Yasin AKTAY
15 Temmuz’da karşılaştığımız şey, son yılarda karşılaştığımız ne ilk ne de son darbe teşebbüsüydü. Ama o ana kadar “bu devirde darbe olmaz” diye diretenlerin büyük çoğunluğunun gözünü açan bir teşebbüs oldu.
“Büyük çoğunluğunun” diyorum, çünkü bu apaçık darbe girişimi karşısında bile olaya tiyatro, kurgu diyebilenler oldu. Oysa darbe teşebbüsünü basitçe iktidarı siyaset dışı yollarla devirmek ve yerine başka bir iktidar ikame etmek üzere temin etmiş olduğu araçları meşru olmayan yollarla kullanma çalışmalarının tamamını darbe teşebbüsü olarak tanımlamak mümkün.
Onun öncesinde yaşanan Gezi hadisesinin de bir darbe teşebbüsü olduğunu anlatmaktan dilimizde tüy bitmişti. Demokrasinin en meşru gösteri, protesto ve muhalefet hakkının nasıl bir iktidarı normal olmayan yollardan devirmenin iyi çalışılmış-sistematik teşebbüsüne dönüştüğünü bilfiil gördük, yaşadık.
Üstelik hemen yanı başımızda, Mısır’da aynı senaryoyla, aynı söylemler ve sembollerle sonu çağımızın yaşadığı en vahşi en insanlık dışı bir darbeyle neticelenen paralel bir süreç yaşanıyordu. Orada da “pek zeki, pek çağdaş, pek parlak fikirli, pek esprili ve neşeli gençler”, seçileli bir yılı bile geçmemiş olan, “ama seçilmiş” olan, bir Cumhurbaşkanını fazla otoriter, hani neredeyse diktatör olmakla suçlayarak halkı “temerrüt” e (isyana) çağırıyordu. Üç yıl önce gerçekten demokrasi ve özgürlüğe “meydan” olmuş olan Tahrir bu sefer darbe tarafından çalınmış ve halkın iradesini ayaklar altına almak, seçilmişleri seçildiklerine, seçenleri seçtiklerine pişman etmek için bir “meydan” olmuştu.
Darbe şeytan gibidir. “Zannetmeyin ki her zaman aynı kılıkla gelir” dediğimizde bizi fazlasıyla komplocu bulanlara hiç çekinmeden “evet, bu olanlar karşısında komplonun varlığını görmediğini söyleyenleri sadece komplonun ortağı sayarız” demiştik.
Elbette darbeye figüran olarak katılanlar her zaman bir darbeye katıldıklarının farkında olmayabiliyor. Nitekim Mısır’da daha fazla özgürlük diye kandırılanların yüzde 90’ı çok değil sadece iki ay sonra “ah biz ne yaptık!” diye kafalarına vurmaya başladılar.
Gezi hadisesinde başlarında kavak yelleri eserek protesto hakkını kullandıklarını zannedenler, Gezi’de ortaya çıkan komünümsü pratiklerin cazibesi ve sarhoşluğu içinde nereden bileceklerdi nasıl bir komplonun parçası olduklarını?
Hele o Müslüman kapitalizme olan öfkeleriyle boy gösterenler yok muydu? Allah’ın ayetlerini okumuş, öğrenmiş, bilmiş, çok şeyin farkına varmışlardı hani... Sonra dünyanın en vahşi finans kapitalizminin ve onun Türkiye ayağının yönetiminde Müslüman kapitalizme savaş açmanın ne anlama geldiğini görmeyecek kadar gözleri nasıl kararmıştı? O nasıl bir savaştı ki, kiminle ne adına dost, kiminle ne adına düşman olduğunun bilincini kendilerinden alıvermişti?
Bu devirde darbe olmaz mıymış? Alın size bu devir hakkında kısa bir süre içinde beslediğiniz ve büyüttüğünüz bütün iyi niyetleri yerin dibine sokacak iğrençlikte bir darbe. Gezi, gözleri açmaya yetmediyse 17-25 Aralık açmalıydı: Yargı-emniyet-medyada iltisaklı olduğu apaçık bir yapılanmanın kotardığı bir operasyon darbeden başka bir anlama gelmiyordu, ama onu da darbe olarak nitelemedi bir çok insan. Çünkü darbe şeytan gibidir. Darbeye doğrudan iştirak edenlerin dışında onu desteklemesi muhtemel kesimlere rüşvetini vererek gelir.
O gün muhalefet, darbenin rüşvetini hükümete karşı elde ettiği kozlar olarak aldı ve darbenin safında yerini aldı. Yıllarca “F tipi” diye nitelediği ve hükümeti göz yummakla suçladığı, farkında olduğuna dair caka sattığı gizli örgüt onu da satın alacak fiyatı bulmuş ve vermişti. O da yemişti. Yıllarca gizli ve tehlikeli olduğunun farkında olduğunu bizzat söylediği bir örgütle işbirliğinden çekinmemişti.
Bu devirde darbe olur mu imiş? Darbecilerin rüşvetine tav olup onunla işbirliği yapacak muhalefet olduğu sürece darbenin bal gibi olabileceğini gösterdi 17-25 Aralık.
17-25 Aralık ile 15 Temmuz arasında da darbeciler boş durmadı. Türkiye’yi ekonomik veya güvenlik açısından istikrarsızlığa sevk ederek seçim sonuçlarını bunun üzerinden etkilemenin her yolunu denediler. 7 Haziran’da HDP’nin bir koçbaşı olarak bütün muhalefet tarafından desteklendiği süreç aynı darbeci iradenin fevkalade faal olduğunu yeterince gösteriyordu.
15 Temmuz ilk bakışta darbe olduğu anlaşılmayan, şeytan gibi soldan sağdan yaklaşan bütün zamane darbe tarzları denendikten sonra elde kalan en geleneksel darbe tarzına bir dönüştü. Bu onun çaresizliğinin bir neticesiydi. Bütün yollar denenmiş, hepsi boşa çıkmıştı, geriye en bilinen ama en kestirme yol kalmıştı. Bu yolla birlikte önceki bütün deneyimlerin de darbe niteliği kesinlik kazanmış oldu.
Şimdi ise 15 temmuz girişimine karşı elde edilen tartışmasız zaferle birlikte darbe döneminin tamamen kapandığını söyleyenler oluyor. Biraz acele ulaşılmış bir sonuç bu. Ne insan tabiatını ne insanlık tarihini ne de toplumsal gerçekliğimizi hesaba katmayan bir aşırı iyimserlik. Darbe iradesi, insanda bu hırs, bu kötülük azmi var olduğu sürece hiçbir zaman yok olmaz. Sadece darbe için yeterince geniş bir fırsat alanı bulamaz.
Yakın zamanda Türkiye için bu tarz bir darbe ihtimali bertaraf edilmiştir. Ancak şimdi bilmeliyiz ki, bundan sonraki “zamane darbesi” bize dışarıdan değil kendimizden gelir. Kendi nefsimizin kötülüklerinden, eylemlerimizin kalitesizliğinden Allah’ı sığınmamızı bizzat yüce Allah emrediyor. Hele büyük zaferlerin sonunda bir toplumu bekleyen en büyük risk, zafer sarhoşluğu, kibir ve bu zaferi kendinden bilme hali…
Oysa bu hal de bir imtihandır ve bu imtihanda kökenleri unutma, ahdi ve ahde vefayı unutma hali insanın kendine yapabileceği en büyük darbedir.
Bu darbeye maruz kalmak ise kuvvetle muhtemeldir. O yüzden tekrar tekrar üzerinde düşünerek, durarak, kendimizi sorgulayarak dua edelim: Kendimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019