Osman CAN
MİT ile ilgili tartışma yasa değişikliğiyle sonuçlanmış olsa da, sorunun devam ettiği ve geride pek çok soru bıraktığı ortada. Yeni yasal duruma göre, Başbakan’ın izni olmaksızın MİT mensuplarının sorgulanması mümkün değil. Ama MİT mensubu olmasa bile MİT’in faaliyet amacı ve görevleri çerçevesinde görevlendirilen diğer kamu görevlileri de aynı koruma kapsamı içine alınmış durumda. Yasadaki ibareye göre “belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin” görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri ileri sürülen suçlar nedeniyle soruşturulmaları Başbakan’ın iznine tabi kılınıyor. Maddenin akibeti, en azından yapılan eklemenin geleceği Anayasa Mahkemesi’nin yapacağı incelemeye bağlı. Bu düzenleme Mahkeme’nin 29.1.2009 tarihli iptal kararındaki gerekçelerini karşılıyor mu? 2010 öncesi içtihatları referandum sonrası Anayasa Mahkemesi bakımından ölçüt olmaya devam edecek mi? Yahut 2010 sonrası yargısında karşılaştığı bu sürprizin benzerini 2010 sonrası Anayasa Mahkemesi’nde de yaşayacak mı?
Bürokratik yapı ve istihbarat
Geçen haftaki yazımda MİT Kanunu üzerinden bir değerlendirme yapıp, kanunun öngördüğü kurgu ve kurumsal iskeleti öne çıkarmıştım. Bu iskelette Başbakan’a karşı sorumluluk esası benimsenmiş olsa da, sistem temel esasları itibariyle Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay Başkanlığı’yla bağlantılıdır. Personelin belirlenmesinde dahi
sivil iradeden daha çok bürokratik iradenin hâkimiyeti okunabilmektedir. Çok daha önemlisi, kurum parlamenter denetime tabi değil.
Bu ise şaşırtıcı değil, zira kurum, Türkiye’deki tüm bürokratik yapılarda gözlemlenen temel bir çelişkinin dışında yer almıyor. II. Mahmut ile ivme kazanan idari yapının modernizasyonu, ülkenin idari yapılanmasının merkeziyetçi bir bürokratik yapıya dönüştürülmesiyle sonuçlandı. Merkeziyetçi bürokratik yapının istihbarat ihtiyacına cevap verecek “modern” bir yapı ise, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 23 Ocak 1913’te darbeyle iktidarı ele geçirmesinin ardından oluşturuldu. Bu dönem devletin merkezi bürokratik kurumlarının tamamen geçici kanunlarla (kanun-u muvakkat) İttihatçılar’ın ihtiyacına göre kurgulandığı bir dönemdir. Bu kurgu halen devletin bürokratik yapısına ve işleyiş mantığına egemendir.
17 Kasım 1913 tarihinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’yı, yine modern bir istihbarat ihtiyacını karşılamak için aynı kurgu ekseninde tek parti rejiminin tesis edildiği 1926 yılında kurulan Milli Emniyet Hizmeti Risayeti (MEH) takip eder.
22 Temmuz 1965’te, yani 27 Mayıs Vesayetinin Parlamentoya egemen olduğu bir dönemde çıkarılan 644 sayılı Kanun ile Milli İstihbarat Teşkilatı kurulur.
Kurum bugünkü yapısına ise 12 Eylül Darbecilerinin çıkardığı 1 Kasım 1983 tarihli Kanun ile kavuşur.
Buradan bazı sonuçlar çıkarabiliriz.
İlk olarak, MİT’i ortaya çıkaran temel neden devletin istihbarat ihtiyacının karşılanmasından çok, devlete egemen olan bir elit yapının hegemonyasını sürdürme ihtiyacıdır. Bu sonucu Türkiye gizli servisini tanzim eden yasaların hiçbirinin demokratik parlamenter irade olmamasından da türetebiliriz. İkinci olarak MİT parlamenter bir denetime sahip değildir. Demokratik ülkelerde dahi siyasal irade ulusal ve uluslararası politikalar oluşturmak için istihbarat teşkilatlarına ihtiyaç duyar. Ancak bu kurumların gizliliğinden doğacak sakıncaların ortadan kaldırılması demokratik denetimle sağlanır. Ülkelerin çoğunda bu denetim parlamentoda buna ilişkin özel bir komisyon vasıtasıyla sağlanır. MİT’in tek başına Başbakan’a bağlı ve ona karşı sorumlu olması, hiçbir demokratik kontrolün öngörülmemesine kıyasla olumlu olmakla birlikte, tek başına bunun demokratik bir denetimi sağlayabildiğini söylemek her zaman mümkün olmayabilir.
Üçüncü noktayı yaşanan krizle birlikte ortaya koymak gerekir. MİT krizi, elit bir sınıfın hâkimiyetine göre kurgulanmış yüzyıllık bir siyasal düzen ile veya onun araçlarının kullanılması suretiyle demokrasinin hayata geçmeyeceği, demokratik iradelerin de devlete egemen olamayacağını göstermiş olmalıdır. Sistemi bütünüyle toplumun ve hâlihazır uluslararası işleyişin gereklerine göre demokratik bir dönüşüme uğratmadan, ne milli egemenlik ilkesinin hayata geçmesi mümkündür, ne de bekasına çokça önem verilen devletin bekasını garanti altına almanın imkânı vardır. Bu bağlamda dördüncü noktaya dikkati çekmek gerekiyor. Aynı anayasal düzenin bir parçası olan yargı sisteminin bütünüyle demokratik ülkelerdeki örneklere uygun bir şekilde yapısal dönüşüme uğratılması gerektiğini de öğreniyoruz.
Yeni Anayasa ve kararlılık
Özellikle bir konuda Hükümet’e bir iki hatırlatmada bulunmak gerekir. Anayasa değişikliği paketi hazırlanırken, gerek Anayasa Mahkemesi’nin, gerekse HSYK’nın siyasal çoğulculuğu sağlayacak şekilde yapılandırılması gerektiğine yönelik mücadelemiz yeterli yansımayı bulmadı. Olsaydı bugün daha farklı bir noktada olacaktık. İkinci nokta ise Anayasa Mahkemesi’ne ve HSYK’ya yapılacak olan atama/seçimlerde demokratik çoğulculuğun sağlanması konusuyla ilgiliydi. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan atamalarda bu ihtiyaç es geçildi. HSYK ise bütünüyle Adalet Bakanlığı bürokrasisinin inisiyatifine bırakıldı. Siyasal aktörler siyasal akla uygun davranmak yerine bürokrasinin yargıya yeni bir ton ve aksanla egemen olmasına ses çıkarmadı. Bu yöndeki uyarıları dikkate almadı. Bakalım bu tercihleri onlara daha ne sürprizler sunacak... Özet olarak yüzyıllık siyasal yapı ay akta durduğu sürece, bu yapının öngördüğü operasyonel araçlarla yürütülecek siyasal faaliyet eninde sonunda demokratik siyasetin handikabına dönüşür. Ülke ise krizlerden kurtulmaz. Zira siyasal düzen yaratıldığı amaca uygun davranamadığı sürece kriz yaratır. Bunları öğrenmiş olmak temel dileğim... Umarız Başbakan’a ithaf edilen “Bu defa hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!” ifadesi, yeni Anayasa konusundaki kararlılığın bir ifadesi olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015