Elif ÇAKIR
Kurulduğu 8 Mart 2013 yılından bu yana “dokunulmazlığı” olan KADEM hedef tahtasına oturtuldu. Hem de ne hedef tahtasına oturtulma...! Kıtır kıtır kesilmeye çalışılıyor! Öyle sözler ediliyor ki, ağızlardan çıkanları kulaklar duymuyor!
KADEM, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın kurduğu ve yönetiminde olduğu dernek “Sorosçu” olmakla itham edildi. Edilebildi!
Ve KADEM’i “Sorosçulukla” itham edenler iki gündür “Ne var dokunulmazlığınız mı var?” parmağı sallıyorlar! KADEM sosyal medyada linç ediliyor! Ve KADEM’i linç edenlere ne BEŞTEPE’den okkalı bir cevap veren var, ne de çıkan bir iki sesin dışında, AK Parti iktidarı içerisinden gelen, öyle sert bir tepki falan var!
Hayretler içerisinde izliyorum...
Kim derdi ki, gün gelecek, bir gün “Sorosçu” yaftası Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın derneğinin alnına yapıştırılmaya çalışılacak...
Öyle ya KADEM’e “Sorosçu” demek Sümeyye Erdoğan’a “Sorosçu” demektir!
Ben mi yanlış yorumluyorum yoksa?
Ama, böyledir işte...
Sonuçta, dilinin kemiği olmayanların, önüne gelene, beğenmediğine “Sorosçu” dediği ve bu tavrın alkış aldığı ve ödüllendirildiği bir ortamda iş çığırından çıkar, çünkü nerede durulacağı bilinmez ve işin çığırından nasıl çıktığı anlaşılmaz bile! Bir de bakarsınız ki alnınıza uzanmaya çalışan eller var, dün birilerinin alnına yapıştırdıkları etiket sizin alnınıza yapıştırılmaya çalışılıyor!
Son beş yıldır, iktidardan biraz farklı düşünen, AK Parti iktidarının icraatlarını eleştiren, beğenmeyen, ‘adalet’, ‘hukuk’, ‘demokrasi’ hatırlatmalarında bulunan, hatta üç yıl önce AK Parti ile yaptığı ittifak sayesinde meşru halkaya giren ve dokunulmazlık kazanan MHP’ye bile ‘müsaadeniz olursa kaşınızın üstünde gözünüz var demek istiyorum’ sesi çıkaran herkes “Sorosçu”, “vatan haini”, “dış güçlerin işbirlikçisi” ve “Kripto FETÖ’cü” olarak yaftalandı. AK Parti’den başka partiye oy verenler “PKK’lı”, “FETÖ’cü” ilan edildi.
Umarım “Sorosçulukla” itham edilen KADEM hadisesi iyi bir tecrübe olur ve bu tatsız hadise gerekli dersin alınmasına vesile olur.
***
Peki, ne oldu da KADEM birden bire hedefe oturtuldu? Düne kadar var olan dokunulmazlık zırhı KADEM’in üzerinden nasıl çıktı?
Kadın hareketlerinin bir ülkenin toplumsal modernleşmesinin dışa vurumu olduğuna inanan birisi olarak şunu söylemeliyim ki, KADEM iktidara yakın sivil toplum kuruşları içerisinde işini en iyi yapan, yüzü düzgün derneklerden birisidir. Bu tür kadın hareketlerini önemsiyorum, çünkü bu tür dernekler, bir ülkenin kentleştiğinin, eğitim düzeyinin arttığının ve meslek sahibi kadınlarının oranın iyi olduğunun göstergesidir. Ve toplumun bireyselleşmesinin önünü açar. Çünkü ancak bireyselleşmiş toplumların vatandaşları kendi haklarının farkında olabilirler.
Sonuçta KADEM kurulduktan sonra öyle ya da böyle düzgün işler yapmaya da çalıştılar. Birkaç örnek verelim:
Mesela, Gölcük Mütfüsü Mehmet Yazıcı’nın sosyal medya hesabından yaptığı “Mağazalarda ambalajı açılmış teşhir ürünleri hep yarı fiyatına satılır. Anlayana...” skandal paylaşımına KADEM hiç düşünmeden bir açıklama yaparak kınamış hatta kınamakla yetinmeyip şu sözlerle suç duyurusunda bulunmuştu:
“Bu paylaşım, başörtüsü kullanmayan kadınların yaşam tarzlarına ilişkin tercihlerine yönelik bir müdahale niteliği taşımaktadır. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve insan hakları ile temel özgürlüklere saygının geliştirilmesine katkıda bulunmak adına....” (28 Eylül 2017)
Mesela, cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair AK Partili milletvekilleri tarafından Meclis’e sunulan yasa tasarısı KADEM’in gösterdiği sert tepki üzerine geri çekilmişti. KADEM, yaptığı açıklamada, bu yasa tasarısının “politik ve ideolojik çekişmelerin ötesinde” tutulması gerektiğini söylemişti. (19 Kasım 2016)
Haziran ayında İstanbul’da bir duruşmada, mini etek giydiği gerekçesiyle hakim tarafından uyarılan avukata yine KADEM destek çıktı ve “İstanbul’da bir hakim tarafından, kadın avukatın tercih etmiş olduğu giyim tarzına yönelik sergilenen hukuksuz ve gayri ahlaki tavır, hak ve özgürlüklere yapılmış bir müdahaledir” açıklaması yaptı. (1 Haziran 2019)
KADEM’e dair bunun gibi takdir edilesi pek çok örnek verilebilir.
Peki, KADEM, mahalleyi bu kadar öfkelendirecek yeni ne yaptı?
Aslına yeni hiçbir şey yok.
Kronolojiye bir bakalım. Sanırım şöyle gelişti hadise:
Her şey 4 Haziran’da başladı.
4 Haziran’da Haliç Kongre Merkezi’nde STK temsilcileriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı olmadığını savunarak “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri’ne karşı oluşan rahatsızlığı” anladığını söyledi. Bu söz üzerine KADEM’den bir yetkili İstanbul Sözleşmesi ile ilgili söz almak isteyince salondakiler tarafından yuhalandı. Haberlere yansıyan bu.
Ve sanırım film de burada koptu.
Bunun üzerine, AK Parti içindeki “malum çetenin” içinde yer alan birisi, sosyal medya hesabından, KADEM’in 3 Haziran’da Türk Kadınlar Birliği, Mor Çatı ve Kadın Dayanışma Vakfı temsilcileriyle bir araya geldiği, “İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu 7. Toplantısı”nın resmini paylaşarak “AK Parti’nin çok derin araştırmalar yapmasına, anketler yapmasına gerek yok. Olup biteni anlaması için buraya ve gelen tepkilere bakması yeter” paylaşımı yaptı.
Bu paylaşımı yapan diyor ki “AK Parti oy kaybı için buraya baksın”!
Sonrası malum...
KADEM’nin yaptığı 7 toplantı boyunca ses çıkarmayanlar, yapılan 7 toplantı boyunca ve 2014’te resmi olarak yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin “aileyi yıktığını” , “aile birliğini bozduğunu” düşünmeyenler, 4 Haziran’dan sonra KADEM’e saldırmaya ve İstanbul Sözleşmesi’nin Tanzimat’tan bu yana en büyük tehlike olduğunu dillendirmeye kalkıştılar! Ve KADEM Sorosçu’lukla itham edildi!
Oysa sorsan hepsi sözde “kadına şiddet” uygulanmasına karşıdır. Söze böyle başlarlar ancak “ama” diyerek sözlerini “kadınlara hak tanınmasının aileyi bitireceği” ile tamamlarlar.
İstanbul Sözleşmesi kadına şiddet konusunda, kadınların toplumsal hayata katılmasını sağlaması ve kadının bireyselleşmesini sağlaması açısından yeterli bir sözleşme bile değildir.
Kaldı ki KADEM, dindar muhafazakar kesimin delirmesini sağlayacak bir “kadın erkek eşitliği” savunuculuğu yapan bir dernek bile değil.
Dahası İstanbul Sözleşmesi’nde “aileyi yıkacak”, “aile yapısını bozacak” hiçbir şey yok. Asıl mesele ne peki? İstanbul Sözleşmesi’nin 4. Maddesinin 3. Fıkrasında “Her türlü cinsel yönelim sahibi bireyin şiddete ve ayrımcılığa karşı devlet güvencesinde olması” yazmasıdır.
Yani “aile yapısını bozuyor” dedikleri, “eşcinselliği övüyor” dedikleri maddenin eşcinselliği övmekle, tasvip etmekle ilgili bir durum söz konusu değil. Kim olursa olsun şiddete ve ayrımcılığa karşı devlet güvencesinde olsun denilmesin mi?
Şiddete uğrayanın, haksızlığa uğrayanın, adaletsizliğe uğrayanın, kimliğine, inancına, ideolojisine, cinsiyetine mi bakılsın?
Şiddet gören eşcinselse hak ediyor mudur? Gözünün üstüne iki yumruk yemeği hak eden kadınlar var mıdır? Evinde otursun mu kadınlar? Çalışma hayatı kadının ahlakını bozuyor mu?
Dolasıyla KADEM de kapatılsın mı?
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2025
18.06.2025
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025