Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Seçimlerin sonuçları üstüne epey konuşacağız. Haliyle benim de bu çerçevede söyleyeceklerim olacak.
AK Parti’den başlayayım, seçim kazanmaya alıştı bu parti, ama son seçimde elde edilen başarı, şimdiden AK Parti’yi düşündürüyor gibi.
Sebebi belli. Sorumlulukları daha da arttı ve büyüdü AK Parti’nin..
Türkiye’nin on yılı askerî vesayet sistemiyle mücadele içinde geçti.
Yeni dönemde, Ergenekon, Balyoz filan derken, vesayetle ve darbecilerle mücadele devam edecek, ama gündemi asıl olarak yeni anayasa ve Kürt sorunu belirleyecek.
Yeni anayasa ve Kürt sorunu, askerî vesayet meselesinden daha hafif ve çözümü kolay meseleler değil.
Askerî vesayetle mücadelede kabul edelim ki siyasal bir uzlaşma olamadı.
Hem ana muhalefet partisi hem Kürt siyaseti, çeşitli bahanelerle askerî vesayete karşı yürütülen mücadeleye gerekli desteği vermediler.
Oysa dünyadaki örneklere bakıldığında, askerî vesayetin sona erdirildiği her ülkede, asgari bir ulusal ve siyasal uzlaşma olduğu görülür. Bizde maalesef böyle bir şey olamadı..
Şimdi, yeni anayasa ve Kürt sorunu gibi iki kadim meselede ya toplumsal ve siyasal bir uzlaşma sağlanacak, ya da filmi başa saracağız –ki lafı bile kulağa hiç hoş gelmiyor.
Hoş değil çünkü yeni anayasa ve Kürt sorununda, bekleyecek zaman yok..
Kabul edelim ki, demokrasinin de, anayasanın da en zayıf karnı Kürt sorunudur.
AK Parti, sözü verilmiş vaatlerin, duraklama noktasında olan açılım politikalarının artık ertelenemeyeceğini ve bu bakımdan sorumluluklarının arttığını biliyor.
Bu partinin ortaya koyduğu siyasi programları toplum on yıl tecrübe etti ve bu tecrübenin sonunda oyların yarısı AK Parti’ye gitti.
12 eylülde yapılan referandumda alınan yüzde 58 “Evet” oyu, AK Parti’yle toplum arasındaki tecrübenin ve bu tecrübenin yarattığı güvenin somut bir sonucuydu..
Hiçbir alanda geriye gitmek istemeyen ve değişim hamlelerini destekleyen bir toplumun bu seçimlerde farklı bir tercih yapması için hiçbir sebep yoktu.
Benim tahminim, eğer büyük hatalar yapılmasa, AK Parti’nin 12 Haziran seçimlerinde yüzde 50-58 aralığında bir oy alabileceği yönündeydi.
MHP’ye yönelik “milli strateji” başta olmak üzere, Kürt seçmeni üzen birtakım söylemler, ve bu söylemlere karşı, BDP’nin ulusal birlik havasında gelişen seçim çalışmaları, geriye kalan bu yüzde 8 oyun, en azından bir bölümünün AK Parti’ye gitmesine mani oldu.
BDP’nin “ulusal birlik” mesajlarına karşı AK Parti’nin yapabileceği fazla bir şey de yoktu aslında. Çok önceden yazmıştım. AK Parti Kürt seçmenle ilişkisinde, asıl olarak şimdiye kadar yaptıklarına güvendi. Belli şehirlerde aşiretleri karşısına aldı, ve buralarda farklı tercihler yaptı.
Seçim sonuçları, -Hakkâri istisnası dışında- AK Parti’nin Kürt toplumunda silinmeye doğru giden bir parti değil, belli koşullarda daha da güçlenebilecek bir parti olduğunu gösteriyor.
Kürt seçmen, AK Parti’ye Kürt siyasetinin baktığı yerden bakmadı ve herşeyden önce, Kürt sorununda nihai çözüm için AK Parti’yi, BDP’nin yegâne muhatabı olarak gördüğünü bir kez daha gösterdi.
Eğer seçmenin tercihi hesaba katılacaksa, BDP’nin AK Parti’yi çözüm için vazgeçilmez temel aktör olarak görmesi ve buna karşılık da, AK Parti’nin, demokrasi ve yeni anayasa meselesini, BDP’yle diyalog ve müzakere üzerinden çözebileceğini anlaması gerekir.
Dolayısıyla birinin diğerini tasfiye etmesi amacıyla yürütülen politikaların da sonuç vermediği ve bundan sonra vermeyeceği açıkça ortada.
CHP tabii ki kendisini Kürt sorununun çözümünden bağımsız olmayan anayasa sürecinden muaf tutamaz. En azından gönlümüz muaf tutmamasından yana. Ama öyle görülüyor ki, CHP yeniden iç çatışmalarla karşı karşıya kalacak. Bu da onu Türkiye’nin gündeminden uzaklaştırıp, parti içi iktidar çatışmalarıyla meşgul bir parti haline getirebilir, –ki CHP maalesef yıllardır bu iç çatışmalardan bir türlü kurtulamadı. Kurtulacağa da benzemiyor. Ama asıl meselesi, bu da değil CHP’nin.
Kemalizm’in siyasi mirasına bağlı kalmaya devam ediyor CHP. Bu mirasla yüzleşmek istemiyor. Oysa siyaset Türkiye’de 2000’li yıllardan bu yana, yeni bir bellek inşası üzerinden yaşanan ve yapılan bir şey.
CHP kendi siyasi mirasıyla yüzleşemediği için, girip de bir siyasi varlık gösteremediği her seçimden, yenilgi psikolojisiyle çıkıyor. Bu seçimlerde de öyle oldu. Dokunsan ağlayacak hale geldi CHP’liler..
Seçimlerden sonra rastladığım ve konuştuğum bazı CHP’liler, doğrusu Kürtlere de bayağı kızgındılar.
Nasıl olur da Kürtler CHP’ye oy vermez, buna akıl sır erdiremiyorlardı!
Oysa Hakkâri’ye de, Diyarbakır’a da gitmişlerdi!. Sezgin Tanrıkulu’nu da getirip genel başkan yardımcısı yapmış, üstelik Diyarbakır’dan değil, seçilmesi garanti olsun diye İstanbul’dan aday göstermişlerdi..
Özerklik sözü bile vermişlerdi, daha ne!
Ama nafile, ah bu Kürtlerin Müslümanlığı yok mu, gidip oyları yine Erdoğan’a vermişlerdi işte!
CHP’lilerin ekseriyeti böyle düşünüyor, ama gerçek bu değil.
CHP’nin Kemalist bir parti olarak Kürtlerle siyasi dansı bitti, tarihsel olarak da sosyolojik olarak da bu partinin Kürt toplumunda dikiş tutması mümkün değil.
Ortadoğu’da Baasçılık çok sert ve keskin mücadeleler sonucu tasfiye ediliyor, Kemalizm’in tasfiyesi ise şiddet barındırmayan bir tasfiye biçimi ve asıl olarak sandıkta gerçekleşiyor.
Basçılığın Ortadoğu halklarını etkileme ve Suriye’yi elde tutma şansı ne kadarsa, CHP’nin de bu haliyle Türkiye’nin siyasi geleceğinin kurulmasında şansı o kadardır.
Ne CHP’li politikacılar ne de CHP’ye oy verenler bu gerçeğin farkındalar.
Türkiye yenilgi psikolojisinin travmalara dönüştüğü ve öyle de yaşandığı bir ülke. Bu psikoloji en çok Kemalist Cumhuriyetçilerle kendini solcu sanan yeni İttihatçılar arasında yaşanıyor.
Ve bu hâl bana hep Mario Vargas’ın romanlarında anlatılan dünyayı hatırlatıyor.
Mario Vargas Lyosa, romanlarında, toplumsal değişim ve devrim aşamalarından geçen ulusların yaşadığı iç çatışmaları ve bu iç çatışmaların tam ortasında yaşayan insanın kapıldığı yenilgi psikolojisini ve korkuları büyük bir başarıyla anlatır. Nobel ödülü almasının gerekçesi de bu zaten.
Yeni yayımlanan Kelt Rüyası’nı yaz okumaları arasına almanızı tavsiye ederim.
Mario Vargas, İrlandalı bir devrimcinin hayatını anlattığı bu son romanında siyasi başarısızlıkların yol açtığı yenilgi psikolojisini, yaşarken insana büyük bir dava adına reva görülen hak edilmemiş unutulmuşluğu ve sonrasında da insan ölüp gittiği için hiçbir yararı olmayan vefa gösterisinin ve hatırlamanın anlamsızlığını anlatıyor.
CHP’nin hali bana Vargas’ın bu romanını hatırlattı, bu yüzden sözünü etmesem olmazdı. CHP’yi siyaset bilimciler anlatıyor anlatmasına, ama bu yetmiyor, bence artık CHP’yi özellikle CHP’lilerin anlayabilmesi için Türkiye’nin Vargas ayarında bir romancıya ihtiyacı var..
Haftaya BDP’yle devam edeceğim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012