Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan
Mehmet Ocaktan
Karar Tüm Yazıları
Ve hukuk ‘ahmak’ kelimesine yenildi
22.09.2025
16

CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı “ahmak” davasında aldığı 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve 4 yıl süreyle siyasi yasak cezası İstinaf Mahkemesi tarafından onandı.

Ne yazık ki sözün bittiği yerdeyiz… Hiçbir evrensel hukuk literatüründe cezai karşılığı olmayan ‘ahmak’ kelimesi yüzünden alaturka bir suç icat ettik ve sonunda hukuk ‘ahmak’ kelimesine yenildi.

Her ülkenin bir başarı hikayesi vardır. Hukukun, demokrasinin ve özgürlüklerin hakim olduğu gelişmiş ülkeler; bilimde, sanatta, teknolojide, kültürde sağladıkları başarı hikayeleriyle övünürler. Biz ise hukuku politik intikam aracına dönüştürerek adaleti yok etmekle övüneceğiz artık.

Muhtemelen gelişmiş dünyanın insanları, kendilerinin tarihin bir kesişim noktasında bulunduklarını düşünerek daha umutlu bir gelecek hayali kuruyorlardır. Oysa bizim yüzleştiğimiz problemler ve adaletsizlik öylesine derin ki, en küçük bir gelecek hayali bile kuramıyoruz.

Birbirimizi incitme ve yaralamada artık sınır tanımaz bir noktadayız. İktisadi ve bilimsel ilerlemede, dünyanın son sıralarında yer almayı umursamadığımız gibi güç zehirlenmesiyle ‘bizden’ olmayanları incitmenin hatta onları ‘hain’ ilan etmenin ilahi hakikat açısından reddedildiğini anlayabilecek bir bilgelikten de nasipsiz haldeyiz.

Galiba bir tek hedefimiz var, sandıkta yenmeyi başaramadıklarımızı, adaletin terazisini bozarak yenmek…

Gücü ele geçirince hiçbir ahlaki sınır tanımayan, hukuka itibar etmeyen, adaletli olmayı neredeyse erdemsizlik olarak gören otokrat yönetimlerin hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.

Evet otokratların kitabında ahlak, hukuk ve adalet yazmıyor, yollarına çıkan herkesi istedikleri gibi saf dışı bırakmakta benzersiz bir başarıya sahipler. En azından şimdilik onları durdurabilecek bir güç de henüz ufukta gözükmüyor. Ama unutmayalım ki tarihin bütün dönemlerinde adaletsizlikle ün yapmış hiçbir otokrat, varlığını sonsuza dek sürdürememiştir.

Bütün insanların bir sonu olduğu gibi dünyanın tek sahibi oldukları zehabına kapılarak insanlara hükmetme hevesine kapılan otokrat yönetimlerin de mutlaka bir sonu olacaktır.

“Büyük dönüşüm” kitabında Alman filozof Karl jaspers’in ‘Eksen Çağı’ olarak tanımladığı dönemden ilham almamız gerektiğini belirten Karen Amnstrong, insanlığın ruhani gelişiminde merkezi bir öneme sahip olan büyük dünya geleneklerini şöyle özetliyor: “Çin’de Konfüçyüsçülük ve Taoculuk, Hindistan’da Hinduizm ve Budizm, İsrail’de Monnoteizm, Yunanistan’da felsefi rasyonalizm.”

Biliyoruz ki bütün dinlerin de büyük dünya geleneklerinin de bir tek hedefi var, “iyi insan” olmanın yollarını aramak…

Bugün itibariyle, pek çok ülkede yönetimi ele geçiren otokratlar için fazla bir anlam ifade etmeyebilir belki ama bu dünya sadece onlara ait değil, başkalarının da onlar kadar özgür bir insan olarak yaşamaya hakkı var.

M.Ö. yaklaşık 900’den 200 yılına kadar dört farklı bölgede, ruhani anlamda insanlığı beslemeye devam eden ‘Eksen Çağı’ filozoflarının hedeflerinin önemine dikkat çeken Amnstrog’un şu sözlerinin altını özellikle çizmek gerekiyor: “Onların amacı tamamen farklı bir insan türü yaratmaktı. Tüm bilgeler empati ve sevgiyle dolu bir ruhaniliği salık veriyordu. İnsanlığın bencillik ve kibirden, şiddet ve kabalıktan kurtulmaları gerektiğini öğütlüyorlardı. Bir başka insanı öldürmek şöyle dursun, düşmanca bir söz söylemeye veya kaba bir davranış sergilemeye bile hakkımız yoktu. Dahası, neredeyse tüm Eksen Çağı bilgeleri iyilikseverliğinizi yalnızca kendi çevrenizdeki insanlarla sınırlı tutmayacağınızı da fark etmişlerdi. Bir şekilde tüm dünyaya karşı düşünceli olmanız gerekiyordu.” (Büyük Dönüşüm, s.17)

Yüzyıllar boyunca peygamberlerin, bilgelerin, filozofların insan olmanın erdemine ilişkin söyledikleri kadim öğretiler hiç değişmiyor ve yaşadığımız çağa da ışık tutmaya devam ediyor. Bugün bize düşen, ‘hakikat’i yeniden keşfederek, dünyamızı her geçen gün karanlığa mahkum eden saldırgan zihniyete karşı bir ışık tutmaktır.

Yazının, ‘ahmak’ kelimesi üzerinden neden böyle bir noktaya evrildiğini merak edenler için hemen söyleyelim. Çünkü, ilk insandan bu yana hayat ‘iyi’ ile ‘kötü’nün mücadelesi olarak devam ediyor. Eğer bizzat yaşadığımız toplumda ‘iyi’yi hakim kılamazsak, hukukun üstünlüğüne dayalı bir adalet sistemi inşa edemeyiz. Unutmayalım; bugün hukuku kaybettiğimiz için adaletsizliğin vicdanlarda açtığı yarayı iyileştiremiyoruz. Ekonomideki, eğitimdeki, sağlıktaki, dış politikadaki kayıplarımızı telafi edemiyoruz. Daha da önemlisi, adaletsizlik yüzünden fukaralığımıza çare üretemiyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar