Gülay GÖKTÜRK
Ben şöyle düşünüyorum:
Eğer Kürt sorunu da bir çözüme bağlanırsa artık ondan sonra iktidara hangi partinin geldiğinin çok fazla bir önem taşımadığı bir döneme gireceğiz. Çünkü rejimin büyük transformasyonu esas olarak tamamlanmış ve geri dönüşü mümkün olmayan bir noktaya gelmiş olacak.
Neyi kastediyorum geri dönüşün mümkün olmadığı nokta derken?
Vasilere geçmiş olsun
Birincisi vesayet meselesi...
Şundan eminim ki Türkiye, darbe ya da askeri vesayet konusunda geri dönüşü mümkün olmayan bir noktaya vardı. Bundan sonra ister CHP, ister MHP, isterse koalisyonlar gelsin iktidara, ordunun yeniden eski günlerine dönmesi, hükümetleri muhtıralarla hizaya getirmeye kalkması, kırmızı çizgiler çizerek ya da MGK kararlarıyla siyasete hükmetmesi mümkün olamaz. İktidara gelen kim olursa olsun, kazanılmış bu mevziyi korumak durumunda kalacak; iktidarının bir kısmını yeniden askerlere kaptıracak olursa bunun cezasını sandıkta fena halde çekeceğini bilecektir.
Jakoben laiklik sizlere ömür
İkincisi, Türkiye'de artık hiçbir iktidar (isterse CHP'nin ulusalcı kanadı başta olsun) eski din düşmanı laiklik anlayışına geri dönüp Müslüman kitlelere eziyet edemez; ibadet hakkına sınırlar, yasaklar koyamaz. Din ve ibadet özgürlüğü açısından bugün varılan nokta toplum açısından kazanılmış bir haktır ve buradan geri adım atılamaz. Bu nokta da geri dönüş korkusu duymamız için bir neden yok.
Ama Kürt meselesinde yolun ortasındayız
Üçüncü nokta Kürt meselesi ve o konuda birinci ve ikinci meseleden farklı olarak yolun yarısındayız. Kürtler'in varlığını bile inkâr eden; dillerini, kültürlerini partilerini yasaklayan resmi politikayı aştık ama iki halkın gönüllü bir biçimde birlikte yaşayacağı bir formül üzerinde henüz çözüme varamadık. Eğer şu anda bir iktidar değişikliği olsa, inkâr ve asimilasyon politikalarına dönmez ama daha ileriye de gidemez; bulunduğumuz kritik eşikte takılıp kalır; bu sorunun yükünü çekmeye ve bedelini ödemeye devam ederiz.
Ama eğer önümüzdeki birkaç yıl içinde radikal adımlar atarak çözüm sürecini sonuçlandırmayı ve kalıcı bir barış kurmayı da başarırsak ondan sonra artık kim iktidara gelirse gelsin, Türkiye'ye karada ölüm yok diyebiliriz. Bu temel noktalardaki dönüşümünü tamamlamış bir ülkede artık demokrasiyi güvenceye alınmış demektir. Böyle bir ülkede kapalı rejim, kapalı bir ekonomi kurulamaz; temel hak ve özgürlükler ortadan kaldırılamaz.
Ondan sonra ne olur?
Ondan sonra, iktidara gelen partinin "rengine" göre ya biraz daha az ya biraz daha çok büyürüz; sağlık, eğitim gibi temel hizmetler biraz daha iyi ya da biraz daha kötü yürür; ekonomi politikasındaki başarıya göre işsizlik, yoksulluk, kişi başı milli gelir, yatırım, ihracat rakamları aşağı yukarı oynar; dış politikada biraz daha atak ya da biraz daha tutuk bir çizgi izleriz.
Bütün bunların önemsiz olduğunu, hayat kalitemizi etkilemeyeceğini söylemiyorum. Ama ortaya çıkan yönetim ve beceri farkları rejimin temel karakterini etkilemez, halkın özgürlüklerini ve yaşam tarzını tehdit etmez. O zaman da, seçimler bir "hayat memat meselesi" olarak yaşanmaz. Sandık sonuçları toplumun bir kesimi için korkulu rüya, öbür kesimi için "kurtuluş" olmaktan çıkar; siyaset hayatımızın bu kadar büyük kısmını işgal etmez olur, hak ettiği kadar bir yere oturur.
Yüksek katılım neyin göstergesi?
30 Mart'tan beri, seçimlere katılma oranının yüzde 90'lara varmasının halktaki demokrasi bilincini gösterdiğini söyleyip duruyor; Batı ülkelerine bakıp bizde oranların bu kadar yüksek oluşuyla övünüyoruz.
Bir bakıma doğru... Ama madalyonun bir de öbür tarafına bakmakta yarar var: Bu kadar yüksek oran, bu ülkede her seçimin toplumun iki büyük bloku arasında bir "var kalma" savaşı olarak yaşanmasından kaynaklanıyor ve doğrusu bu da hiç öğünülecek bir şey değil. Batılı ülke halkları bizim gibi canhıraş bir şekilde sandığa koşmuyorsa, kim gelirse gelsin ülkede bir rejim değişikliği yaşanmayacağını bildiği için; yaşam tarzları ya da temel özgürlükleri açısından bir endişe duymadığı için; oturmuş bir demokrasiye sahip olduğu için koşmuyor.
Meseleye bir de böyle bakarsak, gelecekte bizde de seçime katılma oranları yüzde 90'lardan yavaş yavaş aşağılara doğru düşerse bunu kötüye değil iyiye yormak gerekir.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015