Mehmet Ocaktan
Bugünlerde gecenin geç saatlerinde evlerden, sokaklardan el ayak çekilince saatlerce Sezai Karakoç şiirleri okuyorum.
Son dönemde hayatımıza adeta karabasan gibi çöken kötücül gelişmelerden biraz olsun uzaklaşarak rahat bir nefes alabilmek için Sezai Karakoç’un şiirlerine sığınmak bana iyi geliyor. Açıkçası ben, bu şiirlerle bir gönül zenginliği yaşadığımı hissediyorum. Özellikle “Hızırla Kırk Saat”te yer alan şu şiiri okurken sanki bir aydınlanma yaşıyorum, önümde yeni bir pencere açılıyor ve hayatı bir başka açıdan değerlendirme imkanını yakalıyorum.
/Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz./
Şairlerin, her zaman yaşadıkları çağın ve toplumların öncüsü olduğu görüşü, öylesine söylenmiş sıradan bir ifade değilmiş demek ki…
Çünkü onlar hayata ideolojilerin etrafımıza ördüğü duvarların içinden değil, daha özgür bir zihin dünyasından bakıyorlar. Galiba hayatı en azından kendimiz açısından daha yaşanılır kılabilmek için, yaratılışın hikmetini derin bir vukufiyetle kavrayan sanatçıların öncü tavrını anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmamız gerekiyor.
İşte bu yüzden, şiirdeki ‘yeşil sarıklı ulu hocalar’ın altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Kişisel olarak ifade etmem gerekirse, ben dindar bir muhitte büyüdüm. Orta öğrenim yıllarımdan bu yana bana anlatılan dindarlık anlayışı, zihin dünyamda hala tazeliğini koruyor. Bu anlatıya göre, dindarlık bilincine sahip olan insanlar adildirler, başkalarının hakkına-hukukuna riayet ederler, kimseye zulmetmezler, hiç kimsenin malına-mülküne çökmezler, dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, diğer insanların ırzına, namusuna tasallutta bulunmazlar ve onların itibarına leke sürecek bir iftiraya asla tenezzül etmezler.
Bugün de hala Müslümanlıktan, dindarlıktan anladığımın kısaca özeti budur… Bu tür tanımlamalardan, ifadelerden bazılarının rahatsız olduğunu biliyorum. Onlar, bu tavrın Müslümanları itibarsızlaştırdığına inanıyorlar ya da dünyasal konforları bozulduğu için böyle inanmak istiyorlar.
Ama ne yazık ki dini, dünya saltanatları için kullanan bu arızalı kesimleri mutlu edecek hazır bir reçeteye sahip değilim. Zira birazcık olsun İslami literatüre vakıf olan herkes bilir ki ilahi kelam, Müslümanlığı da dindarlığı da böyle tarif ediyor.
Bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini tarif etmeye çalışsaydık, herhalde kısaca şöyle bir cümle kurardık: İman edip istikamet üzere olmak. Bu konuda ilahi hitabın ifadesi de aynen şöyledir: “Şüphesiz ki: “Rabbimiz Allah’tır” dedikten sonra istikamet üzere olanlar, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Ahkâf/13)
Hayatımızın her safhasında yeşil sarıklı ulu hocalar, dindarlık bilincine sahip olan insanların adaletli, hakka-hukuka riayet etmekle yükümlü olduklarını söylemişlerdi ama bugün kendilerini dindar olarak tanımlayan insanlar adaletin terazisini bozma konusunda inanılmaz bir maharet sergiliyorlar…
Yalan söylemenin, yolsuzluk ve rüşvetin Kur’an’da açıkça lanetlendiğini söylemişlerdi ama bugünün dindarları, yalan ve yolsuzluğa cevaz veren fetvalar üretir hale geldiler…
Yeşil sarıklı ulu hocalar, dindar insanların başkalarına iftira atarak onları itibarsızlaştırmak gibi gayrı ahlaki yollara tevessül edemeyeceklerini, kinlerinin inançlarının önüne asla geçmemesi gerektiğini söylemişlerdi. Çünkü bize anlattıkları o dindar zihinlerin, her zaman ilahi kelamın şu hitabını kendilerine rehber edinmek zorunda olduklarını anlatmışlardı. “Kim de bir hata yapar veya günah işler de sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisa/112. Ayet)
Ama bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki günümüzün dindarları, ilahi hitabın vazettiği ‘helal-haram’ kavramlarına itibar etmedikleri gibi, yolsuzluk, rüşvet, yalan ve iftira konusunda da sınır tanımayan bir ahlaki çürümeyle birlikte anılır hale gelmiş bulunuyorlar.
Şimdi sormak gerekiyor, acaba yeşil sarıklı ulu hocalar mı bize dini yanlış anlattılar, yoksa günümüzün dindarları ilahi hitabın önerilerini kendi çıkarları ve saltanatları için bir araç olarak mı kullanıyorlar?
İşte tam da bu yüzden kendilerini dindar olarak tanımlayan insanların, dindarlık anlayışlarını esastan sorgulamaları gerektiği kanaatindeyim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025