Zekeriya Kurşun
Yakın dönem bölgesel gelişmeleri ve dönüşümleri inceleyen hemen her değerlendirme Ortadoğu’da yeni bir düzen kuruluyor iddiası üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yeni bir düzenin kurulup kurulamıyor olması tartışmasından ziyade yapılabilecek en gerçekçi tespit eski düzenin kurucularının Ortadoğu’da daha sert tedbirler, daha yoğun çatışmacı siyasetler üretip bölgeyi daha fazla parçalı yapılara dönüştürmeye meyilli oldukları gerçeğidir. Gerçekten de tarihsel perspektif ile bakıldığında açık bir şekilde görülmektedir ki Ortadoğu coğrafyası her kriz döneminde yeniden şekillenebilmektedir ancak tüm bu şekillenmeler arasında devamlılık gösteren bir jeopolitik gerçeklik bulunmaktadır.
Amerikalı Mahan, 20. Yüzyılın başında Ortadoğu kavramını ortaya koyduğunda belki de bu kadar önemli olabileceğini düşünmemişti bile. Ancak Büyük Britanya’nın geleceğini bu coğrafyaya bağlamıştı. Bir süreliğine fiilen böyle oldu denilebilir. Onun bu kavramı ihdas etmesinden sonra, önce bu coğrafyada asırlarca hükmeden Osmanlı Devleti tarihe karıştı, ardından da bölge yeni düzen kurucularının menfaatlerine açıldı. Asırlardır süren siyasi bütünlüğünü kaybeden coğrafya yeni düzen kurucuların mutlak paylaşım alanı oldu. Ancak bu büyük dönüşüme rağmen İngiltere’nin bölgedeki fiili varlığı yarım asrı tamamlamadan tedrici olarak ortadan kalkmaya başladı.
Medeniyetlerin doğduğu, su ve hava geçiş güzergahlarının kesiştiği, üstüne dünya sanayisini besleyen enerji kaynaklarının yer aldığı bu coğrafya maddi değerler üzerine bina edilmiş dünya için asla vazgeçilemez bir nimet idi. Fakat sanıldığı kadar kolay bir lokma da değildi. Herkesin gözü burada olsa da bölgenin jeopolitiğini belirleyen tarihten gelen bir birikimi vardı bu coğrafyanın. Nitekim paylaşım iddiaları arttıkça son yüzyıl içinde neredeyse her çeyrek asırda bir Ortadoğu coğrafyasının jeopolitiği yeniden şekillendi.
ORTADOĞU’DA DEĞİŞKEN JEOPOLİTİK YAPI
20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye ve Suudi Arabistan hariç hemen hemen bütün Arap coğrafyasında İngiliz ve kısmen Fransız manda yönetimleri veya himayeleri kuruldu. Bu durum Osmanlı sonrası değişen bölge jeopolitiğinin ikinci dünya savaşına kadar sürecek olan ilk aşamasıydı. Bu süreç bölge halklarının adeta köleliğe alıştırıldığı ve toplumsal yapının değiştirilmeye çalışıldığı dönem olmuştur. Bölge, II. Dünya Savaşı akabinde iki kutuplu dünya arasında paylaşılırken, İsrail’in kurulması ile ikinci jeopolitik aşamaya girecekti. Zira İsrail’in kuruluşu İngilizlerin bölgeden geri çekilip bölgeyi tanımayan Amerikalılara yer açılması ile aynı döneme rast gelmekteydi. Bu yeni süreç beraberinde birbiriyle çelişen bir dizi düzenlemeleri getirdi.
Manda yönetimlerinden kurtulup, sözde bağımsızlıklarına kavuşurken tarihinden uzaklaştırılan bölge halkları, bir sonraki çeyrek asrın problemlerini içeren dönüşümü de yaşadılar. Manda yönetimlerinin kalkması, himayelerin sınırlı hale getirilmesi aşamasının ardından kendilerini Arap-İsrail savaşının içinde buldular. Nitekim çeyrek asır süren bu üçüncü dönemde, İsrail karşısında 67 ve 73 savaşlarında alınan yenilgi ve kayıplardan sonra yeni bir aşamaya gelindi. Bu yeni süreç her ne kadar bölgede İsrail’in bugünkü meşruiyetini sağlayacak olan 1978 Camp David anlaşması ile sonuçlansa da beraberinde yeni bir ruhu da getirdiğinden kuşku yoktur.
Bu tarihten sonra Filistin meselesi sadece Arapların değil bütün Müslümanların meselesi haline dönüşmüştür ve dünya barışının bu meseleye bağlı olduğu fikri yeşermiştir. Yaklaşık yarım asır boyunca bölgeye yerleştirilen ve yenilgilere sebep olan değerlerin ve oluşturulan yeni yapıların sorgulanması da yine bir çeyrek asır kadar sürecektir. Uluslararası dayatmalar ve iradesini bu dayatmalara teslim etmiş bütün yönetimler artık sorgulanır hale gelmiştir.
DEĞİŞMEYEN JEOPOLİTİK DEĞER VE YENİ DÜZEN
Uluslararası sistem 21. Yüzyıla sorunlu bir şekilde girdi. Berlin Duvarı’nın yıkılması ile Doğu bloku çöktüğü sırada ellerini ovuşturan Batı blokunun elinde güç kullanımından başka bir çözüm bulunmamaktaydı. Nitekim Ortadoğu coğrafyasına en büyük neşter Irak’ın haksız işgali ile vuruldu. Fakat bu yeni durum beklenenin aksine ABD’nin prestijinin sarsıldığı ve Amerikan hegemonyası hayallerinin suya düştüğü süreci başlatan dördüncü çeyrek olmuştur. Yani esasında ABD’nin bölgedeki prestiji de İngiltere’den daha uzun sürmemiştir. Bu yüzden bundan sonraki strateji bölgeyi bütünleştirmek yerine daha fazla kristalize edip istikrarsızlaştırma üzerine bina edildi.
Bölgenin yapı taşları olan etnik, dinî ve mezhebî hatta modern ideolojik oluşumlar birbirinin alternatifi gösterilip birbirine karşı desteklenerek bugünkü çatışma hali yaratıldı. Bunun karşısında yer alan ve bölgenin bölünerek değil, bütünleşerek var olabileceğine inanan Türkiye hedef tahtasına konuldu. Yıllardır dışarıda beslenen PKK ve şimdi de onun uzantıları ile Türkiye sınırında oluşturulan yapılar, DAEŞ’in Türkiye karşıtı söylem ve eylemleri hatta Kuzey Irak’taki yeni arayışlar da bu çerçevede okunmalıdır.
Evet, çok zor ve sorunlu bir süreçten geçilmektedir. Bölge yeni bir düzene hazırlanmaktadır. Fakat bu coğrafyadaki bütün değişkenliklere rağmen değişmez bir jeopolitik vardır. Bu değer sadece coğrafya ve tarih ile değil aynı zamanda toplumsal yapıda da kendine yer bulmuştur.
Son yüz yılda bölgede düzeni kuran ama istikrarı sağlayamayan medeniyetin alternatifi olan değişmez jeopolitik değer bu coğrafyada medeniyetler oluşturmaya imkân veren kadîm yapıdır. Bunu 1913 yılında Osmanlı Kudüs mutasarrıfı Ahmet Macid’in Dahiliye Nezaretine yazdığı ve büyük anlam taşıyan ifadeleri ile özetlemek mümkündür. Dünyanın bakışlarının bu bölgede yoğunlaşmasının sebeplerini izah ederken diğer bütün değişkenlerden bağımsız olarak o şöyle diyordu: “Burası cevelangâh-i Musa’dır, burası mehd-i İsa’dır, burası mahall-i Mirac-i Hz. Muhammed’dir.”
Kısacası hangi düzen kurulursa kurulsun, hangi strateji uygulanırsa uygulansın bölgenin geleceği Ahmet Macid’in hatırlattığı bu değerlere bağlıdır ve bölge bunlara önem verenlerin elinde yeniden yükselecektir. Bütün olumsuz görüntülere rağmen önümüzdeki yeni çeyrek asır buna gebedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018