Cemil ERTEM
Cecil Rhodes, bütün Afrika’yı sömürgeleştirmek için daha 1880’lerde kolları sıvamış ve Cape Town ile Kahire arasında kesintisiz bir demiryolu fikrini ortaya atmıştı. Cecil Rhodes, Britanya’nın, Afrika’yı sömürgeleştirmek için Afrika’ya ihraç ettiği en büyük sömürgecilerden biridir. Afrika’da kurduğu De Beers şirketi ile bir sömürgeci iş ve devlet ‘adamı’ olmayı başaran Cecil Rhodes, kendini şöyle ifade ediyordu: ‘Benimsediğim fikir, toplumsal bir sorunun çözümüdür; yani, Birleşik Krallık’ın 40 milyon sakinini kanlı bir iç savaştan korumak için, biz sömürgeci devlet adamları, nüfus fazlasını yerleştirmek, onlar tarafından fabrikalar ve madenlerde üretilecek ürünlere yeni pazarlar sağlamak için yeni topraklar ele geçirmeliyiz. Eğer iç savaştan kaçınmak istiyorsanız, emperyalist olmak zorundasınız.’ Rhodes görüldüğü gibi oldukça samimi bir sömürgeci idi. Ancak tabii ki onun kaçınmak zorunda olduğu iç savaş İngiltere gibi ülkelerle ilgili. Rhodes’un demiryolu ilerledikçe Afrika’da da iç savaş aynı hızla ilerliyordu. Rhodes, 1902’de Cape Town’da öldü. Aslında yapmak istediklerinin çoğunu yaptığını söyleyebiliriz. 20. yüzyılın başında Cape Town’dan Kahire’ye Afrika sömürgeleştirilmişti ve şu yaşadığımız günlere kadar yeraltı kaynakları yağmalanacak ve iç savaşlar hiç durmayacaktı. Ancak hem Ortadoğu’da hem de K. Afrika’da, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Rhodes tipi işadamı-siyasetçi ‘yabancılar’ yerlerini yerel diktatörlere bıraktılar. Çünkü Britanya’nın doğrudan sömürgeleştirme devri kapanmış, ABD’nin ‘bağımsız’ ulus-devletler zamanları başlamıştı. Yeni dönemin iş ve devlet adamları, ‘bağımsızlık’ kisvesi altında Albay Kaddafiler, Nasırlar, sonra da Esad gibi aileler olacaktı. Şimdi, nasıl Cecil Rhodes’ların devri bittiyse bu yerel diktatörler devri de bitiyor.
İşte bu anlamda şu yaşadığımız hafta tarihi olarak oldukça ironikti. Özellikle Sarkozy ve Cameron’ın Trablus’ta bizim HEPAR mitingine dönüşen çaresiz şovları Rhodes’un kemiklerini sızlatmıştır. Avrupa’nın çaresini hâlâ bulamadığı krizin ortasında geriye dönüp sömürgecilikten medet umması anlaşılır gibi gözüküyor ama tabii bunun sonucu yok.
Tunus’da içilen kahvenin hatırı
Trablus’taki ‘Şehitler Meydanı’nda Başbakan Erdoğan’ın, güvenlik riskini göze alarak, namaz kılması bana yeni bir bütünleşmenin başlangıcı gibi geldi. Bu oldukça sembolik, belki de program dışı davranış, hemen 20. yüzyılın başında, parçalanmaya başlayan bir coğrafyayı yeniden birleştirecek, sınırların sadece idari mekanizmayı kolaylaştırmak için ayakta kaldığı yeni bir dünyanın ilk tarihsel işaretlerinden biri olabilir. Tunus’da da oldukça ilginç görüntüler vardı. Başbakan Erdoğan ve yanındaki bakanlar, bizim Eminönü’ndeki Mısır Çarşısı’nı andıran çarşıda sıkış-tepiş bir mekanda yan yana oturup kahve içtiler. Yani Türkiye’nin Başbakanı ve kabinenin yarısı iç savaştan yeni çıkmış bir ülkede şöyle 20 metrekarelik bir mekana sıkışıp esnafla sohbet etti.
Bu rahatlığın tarihsel bir yanının olduğu tartışma götürmez ama bundan daha fazla bu rahatlık, sürecin bundan sonrasını da anlatıyor. Aslında Türkiye’ye duyulan ve bir bütünleşme iradesine giden ‘siyasi sempati’ kendi güçlerini ve geleceklerini görmeleri ve ona dokunmaları. Hiç şüphesiz bu bölge, bundan sonra da yeraltı zenginlikleri ve pazarları için kapitalizmin en önemli kapışma alanlarından biri olacak; ama en azından bu ülkelerin halkları, artık bu zenginlikler için eşit koşullarda, diktatörlerin ve onların oluşturduğu oligarşilerin ‘komisyonculuğu’ olmadan, pazarlık etme şansını elde ediyorlar.
Hükümetlerin, devletlerin giderek şeffaf olmak zorunda olacakları ve dolayısıyla bir gün yaptıklarının hesabını mutlaka vermek zorunda kalacakları yeni bir döneme çoktan adım attık. Artık gerçekler tarih olmadan karşımıza geliyor. Diktatörlüğün en zor ‘iş’ olduğu zamanlara çoktan ayak bastık.
Geçen hafta Hrant haftasıydı. Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de adına düzenlenen gecede Dink ödülleri, Ahmet Altan ve Meksikalı gazeteci Lydia Cocho’ya verildi. Bu seçimin bu sene de Hrant’ı ve onun çizgisini anlattığını düşüyorum. Ancak hâlâ Hrant’ı öldüren mekanizmanın kilit ‘adamları’ aramızda dolaşıyor. Şunu unutmayalım: Hrant ve Hrant cinayeti artık bu ülke için çok şeyi anlatan bir semboldür. Bunu aydınlatmadan geleceğe bakmamız çok zor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2)
25.10.2018 - Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... Paylaş Twitle
24.10.2018 - SORUNLAR, TESPİTLER VE ÇÖZÜMLER...
18.10.2018 - Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir?
17.10.2018 - Enflasyonla mücadele: Dün ve bugün...
- Dışarısı ve içerisi: Rakamlar-çözümler...
- BM Genel Kurulu: ABD, Türkiye ve diğerleri...
25.09.2018 - Yeni Ekonomi Programı üzerine
21.09.2018 - Cinayeti çözmek: Bakış açınızı değiştirin!
18.09.2018 - Büyüme ve dönüşüm meselesi üzerine...
11.09.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
TIRda ne vardiysa cikarsinlar ortaya. Cehennemden bir kose haline getirilen Suriyeye neden hala silah, vs gonderiliyor? Bu silahlar Al Kaideye de gidebilir, cesetlerin kalbini cikarip yiyen eskiyalara da. Biktik artik bu kirli savasa katkida bulunan zihniyetten. Bu milletin hakkidir o kamyonda neler oldugunu bilmek.