri dönen 150’liklerden Refik Halit Karay’ın Deli adlı oyunu 1939’da "basılmasına Atatürk’ün izin verdiği” notuyla basıldı. Yazar kitabında, Balkan Savaşı'ndan Cumhuriyet Dönemi'ndeki ilk kadın güzellik yarışmasının yapıldığı tarihe kadarki dönemin eleştirisini yapıyordu. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk’ün bu eseri edebiyatçıların da bulunduğu bir sofrada yüksek sesle okuduğunu ve gülmekten gözlerinin yaşardığını anlatarak, Büyük Şef’in ‘aslında eleştiriye ne kadar açık olduğunu’ anlatacaktı bize.
(Temsil izleyen gençler ve velileri '1940’lar)
1940’larda Avrupa tiyatrolarında ne olup bittiğini izledikleri anlaşılan Yaşar Nabi Nayır, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi edebiyatçılar eleştirel yazılar yazmaya başladılar. Ancak resmi ideolojiyi yurdun en ücra köşelerine taşıma misyonu da rafa kalkmamıştı. Bu misyonu 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri yerine getiriyordu. İstanbul Şehir Tiyatrosu ise Muhsin Ertuğrul’un çabalarıyla seyircisini giderek arttırıyordu. Bir çok oyun kapalı gişe oynamaya başlamıştı. 1943-44 sezonunda Fatih Reşat Nuri’nin Yaprak Dökümü¨ oyunu ise 100. temsilini veren ilk yerli oyun olmuştu.
ÇOK SESLI TİYATROYA DOĞRU
1946’da Çok Partili rejime geçişle birlikte, tiyatro alanında da çok seslilik başladı sanılırsa da bu konuda fazla örnek yok ne yazık ki. En büyük hareketlilik Muhsin Ertuğrul’un meslek hayatında olmalı. Çünkü Ertuğrul 1947’de kurulmakta olan Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek üzere Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi'nin başına getirildi. Aynı yıl Ankara'da Küçük Tiyatro, 1948'de Büyük Tiyatro'yu kurdu. 1950’de Büyük Tiyatro’da balo yapılmasına karşı çıkınca Demokrat Parti iktidarının tepkisini çekti ve görevinden istifa etti. Yapı Kredi Bankası'nın çağrısı üzerine İstanbul'a giden Muhsin Ertuğrul bankanın desteğiyle Küçük Sahne’yi kurup genç sanatçılarla oyunlar yönetti. 1954'te ikinci kez Devlet Tiyatrosu’nun başına getirildi, ardından İzmir, Bursa ve Adana’da şehir tiyatrolarının kuruluşuna yardım etti. Bu yıllarda Muammer Karaca, Dormen Tiyatrosu, Sen Ses Tiyatrosu, İstanbul Tiyatrosu, Tevhit Bilge Tiyatrosu gibi özel tiyatrolar ile Gençlik Tiyatrosu ve Genç Oyunular gibi özel tiyatrolar da faaliyete geçmişti. Metin And’a göre tüm ülkede 15 kadar aktif özel tiyatro faaliyetteydi. Kısacası tiyatroda büyük bir canlanma vardı. 1959 yılı, Şinasî’nin Şair Evlenmesi adlı eserinin milat kabul edilmesiyle Türk Tiyatrosu’nun 100. Yılı olarak kutlanmıştı. O yıl Ankara’da Şahin Tekgündüz’ün hazırladığı Sinema-Tiyatro Dergisi yayımlanmaya başladı.
TİYATRODA ÇOK SESLİ DÖNEM: 1960’LAR
27 Mayıs 1960 darbesinin ürünü olan 1961 Anayasası’nda düşünce özgürlüğü vurgusu tiyatro alanındaki atılımların hız kesmeden sürmesine katkıda bulundu. Bu yıllarda kalkınma planlarına “tiyatronun yaygınlaştırılması”, “özel tiyatroların teşvik edilmesi”, “halkın faydalanabileceği tarzda bir ücretle ücretlendirilmesi” gibi başlıklar konmaya başladı. 1927-1928 sezonunda 30 bin civarında plan tiyatro izleyicisi sayısı, 1960-1961 sezonunda 300 bine çıkmıştı. Ancak tiyatro esas olarak büyük şehirlere has olmaya devam ediyordu.
1962’den itibaren tiyatrolarda farklı ideolojik yönelimlere (varoluşçu, sosyal realist, dışavurumcu, ulusalcı, epik vb.) sahip yazarların oyunları sergilenmeye başladı. Örneğin bir tiyatroda Genç Oyuncular’ın anonim eseri Vatandaş Oyunu, birinde Brecht’nin Seuzan’ın İyi İnsanı (1964’teki ilk temsillerinden biri ‘Komünistler Moskova’ya sloganları atan bir grup İslamcı genç tarafından oyun basılmıştı), birinde Shakespeare’in Venedik Taciri (ve dört oyunu daha), birinde Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası, birinde Nazım Hikmet’in Yolcu’su, irinde Maksim Gorki’nin Küçük Burjuva’sı, birinci Reşat Nuri Güntekin’in Hülleci’si (1930’larda CHP siparişi üzerine yazılmıştı), bir diğerinde Aziz Nesin’in Berber Nonoş’u, bir diğerinde Musahipzade Celal’in Mum Söndüsü¨ veya Necip Fazıl’ın Abdülhamid Han’ı, bir diğerinde Aydın Engin’in Devr-i Süleyman’ı sergilenebiliyordu.
Do¨nemin önemli tiyatro yazarları olan Asaf Çiğiltepe, Çetin Altan, Refik Erduran, Orhan Asena, Necip Fazıl Kısaku¨rek, Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Oktay Rifat, Haldun Taner, Aziz Nesin, Mehmet Ulusoy, Vedat Türkali, Özdemir Nutku, Cevat Çapan, Tarık Dursun K. edebi^ kimlikleri yanında ideolojik kimlikleri de ağır basan yazarlardı.
Dünyadaki politikleşmeyle uyumlu olarak Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) Dostlar Tiyatrosu, Ankara Birliği Sahnesi, TÖS Tiyatrosu, Devrim İçin Hareket Tiyatrosu gibi sadece politik oyunlar sahneleyen tiyatrolar vardı artık. AST’ın izleyicisi sayısı 200 binlerde dolaşıyordu.
DERSİM’DE PİR SULTAN ABDAL VAK’ASI
Ancak, bu ‘özgürlükçü’ dönemde bile Kürtlerin adı yoktu. Örneğin Erol Toy’un Pir Sultan Abdal adlı oyununda Kürt terimi geçmemekle birlikte 1938 Dersim Katliamı’na (oyundaki terminoloji ile “1938 olayları”na) atıf vardı. Sırf bu yüzden oyunun 23 Ağustos 1969’da Tunceli’deki gösterimi valilikçe yasaklandı. Halkın tepkisi sert oldu. Elazığ’la Erzincan’dan takviye istendi. Tunceli’de sıkıyönetim ilan edildi. Polisle halk çatışmasında 2 kişi öldü, 11 kişi yaralandı, 80 kişi gözaltına alındı, bunlardan 16’sı tutuklandı. Erkek oyunculara, onları savunan avukatlara ve yöre halkına işkence yapıldı, kadın oyuncular tacize uğradılar. TİP yöneticileri olayla ilgilendirilerek sorguya çekildi. Olay dış basında da yer aldı. (Oyun, 1990’larda bile bazı illerde gösterime giremeyecekti.) (Bu olayı bizzat yaşamış bir tanığın anlatımları için: “Hep Kavgaydı Yaşamım” Okumak için tıklayın)
KÜRT CEMALİ NASIL TÜRK ALİ OLDU?
Edebiyattaki gizli Kürt sansürünün en ilginç örneği ise 1960’lı yılların kült tiyatro eseri Keşanlı Ali Destanı’dır. Hem yazarı Haldun Taner tiyatro yazarlığında hem de Türk epik tiyatrosunda çok önemli bir yere sahip olan bu eser ilk kez 31 Mart 1964’te sergilenmişti. Mekânı, konusu, karakterleri ve diliyle tam bir Kürt hikâyesi olduğu halde, gizli bir Türkleştirme operasyonuna uğramış ve seyircilerin karşısına Trakya’nın güzel kasabası Keşan’ın destanı olarak çıkmıştı. Ancak bu sansürü yıllar sonra öğrenecektik. Gazeteci Mehmed Kemal (Kurşunlu), Mayıs 1982’de Cumhuriyet’te yayımlanan “Türkiye’nin Kalbi Ankara” konulu yazı dizisinin bir bölümünde Kürt bağlantısını şöyle anlatacaktı: “Kürt Cemali, Altındağ ve Atıfbey’de çok sevildiğinden tutuluyor, ağıtlar yakılıyor. O günlerin akşam gazeteleri Cemali’nin öldürülüşünü ballandıra ballandıra yazıyorlar. Öyle ki Haldun Taner’in dikkatini çekiyor. Bir gün Haldun Taner bana çıkageldi. Şu Kürt Cemali nerelerde geçti, aslı ne öğrenmek istiyorum’ dedi. Haldun’u Altındağ ve Atıfbey’in çocuğu Avukat Şefik Günder ve Atıfbeyli Tahsin Yaman’la tanıştırdık. Öğrendi, inceledi, bu olaydan Keşanlı Ali Destanı doğdu.”
Mehmed Kemal’in açıklamalarından sonra gerçeği açıklamak zorunda kalan Haldun Taner ise 1984’te eserinin 4. basımına yazdığı Önsöz’de hikayenin Altındağ kısmını doğruladıktan sonra şöyle diyor: “Konu ne kadar bizdense, oyunu üslubu da o kadar bizden olsun istiyordum.” Böylece Türkleştirme operasyonunun nedeni öğreniyoruz: Yazar hikayenin bizden olmasını istemişti. Bizden olması için de kırk yıllık Altındağlı Kürt Cemali’nin Keşanlı Ali’ye döndürülmesi gerekmişti!
(Keşanlı Ali Destanı, Atıf Yılmaz tarafından 1964’te filme çekildi.)
1970’LER VE SONRASI
Politik tiyatronun öncü topluluklarından AST’ın oyuncularının 182 gün sürecek grevi ile başlayan 1970’lerin karakteristiği özel tiyatro patlamasıydı. Amato¨r tiyatro gruplarında da bir artış vardı. Bunun yanında tulu^at geleneğini sürdüren, tiyatronun sadece vodvil türünü¨ benimseyen farklı topluluklar da ve elbette politik tiyatro yapanlar vardı. Örneğin şahsen tanıma şansını bulduğum (1971 veya 1972’de bir gösteri için geldikleri Edirne’de evimizde misafir olmuşlardı, oğulları Emrah Cilasun’la yıllar sonra yazılarım aracılığı ile tanıştık) Ali Haydar Cilasun ve Rüçhan Tolgay’ın Sahne Anadolu adlı kumpanyası şehir şehir, ilçe ilçe, hatta köy köy gezip sol içerikli oyunlar sahneliyorlardı.
1980’lerden itibaren tiyatro artık “heyecan vermeyen” bir sanat dalı idi. 2000’lerin ikinci yarısından itibaren özellikle hem İBBŞT’nin katkılarıyla hem de butik tiyatro ya da ‘yüzyüze tiyatro’ denilen tarzdaki küçük ama etkili tiyatro kumpanyalarıyla (bu konudaki öncü DOT’a selam!) yavaş da olsa yükselişe geçiyor diye sevinmeye başlamıştım ki yazının başındaki duruma düştük.
Yazıyı 1930’ların yanlış politikalarının mimarı Atatürk’ün Darülbedayi sanatçılarının bir gösteriminden sonra Ankara’da yaptığı şu doğru konuşma ile bitirelim: “Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz... Vekil olabilirsiniz... Hatta Reisicumhur olabilirsiniz... Fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim…”
2015’in sizler, ülkemiz, bölgemiz ve dünyamız için güzel geçmesi dileğiyle hepinize sevgilerimi yolluyorum…
Özet Kaynakça: Niyazi Akı, Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Tiyatrosu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1998; Metin And, Türk Tiyatrosu Tarihi, Gerçek Yayınevi, 1970; Sevda Şener, Çağdaş Türk Tiyatrosunda İnsan (1923-1972), Ankara Üniversitesi Basımevi, 1972; Metin And, 50 Yılın Türk Tiyatrosu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1973; Tahsin Konur, Devlet-Tiyatro İlişkisi, Dost Yayınları, 2000; Esra Görgülü, “Atatürk’ün tarih teziyle ilgili tiyatro eserlerinin incelenmesi”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2006’da kabul edilmiş lisansüstü tezi; Misket Elif Tüfekçi, “Ulusal Kimliği Tiyatro ile Kurmak: Türk Tiyatrosunun Kimlik İnşaasındaki İşlevi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2011’de kabul edilmiş doktora tezi; Eren Buğlalılar, “Theatre and Struggle: A Sociological Analysis of the Political Theatre in Turkey between 1960-1971”, ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde 2012’de kabul edilmiş lisansüstü tezi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016