Kemal ÖZTÜRK
Karanlık ortadan kalktıkça ve gün ışıdıkça, dağların, yeşilin ve muhteşem… nehrinin güzelliği ortaya çıktı. Dağların arasında sürecek uzun yürüyüş, bu güzelliklerin eşliğinde, arınma yolunda olacaktı.
Neredeyse 550. Yüzyıl boyunca bu yolda ruhunu arındırmak için yürüdü İnkalar. 'Pacamama' (Toprak Ana'nın) kollarında, onun evinde, onun güzelliğini izleyerek yürüdüler. Yürüdükleri yer, onlar için kutsal olan Macchu Picchu'ydu.
ATALARININ İZİNDE BİR YERLİ, ELIZABETH
Atalarının onlara öğrettiği gibi, güneşin, ayın, Samanyolu'nun ve toprak ananın arasında, günahlardan, kötülüklerden arınıp, ruhlarını arındırdılar.
And Dağları'nın yamacında, coşkulu Urubamba Nehri'nin kıvrımını takip ederek tırmanılan yol, iki kişinin yan yana ancak yürüyeceği genişlikte bir patika. Burada 7 saat boyunca, sürekli yokuş yukarı yürüyeceğiz.
Rehberimizi gördüğüm anda çok sevdim. Adı Elizabeth…
Bakmayın adının Avrupalı ismi olduğuna. Tam bir Peru yerlisi. Siyaha yakın esmer, kısa boylu, burunu kemerli, elmacık kemikleri çıkık, siyah saçlı ve güler yüzlü.
Tüm yürüyüş boyunca, onun için kutsal olan bu yolda ve varacağımız yerde, onu izledim, onu konuşturmaya çalıştım.
Çünkü İspanyolların Peru'yu işgal ettikten (1450'li yıllar) sonra, zorla Katolik yapılıp, ana dilini unutturduğu insanlardan değildi. Atalarının dinine inanıyordu ve atalarının dilini konuşabiliyordu.
Yeşilin her türlüsünü seyrederek yürürken Elizabeth anlatıyor:
“İspanyollarla ilgili büyüklerimden çok acı hikayeler dinledim. Bir kısmını unutmak istiyorum. Fakat büyük büyük ninemin, Cusco şehrinde bir prenses olduğunu, İspanyol biriyle evlenmemek için dağa kaçtığını anlatırdı ninem bize.
Bizim insanlarımız arasında İspanyolca öğrenmek istemeyenler dağlara kaçmıştı. Bugün eğer biz kendi dilimizi konuşuyorsak, o dağa kaçan insanların sayesindedir. Onlar unutturmadı bu dili.”
DOĞANIN ÖĞRETTİKLERİ
Yol hiç durmadan tırmanıyor. 2500 metre yükseklikteyiz. Neyse ki Cusco şehri gibi 3400 m değil. Orada yüksek basınç ve oksijen azlığından neredeyse felce uğradım, hareket edemedim. Burada daha iyi durumdayım.
Dağların zirvesine doğru tırmandıkça, bulutların size eşlik ettiğini görüyorsunuz. Bazen altınızdan geçiyor, bazen karşı yamaçta şaşırtıcı şekillere bürünüyor, bazen her yanınızı kucaklayacak kadar yakınınıza geliyor.
“250 çeşit Orkide türü var bu civarda” diyor Elizabeth, bir tanesine şefkatle dokunup bize gösterirken. Tabiatla temaslarında şaşırtıcı bir doğallık var. Öyle, sonradan çevreci olanlar gibi yapmacık, aşırı tepkisel değil. Doğanın bir parçası gibi, onunla birlikte yaşayan ve onu seven biri gibiler.
Sakinlik, sükunet, içtenlik bu bölgede yaşayan ve modernizme bulaşmamış herkeste gözüküyor. Ne acıdır ki, insanların çoğu, geçinmek için Turizm sektöründe çalıştığından, o sektörün doğalarına aykırı usulleri yüzünden perişan haldeler.
“Pacamama bize her şeyi verir. Ondan öğrendiğimiz çok şey var. En başta sakinlik, sevgi ve iyilik yapmayı öğrendik. Bizim dinimize göre, birisine iyilik yapmak ve yaptığın işi severek yapmak çok önemlidir. O zaman herkes mutlu olur”
And Dağlarının yamaçlarına açılmış, zaman zaman parça taşlar döşenmiş yol ilerledikçe ve masalsı tapınak Macchu Picchu'ya yaklaştıkça heyecanımız artıyor.
Sun Gate (Güneş Kapısı), sanırım o uzun ve yorucu yürüyüşümüzün sonunda gördüğümüz en güzel ve en mutlu edici yer oldu. Zira orası görmek için heyecandan öldüğümüz, Macchu Picchu yerleşkesinin en güzel görüldüğü yerdi.
İSTİLADAN SAKLANAN TAPINAK
'Güneş Kapısı' denmesinin sebebi, güneşin oradan doğuyor olmasıdır. Güneş ışıklarının süzülmesi, yansıması, bir yere çarpması, oradan bir gölge oluşturması onlar için çok önemlidir. Bu nedenle mimari tasarım çok gelişmiştir. Tasarım dediğimiz şey, taşların oyularak ya da yontularak yapılmasıdır. Sanırım onlar kadar taşları çok iyi kullanan bir başka medeniyet Mısır medeniyeti olmuştur. Aralarında bir geçişkenlik olduğunu söylerler.
2500 metredeki Güneş Kapısı'na vardığımızda, terden ıslanmış elbiselerimizin rüzgarla temasıyla oluşan üşüme hissi bizi etkilemedi. Zira gördüğümüz şey bizi büyülemişti.
And Dağlarının çok sayıdaki uzantılarından birinin (yüksekliği 2650 m) en tepesine, taştan bir yer yapmışlar. Burasının tam olarak nasıl isimlendireceğini bilemiyorlar. Yani tapınak mı, yerleşim yeri mi, tören alanı mı? Bunlara cevap bulamamışlar, zira hepsinden bir parça var.
O yapının tamamının taştan olması, taşların ağırlığı, düzgünlüğü ve geometrisi uzaktan bile bakıldığında insanı etkiliyor. Ancak asıl etkileyici olan, tarım yapmak için o yalçın dağı, kademe kademe taraçalandırması ve üretime açması olmuş. İnkalar toprak ananın bereketini o dağların başında bile görmüşler. Ektikleri her şey misliyle büyümüş.
“Neden bu kadar canlı ve düzgün bu yapı biliyor musunuz. Çünkü İspanyollar Peru'yu işgal ettiğinde burayı bulamadı. Bizim krallarımız ve din adamlarımız işgal başladığında, kutsal yerimiz zarar görmesin diye, Macchu Picchu'yu saklamaya karar verdiler. Buraya gelen yolları kapadılar ve ulaşımı kesitler. O zaman İspanyollar burayı bulup yağmalayamadı.”
Elizabeth bunları anlatırken hüzünlendi. Artık Macchu Picchu içindeydik ve eliyle bir duvara dokunuyordu. “Bu duvarın yarısı mükemmel düzlüktedir. Diğer yarısı ise o kadar mükemmel değildir. Sebebi de, İspanyolların Peru'ya gelmesiyle birlikte çalışmaların yarım kalmasıdır. Burayı çalışmaları bitirmeden terk etmek zorunda kalmışlar.”
BİR BÖCEĞİ EZMENİN IZDIRABI
Dünyanın en gözde mekanlarından biri Macchu Picchu. Yılda 5 Milyon turist buraya geliyor. Aşırı yoğunluk nedeniyle buraya çıkışı sıraya koyuyorlar. Yakında bulunan bir kasabada ise yatılıyor ve yemek yeniyor. Kasabadan Macchu Picchu girişine ise otobüsle servisler yapılıyor.
İkinci günün sabahında otobüsle yukarı çıkarken, yan koltukta bulunan İsrailli turist, bağırarak bir uçan böceği gösterdi. Korkmuştu. Sonra yere düşen böceği ezdi.
Yanımda duran Elizabeth, çaresiz bir sesle, “Sinyora, neden öldürdün onu?” dedi. İbranice bir şeyler söyledi turist, umursamadı.
Bir rehber olarak fazla da söyleyeceği bir şey yoktu. Hüzünlü bir yüz ifadesiyle önüne döndü, kendi dilinde bir şeyler mırıldandı. Acı çektiği belliydi.
Sanırım bizim için her gün gördüğümüz, elimizin tersiyle vurup öldürdüğümüz böceklerin, hayvanların, kopardığımız ağaçların onlar için anlamı çok büyüktü.
Ben ise Elizabeth'in, çektiği acıları, ninelerinden duyduğu dertli hikayelerin peşindeydim. Ancak fazla anlatmadı. Anlatmak istemedi.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
20.04.2024
20.04.2024
12.04.2024
25.01.2024
9.05.2022
7.04.2021
26.03.2021
19.03.2021
11.03.2021