Murat Sevinç
‘Dört buçuk’uncu eleştiri yazısı…
Malum, Heinrich Böll’ün meşhur eseridir ‘Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru.’ Çok uzun yıllar önce İstanbul’da tiyatrosunu seyretmiş, epey etkilenmiştim. Ne yazık ki yönetmeni hatırlamıyorum ancak hafızam yanıltmıyorsa Blum’u Aliye Uzunatağan canlandırıyordu, onu unutamamışım demek ki. 1970’lerin Almanya’sında yazılmış, bir anarşistle ilişkisi nedeniyle başı dertte, sisteme, kurulu düzenin acımasızlığına ve hukuk dışılığına son derece doğru ve sert eleştiriler yöneten bir karakter Blum.
Osman Kavala’yı ömrümde bir kez gördüm. Elbette kim olduğunu biliyordum ancak o güne dek tanışmamıştım. Tutuklandığında anlatmıştım, şimdi yine anlatacağım. Anlatacağım ki nicedir kara propagandaya maruz kalan ve en son bir TRT dizisine konu olmuş görünen Kavala’nın nasıl biri olduğunu bir kez daha hatırlayalım. Sahi, yeri gelmişken, sizler bugüne dek propaganda aygıtının irili ufaklı dişlileri haricinde, Kavala’yı tanıyıp da hakkında olumsuz konuşan bir kişiye rastladınız mı?
2017 Şubat’ında üniversiteden atıldıktan sonra moral/dayanışma telefonları geldi tahmin edilebileceği gibi. Üniversiteler taş kesilmişken, kurullar havaya bakıp ıslık çalıyorken, ‘kimi’ solcu meslektaşlar dahi lütfedip bir cümle kurmaz ve hatta burunlarını odalarından çıkarmazken, birileri atıldığımız için pek mutlu olmuşken… umulmadık destek mesajları da aldım, aldık.
Beni en şaşırtanı Kavala’dan gelen e-postaydı. Son derece nazik bir dille geçmiş olsun dileklerini iletiyor ve uygun zamanda kahve içmeye davet ediyordu. Birkaç ay sonra İstanbul’a gelince haberleştik. İlk ve son görüşmemiz böyle gerçekleşti. O ânâ dek hiç karşılaşmadığım Osman Kavala üzüntüsünü aktardı, sağdan soldan sohbet ettik ve aramızdaki tek bağ Radikal yazılarıydı. Zarif, başkalarının yaşamıyla ilgilenen, diğerleri için kaygılanan, başını kuma gömmeyen bir insandan söz ediyorum. Başka biri olmayı tercih etseydi, bugün asgari ücret yorumu yapan, yaz akşamları ‘cemiyetin’ diğer önde gelen ‘simalarıyla’ poz veren varlıklılardan biri olarak sürdürecekti yaşamını.
Kavala yargılamasını bu yazıyı okuyup da takip etmeyen olduğunu sanmıyorum. Tutukluluk, iddianamesizlik, absürt iddianame, suçsuz bulunması, ardından aynı fiilden bir kez daha suçlama ve tutukluluk, sonunda Gezi davasında diğerleriyle birlikte mahkûmiyet. AİHM’nin verdiği ihlal kararı ve gelinen noktada ‘yerine getirilmeyen yükümlülükler nedeniyle’ Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin muhtemel yaptırımlarıyla yüz yüze kalma ihtimali. Adil bir yargılama yapılıyormuş gibi davranılan bu süreçte iktidarın AİHM’ye tepkileri, “Kararı tanımayız” ifadeleri. Baştan sona Kafkaesk bir hikâye.
Kavala’nın yaşadıklarına uzun süre sessiz kalındı. Eğer Gezi yargılamasındaki diğer isimlerle birlikte o nihai ceza söz konusu olmasaydı, iş bu denli akıl ve vicdan almaz bir hale gelmesine karşın çoğu muhalif ve siyasetçi tarafından görmezden gelinmeye devam edecekti. Bundan kuşku duymuyorum. “Hepimiz Geziciyiz” diyen onca adı sanı bilinen insan, darbe girişimi olarak tanımlanan Gezi’yi ‘örgütlemekle’ itham edilen Kavala’yı büyük ölçüde kaderine terk etti. Öyle ya, son yıllarda giderek çoraklaşan düşünce faaliyeti de komplo kuramları çevresinde dönmeye başlayan memleketimizde, sorosçuluk morosçulukla itham edilme ihtimali vardı!
Türkiye’de sevdiğinin hakkını savunmaktır âdet olan, çünkü adalet her durumda gözetilmesi gereken bir ilke, ahlaki tutum olarak rağbet görmez. Bu yüzden sıklıkla, “Bir gün size de gerekebilir” ifadesini işitiriz ki, üzerinde pek düşünülmeden, sözcük aralarındaki ‘yararcılık’ yok sayılarak sarf edilen bu uyarı hiç ama hiç ahlaki değildir. Üstelik, size gerekli olduğunda savunacağınız adaletin size hayır getirme olasılığı yoktur. Adalet ancak bir ilke olarak sahiplenilirse varlığını sürdürebilir. Türkiye’de uzun süredir şikâyet edilen adaletsizliklerin başat gerekçelerinden biri toplum ortalamasının ve muhalif kamuoyunun kafasını ütüleyenlerin umursamazlığı. Sahip çıkılmayan hiçbir hak, hak değildir, kâğıt üzerindeki süslü cümlelerde kalır.
Okuduğunuz yazının gerekçesi, birkaç gün önce haberdar olduğum bir TRT dizisi ve Osman Kavala’nın diziyle ilgili açıklamasındaki son paragraf. Bizim vergilerimizle ayakta duran bir kurum TRT. Demek ki bu dizinin yapılıp gösterilmesinde üstün bir kamu yararı gördüler.
Bir bölüm yayınlanmış sanırım. Kavala’nın gençliğine benzediği varsayılan bir oyuncu çatık kaşla bakıyor fotoğrafta. İktidar TV dizilerinin gücünü çoktandır keşfetti, Kuruluş, Diriliş derken Kavala’yı da ihmal etmeyelim demişler! Dizi kahramanı eskiden solcuymuş, sonra kapitalist olmuş, bolca yabancı varmış senaryoda vs. Zaten yabancı parmağı olmadan olmaz, başka türlü bir yapımın yerli ve milli olduğunu nasıl anlayacağız…
Birkaç gün önce oyuncular bir TV programına çıkmış. İnternette kısacık bir kesit seyrettim. Genç başrol oyuncusu havaya bakarak, oturduğu koltuğa sığmayarak, ‘arada biraz aşkımız da olan’ bu ‘ajan’ hikâyesinin ‘interneyşınıl’ niteliğine vurgu yaparak konuşuyordu. Kiminle peki, yani kim davet edip dizi hakkında konuşturmuş? “Ben farklı ve çılgın biriyim bey.” Genç oyuncuya “Anlatsana bize hikâyesini” diyor, arada da “hıhım hıhım” diyerek anlatılanı kavradığını belli ediyor. Oyuncu, çok detay vermek istemediğini, ‘olayın tadında’ kalmasını arzuladığını söyleyince, “Ben farklı ve çılgın biriyim bey” araya girip “Uzun soluklu dizi işlerinde çok dikkat etmek lazım” yargısıyla deneyimini konuşturuyor. Oyuncu, konuyla ilgisiz gibi görünse de “Zaten çok çabuk tüketiyoruz her şeyi” cümlesini sarf edince, görmüş geçirmiş ‘bey’ “Hıhım” diyerek onaylıyor.
Kavala’nın açıklamasındaki son paragraf, iki ayrı Türkiye ve uygarlık düzeyi hakkında ipucu verdiği için çok önemli. Diziyi ‘itibar suikastı’ olarak tanımlayan Kavala şu cümleyle bitirmiş kısa metnini: “Kamu kaynaklarının bu amaç için kullanılmış olması beni yadırgatmadı. Beni şaşırtan ve bana üzüntü veren genç sanatçıların bu itibar suikastı projesinde yer almaktan rahatsızlık duymamaları.”
Bir yanda içtenlikle genç sanatçıların haline üzülen bir insan, diğer yanda rol aldığı yapım -birden çok dil konuşulduğundan- ‘interneyşınıl’ olacak diye mutlu genç oyuncu. Rol aldıkları diziye konu yapılanın, ömrü boyunca kamusal yarar gözetmiş ve kültür yaşamına onca katkı sunmuş biri oluşu umurlarında değil.
Adalet mülkün temeli. Yurttaşsız mülk olmaz. O yurttaşın tutumu bu olduğu sürece yaşadığımız koşullar değişmeyecek. İlanihaye devam eden adaletsizler ancak ‘rıza’ ile mümkün. Böyle bir dizi çekilir, çünkü birileri ister, birileri senaryosunu yazar, birileri oynar, birileri malzeme taşır, birileri seyreder ve hadi sade yurttaşı bir yana bırakalım, ülkenin çoğu oyuncusu sessizliğe bürünür. Sessizliklerinin duyulmadığını düşünerek.
Ama canım, ekmek parasıdır sonuçta… Şile bezi güzeldir ancak smokin dikemezsiniz, tuhaf durur. Duruyor da.
(Eleştiri yazılarına devam edeceğim)
Yazı önerisi: Yıldırım Türker’in, ‘kapitalist’ Osman Kavala hakkındaki yazısını bir kez daha buraya bırakıyorum.
Not: Oyuncu, dizinin dünyada yankı bulacağını da söylüyor programda. Burada, meslektaşım Kerem Altıparmak’ın sosyal medya hesabında paylaştığı görüşüne yer vermek istiyorum: “Dünyaya hitap edecek zaten. Muhtemelen bundan sonraki aşamalarda AİHS’nin 18.maddesinin ihlalinde ısrar edildiğinin somut delili olarak sunulacak bu dizi. Hakkında AİHM kararı olan bir dosya hakkında devlet televizyonunun çektiği propaganda filmi olarak birçok yerde tartışılacak.”
Dördüncü yazı: Muhalefet partilerinin liderleri yaşamını yitiren çocuklardan haberdar mı?
Üçüncü yazı: İttifaktaki partiler müttefik miydi?
İkinci yazı: Milli iradecilik ile büyülenen müesses muhalefet
‘Bir buçuk’uncu yazı: Nasıl, iyi görünüyor muyum, şöyle yan mı dursam!
Birinci yazı: Seçim sonrası bir ‘özeleştiri’ denemesi…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları



















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025