Murat Sevinç
Anayasa’nın ilk üç maddesi devlet biçimini ve onun temel ilkelerini düzenler ve dördüncü madde, ilkelerin değiştirilemeyeceğini hatta teklif dahi edilemeyeceğini hükme bağlar. Söz konusu dördüncü madde, 12 Eylül darbesini yapan cuntanın, beş generalden oluşan Konsey’in (MGK) ‘talebiyle’ kabul edilmişti. Oysa Konsey’in önüne gelen metinde yalnızca ‘ilk madde’ değişmezlik kapsamındaydı, 1924 ve 1961 Anayasalarında olduğu gibi.
‘Sosyal bilimler’ ile ‘hukuk‘ alanının kesişim noktalarından birinde yer alır ‘değiştirilemez maddeler’ konusu. İlgili akademide ‘kurucu iktidar’ bağlamında tartışılır ve ‘değiştirme yasağının’ içeriği, ‘kırmızı çizgi’ söylemini benimseyen siyasetçilerin birörnekleşmiş söyleminden farklıdır. Anayasacıların ‘kırmızı çizgiden’ anladığı ile siyasetçilerinki örtüşmeyebilir, anlayacağınız. 1982 Anayasası’nın kabulünden bugüne çoğu anayasa hukukçusunun çalışmasında eleştiri konusu yapılmıştır; ancak okuduğunuz yazının konusu bunlar değil…
Anayasa’nın ikinci maddesi, Cumhuriyet’in niteliklerini sayar. İnsan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti. Anayasaya göre ‘cumhuriyet’ kuru bir sözcükten ibaret değildir, ancak bu niteliklerle birlikte düşünüldüğünde anlam bulur. Anayasa’nın ‘temel haklar’ rejimi başta olmak üzere ‘bütünü’, ikinci maddede sayılan temel ilkeleri yaşama geçirmeye yönelir. Aksi halde ne ilk maddede yer alan ‘cumhuriyet’ ne de ikinci maddede sayılan ‘cumhuriyetin temel nitelikleri’ bir anlam ifade eder.
Eğer bugün, devletin laik olmadığını, demokratik olmadığını, sosyal olmadığını, hukuk devleti ve insan hakları ilkelerine saygı göstermediğini düşünüyorsanız, bu durumda artık temelinde ‘yasa karşısında eşitlik’ ilkesi olan bir ‘cumhuri’ nitelikten söz etmek de güç, demektir.
Bülent Ecevit’in, 1980’den önce dile getirdiği ve daha önce de birkaç kez hatırlattığım cümlesini yeniden alıntılamak istiyorum: Laiklik Cumhuriyet’in Aşil topuğudur!
Devletin biçimi ister cumhuriyet ister monarşi olsun, siyasal sistemin ‘demokratik’ niteliğinin temelinde, laik/seküler ilke var. Söz konusu ilkeye sahip olmayan bir demokrasi mevcut değil yeryüzünde ve farklı inanç topluluklarının barışçıl birlikteliklerinin başka bir yolu görünmüyor.
Laik bir sistemde ‘idare’ inançlar karşısında yansızdır ve hukuk kuralları, referansını herhangi bir inançtan almaz. Farklı ülkelerde bazı ayrıksı örneklere rastlanır kuşkusuz, ancak onlar tarihsel-geleneksel istisnalardır ve oradaki ahalinin özgürlüğüne halel getirmez. Mütemadiyen, “Efendim, örneğin İngiltere’de hükümdar Kilise’nin de başı konumunda” bilgiçliğini taslayanlara, bunun İngiliz tarihiyle ilgili olduğunu ve bugüne dek Kraliçe’nin kilisede katıldığı bir ayinin sonunda eline mikrofon alıp da ilahi okumaya başlamadığını, bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Kişilerin inancı, devletlerin dini kurumlarla ilişkileri ve devleti temsil edenlerin tüm inançlara eşit mesafede durma gerekliliği, farklı konular.
Sistemler bir bütün olarak ele alınırsa anlamlı sonuçlara varılır; herhangi bir sistemin sonsuz sayıdaki niteliğinden bir-ikisi cımbızlanarak çözümleme yapılamayacağı gibi, üzerine konuşulan devlet yapısının gerçek hali de anlaşılamaz.
Laik/seküler sistemlerin ortak yanlarından hareketle, uzun süredir, Türkiye’nin laik/seküler niteliğinden büyük ödünler verdiğini savunuyorum. Aynı yönde düşünen, diğerleriyle birlikte. Laiklik ile teokrasi arasında koskoca bir alan var ve bir gün çıtanın bir ucuna, beriki gün diğer ucuna yaklaşmak mümkün. Türkiye idaresini temsil edenler inançlar (inançsızlık da dahil!) karşısında yansız davranmıyor. ‘Dindarlaştırma’ çabalarının genellikle aksi yönde sonuçlar veriyor oluşu, olanın-yapılanın adını koymayı engellememeli. Türkiye’yi, Necip Fazıl’ın ‘İdeolocya Örgüsü’nden etkilenmiş insanlar yönetiyor.
Bir adım atıp bekleyen, bir adım daha atan, bir engelle karşılaştığında biraz bekleyip yeniden deneyen bir siyasi ideoloji ve hareket. Yıllar içinde ‘hayallerinin’ bir kısmını gerçekleştirdiklerine kuşku yok. Dinselleştirme konusunda öylesine hevesliler ki, KKTC’yi de hayallerindeki ‘Ada’ya benzetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. KKTC Anayasa Mahkemesi’nin, laikliğin ‘abc’sini hatırlatan kararının ‘fırsata’ çevrilmesini de bu çerçevede düşünmeli.
Cumhuriyetin laik niteliği -Cumhuriyet’in diğer nitelikleriyle birlikte- büyük ölçüde görmezden gelinirken, iktidarın işini kolaylaştıran, bir ölçüde muhalefet partilerinin tavrı. Muhafazakâr kesimle gerekli bağı kurma hedefiyle açıklanamayacak bir vurdumduymazlık söz konusu. Seçmenin ‘azınlıktaki’ köktenci kesimine seslenmeyi takıntı haline getirmiş gibiler.
Salgın önlemleri kapsamında ‘tam kapanma’ (!) kararıyla başlayan ‘içki yasağı’ tartışması henüz sona ermiş değil. ‘İçki’ de kuşkusuz diğer her şey gibi politiktir, hele ki Türkiye gibi bir ülkede. Siyasetin ve hukukun konusudur. Üretimi, satışı ve tüketimi (kurallar çerçevesinde) yasal olan bir içecekten söz ediyoruz. Son yirmi yılda içki, özellikle ‘kamuya ait’ ortak mekanlardan özenle çıkarıldı. İzansız vergilerle özel alana girişi de zorlaştırıldı ve görünen o ki nüfusun azımsanmayacak bir kesiminin, evlerinde kimya çalışmalarına yönelmesine neden oldu! Durumun ve güncel yasakların nedeni ‘kamu yararı’ vb. değil kuşkusuz, inşa edilmek istenen rejimin olağan sonucu.
Olup olmadığı dahi tartışmalı, açıklıkla dile getirilmeyen, “Ben şöyle bir söylerim, onlar hisseder” özgüveniyle gündemde tutulmak istendiği için olsa gerek, birkaç gün özellikle belirsiz bırakılan bir ‘yasak’ söz konusu. Ramazan ayında olduğumuz için, o belirsizliği elbirliğiyle sündürüp muhalefeti zor durumda bırakma isteği de belirgin. Nitekim bir muhalefet partisinden beklenildiği gibi “Gündem değiştiriyorlar”, diğer partiden “Allah’a havale ediyoruz!” açıklamaları geldi!
Daha önce bir kaç kez yönelttiğim bir soruyu bıkmadan, inatla yinelemekten yanayım: Bizim bir ilkemiz var mı? Muhalefetin bir ilkesi var mı?
‘İlke’ ile kastım, bir ‘kerterizin’ olup olmaması. Herhangi bir tartışmada nereye bakıyoruz, bakacağız? Eğer konu laiklik ilkesi ise, muhalefete yöneltilecek soru şu: Yönetimde temel alınması gereken ilke, herhangi bir inancın gerekleri mi, laik hukuk kuralları mı? Basit bir soru. İnancın gerekleri ile laik hukuk kuralları her durumda çelişmez; buna mukabil bağdaşmadığında hangisini tercih edeceksiniz?
Muhalefetin ‘durduğu’ bir yer, her durumda ortaklaşa savunduğu bir ‘ilkesi’ olmadığı kanısındayım. O ilkeden mahrum olunduğu için; konunun yalnızca içkiyle değil bir bütün olarak hak ve özgürlükler rejimiyle ilgisi olduğunu, hakların ‘peçete üzerine yazılmış istek parça’ nevi fermanlarla sınırlanamayacağını, örneğin dindar bir kadının kılık kıyafet özgürlüğünü savunmak ile bir diğerinin içki içme özgürlüğünü savunmanın temel haklar ve özgürlükler demetini ‘birlikte’ ayakta tutacağını anlatamıyorlar. Böyle bir dertleri var mı, doğrusu bundan da emin değilim.
Muhalefet, bugün açıkça ortaya koyamadığı ‘ilkenin’ yoksunluğunu, asıl olarak, bir gün iktidar olursa hissedecek. Sayısız sorunu kucağında bulup da milyonlarca insana somut bir şeyler söylemek zorunda kaldığında.
Diğer yandan, ‘enseyi karartmama’ gerekçemiz de yine aynı koşulların zorlamasıyla filizleniyor neyse ki. Anayasa, ancak kendisine sahip çıkıldığında yaşayabilir. Yalnızca partiler, siyasetçiler değil, yurttaş sahip çıktığında. Son bir-iki gün, büyük sermayenin zincir marketlerine yem olmak istemeyen küçük esnaf temsilcilerinin, tekel bayilerinin tepkisi ve hukuka-temel haklara yaptıkları vurgu çok önemli. İktidarın toplumsal-sınıfsal tercihleri belli, mesele yurttaşın kendi yaşamına, tercihlerine ve geleceğine sahip çıkmasında.
Keşke muhalif siyasetçiler; esnaf temsilcileri, tekel bayileri ve yüzbinlerce sosyal medya kullanıcısının sergilediği tavrın, ‘laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti’ ilkelerini koruyup kollamak bakımından nasıl can alıcı önemde olduğunu fark edebilse.
Bizi siyaset esnafı değil, ‘eşit’ yurttaşlık mücadelesinde ‘kendimizin’ ve ‘yekdiğerinin’ hakkını savunmak kurtaracak.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025