Hasan Bülent KAHRAMAN
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra kendisini ‘devleti kuran parti’ diye tanımlamaya başladı. Bu değerlendirme, genellikle doğru kabul edilir. Hatta doğrudan ziyade bu tanımı, bir ‘veri’ şeklinde ele almak da mümkündür.
Mustafa Kemal, savaştan hemen sonra İzmir’e gidince yeni bir parti kuracağını İstanbul gazetecilerine açıkladı ve kısa bir süre sonra Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurup kendisi doğal olarak başına geçti. Ama bir süre sonra, parti genel başkan vekilliğine İsmet İnönü geldi.
İnönü’nün genel başkan vekilliği ile birlikte toplumsal ve siyasal dönüşüm, CHP’nin damgasını taşımaya başladı. 1930’ların başında CHP, Avrupa’da yükselen otoriter rejimlerin, faşizan modellerin uygulamalarına koşut biçimde, devlet partisi kimliği kazandı. Daha doğrusu devlet-parti özdeşliği sağlandı. İllerde valiler aynı zamanda CHP İl Başkanı görevi üstleniyorlardı. Atatürk Ebedi Şef, İnönü Milli Şef ilan edildi.
Tarihsel Blok ve CHP
Bu kısa tarihçeye bakarak bazı yorumcular başlangıçta verdiğim tanımı tersine çevirir ve CHP’yi ‘devleti kuran parti’ yerine ‘devletin kurduğu parti’ şeklinde tanımlarlar. Bu da doğrudur. İki tanımın birbirine geçmesi, esas olarak Türkiye’deki siyasal modernleşmenin bir uzantısıdır. O model, daha önce yazdığım kitaplarda (Türk Siyasetinin Yapısal Analizi 1 ve 2. İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008 ve 2010) uzun boylu ele aldığım gibi birTarihsel Blok tarafından kurulmuştur ve Merkez’i teşkil eder.
İtalyan düşünür Gramsci’den aldığımız bu terim, yani Tarihsel Blok, Türk siyasal modernleşmesini sağlayan ittifaktır ve ordu-bürokrasi-aydın üçlüsünden oluşur. Aşağı yukarı 1908 yılında adı koyularak oluşturulan Tarihsel Blok, elbette önce 2. Meşrutiyet’i hazırladı, oradan da Cumhuriyet’e evrildi. CHP de tıpkı bir önceki parti olan İttihat ve Terakki’nin (aradaki bütün iddia ve zıtlıklara rağmen) bir tür uzantısı olarak ortaya çıktı, bu koalisyona dayandı.
O kadrolar, belirttiğim gibi, Merkez’i teşkil eder. Merkez karşısında da Çevre yer alır. Çevre, en geniş anlamıyla taşradır ve bu ittifak tarafından yönlendirilen devrim ve değişim anlayışına karşı olan, geleneksel anlayışını sürdüren kesimlerdir. Ve Merkez ile Çevre arasındaki ilişkiler, ordu üstünden gelişen bir iktidar mücadelesidir.
Bu tarih, kısaca darbeler tarihi olarak nitelendirilebilir. Çünkü Merkez, iktidarı ilk defa 1950’de kaybetmiş, askeri müdahaleyle 1960’ta geri aldı. Sonra 1965’te tekrar, farklı koşullarda bile olsa kaybedip 1971’de bir başka darbeyle ele geçirecekti. Onu 1980, 1997 ve 2007 yıllarında gerçekleşen farklı koşullara, özelliklere sahip darbeler, müdahaleler, ültimatomlar izleyecekti. Ayrıca ordu da kendi içinde homojen ve yekpare değildir. Bu zıtlıklar, derecede derece CHP’yi etkiledi.
Etkileşim o derece büyüktü ki, mesela 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’te de yer almış Doğan Avcıoğlu, daha önce CHP Araştırma Bürosu’nda çalışmıştı. 1961’de yayımlamaya başladığı Yön dergisinde, ordusuz bir toplumsal ve siyasal değişimin olamayacağını savundu. Avcıoğlu’nun yaklaşımı, Türkiye’deki sol çevrelerde yankı buldu, CHP de bu modelin öncülüğünü yaptı. İlişki, bu derecede açıktı.
CHP ile ordu arasında sadece 1971 müdahalesinden sonra bir çelişki yaşandı. 12 Mart müdahalesine karşı çıkan Bülent Ecevit, bu maksatla CHP’deki genel sekreterlik görevinden ayrıldı. Ondan sonraki 1973 seçimlerinde de CHP’yi Çevre ile özdeşleştirerek tarihi başarısına ulaştırdı. Ne yazık ki bu ‘kopukluk’ uzun süreli değildi. Bahse konu ilişki, parça parça olsa dahi devam etti.
1993’te yeniden kurulan ordu-CHP koalisyonu
Bilhassa 1993’ten başlayarak ordu-CHP koalisyonu yeniden ve çok güçlü bir şekilde kuruldu. CHP adeta ordunun partisi haline geldi. İki kurum arasında tam bir görüş beraberliği, uzlaşması sağlandı. 1998 ve sonrasında, özellikle 2007’de ordunun tüm girişimlerini CHP içtenlikle destekledi. Dönemin ideolojisi olan ‘ulusalcılık’ ise CHP’nin de ideolojisine dönüştü. Cumhuriyet Mitingleri, bu ilişkinin doruk noktasıydı. Nitekim 2007 genel seçimlerinde ‘ulusalcı’ kabul edilen kesimden önemli isimler, CHP’den milletvekili seçildiler.
2011 genel seçimleri öncesinde önemli bir gelişme yaşandı ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal görevinden ayrıldı. Baykal’ın gidiş süreci, henüz çözülmemiş bir muammadır. Çünkü, Baykal sonrasında partiye bir süre, Baykal’ın yakın çalışma arkadaşı Önder Sav hakim oldu. Sav, CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da kendisinin seçtirdiğini söyleyerek insanları şaşırtacaktı. Kılıçdaroğlu da 2011’de gene ‘ulusalcı’ bilinen çok sayıda kişiyi partiye milletvekili olarak taşıdı. O tarihten sonra ortaya çıkan durum, CHP’nin ötesinde bazı noktaların aydınlatılmasını gerektiriyor.
2007 sonrası yeni dönem ve CHP
Öncelikle 2007 genel seçimleri ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Ergenekon, Balyoz gibi adlarla anılan davaların başlaması, ordunun siyaset üstündeki etkisini azalttı. Bu, sadece teknik bir düzenleme ve sonuç değildir. Yeni durumu doğuran önemli iki nedenden daha söz edilebilir.
İlk neden; daha önceki dönemlerde ordunun elini güçlendirdiğini kabul ettiği laiklik kavramının, 2007 sonrasında kazandığı yeni anlamdır. Laiklik artık negatif ve dışlayıcı özellikleriyle değil, pozitif ve kapsayıcı anlamıyla siyasal ve toplumsal bilince yerleşince, ordunun bu kavrama yönelik siyaseti veya siyaseti bu kavramla özdeşleştirerek sürdürmesi daha fazla mümkün olmaktan çıktı.
İkinci neden; Kürt Sorunu’nda görülen açılımdır. Uzun uğraşılarla varılan bugünkü nokta, ilerletilmeye henüz çok muhtaç olsa dahi, önemlidir. Çünkü tıpkı laiklik gibi, ordunun bu kavram üstünden siyaset üretmesi ve siyasal müdahale gücü kazanmasını devre dışına itmeye başladı.
CHP’nin bu koşullar altında ordu ile irtibatını kesmesi kaçınılmazdı. Aslında ve elbette CHP, o ilişkiyi çok daha önceleri koparmalıydı. Fakat bunu yapamadı ve o yanlış beraberlik, 2011 sonrasına kadar sarktı. Bugün de CHP’nin kendisini demokratik planda tam anlamda yenilediği, geçmişini reddettiği, geçmişindeki yanlışlarla hesaplaştığını söylemek olanaksız. Daha ziyade günün koşulları öyle gerektirdiği için yaşanan örtük bir kopuş var. Bir ilişki eğer örtükse, orada daha çok kopuştan değil beraberlikten bahsetmek gerekir.
Belirttiğimiz ilişkinin henüz netleşmemiş dönüşümünde, dünya konjonktüründe meydana gelen yeni oluşumların etkisi üzerinde de durulabilir. Küreselleşmenin getirdiği, hatta dayattığı demokrasi arayışı, ordu ile kurulan ilişkileri reddeder mahiyettedir. CHP ise henüz kendi içindeki ‘ulusalcı’ kanatlarla yüzleşemedi.
Kaldı ki, bir siyasal partinin alacağı kararlar, uygulayacağı siyaset sadece iradi değildir. Gerçek siyasal kararlar ancak yeni sosyolojilerle bütünleşirse sağlam ve kalıcı olur. 1973 başarısını burada aramak gerekir.
Oysa CHP henüz AK Parti’ye başarısını ve etkinliğini kazandıran yeni sosyolojik yapılarla ittifak kurmadı. O kesimler orduyla ilişkisi bulunmayan, tersine siyasette ordunun mevcudiyetini reddeden çevrelerdir. Bu, aynı zamanda CHP’nin artık hiç hatırlamadığı solculuğu veya sosyal demokratlığı bakımından da önemlidir.
Sadece sözle ifade edilmeyen bir sol/culuk, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye'de de Çevre'de yer alan kadroların talepleri ve tercihlerini benimsemek, onlarla özdeşleşmek suretiyle gerçekleşir. Onun dışındaki yaklaşımlar, sadece yöntemsel ve konjonktürel olmaya mahkumdur.
CHP’nin konumu tastamam budur: Değişen şartlar, CHP’yi mahcup bir yöntem değişikliğine itti ama bir demokratik kararlılık noktasına taşımadı. Ordu, hâlâ CHP için gizli bir kuvvet olma niteliğini sürdürüyor demek de bir o kadar gerçektir. Henüz CHP istemediği için değil, ordu istemediği için örtülmüş bir ilişki dönemindeyiz.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/chp-ordu-iliskisi-mahcubiyet-donemi
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024