Mehveş EVİN
Adalet yürüyüşü Maltepe’de, beklentilerin de üstünde bir katılımla sona erdi. Görüntülerde hınca hınç dolan meydanı görmüşsünüzdür, katılanlar bir o kadar kalabalığın da meydanın dışında kaldığını söylüyor. İlk açıklamalara göre 2 milyon kişi mitinge katıldı ki bu, olağanüstü bir rakam.
Mitinge dair önemli bir başka gözlem, gençlerin katılımı ve enerjisi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşünün omurgasını 40 yaş üstü kitle oluşturdu. Gençlerin İstanbul’da adalet mitingini sahiplenmesinde, Hayır platformları dahil, pek çok sivil toplum örgütünün HDP’nin çağrısının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Genel kanı, insanların benzer duygularla, taleplerle ve bu kadar büyük bir katılımla biraraya gelmesinin müthiş bir moral kaynağı olduğu... En son 8 Mart Kadınlar Günü yürüyüşünde benzer bir duygu yakalanmıştı; ancak referandum öncesinde kadınların enerjisi ve direniş ruhu, adalet mitingine göre daha çeşitli, daha yoğundu.
Elbette bunda bayraksız, slogansız, yalnızca ‘adalet’ talebinin dile getirilmesi gibi kısıtlamaların da, CHP’nin düzenlediği bir miting olmasının da etkisi var.
Herkes yüreği ağzında, son ana kadar bir aksilik, tatsızlık bekliyordu. Ancak istenirse kitlesel bir yürüyüşte güvenliğin bal gibi sağlanabileceğini gördük; kısa sürse de halkın çok özlediği bir rahatlama sağladı.
DAYANIKLI VE HALKTAN BİRİ İMAJI GÜÇLENDİ
Gelelim Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet yürüyüşünün sembolik anlam ve önemine...
Kılıçdaroğlu’nun hakikaten 450 kilometreyi keçi gibi yürümüş olması, insanları şaşırttı ve hayranlık uyandırdı. Malum, otoyol yapımıyla, hızlı ve pahalı ulaşım araçlarıyla övünülen, iki adımlık mesafenin arabayla, hatta uçakla katetmenin marifet sayıldığı bir konformizm ve gösteriş budalalığı çağındayız. Avrupalı liderlerin bisikletle Meclis’e gitmesinin dahi garipsendiği bir ülkede, siyasi bir parti liderinin günlerce yürümesi, gerçekten olağanüstü.
Yağmur, fırtına, aşırı sıcak demeden 450 kilometreyi yürümek, hele ki bunu 69 yaşında yapmak, aynı zamanda sağlıklı dayanıklı bir lider imajını güçlendirdi. Fiziken ve hitabette sadece Erdoğan’a değil, selefi Baykal’a göre hep daha kırılgan görünen CHP lideri, tam tersini herkese kanıtladı. Üstelik yakın zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın camide rahatsızlanması paniğe yol açmıştı. Zaman zaman yorgun ve çökkün görünmesi de dedikodulara neden oluyor. Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşle sadece adalet talep etmedi. Kendi sağlığı ve gücünün son derecede yerinde, hatta hiçbir liderle kıyaslanmayacak kadar iyi olduğu mesajını verdi.
REAKTİF SİYASETTEN AKTİF SİYASETE –NİHAYET- GEÇİŞ
En önemlisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşle iktidara mütemadiyen cevap veren, savunmaya geçen bir siyasetten ilk kez gerçek anlamda çıkması ve kendi kişiliğine uygun, özgün bir siyaset tarzını ortaya koyması.
CHP seçmeni çok uzun zamandır böyle bir çıkışı bekliyordu, hatta beklemekten bezmişti. Kılıçdaroğlu biraz daha oyalansa, şansını hepten kaçıracaktı: En son referandum sonrasında sokak eylemlerini sönümlendiren açıklamalar yapması, artık kendi tabanında da öfkeye neden olmuştu. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması evet bardağı taşıran son damlaydı, ama aynı zamanda kenara çekilip beklemenin, alttan almanın da işe yaramadığının kanıtladı.
Sadece kendi seçmeni ve muhalif diğer gruplar değil, ‘evet’e mecbur bırakılanlar da huzursuzluk, güvensizlik ve adaletsizlikten musdarip. Kılıçdaroğlu ilk kez ortaklık duygusunu yakaladı, konuşmasında kapsayıcılık vurgusu vardı. Özel olarak değil, genel... Mesela HDP’li eşbaşkan ve vekillerin tutukluğuna dair cesur bir çıkış yapması sorgulanabilir. Bunun yerine ‘tutuklu vekiller’den bahsetmesi, kesin olan acımasız ve haksız karalama kampanyalarından kaçınmak için.
BAŞKANLIK HESAPLARI ÇOK RİSKLİ
Velhasıl, Kılıçdaroğlu’nun Adalet yürüyüşünün, 2019’a hazırlık olduğunu düşünüyorum. Daha Maltepe’ye gelmeden bu hisse kapıldım.
- Tepilen yollar, yaralı ayaklar, halkla bir olma hali, adalet talebi etrafında mağdur kitlelerin kendiliğinden birleşip kervana katılması... Rayından çıkmış ‘Hard power’a karşı ‘soft power’ın sahnelenişi. Akıllıca.
- Sahnedeki Kılıçdaroğlu, onca günün yorgunluğuna rağmen ve belki de bunun verdiği güçle, enerjisinin doruğundaydı. Konuşmanın içeriği için aynısını söyleyemeyeceğim. Talepler çok doğru ve yerinde. Özellikle kadın eşitliğini vurgulaması hayatiydi. Hepsini inanarak ifade etmesine rağmen daha güçlü, ilham veren, coşturan bir manifesto olabilirdi.
- Önemli bir başka detay, Kılıçdaroğlu ailesinin mitingin sonunda topluca sahneye çıkması. Selvi Kılıçdaroğlu bir, belki birkaç kere seçim mitinglerinde ön plana çıktı. Ancak tüm ailenin boy göstermesine daha ziyade Erdoğan familyasından aşinayız. İki aile fotoğrafı, iki ayrı Türkiye’nin de simgesi. Buna başka zaman gireriz.
- Evrensel gazetesine verdiği röportajda ‘Bu son değil başlangıç’ diyen Kılıçdaroğlu’nun bundan sonra mücadeleyi nasıl yükselteceği kritik önemde.
Ancak Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, bundan sonraki politikalarını Başkanlık hesaplarına göre kurarsa hata yapar. Erdoğan’ın kurduğu oyunu, onun kurallarıyla bozmaya kalkmak, büyük risk.
Ve bir kere yola çıkıldıysa artık geri adım atılmaz...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
9.09.2025
2.04.2025
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023