Mehmet TIRAŞ
Üç veya dört dönem Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı yapmış kişiler tekrar aday gösterilmeyince, partisinden istifa edip başka partilerden aday oluyorlar.
Bu davranış biçimi siyasette etik olmayan ilkel bir gelenek haline geldi.
Aynı zamanda da siyasetin çoktandır bir geçim kapısı haline geldiğinin ispatlı belgesine dönüştü.
Bunlar aday gösterildikleri sürece atamalara hiç itiraz etmezler bir gün olsun “ön seçim” lafını da ağızlarına almazlar.
Ancak tersi olduğunda…
Parti içi demokrasiden, ön seçimden kısaca o güne kadar hiç söz etmedikleri demokratik kavramlardan bahsederler, eleştirilerde bulunurlar, aynı zamanda da başka partiye geçmenin arayışı içinde olurlar.
Siyasetin transfer pazarında da hemen kendilerine yer ararlar, genellikle de bulurlar.
Yeni transfer oldukları partiye geçmişte söylenmedik ahlaksız söz bırakmamış olsalar bile, bu sözler hatırlatınca da hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin tebessüm edip, “bunlar siyasette olağan işler” derler.
“Neden aday olmakta ısrarlısınız” diye sorulunca da; halk beni istiyor üzerimde çok büyük baskı var bunu yapmak zorundayım, gelen talepleri geri çeviremezdim diye bayatlamış sakızı çiğnerler.
Bu siyasetçilerin siyasetin ahlaki yönünü tartışmanın bir anlamı bile yok.
Siyaset bu ülkede bir rant kapısı olmuş…
Siyaset bizde mesleklerinde yetersiz olanların sınıf atlamasına, yüksek gelir elde etmelerine ve devlet itibarı edinmeye yarıyor…
Siz hiç bugüne kadar Milletvekili, Belediye Başkanı olup ta fakirleşen bir kişiye rastladınız mı?
Siyasete girdikten sonra milletvekili ve Belediye başkanı olup ta mal varlığının sayısını bilmeyen kişiler ortaya çıkmıştır.
Bizde yürürlükte olan yasaya göre milletvekili iki yıl görev yapınca hak etmediği bir emekliliği elde ederken, çok sevdiği emekli vatandaşı ise açlıktan nefesi kokuyor.
Mevcut yasaya göre bir milletvekilinin emekli maaşı 10 emeklinin maaşına eşit.
Bizde siyasetin nasıl bir rant olduğunu parti sayısı da ortaya koyuyor.
“Ocak 2024 Tarihi itibarıyla Türkiye’de 135 siyasi parti etkin durumda bulunmaktadır.”
Bunlar maalesef siyasetin çürümüşlüğünde bir göstergesi.
Siyasette dönen kaynağın çok berrak olmayan para ise ayrı bir başlık konusu.
Bu ilkesiz, ahlaksız ve oportünist ranta dayalı siyasal anlayış halkın hiçbir temel sorununu çözmüyor.
Ne yapmalı, nasıl yeni bir siyasal yapı inşa edilebilir?
Öncelikle yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu(SPK) değişmedikçe bu ilkel ve çıkarcı etik olmayan siyaset devam edecektir.
Ancak tabii ki çareler mevcut…
Örneğin SPK’da ivedi değişiklik yapıp, “ön seçimi” zorunlu hale getirilmelidir.
Adayları “Delegeler” değil, “hâkim huzurunda tüm parti üyelerinin katılımı ön seçimle belirlenmeli…”
Bizde siyasette milletvekilleri ve Belediye Başkanları parti üyelerinin oyları ile ön seçimle belirlenmesi şöyle dursun; parti kongreleri bile genellikle genel başkanların belirlediği tek adaylarla yapılıyor.
Tek adaylığa karşı çıkan parti içi demokrasiyi savunanlar ise siyasetten izole ediliyorlar.
Siyasette kim milletvekili kim belediye başkanı olacağına parti lideri belirliyor.
Böyle olunca…
Milletvekili ve Belediye Başkanları seçildiği ilin ve ilçenin değil de liderinin milletvekili ve belediye başkanı oluyorlar.
SPK’da yapılacak başka bir değişiklik ise; “partisinden istifa edip başka bir partiye geçen Milletvekilinin milletvekilliği, Belediye Başkanın da başkanlıkları düşürülmeli.”
Seçmen seçtiği kişiyi üyesi olduğu veya sempati duyduğu partiden aday olduğu için ona oy veriyor…
Parti değişikliği seçmen iradesine saygısızlık ve oy istismarı olarak cezalandırılmalı.
Adaylar ön seçimle belirlenmeyince siyasette liyakat sahibi insanlar değil de, Genel Başkana ve genel merkeze yakın ve paralı olanlar milletvekilliği ve belediye başkanlıklarına geliyorlar.
Demokratik gelişmiş ülkelerden ABD, İngiltere ve AB üyesi ülkelerde ortalama siyasi parti sayısı 3 ile 5 arasında değişiyor.
Demokratik ülkelerde siyaset: “Sorun çözme, sınıflar arası denge kurma, kaynak yaratma ve insanı yönetmek olarak görülürken.”
Bizde uygulanan siyasete benzer bir yanı var mı?
Bizde siyaset bir zenginlik yöntemi olarak uygulanıyor demiştim.
Siyasetin Türkiye’de nasıl bir ranta dönüştüğünü yeri gelmişken tek adamın kendi sözünden anımsatayım…
Erdoğan, 1994 yılında profesyonel siyasete başladığı gün parmağındaki evlilik alyansını kameralara tutarak benim tek sermayem bu:
”Eğer bir gün zengin olursam bilin ki Recep Tayyip Erdoğan haram yemiştir” diyordu.
Şimdi ise dolar milyarderi…
Nereden nereyeee…
AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı şuan Keçiören Belediye Başkanı olan Turgut Altınok 15 Mart 2024 Tarihinde malvarlığını sosyal medya hesabından açıkladı; Altınok’un mal varlığını insan okuyunca gözlerine inanamayacağı bir servet:
”67 adet daire her daire 1+1’den oluşuyor ve her daire 3 milyon 250 bin TL değerinde,46 adet tarla ve arsa,22 adet dükkan ve toplam 135 taşınmaz mal varlığını beyan ederken.” Döviz ve altın hesabından bahsetmemesi ve hiç araba sayısı vermemesi dikkat çekiyordu. Altınok Mal Varlığının babadan ve anneden miras kaldığını belirtiyordu.. Burada incelenmesi gereken banka hesap trafiğine ve tapu kayıtlarına bakılmalı ve hangi tarihte elde edilmiş bu taşınmaz mallar?
Parlamentoda grubu bulunan ,temsil edilen ve parti kuranların; “ en iyi anlaştıklarının başında demokratik olmayan, siyasetçiye rant dağıtan mevcut çürümüş siyaset kurumunu neden muhafaza ettiklerini, Erdoğan’ın ve Altınok’un dudak uçuklatan mal varlıkları ortaya koymuyor mu?
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.09.2025
15.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
22.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025