İbrahim Kahveci
Bugün büyüme rakamları açıklanacak.
Muhtemelen yine sevinmeyenler hain ilan edilecek. Yarınımızın aslında ne kadar parlak olduğu; bugün yaşadığımız karanlığın iç ve dış düşmanlar nedeniyle oluştuğu anlatılacak.
Yönetimin ak ve pak şekilde en doğru işleri yaptığı, günahsız ve müjdeli oldukları ima edilecek.
Ama ya gerçekler?
Ülkelerin yapısal çöküşler yaşadığını bilirsiniz. Mesela 1900’lerde , sonrası 1950’lerde Arjantin dünyanın parlak bir ülkeydi. 1950-60’larda Filipinler de bölgede Japonya’dan sonra en parlak ülkeydi. 1970’lere baktığımızda ise Japonya 2000’lerde dünyanın en büyük ekonomik gücü olacak deniliyordu.
Oysa bugün durumlar nedir?
Filipinler bir diktatör sonrası bir daha kendini toparlayamadı. Arjantin sürekli devresel krizlerle geriledikçe gerildi. Japonya ise 1980’lerde yavaşladı ve 90’larda adeta stop etti.
Bazı ülkeler ise arada bir yaşadıkları parlak dönemlerden sonra söndüler. Mesela Meksika Tekila krizinden önce parlak bir gelecek vaat ediyordu. Ne oldu da Tekila krizi sonrası o parlaklığa bir daha ulaşamadı? Ama Arjantin gibi de çökmedi.
Malezya örneğine bakalım. Hatta asıl Tayland örneğine... 1997 Uzakdoğu krizinin fitilini en parlak ülkeyken Tayland nasıl başlattı? Meksika, Malezya, Endonezya ve nihayet Tayland... Bu ülkeler bazı dönemler yüzde 8-9 yıllık büyüme yakalaşmıştı. Ama sonra öyle bir çöküşler yaşadılar ki, ekonomik bunalımlarla kendilerini zar zor toparladılar. Bazıları hala çok geride tabii..
Türkiye’ye gelince...
2002-2017 arasında aslında bir parlaklık yaşadık ama bu parlaklık bizim değildi. Hiç sağlıklı olmayan, sürdürülebilirlik imkanı olmayan bir parlaklıktı bu.
Hatırlayın Özal dönemi ile kıyaslamıştım. Özal döneminde de yüksek büyüme vardı ama cari açıksız bir büyümeydi. Yıllık 850 milyon dolar olan cari açığın bugünkü değeri 2,1 milyar dolar ediyordu. Oysa 2003-2017 büyümesinde yıllık cari açık 33,8 milyar dolar ile yıllık dolar büyümesinin bile üzerindeydi.
Yapısal olarak üretim yerine tüketimi harekete geçirmiştik. Tekstil sektörünü bile kaput diyerek hor görmüştük. Velhasıl TL aşırı değerlendi ve içerideki bir çok üretim süreci aksadı.
Özal döneminde büyümeyi imalat sanayi sürüklerken, AK Parti döneminde sanayileşme gerilerken hizmet sektörü ile büyüme geldi. Yani üretime dayalı değil, tüketime dayalı göz boyayan büyüme...
Japonya üretime dayalı büyüme gösterse de gayrimenkul değeri aşırı artış göstermişti. Tayland ise tıpkı bizim gibi yabancı sermayeyi betona gömmüş ve heba etmişti.
Şimdi nereye geldik?
2015 yılından beri işsizlik oranımız kronik yükselişte. İç borç azalmıştı ama şimdi dış borçları ikame emek durumu ile hızla yükseliyor. Temmuz 2017’de 817,3 milyar lira olan kamu borç stoku tam 3 yıl sonra Temmuz 2020’de 1 trilyon 720,9 milyar liraya yükseldi. Kamu borcu sadece 3 yılda yüzde 110 oranında arttı.
Kamunun borç stokundaki yükseliş sadece kur artışı ile dış borçlardan gelmiyor. İç borç stoku 504,6 milyar liradan 1 trilyon 046,7 milyar liraya; dış borç stoku ise 312,6 milyar liradan 674,2 milyar liraya yükseldi. Artışlar nerede ise eşit seviyede.
Not: 2018 ortasından itibaren özel sektör net dış borç öderken (76,8 milyar$), bu açığı kamu dış borcu ile kapattık (net 35 milyar $). Demek ki neymiş: Dış borç ülke borcudur; kamu-özel ayrımı olmazmış (Makro ekonomik etki açısından).
İşin bir de çevrilme süresi var. Yani GÜVEN göstergesi.
2017 Temmuz ayında iç borç aylık ortama vadesi 73.0 aya karşılık geliyordu. Temmuz 2020’de kamu iç borçlanmanın vadesi 32,4 aya çoktan geriledi bile.
Kamu neden hızla borcunu artırıyor? Çünkü bütçe dikiş tutmuyor. Ekonomide yaşanan durgunluk ve kamunun savurgan harcamaları birleşince açık adeta kaçınılmaz hale geldi. Ve işin daha vahimi şudur: Mevcut musluk fiyatlarına bakınca kamunun lüks harcamasını 83 milyon çalışarak karşılayamaz noktaya gelinmiştir.
Paul Krugman gelişmekte olan ülkelerin yapısal krizlerini iki temel kelime ile ifade ediyor:
1- Ahbap Kapitalizmi
2- GÜVENSİZLİK
Aslında birbirini tamamlayan iki politika...
Şimdi yine Türkiye neden uzun yıllar düzelmez tezine gelelim: Türkiye sermaye üretemiyor; en küçük parasal genişleme dahi cari işlemleri açığa sürüklüyor. Yabancı sermaye ise GÜVEN bunalımı ile bırakın gelmeyi, her gün gitmeye devam ediyor.
Tüketim artık çok daha sınırlı; artan işsizlik ve gelirsizlik tüketimi daha da daraltıcı yönde etkiliyor. Kamu ise kemer sıkamıyor ve verimli hiçbir yatırıma gidemiyor.
Suni faiz baskısı, kur baskısını patlatıyor. Faizler artınca da yaprak kımıldamıyor. Maliyet baskısı ise enflasyonu artırarak yüksek faizi pompalıyor. Kamu ise verimsiz ama yüksek harcama yapısı ile parasal kaynakların bir numaralı kullanıcısı haline geldi. Oysa kapitalizmin temel kuralı sermayenin özel sektör tarafından verimli kullanılmasıdır.
Burada sadece bir kaç ana başlıkla verdiğim temel sorunlar şunu gösteriyor: Türkiye her geçen yıl daha da bunalımlı bir ekonomik tablo yaşamaya mahkum edilmiştir. Aradaki küçük çaplı yükselişler sadece ana düşüşlere kısa tepkiden öte bir şey değil.
Bunalım ekonomisine aslında 2015 yılında girdik ve 2018 yılında bunalım ekonomisi krizler sarmalını oluşturmaya başladı. Şimdi bu yeni bir kriz sarmalı başlıyor. Umarım bu kışı atlatabiliriz. Umarım Arjantin olmayız.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
14.07.2025
10.07.2025
7.07.2025
4.07.2025
30.06.2025
24.06.2025
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025