Hasan Bülent KAHRAMAN
Süleyman Demirel yüz yıla yaklaşan ömrünün 70 yılını siyaset ve devlet işleriyle meşgul olarak geçirdi. 30 yaşında zamanının en prestijli memuriyetlerinden biri olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne getirilmişti. Çok parlak bir bürokrat olduğu, bugün ondan dolaylı olarak bahseden ve ‘iç bilgileri’ açıklayan hatırlarda dahi somutlaşmıştır. O başarının ardından bu defa Başbakan oldu. 1965 yılının Türkiye’sinde Demirel’in o kadar genç ve siyasette o derecede tanınmayan birisi olarak Başbakanlığa gelmesi elbette ilginçti. Bugün de ilginçtir. O andan itibaren ne derecede başarılı olacağı bekleniyordu.
Oysa Demirel ilk siyasal başarısını henüz Başbakan değilken, milletvekili olmadığı için Meclis oturumlarına bile katılamadığı AP Genel Başkanlığı döneminde kazanmıştı. Genç Demirel yılların kurt ve dev politikacısı, sonradan bana ‘nasıl çekinmezsin kardeşim’ diye bahsettiği İsmet İnönü kabinesini bir sağ koalisyon kurarak devirmişti. Bu, birçok nedenden ötürü hayli güç bir adımdı ve Demirel başarmıştı.
Güçtü, çünkü o 1964 yılından dört yıl önce kanlı bir askeri darbe olmuş ve Başbakan Adnan Menderes asılmıştı. Başbakanlığa aday bir politikacının bu olayın tedirginliğini üstünde duymaması olanaksızdı. İkincisi, İnönü, kendisini Cumhuriyetin ve ordunun ‘sahibi’ olarak görüyordu. Öyle de görülüyordu. Onu devirmek başlı başına bir ‘kalkışma’ olarak yorumlanabilirdi.
Sağ siyaseti bir araya getirdi
Demirel bu hamlesiyle iki şey kazanmıştı. Önce siyasal rüştünü ispat etmiş, siyasete yeni girmiş bu genç politikacının daha çok şeyler başarabileceğini göstermişti. İkincisi, Demirel, dağınık bir halde bulunan, kanatları olan sağ siyaseti bir araya getirebilmişti. Bunun semeresini de ilk seçimlerde büyük bir oy elde ederek Başbakan olmasıyla görecekti.
O günden sonra Demirel’in Türk siyasetinin sağ kanadı üstündeki hâkimiyeti sürekli oldu. 1971 darbesi ile siyasetin normal seyri kesintiye uğradıktan sonra 1973 yılında demokrasiye dönüldüğünde ortada hâlâ bir koalisyon hükümeti vardı. Dağıldı. Onu izleyen ikinci bir koalisyon hükümeti de başarısız olunca Demirel kendi dışındaki sağı birleştirmeyi başararak 1975 yılında 1. Milli Cephe (MC) hükümetini kuracaktı. 1977 seçimlerinden sonra da 2. MC hükümetini.
Bu hükümetlerin kompozisyonu Demirel’in siyasal kişiliği ve siyaseti hakkında önemli ipuçları barındırıyor.
Birincisi şu ki, Demirel’in 1965-1980 arasında siyasette kaldığı dönem Soğuk Savaş yıllarıdır. O da köy kökenli, sağdan gelmiş bir siyasetçi olarak Soğuk Savaş’ın en önemli tezi olan ‘komünizm’ korkusuna sonuna kadar inanıyordu. Bütün siyasetini muhafazakâr-mukaddesatçı bir çizgide yürütüyordu. Bu iki kavramı da Türkiye’de yaşayan büyük çoğunluğun ortak değerleri olarak görüyordu. Kendisi de 1940’ların radikal milliyetçiliğini yaşamıştı, 1950’lerin dine yüzünü yeniden çeviren muhafazakâr siyasetinin bir parçası olmuştu. 1965’i bu çizgide, bir orta-sağ proje olarak götürmek, ilerletmek düşüncesindeydi. Ekonomik büyüme ve kalkınmayla bütünleşmiş temel sağ değer vurgusunun kendisini sürekli olarak iktidarda tutacağına inanıyordu. Adalet Partisi’ni köylülüğün ve taşra burjuvazisinin partisi olarak konumlandırıyordu.
Oysa Türkiye sağı değişiyordu. Önce 1960’ın sonrasında, 1940’ların radikal/ırkçı-Turancı milliyetçiliğinden gelen ve 1960 darbesinin içinde olan Alparslan Türkeş kendi partisini kurmuştu. Bu oluşum bazı birleşmelere ve dönüşümlere bağlıydı. Ardından 1969’de Necmettin Erbakan dinsel/İslamcı sağın başına geçmişti. Demirel’in misyonu bunları eritmek, kendi partisinde birleştirmekti. Bunu 1980 yılına kadar yapamayacak, onun yerine iki defa, belirttiğimiz koalisyonları deneyecekti.
Sağdaki bu oluşumlar Türkiye’deki toplumsal yapının değişimiyle ilgiliydi. Köylülük çözülüp orta sınıflar yeni kentliler halinde toplumsal ağırlıklarını ortaya koyunca sağ siyaset de farklılaşıyor, kendi içinde çatallaşıyordu. Hemen belirtelim ki, sağ siyasette ilk büyük kırılma aslında 1970 yılında 40 milletvekili AP’den ayrılınca başlamıştı. Bunun nedeni daha sonraki gelişmeleri de açıklayabilecek kadar güçlüydü. Türkiye artık büyük sermaye-küçük sermaye ilişkisine tanıklık ediyordu. Demirel, köylülükle ve onun değerleriyle ilişkisini korumakla birlikte siyasal sınıf olarak büyük sermayeyle ilişki kurmuştu. Sonradan Demokratik Parti adını alacak 40 milletvekili hareketi küçük sermayenin büyük sermayeye karşı ilk direnişiydi. Daha sonra İslamcı sağ Türkiye’de daima bu çizgide kalacak, Anadolu sermayesiyle bütünleşecekti.
Demirel ise o yönde ilginç bir kader yaşadı. 24 Ocak kararlarıyla birlikte kesinkes büyük sermayeyle bütünleşti. Fakat 12 Eylül sonrasında Demirel’in bu mirasını Anavatan Partisi (ANAP) üstlendi. Büyük sermaye doğal olarak küçük sermayeyi, kentli burjuvazi kırsal alanı ezince bu defa Demirel 1987 sonrasında bir kere daha onların temsilcisi olarak halkın karşısına çıktı ve seçimi kazandı.
Ne var ki, kısa sürede yeniden eski siyasal ittifaklarına döndü. Yeniden büyük sermaye ve kentlilikle ittifak kurdu. Ama artık köprülerin altından çok sular akmıştı. Dünya değişmişti. Yeni dünyanın siyaseti kimlik politikalarıyla iç içeydi. O arada da Anadolu sermayesi kendisine yeni temsilciler bulmuştu. 1990’larda İslamcı sağın yükselişi bu iki olgunun üst üste çakışmasıyla ilgilidir ve Demirel bunu kabul etmiyordu.
Demirel bir Cumhuriyet projesiydi
Etmiyordu, çünkü Demirel, bir görüşmemizde, ‘siyasete köylüyle devleti barıştırmak için girdim’ demesine rağmen ve Cumhuriyet’in din alanındaki belli başlı uygulamalarına karşı çıkmasına rağmen aslında bir Cumhuriyet projesiydi. Onun okullarında okumuş ve onun laiklik anlayışını, pozitif laiklik şeklinde revize ederek benimsemişti. Değer sistemini o çerçevede oluşturmuştu. Demirel, Amerikan tipi laikliğin ilk temsilcilerinden biriydi. Yani Batılı ve muhafazakârdı/Müslümandı.
Buna mukabil Müslümanlığın ağır bastığı noktalarda Batıcı-Kemalist devletin temel değerlerine dönüyordu. 28 Şubat sırasındaki tutumunu açıklayacak önemli faktör budur. Bu sağ anlayış orta-sağ idi ve Menderes’ten beri devam ediyordu. Müslümanlığından ödün vermiyordu ama Batılı laiklik anlayışından da ödün vermiyordu. Örneğin zamanında çok tartışılmış başörtüsü konusunda onun toplumsallaşmasına Demirel de en az CHP kadar karşı çıkacaktı. Bu anlayışıyla askerlerle aynı çizgide buluşabilecekti.
İşin ilginç yanı bu çizginin sosyolojik uzantısıdır. Demirel ve kendisi gibi düşünen DP-AP çizgisinin yönetim kadroları, elitleri, zamanla CHP’ye kayacak, fakat taban 2002 öncesinde RP’ye, 2002 sonrasındaysa AK Parti’ye gidecekti. AK Parti ise Kemalist doktrini tümüyle reddedecek, modernliği pozitif laiklikte arayacak ve bunu kamu normu haline getirecek, sınıfsal ittifakını ise Anadolu’daki sermayeyle yapacaktı. O noktadan sonra Demirel’in sağda liderlik yapma şansı da devre dışı kalacaktı. Bu aynı zamanda orta-sağla askerler arasında kurulan yeni ve garip bir ittifaktı. O güne kadar sağa karşı gerçekleştirilmiş Kemalist darbeler, o tarihten sonra orta sağla birlikte İslamcı sağa karşı gerçekleştiriliyordu.
Demirel’in ölümüyle birlikte bir dönemin kapandığı rahatlıkla öne sürülebilir. Demirel, Batıcı, kalkınmacı, büyümeci, modernleştirici sağ iktidarların çok yetenekli, olağanüstü başarılı, ömrünü hizmete vakfetmiş politikacısıydı. Siyasal pragmatizmi kendisine şiar edinmişti. Kendisinden sonra gelişen ve Türkiye’ye 1990 sonrasında damgasını vuran sağ hareket önemli ölçüde onun yarattığı Anadolu hareketinin bir sonucuydu. Bu diyalektik bir çelişkiydi ve bir noktadan sonra kendi aleyhine de işlese, Demirel’in başarısının en önemli göstergesiydi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024