Banu Güven
Kızıl Goncalar ile ilgili tekrar yazmayacaktım, ne var ki, seküler kesimden bu ve benzeri dizilere yönelik eleştiriler ve “Ramazan sahnesi” tartışması üzerine yazmak istedim.
Bence söz konusu her iki dizinin de çok önemli bir işlevi var. Ortak noktaları, birbirlerinden çok uzakta olan dünyaları çarpıştırarak, önyargıları sert biçimde kırmak. İki dizinin de merkezinde kadınlar var. Kızılcık Şerbeti daha orta şeritten giderken, Kızıl Goncalar’ın senaryosunun odağında çok hayati bir konu var. Bir kız çocuğunun eğitim hakkının tarikatçı erkekler tarafından gasp edilmesi, kadınların birey yerine konulmaması. Bu pratikleri hali hazırda yürüten İsmailağa Cemaati kaynaklı baskılar, Kızıl Goncalar’ın RTÜK’ten aldığı cezalar bu yüzden. Dizi ekranlara döndüğünde, senaryoda “anlamlı” bir değişiklik yapılmış olması da bu yüzden. Farkedenleriniz olmuştur, İsmailağacılar’ın jargonuyla bire bir uyumlu “Efendi Hazretleri” sıfatıyla anılan cemaat lideri, dizi geri döndüğünde “Mürşid Efendi” olmuştu. Bu İsmailağa’nın baskısını savuşturmak için yapılmış bir değişiklik, ama senaryonun merkezindeki konunun önemini azaltmıyor. Yani anlamlı, ama bu bir belgesel değil, kurmaca olduğu için o kadar da önemli değil. Dizide kız çocuklarının eğitim hakkı ve eşitlik etrafında gelişen ana temada değişiklik yok. Önemli olan bu. Kızıl Goncalar dizisini, tarikat ve cemaatleri hoş gösterdiği iddiasıyla eleştirenlerin, bunu nasıl gözden kaçırdığını anlayamıyorum. Bu tür eleştiriler, ancak bazı sahneleri bağlamından koparıp, aceleci bir yaklaşımla değerlendirmekle açıklanabilir.
Cüneyd karakteri de düzenin kurbanı
Dizinin bence en önemli karakteri Zeynep’in zorla evlendirildiği Cüneyd karakterinin özünde iyi, zeki ve bilgili bir genç adam olarak çizilmesi de bazılarını rahatsız ediyor. Oysa dizide Cüneyd’in de bir kurban olduğunu görüyoruz. Kimse nedense okuldan alınan ve cemaatin kurslarına gönderilmek istenen küçük Efe karakterini konuşmadı. Küçücük çocuğun, üzerinden sarkan bir cüppeye sokulup okuldan koparılması ve bundan üzüntü duyması, annesinin bundan duyduğu rahatsızlık, bunlar da hiç konuşulmadı. Bunun yerine seküler eğitim alan Mira ile Cüneyd arasında, “Ramazan kim” sorusuyla başlayan diyalog konuşuldu.
Zorunlu din dersi varken…
Evet, bazı meseleler senaryoda kimi zaman “kör göze parmak” misali diyaloglarla ele alınıyor. Bunu daha önce yazmıştım. Bu diyalogu dinlerken de yine aynı şeyi düşündüm. Bu tür diyaloglar bende, çok iyi giden dizinin akışını orta yerinden bölen reklamlar gibi bir etki yaratıyor. Diyalog “Ramazan kim” ile kalsaydı, yine o kadar göze batmazdı. Ramazan’ın ne gün başladığını önden bilmeyen seküler aile çocuğu sayısı az değildir çünkü. Ama günümüzde orta öğretim öğrencilerinin Ramazan, Recep, Şaban’ı bilmemesi imkansız, çünkü 1980 darbesinden sonra, bir asker olan Kenan Evren’in marifetiyle hayatımıza giren bir “zorunlu din dersi” gerçeğimiz var. Bu diyaloğu yazan senarist, seküler kesimin çocuklarının, istemeseler bile, zorunlu din dersi nedeniyle Sünni İslam’a yabancı kalamadığından habersiz olabilir mi? Dolayısıyla izleyenler “Amma da yaptınız” demekte haklı, ama diziyi cemaatlerin ekmeğine yağ sürmekle itham etmek bence haksızlık.
Bu tepkinin ardında, eleştiride bulunan kesimin algısındaki seçicilik var. Bu konuda çok hassas olan bu kesim, senaryoya limon sıkan başka diyaloglara hiç eleştiri getirmedi. İlk yazıda da belirtmiştim. Mesela Levent Alkanlı’nın, parası olmadığını söyleyen işsiz gazeteci kızkardeşi Hande’ye, “Yok mu Avrupa’dan bir fon, bir şey” gibi bir ifadeyle karşılık vermesi bu kör göze parmak diyaloglardan biriydi. Özetle, senaristler bazı çatışmaları sırf diyaloglara başvurarak daha görünür hale getirmek adına, karakterleri bir anda karikatürize ettiklerinin ve senaryoyu banalleştirdiklerinin farkındalar mı acaba? Bu tür diyaloglar, dizinin bütününe yayılan toplumsal ve felsefi tartışmaları gölgede bırakıyor, diziye haksızlık ediyor.
Oyunculara alkış!
Kızıl Goncalar’ı yazarken, oyuncuların da hakkını teslim etmek gerekiyor. Oyuncu kadrosu bu kadar iyi performans sergileyen az dizi izledim. Bambaşka bir rolle, eşcinsel olduğu için ailesi tarafından öldürülen Ahmet Yıldız rolüyle Zenne filminden tanıdığımız Erkan Avcı, diziyi sürükleyen karakterleriden Sadi Hüdai Efendi’ye öyle bir can veriyor ki… Cüneyd’i canlandıran Mert Yazıcıoğlu müthiş bir oyuncu. Bu mesleği seçmiş olması, film ve dizi alemi için büyük kazanç. Zeynep’in babası Naim Efendi rolündeki Mert Turak, o cüppeyle beraber karakteri de üzerine giymiş. Hasna rolünde Selen Öztürk, kızı Feyza rolünde Zehra Kelleci, Müyesser Hanım’ı oynayan Asiye Dinçsoy keza öyle. Zeynep’i canlandıran Mina Demirtaş, Mira’yı canlandıran Esma Yılmaz da kendilerinden isteneni hakkıyla veriyorlar. Özgü Namal da ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bir kez daha hatırlattı. En ufak bir abartı olmadan hakkını veriyor karakterinin. Gördüğüm ilk andan itibaren, Meryem rolü iyi ki Özgü’nün olmuş diye düşündüm. Özcan Deniz de rolüne her geçen bölümde daha çok ısındı, artık gerçekten doktor Levent Alkanlı. Diziye yeni giren karakterler de başka bir dünyanın daha kapısını açacak. Herkesin kendi merkezinden dünyayı, hayatı nasıl algıladığını bize gösteren Kızıl Goncalar’ın her bölümünü, hala iple çekiyorum.
Kızılcık Şerbeti: Kim daha ahlaklı kavgası
Kızılcık Şerbeti’ni ise geriden gelerek izlemeye başladım. Seküler ve dindar kesim arasında, bugünün koşullarında, iletişim ve etkileşimin kaçınılmaz olduğu hakikatinden yola çıkıyor dizi. Bununla birlikte Kızılcık Şerbeti’nin senaryosu beni yoruyor, ama seküler-dindar temsili nedeniyle değil. Tek bir çevre içinde permütasyon usülü süren ilişkiler ağı, senaryoyu zayıflatıyor.
“Seküler kesim sürekli kötüleniyor” diyenler, nasıl oluyor da, dizinin en baba dindar karakteri olan Apo Bey’e biçilen rolü görmüyorlar? Senaryoyu dizinin seküler karakteri, Semanur’un kocası zayıf bir karaktere sahip gibi gösteriliyor diye eleştirenler, diğer seküler karakter Rüzgar’ı neden görmüyor? Kıvılcım karakterinin imam nikahı kıyıp kapanan kızının başörtüsünü çıkarmaya çalışmasını da sekülerlerin kötülenmesi olarak algılayanlar var. Oysa Kıvılcım dizinin aynı bölümünde “başörtüsüne karşı olmadığını, ama kızının zorla kapatılmasına karşı olduğunu” izah ediyor. Bu arada imam nikahı kıydırıp kızı zorla kapatan adam da dizinin en kötü karakterlerinden. Karakterler dindar ya da seküler olmalarından bağımsız olarak iyi ya da kötü olabiliyor, hata da yapabiliyor. Aynı gerçek hayatta olduğu gibi. Ama iki kesimden de bazı kanaat önderleri, kendilerini ait hissettikleri kampı temsil eden karakterlerin diğerinin karşısında kusursuz ya da daha az kusurlu görünmesini istiyor.
Asıl konuşulması gereken kızların eğitim hakkı…
Bu dizilere seküler kesimden gelen tepkiler, bence dinsel dogmalara ve kadına bakışa eleştirel bir yaklaşımın sergilendiği büyük resmi ıskalıyor. Iskalanan asıl önemli konuysa, Anayasal bir güvence olan eğitim hakkının, tarikatlar ve bazı cemaatler tarafından hali hazırda ayaklar altına alınıyor olması ve bu duruma göz yumulması. Biz senaryo tartışırken, gerçek hayatta, cemaat ve tarikatların eğitimden alıkoyduğu çocuklar var. Kızıl Goncalar’ın her bölümünde işaret ettiği bu gerçeği değiştirmeye çalışmak ve bu duruma göz yuman iktidar, emniyet ve yargıdaki yetkililerinden hesap sormak, kulağa beceriksizce gelen 30 saniyelik bir diyaloğu günlerce konuşmaktan daha öncelikli değil mi?
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
29.03.2024
8.02.2024
29.01.2024
18.01.2024
9.01.2024
9.08.2021
2.08.2021
5.07.2021
10.05.2021