Mehmet ALTAN
Bugün Nâzım Hikmet’in 61. ölüm yıldönümü…
1963 yılında Moskova'da kalp krizi sonucu ölmüştü.
Mezarı hâlen Moskova'da.
xxxxxxxx
Mezarı Moskova’da olan büyük bir şair hakkında Vikipedi şöyle yazıyor:
“Türk şair ve yazardır.
Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir.
Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.”
Peki, Türk şiirinin en önemli isimlerinden birine bu ülkenin yöneticileri ne yaptı?
11 ayrı davadan yargılayarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatırdı.
1951 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkardı.
xxxxxxx
Tek parti rejiminin o karanlık yüzünü, Tolga Şardan’ın “Komünist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı, 2019’da yayınladığı kitaptaki resmî belgelerde görüyorsunuz.
O resmî belgelerle ilk kez o kitapta karşılaştık.
xxxxxxxx
Nazım ilk kez 34 yaşında, 1936’da göz altına alınır.
Daha sonrasını, kitap için Habertürk Gazetesi’nde belgeleri de içeren çok geniş bir tanıtım yazısı yazan Kürşat Oğuz’un yazısından aktarayım:
“Nâzım Hikmet ‘muhalif’ TKP’liydi (Türkiye Komünist Partisi). Faaliyetleri yasaklanınca yeraltına çekilen TKP’nin Merkez Komite üyeleri ile TKP dışında kalan muhalif Nâzım Hikmet arasında 1930’dan itibaren çatışma vardı.
Bu, Nazım Hikmet’in İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘gizli örgüt kurup komünizm propagandası yapmak’tan yargılanmasını engellememişti. Nâzım, 30 Aralık 1936’da 13 kişiyle gözaltına alındı.
Dava altı ay sürdü; cezaevine girdikten sonra tutuksuz yargılanmak üzere Nisan’da salıverildi. 21 Haziran 1937’de sonuçlanan davadan ceza almadan beraat edip aklandı.
İşte bu dava devam ederken, Mayıs sonunda Ankara’ya gitti. Amacı, hakkındaki komünizm-örgüt ilişkili soruşturmalardan kurtulmaktı.
‘Evinin geçimini sağlamak için sabahtan akşama kadar çalışan’ biriydi. Devletteki arkadaşlarından isteği, bu durumu polisleri üstüne gönderenlere, davalar açtıranlara anlatmalarını talep etmekti.”
xxxxxxxx
“Ancak o bunları planlarken bile devlet takipteydi. Haydarpaşa Garı’ndan 26 Mayıs 1937 günü hareket eden ekspres trenle Ankara’ya doğru yola koyulduğunda bir sivil polis gardan ayrıldı ve Sansaryan Han’a giderek Nâzım Hikmet’in Ankara’ya yola çıktığı bilgisini verdi. Bu bilgi, İstanbul Valiliği tarafından aynı gece ‘şifreli’ mesajla Ankara’ya ulaştırıldı:
‘T.C. ANKARA VALİLİĞİ
Yazı İşleri Kalemi
İstanbul Vilâyetinin 26/5/937 ve 2615/37 N. Şifresi açılmıştır. Komünist Şair Nazım Hikmet bu akşam ekispiresle Ankara’ya hareket etmiştir. Bir sinema işi için Dahiliye Vekâleti ve diğer makamlarla temas edeceği anlaşılmıştır Dahiliye Vekâletine, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli Vilâyetlerine yazılmıştır.
Vali N. H. Karataban’”
xxxxxxxxx
“İstanbul Valiliği’nin, Nâzım Hikmet’in Ankara tren güzergâhı üzerindeki illerin valiliklerine yazdığı takip ve izleme talimatı sonrasında, Eskişehir ve Kocaeli valilikleri, ayrı ayrı gönderdikleri yazılarda, şairin içinde bulunduğu trenin sorumluluk bölgelerinden geçtiğini ve Nâzım Hikmet’in de trende görüldüğünü bildirdiler.
Ankara’da temaslarına başlayan Nâzım Hikmet, peşindeki sivil polisler eşliğinde farklı kişilerle bir araya geliyordu. Kimi zaman Başbakanlığa, kimi zaman Matbuat Umum Müdürlüğü’ne, kimi zaman da Meclis’e gidiyordu.
Hep dışarıda olan Nâzım Hikmet’in takibi kolay olmuyordu. Bu yüzden izlemede görevli polisler hep değişiyordu. Bu değişiklikler de resmi tutanağa bağlanıp Şube 1’deki Komünist Masası Amirliği’ne bildiriliyordu.
İşte, şairi takip eden polislerin kendi aralarında görev devir teslimi yaptıklarına ilişkin 82 yıllık belge:
‘Tarassut M. 28.5.937 (Tarassut Masası)
3 sayılı Ali Ulvi’nın tarassutundaki iken 130 sayılı İbrahim’e verilen Komünist Nazım Hikmet’in halen İstanbul otelinde ikamet ettiğini arz ederim.
29/5/937 T.H.M.’"
xxxxxxxx
1936’nın son günlerinde Nâzım Hikmet’e yönelik “gizli örgüt” soruşturması, şairin eserlerinin yasaklanmasını da beraberinde getirdi. Kitapları toplatıldı ama yetmedi. 1928’de yazdığı iki şiirini okunduğu plak için Bakanlık, 6 Aralık 1938 tarihinde toplatma kararı aldı.
Bunun üzerine ülke düzeyinde aramalar başladı. Ankara’da yapılan aramalar sonrası polislerin hazırladığı bir tutanak, Nâzım Hikmet’in dosyasına girdi:
"K. II. Amirliğine
Dahileye vekaletinin ilişik 6/12/938 tarih ve 61657 sayılı yazısında bildirilen ve 931 senesi Komunist Nazım Hikmet’in (835 Satır ve Bahrı Hazer ve Salkım Söğüt) adlı Pilak ve şiirler hakkında yapılan tahkikatta Ankara’da mevcut Kütüphanelerde ve pilak mağazalarında bu eserler aranmışsa da bulunamamıştır.
Her ne kadar mezkür pilaklardan birkaç sene evvel Ankara’da Şamlı Selimin dükkanında bulunmuş ise de mal sahibi tarafından muzır olduğunu anlayarak tekrar İstanbul’daki Kolombiya şubesine iade ettiği anlaşılmıştır arz ederim. 13/12/938
KOMSER"
xxxxxxxx
“Nâzım Hikmet’in ‘orduyu isyana teşvik’ iddiasıyla yargılandığı dosyada Ömer Deniz adındaki Harp Okulu öğrencisi ihtilal hazırlığı ile suçlanmıştı. 17 Ocak 1938 gecesi kuzeni Celalettin Ezine’nin evinde gözaltına alınıp tutuklanan Nâzım Hikmet, daha sonra yargılama için Ankara’ya götürülmüştü.
İşte bu süreçte devlet; Nâzım Hikmet ve dosyadaki sanıklara hapis cezaları vermiş, ancak henüz bazı soruların yanıtları bulunamamıştı. Bu soruların başında ise Nâzım Hikmet’in, Harp Okulu öğrencisi Ömer Deniz’le bağlantısı geliyordu.
Yargılama sürecinde konuşan sanık Deniz, Nâzım Hikmet’in kendisine, "Temasımızdan şüphe ederler, bu şüpheyi uyandırmayalım. Ben seni istediğim zaman bulurum" dediğini iddia etmişti.
Nâzım Hikmet, yargılamada bu bağlantının olmadığını açıklamaya çalıştı fakat Ömer Deniz’in soruşturma sırasında Nâzım Hikmet’le ilişkisini anlatırken kurduğu cümle, devletin alarma geçmesine neden oldu:
‘Ankara Valiliğine
Harp okulunda yakalanan talebe Ömer Deniz’in Nazım Hikmet’le teması hakkındaki itirafı sırasında Nazım Hikmet’in kendisine (Temasımızdan şüphe ederler, bu şüpheyi uyandırmayalım. Ben seni istediğim zaman bulurum) demek suretiyle Ankara’da bu gibi temasları yapabilecek elemanlara malik olduğunu ihsas ettiği anlaşılmıştır. Hadisenin meydana çıkması böyle bir temasa mâni olduğundan bu elemanların kimler olduğu tesbi edilememiştir.
Bu hususta önemle inceleme yaptırılarak Nazım Hikmet’e tavassut edecek elemanların kimler olduğunun tesbitini ve sonunun bildirilmesini rica ederim. Ankara ve İstanbul Valiliklerine yazılmıştır.
Dahiliye Vekili’
Mart 1938’de başlayıp sonuçlanan bu davada Nâzım Hikmet, 15 yıl hapis cezası aldı.”
xxxxxxxx
“Mayıs 1938’de Askeri Yargıtay cezayı onadı. Cezaevine konulduktan sonra Haziran 1938’de, bir önceki yıl beraat ettiği gizli örgüt kurma davasının Yargıtay’dan bozulmasıyla, İstanbul’da yeniden yargılanmaya başladı. Ağustos sonunda biten bu Donanma Davası’nda, Nâzım Hikmet 20 yıl hapis aldı. İndirimle 13 yıl 4 ay yatacaktı.
Hakkındaki toplam hapis cezaları 28 yıl 4 ay olmuştu…”
xxxxxxxx
Bugün Nazım Hikmet’in 61. ölüm yıl dönümü… Nazım için sağlı, sollu göz yaşları dökülecek…
Yaşamını kimlerin, nasıl, ne tür saçma iddialarla mahvettiği gözlerden saklanacak.
xxxxxxxx
Nazım’ın ilk tutuklanmasından bu yana yaklaşık 90 yıl geçti.
Tek partiyi, çok partiyi, askeri darbeleri, askeri vesayeti, iktidara gelen dincileri gördük.
İnsanlar aya gitti, uzayda dolaştı, milyonlarca kilometre öteye teleskoplar gönderdi, akıllı telefonu buldu, yapay zekayı icat etti.
Ama bütün bunlara rağmen Türkiye’de bazı şeyler hiç değişmedi… 90 yıl önce de şairleri uydurma nedenlerle hapse atıyorlardı, bugün de yazarları hapse atıyorlar.
O zaman saçma sapan bağlantılar uydurup “darbeyle” suçluyorlardı, bugün de aynı şeyi yapıyorlar.
Tek değişiklik, saçmalık boyutlarını “subliminal mesaj” düzeyine çeken yüzsüzlüğün iyice yerleşik hale gelmesi.
xxxxxxxx
Övünmek için bahaneler arayan, sırf övünebilmek için 50 milyon dolar verip uzaya “turist” gönderen bu toplum gerçekten övünebileceği, Türkiye’nin adını bütün dünyaya duyuran yazarlarına, şairlerine niye düşmanlık eder?
Niye onları mahkemelerde, hapishanelerde, sürgünlerde süründürür?
Her şey değişse de bu gelenek neden hiç değişmez?
Ve son soru:
Yazarlarını şairlerini hapse atarak mutluluğa ulaşmış, gelişmiş bir toplum var mıdır?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025