Ümit Akçay
İktidarın geçtiğimiz haftalardaki ‘U-dönüşü’ dönüşü sonrasında yaşananlar, muhalif çevrelerde büyük kafa karışıklıklarının yaşanmasına neden oldu. Vesayet tartışmalarının yeniden geri çağırılmasından bahsediyorum. Özellikle Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifası sonrası hızla şu akıl yürütme ortaya atıldı: ‘Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan aslında Arınç gibi düşünüyor, reformcu AKP’ye geri dönmek istedi ancak MHP’nin vesayeti sayesinde bunu yapamadı’. ‘Erdoğan iyi ama çevresi kötü’ klişesinin bir adım ötesine gidemeyen bu akıl yürütmenin detayına girmeyeceğim, zira bu alan yeterince tüketildi diye düşünüyorum.
Daha ilginç bir noktaya işaret etmek istiyorum. Vesayet kavramı, 2000’lerde AKP iktidarının otoriter projesinin hayata geçmesinde temel ideolojik araçlardan biriydi. Bu kavramın günümüzde yeniden geri çağırılmasının en önemli nedenlerinden birinin, muhalefetin liberal kanadının kavramsal alet çantasında günümüzdeki iktidar ilişkilerini açıklayabilmek için çok sınırlı sayıda kavramsal aracın bulunması olduğunu düşünüyorum.
Bir başka ifadeyle, kişilerin niyetlerinden bağımsız olarak dünyayı algılamak için kullandıkları kavramsal çerçeveler, onların analizlerinin kapsama alanını, yani görebildikleri ve açıklayabildikleri alanı belirliyor. Bu sınırlı çerçeveleri nedeniyle liberal analizler geçmişte olduğu gibi bugün de tökezletiyor. Sadece kendi kendilerine tökezleseler bir şey değil de, kamusal tartışmayı bulanıklaştırarak iktidara manevra alanı sağlıyorlar, sorun bu.
İKTİDAR BLOKU
Oysa yakın dönemde yaşananları anlamlandırabilmek için elimizde eleştirel siyasal iktisat literatüründe uzunca bir süredir kullanılan bir kavram var: İktidar bloku. Esasında bu tip kısa fikir yazıları, derinlikli konuları tartışmak için uygun bir mecra mı emin değilim. Zira anlatılması gerekeni 600-700 kelime ile sınırlayarak açıklayınca ister istemez teorinin zenginliğinde bazı aşınmalar oluyor. Bu rezervi belirterek konuya iktidar bloku kavramının ne olmadığını belirterek gireyim.
İktidar bloku kavramı, özellikle siyasetin ittifaklar (Cumhur ve Millet) üzerinden yürütüldüğü yeni sistemde sıklıkla partilerin aralarında kurdukları seçim ittifaklarına işaret etmek için kullanılıyor. Bunun oldukça yüzeysel bir kullanım şekli olduğunu ve herhangi bir analitik değeri olmadığını belirtmeliyim. Benim kullandığım şekliyle bu siyasi ittifaklar, üç bileşenden oluşan iktidar blokunun bileşenlerinden sadece biri.
İktidar bloku kavramını, eleştirel siyasal iktisatçıların 1970’li yıllarda yaptığı kapitalist devlet tartışmalarıyla olgunlaşan ve günümüzde kadar gelen literatürden beslenerek kullanıyorum. Belki bu kavramı günümüz Türkiye’sine uygulamak için kısmi bir kalibrasyon yapmak işimizi kolaylaştırabilir. Buna göre iktidar bloku üç bileşenden oluşuyor: Siyaset alanı, burjuvazi ve devlet.
SİYASET
Siyaset alanı, dar tanımıyla, siyasi partileri ve bunlar arasındaki ittifakları içermekte. Siyasetin iktidar bloku içinde ikili konumu var: Bir yandan iktidar blokunun toplumsal meşruiyeti siyaset sayesinde kuruluyor. Gerek ideolojik ve politik olarak iktidar blokunun bütünlüğünün sağlanması, gerekse bunun seçimler yoluyla toplumsal onaya sunulması, iktidar blokunun toplumsal meşruiyetini sağlamlaştırır. Diğer yandan yine siyaset alanı sayesinde restorasyon kapısı açık bırakılarak olası itirazların sistem içinde tutulması sağlanır.
Siyaset alanını oluşturan aktörlerin güçleri, onların iktidar bloku içinde manevra alanını belirler. Tek tek partilerin, koalisyonların ya da ittifakların oy oranı, siyaset alanının iktidar blokundaki gücünü belirleyen en önemli etkenlerden biridir. İktidar blokunun siyasi bileşeninin oy oranındaki erozyon, onu iktidar blokunun diğer bileşenlerinin istekleri ve taleplerine karşı daha savunmasız hale getirir.
BURJUVAZİ
İktidar blokunun ikinci bileşeni burjuvazidir. Burjuvazinin iktidar blokundaki konumu, onun kapitalist toplumdaki yapısal gücünden ileri gelir. Kapitalist toplumlarda üretimin ve istihdamın özel sektörün yatırımları sonucunda oluşması, bir sınıf olarak sermayeyi ayrıcalıklı bir konuma sokar. Zira sermaye ancak kâr ettiği sürece yatırım yapacağından, siyasi iktidarlar için iktidarda kalmanın koşulu, sermayenin kârlılığını sağlamakla tanımlanır. Diğer yandan da sermaye bu yapısal gücü sayesinde kendi çıkarına olanı, toplumun çıkarı gibi sunma olanağına kavuşur.
Ancak sermaye homojen bir bütün değildir, çıkarları yer yer birbiri ile çelişen farklı fraksiyonlardan oluşur. Dolayısıyla, iktidar bloku içindeki sermayenin temsili, bu çelişkileri de barındırmaktadır. Kriz dönemleri, işsizliğin arttığı dönemler olduğu için sermayenin yapısal gücünün arttığı dönemlerdir. Bu anlamda krizler, sermayenin kendi programını topluma empoze etmek için önemli fırsatlardır. Her ne kadar kriz dönemlerinde sermaye içi çelişkiler daha görünür olsa da, gerek diğer sermaye fraksiyonları gerekse iktidar blokunun diğer bileşenleri kriz dönemlerinde hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha duyarlı hale gelirler.
DEVLET
İktidar blokunun üçüncü bileşeni ise devlettir. Devleti burada daha somut olarak bir kurumlar bütünü ya da bürokrasi olarak düşünebiliriz. Bürokrasi, bir yanıyla iktidar blokunun kurumsal maddiliğini temsil eder ve sürekliliğini sağlar. Bürokrasiyi oluşturan kurumlar, sınıflar-arası ve sınıf-içi mücadelelerin yoğunlaştığı alanlardır. Bu yoğunlaşma, hem kurumlar arası sürtüşmenin artmasını hem de farklı iktidar kliklerinin güç mücadelesine dahil olmalarını beraberlinde getirir.
Bürokrasi diğer yanıyla da şiddet tekeli sayesinde zor aygıtının örgütlenmesi işlevini yüklenir. Son olarak, bürokrasi iktidar blokunun siyasi kanadında tıkanıklıklar yaşandığında doğrudan yönetimi devralarak, kapitalist toplumsal ilişkilerin sürekliliğini sağlar.
Buraya kadar anlattıklarımın biraz şematik olduğunun farkındayım. Ancak maalesef şimdilik açıklamayı burada kesiyorum. Bu yazının sonuna bir virgül koyduğumuzu varsayın, ileriki yazılarda kaldığım yerden devam edeyim. Haftaya, bu yazıda kısaca özetlediğim iktidar bloku kavramını güncel gelişmelere nasıl uygulayabileceğimizi ele alacağım.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
24.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
18.06.2025
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025