Yusuf Ziya DÖGER
Bir toplumun geçmişte yaşadığı katliam ve travmalar eğertoplumun bugünkü nesilleri tarafındanele alınıp belirlenme ihtiyacı duyuluyorsa, katliam ve travmaların hafızalarda oluşturduğu etkinin devam etmekte olduğunu gösterir. Aynı zamanda bu nesillerin geleceğe yönelik beklentilerinde umutsuzluk verileri taşıdığının gösterir.
Yaşanan katliamlaratanıklık edenlerin "oğlum/kızım daha neler yaşandı neler"uyarısıyla büyüyenler enselerindeo korku ve zulmün gölgesini hala hissetmektedirler.Bazılarımız bu korku ve zulümleriiçimizde büyüterek taşırken, bazılarımız da bunu bir şekilde dile getirerek atlatmaya çalışıyor. Ama ne ettikse de bunları hala atlatabilmişdeğiliz. İçindebulunduğumuz psikolojik gelgitlerbunu çok net bir şekilde göstermektedir.
Yıllarca kendilerine bile itiraf etme korkusunun olduğu bir ortamda büyümüşolmanın ne olduğunu yaşayamayan anlayamaz, ancak bunu tahmin edebilir. Oysaki tahmin etmek hiç bir zaman yaşananı bire biranlamak değildir. Dolayısıyla korkunun ecele faydası yoktur. Eğer bu ortamda yetişenler umutlu bir geleceğin olması arzuluyorlarsakatliamlarla donanmış tarihleriyle yüzleşmekzorundadırlar.
Yıllardırresmi tarihin bizlere isyan ve şakilik olarak sunduğuŞeyxSeid kıyamının yıldönümünderesmi tarihin belki arşivlerinde bile izlerine rastlanılmayan 1927’de yaşanan Hegederi katliamından söz edeceğiz. Bu katliamı gündeme almanın temel amacı resmi tarihin bir şekilde kirlettiği zihinlerimizin doğru olanı görerek yerel hafızanın tazelenmesine vesile olmaktır.
Resmi tarihin “Bicar (Pêçar) ayaklanması olarak lanse ettiği, oysa 1927 yılının Ekim ve Kasım aylarında Genc’e (Darêheni) bağlı Mıstyan- Botyan ve Murtazan yöresindeki köylerden toplanan kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan 83 kişinin yakılarak katledildiği bir soykırım var yerel hafızada.
Hegederikatliamı yerel hafızada döneme aitkanayan yaralarından biri olmaya devam ediyor.1927’de bu vb. katliamları gerçekleştiren Cumhuriyet rejiminin temel hedefi yörenin insanlardan arındırılarak denetim gücünü sağlamaktı. Ancak bu yörede 1990’lı yıllarda gerçekleştirilen köy boşaltma ve yakma olayları da bu hedefin hala istenilen düzeyde sağlanamadığının göstergesidir.
1927 katliamlarının yaşandığı köylerin büyük bir kısmını dolaşma imkânı bulduğum için yörenin arazi yapısı sarp dağlardan oluşmaktadır. Devlet bugün burayı denetlemek amacıyla Bingöl/Diyarbakır karayolunun en yüksek noktasına askeri bir birlik konuşlandırmıştır. Buda hedefinin henüz amacına ulaşmadığını göstermektedir.
Yörede ŞeyxSeid kıyamının önemli figürlerinden biri olan EminoMıko’nun torunu Abdullah anlatıyor.O dönemde yaşayanlaratanıklık etmiş dedem ve yaşım dolayısıyla gördüğüm diğer kişilerin anlatımına dayanarak o gün olanlar şu şekilde cereyan etmiştir. (Dedem 1969 yılında vefat etmiştir.)
Hamit Mıh Wısıf o gün köyde hayvan gütme sırasının kendi ailesinde olduğu için hayvanlara gittiğini ve öğle vakti eve yemek için geldiğinde köyün askerler tarafından sarılmış olduğunu gördüm. Annem bana yemek verdikten sonra yetişkin olduğumdan dolayı (17-18 yaşlarındaydım)kalk git mahkûmların yanına belki kurtulursun dedi.
Bende kalktım gizlice dere boyu yürüyerek mahkûmların bulunduğu noktaya vardım. Bana köyü saran asker sayısını sordular. Bende köyün etrafının sarıldığını söyledim. O noktada akşam vaktine kadar bekledikköylerin birçoğu askerlerce denetlendiği için mahkûmların yiyecek bir şeyleri kalmamıştı. (Mahkûm denilenler o yörede SeyxSeid kıyamına katılıp, kıyam akamete uğratıldığında teslim olmak yerine dağlara sığınarak mücadeleye devam edenlerdi.)
Beni veElîWısıfîŞengemin köyüne giderek yiyecek birşeyler alıp getirmek üzere yolladılar. Kalkıp dere boyu yürüyerek yol üzerindeki Şeyxmiran’a vardık. GirişteÂmEli’nin evinin oradabüyük bir ceviz ağacı vardı. Güz mevsimi olduğu için cevizler alta dökülmüştü, biraz ceviz toplamak için etrafı dolaşırken yerdebir ayakkabı gördük. Etrafa bakınca ağacın altına sığınmış yaralı bir kız çocuğu vardı. Bizi görünce Allah rızası için biraz su verin dedi.
Arkadaşım onaayakkabıyla su getirdik ben bu arada ne olduğunu sordum.Şengemin’de insanların askerler tarafından öldürüldüğünü ifade etti. Getirilen sudan kendisine verdik biraz içince hemen oracıkta can vererek vefat etti. (Şengemin’de öldürülen 14 kişi silah ve süngülenme marifetiyle öldürülmüş ve köydeki evlerin tümü de yakılmıştır.)
Geri dönüp arkadaşlarımıza durumu anlattık. Oradan kalkıp gece karanlığından yararlanarak yürüyüpŞeyxmiran bölgesinde yüksek bir noktaya vardık. O noktadan Hegederi köyü görülüyordu. Baktık ki Hegederî’dekievler yanıyor. Benle Eli ÂmÊmses çıkarmayacak şekilde yürüyerek 50 m kadar köye yaklaştık. Arkadaşım biraz önümde yürüyordu. Ancak daha fazla yaklaşamadı.Askerlerin hala köyde olduğunu fark ettiği için geri döndü.
Değişik bir kokunun olduğunu canlıların yakıldığını ancak bilemiyorum hayvanları mı yoksa insanları mı yakmışlar çözemedim dedi. Köye giremediğimiz için geri dönerek arkadaşlarımızla beraber köyün aşağısında yer alan derede saklandık.Askerler o gece köyde kaldılar. Sabah güneş doğunca Kawar köyüne doğru hareket etmeye başladılar.
Askerleri gittikten sonra yola koyularak köye vardık. Vardığımızda köyde hiçbir canlı insanın kalmadığı aynı zamanda evlerde dâhil her şeyin yakıldığını fark ettik. Êlilerin evi dediğimiz noktaya geldiğimizde yukarıdan bir insanın gelmekte olduğunu gördük. Yaklaştığında Said Mık Tavıs denilen kişi olduğunu anladık. Kendisine nereden geldiğini sorduğumuzdaaskerlerin kendisini yakaladığını ve köylerden insan toplamak için rehber olarak kullandığını söyledi.
Bu sabah Kawara kadar kendisini götürdüklerini artık işlerinin kendisiyle kalmadığını bu nedenle de serbest bıraktıklarını ifade etti. Ne olup bitiğini soruncadün çevre köy ve mezralardan yakaladıkları insanların buraya getirildiğini ve topladıkları insanları bir eve doldurarak yaktılar.Ancak yakılanlar arasında yetişkin erkeklerin olmadığını hepsinin kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğunusöyledi.
Erkeklerinde Kawar yolu üzerinde bulunan en yüksek tepede süngülenerek öldürüldükleri bilgisini verdi. Bunun üzerine arkadaşlarımızla ahd ederek askerlerin peşine düşmeye karar verdik.
Bu köyde yakılan 83 kişinin isimlerine tam olarak ulaşamadım. Bu nedenle isimler eksik olduğu için liste vermeyeceğim. Ancak bir kısmının isimleri kayıtlı olarak elimde var. Bir sonraki yazıda hem süngülenen erkeklerin katliamından hem de bu bölgede yaşanan diğer öldürülenlerden bahsetmeye çalışacağım.
Hegederi köyü yüksek bir noktada olduğu için çevre köy ile mezralar önce çembere alınmış kaçamayan ve saklanma fırsatı bulamayanlar yakalanarak buraya getirilerek yakılmışlardır. Askerlerin hangi noktadan buraya geldikleri yönünde farklı ifadeler olsa da yöredeki köyler dikkate alındığında çember şeklinde gittikçe daralan alan hâkimiyeti oluşturarak geldikleri belli oluyor.
DEVAM EDECEK
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017