Yıldıray OĞUR
Aylar önce henüz bir anda memlekette dört koldan bir temizlik operasyonu için savcılar ve polislerin düğmelerine basılmadan epey önce, henüz tek meselenin dershaneler olduğu zannedilen, fitne hadiselerinin paylaşım rekorları kırdığı o pek mesut günlerde, hükümet-cemaat krizinde esas meseleye İncil’den o meşhur alıntıyı hatırlatarak bir çare önermiştim:
“O zaman İsa, 'Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin' dedi. Bu sözleri duyunca şaştılar, İsa’yı bırakıp gittiler.” (Matta 22:14)
Çözüm kısaca laiklikti. 90 yıldır devletin kafalara vurduğu ama son iki ayda dindarların yaşayarak kıymetini anladıkları laiklik.
Laiklik: Devlet ve cemaat işlerini birbirinden ayırmak.
Ama cemaat dershane tartışmasında iplerin kopmasından hemen sonra, Gülen’in BBC’ye binde birini tanımadığını söylediği (ki binlerce polis ve savcının içinde olduğu bir yapıdan bahsedildiği için doğru olabilir) farklı şehirlerdeki onlarca farklı savcı, polis Türkiye’yi yolsuzluklardan kurtarmak için sözleşmiş gibi onlarca farklı mevzuda operasyonlara başladı. Biriktirilmiş dosyalar açıldı, durdurulmayan TIR'lar durduruldu. Hanefi Avcı’nın cemaatle ilgili kitap yazdıktan bir ay sonra devrimci bir militan olduğunun keşfedilip içeri atılmasından sonraki en büyük tesadüftü bu.
Dershane tartışmaları sırasında bir grup gazeteci olarak davet edildiğimiz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Kuzguncuk’taki yalısında görüştüğümüz arkadaşlarımıza esas meselenin cemaatin devlet içindeki örgütlenmesi olduğunu, bunun sürekli ve sadece bu iktidarla değil bundan sonra Başbakan Zekeriya Öz bile olsa onunla da sürekli çatışma oluşturacağını anlatmıştık.
Her zamanki “bizim ne alakamız var” cevabıyla karşılaşmıştık.
Belki bu cevabı içine komploculuk, Orta Doğu geçen klişe cümleyle BBC’ye, New York Times editörlerine yedirmek kolay. Ama bugün sokaktaki herkesin buna vereceği tek cevap “Yav he he” den fazlası olmayacaktır.
Hele de Fethullah Gülen’in BBC’ye verdiği ana muhalefet liderinin yanında apolitik bir 80 kuşağı çocuğu kalacağı röportajdan sonra.
“Benden emir almaları mümkün değil yani, Türkiye'de her yerde, her şehirde, nerede böyle bir hadise çıktıysa hemen polisin üzerine, orada savcının üzerine, hâkimin üzerine yürüdüler.
Onları kaldırıp attılar, daha evvel de öyle bir şey yapmışlardı. Bunlar getirdikleri insanlar” cümlesindeki sitemlerden, taşlamalardan, “Bunlar getirdikleri insanlar”daki sicillere hakimiyetten o savcıların gerçekten kimden emir aldığını çıkarmak Türkçe Olimpiyatlarında yarı finale kalmaya bile yetmez…
Röportajdaki “bu Kürt meselesinde, o sürece biz onlardan evvel destek verdik.”, “Belki on küsur sene oldu, bu mevzuda biz tekliflerimizi onlardan evvel sunduk” cümlelerinde geçen “onların” iktidar partisi olduğunu düşününce, karşımızdaki “biz”in ne olduğunu anlamamak için Erdoğan’ı Esad’ın bile gelip devirmesinden rahatsız olmayacak emekliliği gelmiş sinir krizinin eşiğindeki bir Türk liberal olmak gerekir.
Şu cümleyi kuran kişiye de dünyanın her yerinde istihbarat kaynaklarına yakın güçlü bir analizci denir artık: “Dağ'ın da rahatsızlığı vardı, Suriye'dekilerin, PYD'nin de rahatsızlığı vardı. İran'daki PJAK'ın da rahatsızlığı vardı bu mevzuda.”
Sadece analizle sınırlı kalsa kalp gözü açık bir dinî cemaat lideri deyip geçilebilir. Peki şu cümlelere ne denilebilir
“Örgütle müzakere yapılabilir, bir beis görmüyoruz onda. Fakat devletin, itibarı onuru korunarak yapılmalı. Öyle yaparsanız yarın tarih ona, 'paralel yapı budur' der. Yani onlarla görüşürseniz 'paralel yapı budur' der.” Bu cümlelerde tersine çevrilmiş paralel devlet silahının hedefinde kimin ve neyin olduğunu anlamamak için de herhalde Milli Demokratik Devrime polisle gitmeyi düşünen bir Türk Troçkisti kadar “geniş” olmak gerekecektir. Bu cümlenin kendisi 7 Şubat’ı tek başına açıklamaya yeter. Daha da korkutucusu bundan sonra çözüm sürecini kriminalize edecek diğer tüm atılacak adımları.
“Devletin onurunu kollayarak bebek katili denen adamla görüş yoksa paralel devlet sen olursun” mesajını veren artık bir dinî cemaat değil, ancak devlet içinde örgütlü bir siyasi aktör olabilir...
O yüzden "Cemaat-hükümet arasındaki kavgası” diye başlayan cümlelerle fırsatçılıktan kendinden geçenler, kötü analizlerin gözünü çıkartanlar daha birinci saniyede demokrasi dersinden sınıfta kalıyorlar.
Meşru, seçilmiş siyasi bir iktidarla, devlet içinde örgütlü bir dinî cemaat arasında iktidar kavgasını meşru, olağan görmek, iki gücü eşitlemek meşru değildir, demokratlık hiç değildir. Tabii siyaset sizin için şiddetin bile meşru görülebileceği bir iktidar mücadelesi alanı değilse. İstediğiniz anda devrimci durum analizlerine atlayıp durmuyorsanız. Klasik meşru demokrat siyaset zemini içinden konuşuyorsanız.
Ordu ve hükümet kavgasında 3. Yola sapanlar, yesinler birbirini diyenler ne durumdaysa, cemaat-iktidar kavgasında üçüncü yola sapanlar da aynı durumdadır. Demokrasi sınavından birinci cümlede kalmışlardır.
Bırakın liberal demokratlığı, sosyal demokratlığı en asgari düzeyde bir Türk işi demokratın bile böyle bir iktidar kavgasında nerede duracağı açıktır.
Buradan bizi çıkartacak tek çare İncil’deki o satırlardır: “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya.” Tek çare laikliktir, cemaatle devlet işlerini birbirinden ayırmaktır.
Bunu cemaatin yapması beklenirdi. Ama hâlâ aynı farsı anlatmaya devam ettiklerine göre bunu yapmak devlet düşer…
***
Not: Geçen hafta Pazar günü bu köşede çıkan "Her taşın altında olmasa da..." yazısı üzerine Nazlı Ilıcak bir açıklama gönderdi. Özetle Nazlı Hanım, kitabı, çok iyi olan ofisindeki arşivi ve zaten bu konularda yazılmış arşivlerdeki köşe yazılarını kullanarak yazdığını, sadece açık kaynakları kullandığını anlatıyor. Kitabın en ayrıntılı Ali Fuat Yılmazer bölümünü ise gazeteci Candaş Tolga Işık’ın tanıştırdığı Yılmazer’le yine Işık’ın da olduğu 3 görüşmede tuttuğu notlarından çıkarmış Nazlı Hanım. Beyan esastır. Umarım Nazlı Hanım bu arşiviyle daha pek çok tartışılan konuda kitaplar yazıp, güncel meselelerle ilgili iyi ve detaylı yazılmış kitap açığının kapatılmasına katkı yapar. Sadece kitabın yeni baskısında “Sabri Uzun bilmez mi bilir” gibi cümleler çıkarılırsa belki kafalarda oluşan soru işaretleri da giderilmiş olur. The Cemaat kitabının epey övücü bir kritiğinin yapıldığı yazıyla ilgili Nazlı Hanım’ın açıklamasının tamamı hukuki bir zorunluluk olmamasına rağmen bir meslek büyüğüne ve cevap hakkına saygı çerçevesinde aşağıdadır…
“Her Taşın Altında The Cemaat mi Var?” kitabımın başkaları tarafından yazıldığı izlenimini oluşturacak şekilde bir makale kaleme almışsınız. Böyle düşünmenize doğrusu şaşırdım.
Kitap, Ergenekon davalarından sonra, polislerin “Fethullahçı” iddiasıyla karşı karşıya kalmalarına, böylece davaların gözden düşürülmesi çabalarına bir cevap mahiyetindedir. Nitekim 2008’de, Ergenekon ismi altında büyük operasyon başlar başlamaz, Aydınlık gazetesinde “İşte Emniyet’teki Fethullahçı polislerin listesi” diye 57 kişinin ismi yayınlandı. Kitabımda da belirttiğim gibi, 1991’den itibaren “Poliste Fethullahçı örgütlenme” iddiası sürekli gündemde tutulmuştur. Kitabımda bu benzerlikleri ortaya koyuyorum. Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ile yardımcısı Osman Ak’ın meşhur Telekulak skandalını hatırlayınız… 10 Ocak 1999’da Aydınlık’ta yayınlanan “Devlete sunulan rapor: Fethullah Emniyeti Ele Geçirdi” haberini aklınıza getiriniz… Daha sonra Fethullah Gülen’e yönelik kasetler… DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in bu kasetleri de içine alan ve Gülen’i devlet içinde çeteleşmeyle suçlayan, onu çete reisi ilan eden iddianamesi… Kitabımda, devam ve birbirini takip eden bu süreçleri bir bir yazdım.
Sabah gazetesinde çalışanlar ve benim odamı ziyaret edenler bilir. 100-150 dosyalık konulara göre ayrılmış arşivim mevcut. Geriye gidip bir araştırma yapmak benim için çok kolay. Zaten o dönemlere bizzat yaşayarak şahit oldum.
Kitaptaki “Sabri Uzun” bölümünü, onun Fatih Altaylı’ya yazdığı mektuptan ve Aslı Aydıntaşbaş’ın Sabah gazetesinde yayınlanan “Şemdinli’nin faturası Uzun’a çıktı” yazılarından derledim. Yani açık istihbarat… Kitabımda da bunu belirtiyorum. Şemdinli olayı 2005’te vuku bulunca, o konuda birçok yazı yazmıştım. O yazılarımda, bagajdan çıkan mermi sayısına kadar anlatmıştım. Bunun için polis raporuna gerek yok. Gazete haberleri yeterli. (16 Kasım 2005 tarihli yazıma bakınız.)
Zaten, Ergenekon, Zirve Yayınevi, Hrant Dink dosyası, İrtica ile Mücadele Eylem Planı gibi konularda yazılmış onlarca yazım mevcut. Dolayısıyla, kimseden farklı bir malûmat almama gerek kalmadan, kendi makalelerimdeki bilgilerden yararlandım. Olayların cereyan ettiği tarihlerde, en ince teferruata dikkat ederek yazı yazmam, kitabı kaleme alırken işimi çok kolaylaştırdı. Büyük ölçüde kendi yazılarımdan ve arşivimden faydalandım.
Keza Hanefi Avcı’nın kitabı çıkınca, 2010 yılında, bu hususta da çok sayıda yorumum Sabah’ta yayınlanmıştı. Sizin söylediğiniz 2 telefon arasındaki irtibata o tarihte, yani kitabım çıkmadan çok önce temas etmiştim. (Bakınız 25 Eylül 2010 tarihli makalem)
Oda TV davası hakkındaki teknik bilgileri nereden aldığımı kitapta da açıkça belirtiyorum: Hem sanıkların Boğaziçi Üniversitesi’ne hazırlattığı, hem de Oda TV davasının ek klasörlerinden çıkan adli bilirkişilerin raporlarına eski yazılarımda yer vermiştim. (Bakınız 8 Ekim 2011 tarihli “Oda TV ve Bilirkişi raporları” yazım.)
“Bu teknik bilgilere Nazlı Ilıcak nasıl sahip?” diye soruyorsunuz. O raporları dikkatlice okur ve teknolojiye yakın kişilere danışırsanız, raporlardaki tesbitleri anlaşılır bir dille siz de okurlarınıza aktarabilirsiniz.
Kitabın sadece Ali Fuat Yılmazer ile ilgili bölümünde, Yılmazer ile konuştum. O tarihe kadar Yılmazer’i tanımıyordum. Candaş Tolga vasıtasıyla tanıştım. Kitabı yazarken 2 ya da 3 kere bir araya geldik; not tuttum. Her 3 toplantıda da Candaş Tolga vardı. Yılmazer, Hrant suikastine adının karıştırılması karşısında kendini savundu. Kitaptaki belgeleri ise, Nedim Şener’in “Kırmızı Cuma”sından aldım: 1) Trabzon İstihbarat Müdürlüğü’nden 17 Şubat 2006’da İstanbul İstihbarat Müdürlüğü’ne gönderilen ve Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik eylem düzenleyeceği ihbarı. 2)Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden 15 Şubat 2006’da düzenlenip, 17 Şubat 2006 günü İstihbarat C Şube Müdürlüğü’ne bilgi için gönderilen F4 Bilgi Raporu. 3) İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün, Trabzon’dan gelen 17 Şubat 2006 tarihli yazı üzerine, tahkikat yaptığını gösteren not. 4) İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in İçişleri Bakanlığı müfettişlerine gönderdiği yazı.
Nedim Şener’in kitabından farklı olarak yayınladım tek belge, Ali Fuat Yılmazer’in, ihbar İstihbarat Daire Başkanlığı’na ulaştığında, kendisinin yurt dışında olduğunu gösteren görevlendirme yazısıydı.
Sütununuzda bu düzeltmeyi yayınlarsanız, hakkımı yememiş olursunuz.
Saygılarımla
Nazlı Ilıcak
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları




























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025