Markar ESAYAN
Kuachi kardeşler, PEGİDA, Le Pen ve SYRIZA türünden fenomenlerin Avrupa özelinde kalmayıp Türkiye’de iç gündem maddeleri gibi tartışılması özel zamanlarda olduğumuza işaret ediyor.
“Özel zamanlar” terimi, ya da “Zeitgeist”, sanırım en çok “değişim” sözcüğünü çağrıştırıyor. Küreselleşen dünyada ise artık sadece kendimize dair olanla ilgilenmek mümkün gözükmüyor. Çünkü “kendimize dair olan”ın tanımı da oldukça melezleşmiş durumda. Paris’teki bir saldırıya, bunun etrafından dönen (ifade özgrülüğü/İslamofobi vb.) tartışmalara kendimizi bu kadar dahil/yakın hissetmemiz de bu melezlikten kaynaklanıyor.
Artık verili kabuller ihtiyaçları karşılamadığı gibi, ertelenemeyecek kritik sorunlar yaratıyor. Zaten insan uygarlığı da “Sıkıldık artık!” diyerek değil, bu türden darlıkların tahammül edilemez boyuta gelmesiyle değişim sürecine giriyor.
Açıkçası, bu tartışmanın henüz çok başlarında olunduğu söylenebilir. Avrupa tartışmayı “ifade özgürlüğü”, hadi bir adım ilerisine geçerek belki İslamofobinin de nefret suçu olması boyutunda halının altına süpürme eğiliminde. (Çünkü içgüdüsel olarak sorunun daha büyük ve ciddi olduğunu hissediyorlar. Kriz, Avrupa medeniyetini sona erdirme potansiyeli taşımasa, açıkçası İslamofobiyle uzun yıllar daha sorunsuzca yaşanabilirdi. Kaldı ki şu an kendi üzerinde daha cesur düşünmenin uzağına düşen empatik birkaç politik açıklamadan başka bir şey yok elimizde.)
Avrupa’nın Aydınlanma ile birlikte, değerlerini sorgulama, şüphecilik ve sonsuz bir özeleştiri silsilesini başlatmakla kritik bir aşama kaydettiğini teslim etmeliyiz. Bu özeleştiri kültürü, kendinden şüphe etmekten korkmayarak önemli zihinsel eşikleri aştı. Kendinden şüphe ve özeleştiri yeteneği Avrupa uygarlığının temelindeki en değerli özdür. Tabii ki zaafları da olacaktı.
Hangi kültürün, hangi yaşam biçiminin en ideal olduğunu bize verecek ahistoric (zamandan bağımsız aşkın norm anlamında) bir endazeye sahip değiliz. Avrupalılar bunu epeydir söylemekteler ve bu varsayımın kendisi zorunlu olarak “kültürler eşittir” kabulüne götürmüştü onları. Avrupalı entelektüel, a-priori olarak bu noktaya vardıktan sonra, soyut bir evrensellik kürresinde buldu kendisini. Bunu söylemenin kendisi o kadar gurur verici bulundu ki, içeriğinin tam tersini karşıladığını fark etmek istemediler.
Sanatsal ve estetik farklılıklar kimseyi paniğe sevk etmezdi. Shakespeare’i takdir eden Avrupalı, Japon haikuları veya Ömer Hayyam’ın mısraları ile karşılaştığında, bunları da takdir ediyor olması onu korkutmaz, ama evrensel hissettirdiği ölçüde Avrupalı gururunu beslerdi. Lakin Haikuların, rubailerin ait olduğu medeniyetleri bir bütün olarak tanıma sıkıntısına girmezdi de. Kipling ve Forster’ın kolonyal roman ve şiirleri ile yetinirdi.
Böylelikle eşitlik ve evrensellik kavramları, Avrupa’da epeydir gösterişli bir kabuğa dönüştü. (Aslında başta da öyleydi.) Bu kofluk/tutarsızlık, henüz küreselleşme “ötekileri” bu kadar yakınlarına getirmeden önce sorun teşkil etmiyordu. Ancak şimdi o kabuğun içini PEGİDA, Le Pen ve Kuachiler dolduruyor.
PEGİDA veya Le Pen’in çıkış nedenlerinin sadece ekonomik krizlerde aranması, Bizans’ın meleklerin kanatlarının olup olmadığı tartışmaları yüzünden çöktüğü tezi kadar yüzeysel bir tarih yorumu olurdu. “PEGİDA, Le Pen, Kuachi kardeşler Avrupa kültürü ve liberal demokrasisinin sonuçlarından birisidir” dersek daha kapsamlı bir analizin kapısını (en azından) aralamış oluruz.
Bu manada Batı, bilinç düzeyinde eşitlik fikrini yüceltmiş olsa da, gerçekte şiddete destekli fütuhatı ve ötekine “ilgisizlik” yaklaşımını belirledi. “Kültürler eşittir” ve “evrensellik” klişeleri, fütuhatı ve ilgisizliği içeren küçük görmeyi ima etti. Batı medeniyetinin evrensellik iddiası ise şiddet eşliğinde yaşandığı için enfekte oldu.
EL Kaide ve IŞİD konusunda “İslam ülkelerine” sorumluluk yığınağı yapmanın bir nedeni de Batı’da kendini eleştirme özelliğinin zayıflamış olması. (“İslam ülkeleri” şeklindeki kategorizasyon da bizzat kolonyaldir.) Avrupa, İslam ve diğer tüm ötekilerle ne yapacağını tutarlı biçimde hiç düşünmedi. Ama şimdi bu insanlar onların komşuları oldular.
PEGİDA ve Le Pen, Nobel ve Shakespeare kadar Avrupalı... Kuachi kardeşler ve Breivik de öyle...
Çözüm, bu gerçekle yüzleşmekle gelecek...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































KAFKASLI
ENES KARDEŞ, O AMBARGO SANA DEĞİL. BÜYÜÜÜÜÜÜK MUHABİR MANİSALI ÇIPLAK TARZAN VE ONUN SAHİBİ MİLLETVEKİLİNE.