Ümit KARDAŞ
Türk ulus-devleti asker bürokratlar tarafından bürokratik bir devlet olarak kuruldu. 1924’te 2. Meclis oluştuğunda Halk Fırkası Genel BaşkanıMustafa Kemal aynı zamanda muvazzaf birmareşal, Başbakan olan İsmet İnönü de muvazzaf bir orgeneraldi. Yine muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Genel BaşkanıKazım Karabekir de muvazzaf bir korgeneraldi. Bu askerler siyaseti temsil ederken aynı zamanda komuta etme yetkilerini de kullanıyorlardı. Başta Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi isimler olmak üzere birçok asker bu durumdaydı. Daha sonra komutanlık yetkileri kaldırıldı ama buna rağmen milletvekilleri üniformalarını çıkarmadılar. 1927’de asker- milletvekili uygulamasına bir kanunla son verildi. (Cemil Koçak, Anlayış Dergisi, Mayıs 2010)
Eski asker bürokratlar siyasetçi olmuş, ancak ordu yeni rejimin ve devrimlerin koruyucusu durumuna girmişti. Tek partili otoriter rejim parti ilkelerini anayasaya koyuyor, ordu- polis- istihbarat- yargı gibi devlet kurumlarını ideolojisi doğrultusunda kullanıyordu. Rejimi adeta sonsuzlaştıracak bir politika uygulanıyor, denetlenme ve kontrol edilme imkânı olmayan güç merkezde toplanmış yetkileri toplumla paylaşmayı hiç düşünmüyordu. Kolonyal bir anlayışla toplum çağdışı ve cahil kabul ediliyor, adeta adam edilmeye çalışılıyordu.
Çok partili hayata geçildiğinde ortada ne kurumsallaşmış olan partiler ne de demokratik siyasi kültürü içselleştirmiş kadrolar vardı. Demokrat Parti, dörtlü takriri veren dört CHP’li Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuad Köprülü tarafından kuruldu. Ancak millet egemenliğini ve özgürlükleri savunan söylemleriyle iktidara gelen DP kadroları demokratik siyasi gelenek ve kültürden uzaktılar. Merkezdeki güç de zaten DP’ye iktidar şansı vermek niyetinde değildi. 1950 seçim sonuçlarının yarattığı sarsıntı dinmedi. Cunta faaliyetleri 27 Mayıs 1960’ta darbeyle sonuçlandı. Rejim her ne kadar her darbeden sonra seçimlere gitse de, çevreden gelen ve iktidar olan sağ muhafazakâr tabana dayanan partiler sürekli askerî müdahale ve darbelerle karşılaştılar.
1950-2002 yılları arasında iktidara gelen partilerin devletin bürokratik kurumları üzerinde bir denetimi yoktu. AKP, 2002’de iktidara geldiğinde aynı tepkilerle karşılaştı. Darbe hazırlıkları yapan cuntacılık faaliyetleri devam etti. Ordunun karşı çıkmasına rağmen Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ve 12 Eylül 2010 anayasa değişikliklerinin kabulüyle önemli bir eşik aşılmış oldu. Ancak 2011’den itibaren AKP iktidarı güçlü olduğunu hissettiği anda bürokratik kurumlara hâkim olmaya başladı. Aslında devleti ve rejimi bu kurumlar oluşturuyordu. Bu kurumlara hâkim olanlar devleti ele geçirmiş oluyordu. Yani devlet ele geçirilecek bir yerdi. Nitekim AKP iktidarı da ordu- polis- istihbarat- yargı kurumlarını ele geçirmeyi hedefledi. Oysa hukuka bağlı, özgürlükçü demokrasilerde bu kurumların ele geçirilmesi değil, şeffaf, hesap verebilir ve denetlenebilir olması yani sivil demokratik denetim ve gözetim önemlidir.
Rejimin kapalı olarak çalıştırdığı kurumlar, AKP siyasi iktidarınca da aynı zihniyetle ele geçiriliyor, yetkileri artırılıp daha kapalı hâle getiriliyorlardı. Böylece rejimin bütün yetkilerin merkezde toplanmasına ve merkezdeki kurumların sivil demokratik denetim ve gözetiminin yapılmamasına ilişkin zihniyet ve uygulaması aynen devam etmiş oluyordu.
Çoklu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü ve meşru hukuka bağlı bir demokraside merkezden bölgelere yetki devri, iktidarın hukuki denetimi ve bürokratik kurumların şeffaf ve hesap verebilir kılınması temel olmasına rağmen, gerek bürokratik rejimin kurumları gerekse siyaset kurumu bu hedefe varmak istemediler. Özellikle siyasi kültür buna müsait değildi. Bunun dışında 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının ortaya çıkardığı çok ciddi ve vahim iddiaların ifade özgürlüğü, hukuk güvenliği ve evrensel değerler çiğnenerek göz göre göre örtbas edilmesiyle bu hedeften iyice uzaklaşıldı.
AKP iktidarının yorulmuş ve ciddi yolsuzluk iddiaları altında ezilmiş hâliyle bugün geldiği noktada süreklilik gösteren rejimin zihniyet ve uygulamalarından farklı bir noktada olmadığı açık. Bu da bizim çıkmazımız.
Süreklilik gösteren bu zihniyet ve uygulamanın karşısında konumlanmak ve çoklu, katılımcı, özgürlükçü ilkeler üzerinde yeni bir siyasi inşa yapmak zorunlu hâle gelmiş bulunmakta.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025