Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Sistem çöküyor
24.02.2025
117
Sulh Ceza Hakimliğinin TÜSİAD’lı iki isme getirdiği yurt dışı yasağının gerekçesi tek başına, içinde iktidara eleştiri barındıran en küçük bir düşüncenin bile açıklanamayacağı anlamına geliyor. Ancak zayıflamış, gücünü tüketmiş ve korkmuş iktidarlar bu kadar hukuku zorlayabilir, yargı kalkanını böyle yerli yersiz zorlayarak kullanır.

Anayasal sistemden değil, iktidarın ülkeyi yönetirken kurduğu düzenekten, üsluptan, tarzdan, yerleştirdiği alışkanlıklardan, öngörülebilir olmasından söz ediyorum.

Ortalık toz duman, göz gözü görmüyor ve sis yükselerek zirvelere bile yerleşiyor. Sistem gümbür gümbür çöküyor. Bu durumu iktidar cihazının durma noktasına gelmesi, devletin akıntıyla sürüklenmesi olarak görebilirsiniz.

Ekonomik kriz yüzünden kitlelerde yayılan öfkeyi, duygusal tepkileri bir kenara koyalım. İktidar sahibi iktidarda kalmak, muhalefet ise iktidara gelmek için her fırsatı, her imkânı zorlar. Hukuk, ahlâk, dürüstlük sadece iktidar terazisindeki ağırlığı nispetinde karşılık bulur. İktidarın hegemonyasında fiili işleyişe uygun beklentiler ağı oluşur. İşte iktidarın yıllardır uğraşarak inşa ettiği bu mimari çöküyor.

Hassas cihazlar önce dağılır. Ön safta çöken, iktidarın ince ayarlı algı düzeneği.

Sanal dünyada vücut bulan algılar:

TÜSİAD’ın iki önemli isminin savcılığa elleri cebinde girişi ile kollarında ikişer polisle savcılığa gidişi arasında devreye girenler, tam olarak bahsettiğim düzeneğin çökmüş halinin somut görüntüsü. İlk görüntü kimyalarını bozmuş. Adamların “hukuksuzluk yüzünden sistem çöktü” itirazlarını bir kenara koyun, bu manzaranın başından sonuna kadar kendisi iktidar düzeneğinin işlemediğini, küçük ayrıntılarda takılıp kaldığını gösteriyor. Abdestinden emin olan bir iktidar, gücünü bu kadar ayağa düşürmez. Kıskaca alınmış, çaresiz bir iktidar bu kadar ince ayarlı algılara tenezzül eder.

Siyasî manevralar, salt bir güç gösterisi olduğu zaman bile incelikli yapılır. Sulh Ceza Hakimliğinin TÜSİAD’lı iki isme getirdiği yurt dışı yasağının gerekçesi tek başına, içinde iktidara eleştiri barındıran en küçük bir düşüncenin bile açıklanamayacağı anlamına geliyor. Ancak zayıflamış, gücünü tüketmiş ve korkmuş iktidarlar bu kadar hukuku zorlayabilir, yargı kalkanını böyle yerli yersiz zorlayarak kullanır. Adamlar “hukuk yok”, diyor; muhatap “al sana hukuk” diyerek eleştiriyi kanıtlıyor.

İktidarın kendini koruma refleksiyle yarattığı gündemlerin tamamı iktidarın manevra alanını daraltıyor, “sistem çöktü” iddiasını doğruluyor.

Gerçekler dünyasından iktidar pratiğini kopartıyor ve kof algılara teslim ediyor.

Gerçekler:

Cumhurbaşkanı’nın “bölgemiz yeniden dizayn ediliyor” sözünün arkasına bakalım. Türkiye’yi derinden etkileyecek küresel ve yerel ölçekte birbiriyle uyumlu iki gelişme eş zamanlı gerçekleşiyor.

Erdoğan’ın Zelensky ile uzun görüşmesi çok önemliydi, hakettiği ilgiyi görmedi. Bu görüşmenin, Trump’ın Ukrayna devlet başkanına çok yersiz ve gereksiz şekilde “diktatör” aşağılamasına tesadüf etmesi arka planda global ölçekte hesapların yattığını gösteriyor. Trump, süngüsü düşmüş Rusya’yı yanına alıp Çin’e karşı uzun zamandır tasarlanan cepheyi oluşturacak. Türkiye, güvenilir müttefik olarak Ukrayna’yı hoş tutmakla görevli. İran zaten devre dışı kaldı.

Bu akış kendi mecrasında ilerlerse, Türkiye ABD’nin Orta Doğu’da aslî partneri olarak öne çıkacak.

Türkiye’de “Süreç” adında mutabık kaldığımız barış hamlelerinin ağırlık merkezi olan Kuzey Doğu Suriye’de işler yolunda gidiyor. SDG ile Şam yönetimi arasındaki pazarlıklar Türkiye’nin istediği istikamette ilerliyor. Kürt silahlı gücü Suriye ordusu ile entegre olacak. “Yabancı” silahlı güçler, yani PKK militanları ülke sınırları dışına çıkacak.

Her iki gündem de iktidarın algı gündemleri arasında yer almıyor.

Süreç konusunda, Tuncer Bakırhan’ın Bahçeli’ye şikayet ettiği gibi Erdoğan’dan gelen güçlü bir inisiyatif yok. Tren katarının önünde hala Bahçeli istikameti belirliyor. Küresel gelişmeler de kenarda duruyor.

Hukuk açığı:

İktidarı, muhalefeti, yani siyasetin ana aktörlerini bir kenara bırakıp nesnel şartlarda uzlaşmamız lâzım.
Mehmet Şimşek’in canhıraş çabalarına rağmen ekonomik krizden çıkış için bir ışık görünmüyor. Sebep herkesin üzerinde mutabık olduğu üzere hukuksuzluk. Ekonominin yarıdan fazlasını sırtlanan işadamları derneği, ekonomideki ağırlığına güvenip hukuksuzluktan şikayet edince hukuksuzluğa uğruyor. Ekonomi için tek başına bir felâket tablosu.

Yargı eliyle siyaseti düzenleme, muhalefeti sindirme stratejisi hiçbir dönemde netice vermedi. Tam tersine toplumdaki haksızlık algısını destekleyerek muhalefeti besledi. Bugün muhalefetin güçlü isimleri elimine edilse bile, ekonomik krizden bitap düşen halkın yorgun elleri iktidara destek vermez.

Aklından en uç senaryoyu geçirenler için söyleyelim. Nesnel şartları yüzünden Türkiye temel hakların askıya alındığı bir dikta rejimi ile yönetilemez.

İktidar hukuk açığının derinleştirdiği bir kısır döngünün içine hapsolmuş görünüyor. Ekonomik kriz yüzünden arkasındaki halk desteği eriyor. Destek azalınca aradaki açığı yargı tasarrufları ve güç gösterileri ile kapatmaya teşebbüs ediyor. Bunun için mülkiyet hakkının da garantisi olan temel haklar düzeni hasar alıyor. Hukukun azaldığı yerde ekonomik krizden çıkış çabaları netice vermiyor. Ekonomik kriz derinleştiği için halk desteği daha da azalıyor.

Bu kısır döngü halka, yoksulluktan kurtulabilmek için iktidarı değiştirmekten başka çare olmadığı inancını yerleştiriyor.

Kısaca sistem çöküyor.

TÜSİAD krizi, eli cebinde savcıya giden patronlardan daha keskin bir karşılık olarak kollarına giren polislerle bu kısır döngüyü hızlandırdı. Sırada HDK başlığı ile yeni kitlesel tutuklamalar olacağı dedikodusu ortalıkta dolaşıyor.

Demek ki iktidarın kendi kalesine atacağı yeni golü konuşacağız…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar