Mehmet TIRAŞ

SİYASETİN SİYASETÇİNİN GEÇİM KAPISI OLDUĞU YERDE…
18.03.2024
595

 Üç veya dört dönem Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı yapmış kişiler tekrar aday gösterilmeyince, partisinden istifa edip başka partilerden aday oluyorlar.

 Bu davranış biçimi siyasette etik olmayan ilkel bir gelenek haline geldi.

Aynı zamanda da siyasetin çoktandır bir geçim kapısı haline geldiğinin ispatlı belgesine dönüştü.

Bunlar aday gösterildikleri sürece atamalara hiç itiraz etmezler bir gün olsun “ön seçim” lafını da ağızlarına almazlar.

Ancak tersi olduğunda…

Parti içi demokrasiden, ön seçimden kısaca o güne kadar hiç söz etmedikleri demokratik kavramlardan bahsederler, eleştirilerde bulunurlar, aynı zamanda da başka partiye geçmenin arayışı içinde olurlar.

Siyasetin transfer pazarında da hemen kendilerine yer ararlar, genellikle de bulurlar.

Yeni transfer oldukları partiye geçmişte söylenmedik ahlaksız söz bırakmamış olsalar bile, bu sözler hatırlatınca da hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin tebessüm edip, “bunlar siyasette olağan işler” derler.

“Neden aday olmakta ısrarlısınız” diye sorulunca da; halk beni istiyor üzerimde çok büyük baskı var bunu yapmak zorundayım, gelen talepleri geri çeviremezdim diye bayatlamış sakızı çiğnerler.

Bu siyasetçilerin siyasetin ahlaki yönünü tartışmanın bir anlamı bile yok.

Siyaset bu ülkede bir rant kapısı olmuş…

Siyaset bizde mesleklerinde yetersiz olanların sınıf atlamasına, yüksek gelir elde etmelerine ve devlet itibarı edinmeye yarıyor…

Siz hiç bugüne kadar Milletvekili, Belediye Başkanı olup ta fakirleşen bir kişiye rastladınız mı?

Siyasete girdikten sonra milletvekili ve Belediye başkanı olup ta mal varlığının sayısını bilmeyen kişiler ortaya çıkmıştır.

Bizde yürürlükte olan yasaya göre milletvekili iki yıl görev yapınca hak etmediği bir emekliliği elde ederken, çok sevdiği emekli vatandaşı ise açlıktan nefesi kokuyor.

Mevcut yasaya göre bir milletvekilinin emekli maaşı 10 emeklinin maaşına eşit.

Bizde siyasetin nasıl bir rant olduğunu parti sayısı da ortaya koyuyor.

Ocak 2024 Tarihi itibarıyla Türkiye’de 135 siyasi parti etkin durumda bulunmaktadır.”

Bunlar maalesef siyasetin çürümüşlüğünde bir göstergesi.

Siyasette dönen kaynağın çok berrak olmayan para ise ayrı bir başlık konusu.

Bu ilkesiz, ahlaksız ve oportünist  ranta dayalı siyasal anlayış halkın hiçbir temel sorununu çözmüyor.

Ne yapmalı, nasıl yeni bir siyasal yapı inşa edilebilir?

Öncelikle yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu(SPK) değişmedikçe bu ilkel ve çıkarcı etik olmayan siyaset devam edecektir.

Ancak tabii ki çareler mevcut…

Örneğin SPK’da  ivedi değişiklik yapıp, “ön seçimi” zorunlu hale getirilmelidir.

Adayları “Delegeler” değil, “hâkim huzurunda tüm parti üyelerinin katılımı ön seçimle belirlenmeli…”

Bizde siyasette milletvekilleri ve Belediye Başkanları parti üyelerinin oyları ile   ön seçimle belirlenmesi şöyle dursun; parti kongreleri bile genellikle genel başkanların belirlediği  tek adaylarla yapılıyor.

Tek adaylığa karşı çıkan parti içi demokrasiyi savunanlar ise siyasetten izole ediliyorlar.

Siyasette kim milletvekili kim belediye başkanı olacağına parti lideri belirliyor.

Böyle olunca…

Milletvekili ve Belediye Başkanları seçildiği ilin ve ilçenin değil de liderinin milletvekili ve belediye başkanı oluyorlar.

SPK’da yapılacak başka bir değişiklik ise; “partisinden istifa edip başka bir partiye geçen Milletvekilinin milletvekilliği,  Belediye Başkanın da başkanlıkları düşürülmeli.”

Seçmen seçtiği kişiyi üyesi olduğu veya sempati duyduğu partiden aday olduğu için ona oy veriyor…

Parti değişikliği seçmen iradesine saygısızlık ve oy istismarı olarak cezalandırılmalı.

 Adaylar ön seçimle belirlenmeyince siyasette liyakat sahibi insanlar değil de, Genel Başkana ve genel merkeze yakın ve paralı olanlar milletvekilliği ve belediye başkanlıklarına geliyorlar.

Demokratik gelişmiş ülkelerden ABD, İngiltere ve  AB üyesi ülkelerde ortalama siyasi parti sayısı  3 ile 5 arasında değişiyor.

Demokratik  ülkelerde siyaset: “Sorun çözme, sınıflar arası denge kurma, kaynak yaratma ve  insanı yönetmek olarak   görülürken.”

Bizde uygulanan siyasete benzer bir yanı var mı?

Bizde siyaset bir zenginlik yöntemi olarak uygulanıyor demiştim.

Siyasetin Türkiye’de nasıl  bir ranta dönüştüğünü  yeri gelmişken tek adamın kendi sözünden anımsatayım…

Erdoğan, 1994 yılında profesyonel siyasete başladığı gün parmağındaki evlilik alyansını kameralara tutarak benim tek sermayem bu:

Eğer bir gün zengin olursam bilin ki Recep Tayyip Erdoğan haram yemiştir” diyordu.

Şimdi ise dolar milyarderi…

Nereden nereyeee…

AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı şuan Keçiören Belediye Başkanı olan Turgut Altınok  15 Mart 2024 Tarihinde malvarlığını sosyal medya hesabından açıkladı; Altınok’un mal varlığını  insan okuyunca gözlerine inanamayacağı bir servet:

”67 adet daire her daire 1+1’den oluşuyor ve her daire 3 milyon 250 bin TL değerinde,46 adet tarla ve arsa,22 adet dükkan ve toplam 135 taşınmaz mal varlığını beyan ederken.” Döviz ve altın hesabından bahsetmemesi ve hiç araba sayısı vermemesi dikkat çekiyordu. Altınok Mal Varlığının  babadan ve anneden miras kaldığını belirtiyordu.. Burada incelenmesi gereken banka hesap trafiğine ve tapu kayıtlarına bakılmalı ve hangi tarihte elde edilmiş bu taşınmaz mallar?

Parlamentoda grubu bulunan ,temsil edilen ve   parti kuranların; “ en iyi anlaştıklarının başında  demokratik olmayan, siyasetçiye rant dağıtan  mevcut çürümüş siyaset kurumunu neden muhafaza ettiklerini, Erdoğan’ın ve Altınok’un dudak uçuklatan  mal varlıkları ortaya koymuyor mu?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar