Taha Akyol
Cumhurbaşkanı Erdoğan “yüzümüz Batı’ya dönüktür” dedi. Özellikle muhafazakarlık adına Batı’ya topyekûn düşmanlık edenleri, neden Erdoğan’ın bunu söylemeye ihtiyaç duyduğunu iyi düşünmeleri lazım.
Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri ödül toplantısında Erdoğan’ın bu konudaki sözleri şöyle:
“Türkiye’nin ekseni de rotası da bellidir. Türkiye olarak yüzümüz Batı’ya dönüktür ancak bu Doğu’yu ihmal edeceğimiz, Doğu’yla ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına gelmez.”
Mükemmel bir formül: “Ekseni ve rotası… yüzü Batı’ya dönük” ama Doğuyla da ilişkilerini geliştiren bir diplomasi…
Fakat sorun şu ki, Erdoğan’ın Batı ile yakın ilişkileri “medeniyet pojesi… Yerimiz Avrupa… Evrensel hukuk” gibi sözlerinin yanında çok farklı sözleri de ve politikaları da vardır.
‘NE BATI NE DOĞU’
Cumhurbaşkanı’nın birçok beyanından sadece bir tanesini buraya alıyorum:
“Türkiye artık yeni bir döneme giriyor ifade ettiğiniz gibi, artık ne Doğu, ne Batı, yeni eksen Türkiye söyleminde yeni bir sürece inşallah gidiyoruz.” (21 Ağustos 2020)
Bu sözlerle, “eksenimiz, rotamız belli, yüzümüz Batı’ya dönük” sözü aynı mı?
Erdoğan daha geçen yıl “biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız” diye konuşuyor, öyle de davranıyordu.
Politikada elbette konjonktüre göre konuşmaların nüansları, doz farkları olur. Bunların eksensizlik görüntüsü yaratmaması için de “diplomasi dili” kullanılır. Keskin, reddedici, ideolojik dilden sakınılır. Bu maharetli dilin ustaları “monşerler”dir, yani diplomatlar.
Bunun yerine, konjonktürü aşan ve ülkelerin ‘dış politika kimliği’nin unsuru haline gelmiş esaslı politikalarda belirsizlik izlenimi yaratmaktan sakınmak gerekir. “Eksen kayması” görüntüsü, algısı oluşur…
“Yüzü Batı’ya dönük bir ülke” elbette Doğu ile de yakın ilişkiler geliştirir fakat “ne doğu ne batı” sözünün “yüzü Batı’ya dönük” değildir.
AMA HANGİ BATI?
Eksen kayması görüntüsünün negatif etkilerini görmek için Türkiye’nin Avrupa ve Amerika’da daima sahip olduğu veya desteğini aldığı çevreleri, lobilere kaybetmiş olmasına bakmak yeterlidir.
Cumhurbaşkanı da bunu telafi etmek için olsa gerek, “yüzümüz Batı’ya dönük” vurgusu yapıyor. Aynı konuşmasında, “çok sık eleştirilere maruz kaldık. Eksen kayması tartışması bunlardan biriydi. Türkiye, Batı›dan uzaklaşıyor› iftirası bunlardan biriydi” diyor.
Eksen kayması, Batı’dan uzaklaşma, bunların “iftira” olduğunu söylüyor.
Hepimizin şunu sorması lazım: Batı nedir ki uzaklaşmak veya aynı eksende olmak böylesine önemli.
Batı emperyalisttir, sömürgecidir… Hatta bin sene öncesine gidip “Haçlı seferleri”ni de saymak mümkün! Rus-Çin grubu emperyalist ve sömürgeci değil mi?
Batı aynı zamanda en büyük yatırımcıdır. Zaten sermaye ve teknoloji getirmesini oradan bekliyoruz.
Hukuk, özgürlüklerin hukukla tanımlanması, iktidarın hukukla sınırlanması, hukuka dayalı güçlü kurumlar; bunlar da Batı’da…
BİLİM VE HUKUK
Milliyetçi Muhafazakâr düşüncenin büyük hocalarından merhum sosyolog Prof. Mümtaz Turhan bu değerleri üç başlık altında anlatır: Modern bilim, insan haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyet fikri. (Garpılaşmanın Neresindeyiz, s. 46)
Bugün bilim hayli evrenselleşmiştir. Doğu Asya ülkeleri de bu alanda çok başarılı. Müslümanlar niye başarısız diye düşünmeliyiz ama ayrı konu…
Bizim bilimde gelişmemiz için dahi Batı akademi ve araştırma kurumlarıyla ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi, bunun için üniversite özerkliğinin güçlendirilmesi gerekir.
Dış politika bakımından da iç politika bakımından da son derece önemli olan diğer iki unsur: Hukukun üstünlüğü ve hürriyetler... İktidar son on yılda bu alanda Batı’yla çatıştı. Somutlaştıralım: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”ndeki haklar ve bağımsız yargı esasları… AIHM hukuku…
Bu hukuki değerlerin söz konusu olmadığı BRİCS iktidara cazip geliyor. Ticaret tamam da üyelik deyince “eksen kayması” algısını kendi eliyle körüklüyor.
Şimşek’in “faizci” diye uzaklaştırılmadan önceki şu sözleri bugün ve öngörülebilir uzun bir gelecek için doğrudur:
“Demokrasi ve hukuk devleti konusunda AB’den başka ilham alınabilecek başka bir örnek yok. Batı’dan kopamayız.” (24.3.2018)
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025