Murat BELGE
Ortalık gene toz duman. Kimin nerede durduğu belli değil. Daha doğrusu, memlekette duracak iki (belki iki buçuk) yer var da, oralarda hangi zamanda kimin durduğu belli değil. Yeteneksiz bir John le Carré’nin yazdığı bir tarihi yaşamak zorundayız.
“İki yer”den kastım şu : biri çok belirli, tanımlı, “eski devlet yapısı”. “Biz bu memleketi sokakta bulmadık” lafını pek seven, sık sık tekrar eden adamlarıdır bunlar; gerçekten de, ellerinde, avuçlarında gördükleri bu memleketi elden çıkarmamak için her şeyi yapmaya hazırlar. Tehlike de burada, bu “hazır” olmada. Çünkü “memleket”, onların bildiği “memleket” olmaktan çıktı artık. Dolayısıyla onların oyuncağı olmaktan da çıkacak. Ama “toplum” kavramıyla, onu “gütmek” dışında ilişki kurmadıkları için, bunu anlayamıyorlar. Kendi “irade”lerinin karşısında, onlarınki gibi bir başka “irade” olduğunu sanıyorlar. Bu “düşman irade”yi yok etmek için yapmayacakları yok. Ama onu yok etmeye çalışırken topluma onarılamayacak zararlar vereceklerini hâlâ anlamış değiller. En azından, bunu anlamayacak kadar gözünü karartmış olanlar var aralarında.
İkinci yeri tanımlamak daha güç. Bir genelleme yapıp “Bu düzeni değiştirmek isteyenler” diyelim. Ortaklık bu değiştirme isteğinde; ama ondan sonrası karışık : ne yapmak üzere, nasıl değiştirmek, düzenin nesini değiştirmek?
Onun için “belki iki buçuk” diyorum. Çünkü bu safta da bir ayrışma çizgisi oluşmaya başladı. Bu ikinci yerde duranlar arasında en büyük ağırlığı AKP’nin ve ona oy veren kitlenin durduğu belli. Ancak Tayyip Erdoğan’ın epey bir süredir söylediği sözlerle çizdiği imge, bu yerde kısmen farklı düşüncelerle birarada durmayı imkânsız hale getiriyor. O eski düzeni değiştirmek, o düzenin temsilcilerini olmaları gereken yere göndermek yolunda her çabayı destekledim, desteklerim; ama “dindar gençlik yetiştireceğiz” diye bir proje açıklaması karşısında, bunu geçiştirmek üzere “tinerci mi yetiştirelim?” dendiğinde (“asmayalım da besleyelim mi?” mantığından farkı ne?), burasının pek öyle durulacak bir yer olmadığı anlaşılıyor. Ancak, bunlardan rahatsız olanların bayağı küçük bir azınlık olduğu da belli. Onun için “üç yer var” demeye dilim varmıyor; “iki buçuk”tan öteye gidemiyorum.
Gidemiyorum da, toplumun selâmete kavuşması mümkün olacaksa, bu ancak o “buçuk”un büyümesiyle mümkün olabilir. Bunu da adım gibi biliyorum.
On, on beş yıl önce Avrupa Birliği tartışmaları sırasında “bu toplum dikine ikiye bölündü” tesbitini yapmıştım. Sözgelişi Milliyet AB’den yana da Hürriyet karşı gibi bir bölünme değil. İkisinin de içinde birinden veya öbüründen yana olanlar var. Ordu böyle, Polis böyle, Yargı böyle, hattâ siyasî partiler böyle. O zaman da bu kavga ve bu bölünme Avrupa Birliği’nin şöyle ya da böyle değerlendiriliyor olmasından kaynaklanmıyordu. Oraya katılmak için, “eski düzen” diye özetlediğim şeyi tamamen bırakmak ve yepyeni bir yapılanmaya gitmek gerekiyordu. Başta, 12 Eylül’de o “eski düzen”i onca emek ve masrafla restore eden Silâhlı Kuvvetler, o düzenin sayısız kıvrıntısı içinde yarı gizli duran bütün elemanlar, var kuvvetleriyle bu ihtimale karşı mücadele verdiler. AKP iktidar olalı beri, artık AB dolayımıyla falan değil, doğrudan doğruya kendi adıyla sanıyla sürdürüyoruz kavgayı.
İşte, son birkaç gündür yeni heyecan kaynağımız, MİT’ten kişilerin sorguya çağırılması. Nedeni, görünüşe göre, PKK ile görüşmüş olmaları. Yani, bu kör kavgadan sıyrılmanın medeni bir yolunu açmaya çalışmaları. Bunu bazı MİT’çiler yapıyor.
Ve dünkü Mehmet Baransu haberi. Yargıya olmayan yabancı adlar verip telefon dinleyen MİT... Bunlar aynı MİT mi? Nasıl olabiliyor?
Yoksa, gene, bütün kurumlarıyla dikine ikiye bölünmüş Türkiye mi?
“Susurluk” dendi, “Ergenekon” deniyor; bunun adı Kemalist iç devlet (“derin” de yanıltıcı). Bana öyle geliyor ki “iç devlet” yeniden “son savunma çizgisi”ni kurdu ve yeni manevralara hazırlanıyor.
Onun için derhal Paul Auster’ın haddini bildirmeliyiz.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025