Ümit KIVANÇ

Ümit KIVANÇ
Ümit KIVANÇ
Tüm Yazıları
Başbakan meşgûl, katilleri unutuverdi
17.09.2011
3410

Generaller içeride, bir vakit –epey bir vakit– bütün memleketi titreten subayların gözaltına alınması, tutuklanması, işledikleri suçların hesabının sorulması artık vakayı adiyeden oldu. Aziz Yıldırım içeride. Şike operasyonu, hernekadar Türk usûlü sulandırılsa da, futbol gibi “hayatî” bir alanda bile dokunulmazlara dokunulabildiğini gösterdi. Deniz Feneri soruşturmasına siyasîler bir yere kadar müdahale edebiliyor, tamamen engel olamıyor. Bütün bunlara baktığınızda, Türkiye’de günün birinde hukuk diye bir şeyin sahiden varolabileceğini hayal edebilirsiniz.

Ancak, iş Hrant’ın öldürülmesine gelince, bütün devlet yekvücut hale geliyor, başka her konuda aralarında çatışanlar ateşkes ilân ediyor, katili kucaklayan polis ve jandarmayla hakiki katillerin ortaya çıkmasını engelleyen yargı birarada, geleneksel Türkiye Cumhuriyeti manzarasını çeşitlendiriyor. Naçizâne, düşüncem şudur: Hrant’ın öldürülmesi sahiden soruşturulursa ortaya çıkacak olan hakikat, öyle MİT’le PKK’nin görüşmesine filan benzemiyor. Bu, içinde (veya “altında”, yorumunuza bağlı) yaşadığımız rejimin üstüne kurulduğu gerçek bağlantıların, bu memleketteki gerçek iktidar koalisyonunun, bu iktidara çoğunluğun verdiği gizli onay ve desteğin sorgulanmasına yolaçacak bir hakikattir. Bu hakikat karşısında, büyük ihtimalle, bugün “ay çok üzüldük” diyenlerin bir kısmı bile “ne var kardeşim, gerekirse öldürürüz” çizgisine sürüklenebileceklerdir. “Sürüklenirler” derken... yani, gerçekte böyle düşündükleri ortaya çıkacaktır.

“Hrant’ın Arkadaşları” olarak “cinayet davası” adı altında sürdürülen müsamere yapmacık bir sona yaklaştırılırken, ulaşabildiğimiz köşeyazarlarına bir metin yolladık. Başbakana sesleniyoruz. Kendisi gerçi Tahrir Meydanı ihtilaliyle İstanbul’un Fethi’ni kıyaslayabilen bir zattır. Fakat seçilmiş hükümetin başkanıdır. Başka kime sesleneceğiz? Ayrıca, belki hatırlatmak lâzım, araya çok zaman girdi, kendisi Hrant’ın öldürülmesini aydınlatmanın kendileri için “namus davası” olduğunu söyleyivermişti olayın sıcaklığı içinde. Bunlar büyük laflardır. Siyasîler bunları uluorta eder. Ama biz, elinde iktidar ve güç olmayan, üstelik babaları, eşleri, arkadaşları devletçe öldürülmüş insanlar, ciddiye alırız.

Mektubumuzu takdim ediyorum:

***


Sayın Başbakan,


Arkadaşımız Hrant Dink’i öldürdüler.


Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır.


Dilekçe verdiğimiz topyekun devlet, kendini katile yakın gördü.


Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti.


Bir türlü ilamını malum edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kıstırmışlar, hain pusuda kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı.


Şikâyetçiyiz.


“Namus Sözümdür Adalet” diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip “bunu” diyen yardımcınızı “Meclis Başkanı”, resmi makamda, adamları resmen “yakarız canını bak” diyen valinizi “Vekil”, emanet edilen canı kollamayan, kötülerin işini kolaylaştıran Emniyet Müdürü’nüzü “Vali”, 17 yaşındaki O.S.’yi kocaman “Ogün Samast” ettiniz.


Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz.


İsim verdik soruşturun diye, içişleri bakanınız, olmaz onlar bizim çocuklar, dedi.


Dışişleri bakanınız, AİHM savunmasında bu toprakların yiğit evladına “Nazi” dedi.


Çevik kuvvetleriniz Rakel Dink önlerinden geçerken katillere yazılan methiye türkülerini mırıldanarak Beşiktaş Adliyesi’nde koro yapıverdiler.


Katillerimizi adalet evine getiren Jandarma, cezaevi aracına “Ya sev ya terk et” diye çıkartma yapıştırmıştı.


Sayın Başbakan, nedir daha derine inmeyi engelleyen o büyük “kasabanın sırrı”? Nedir sözünüzü tutmanıza mani olan?


Azınlıklardan gasp edilenin birazını geri vermeniz sebebiyle seslendirdiğiniz nutukta “Bu ülkede hiç kimse ruh tedirginliğiyle yaşamayacak artık,” diyordunuz, Hrant’ın veda mektubuna atfen.


İnanın tedirginliğimiz her zamankinden büyüktür.


Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur.


Cana gelene de davranınız.


O Anadolu toprağından Hrant Dink’in payına bir metrekare toprak düştü; mezarıdır!


Kamera denilen vakanüvis silinmiş, bize kalan azıcık 19 Ocak 2007 seyirliğinde beş kişi saydık Hrant’a pusu kuranlardan.


Kim bunlar Sayın Başbakan?


Görüneni, görünmeyeni, katillerimizi istiyoruz, adalet olsun, hak hakim olsun diye.


Bizim hakkımız bizde saklı duruyor, helalleşmekten başka çarenin kalmadığı savaş yorgunu memleketimizde.


Suallerimiz cevapsız... “Hepimiz Hrant’ız” diyen adalet nöbetçisi yüzbinlerin eli hâlâ vicdanında... Cevaplarımızı almadan susmayacağız, sormaya devam edeceğiz.


Hrant için, Adalet için.


Hrant’ın Arkadaşları

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar