Halil BERKTAY
[12-13-14 Eylül 2016] Savaş, en aşırı insanlık hali kuşkusuz. Bıçak sırtında; insan olmakla olmamak arasındaki sınırda yer alan bir şey. Ölmek ve öldürmekle burun buruna getirdiği bireyleri de korkunç zorluyor, içinden asker çıkarıp cepheye gönderen, ailelerin parçalandığı, kuralların askıya alındığı, kaynakların yetmediği, yoksulluk ve açlığın kemirdiği toplumları da. Sürekli gerilim, törpüleyip öğütüyor yaşamı; idealler kâh yükseliyor kâh düşüyor; inanç ve inançsızlık, korku ve cesaret, tereddüt ve özgüven habire yer değiştiriyor; “biz” ve “düşman” arasındaki sınır hem alabildiğine kesin çiziliyor, hem siliniyor orasından burasından. Varoluşun çivisi çıkarken, karşı tarafın insanlığını keşfetmek, bazen saf değiştirmelere, yasak aşk ve arkadaşlıklara açılıyor. En iyi ve en kötü yanyana. Kimisi sonuna kadar kullanıyor elindeki zulüm gücünü. Kimisi sırf kendini korumaya bakıyor. Kimisi “öteki”ni canı pahasına koruyup saklamaya kalkıyor. Hayatın nereye gideceği artık hiç bilinmeyen yön değiştirmeleri, savaşın köşeliliklerinden savaş sonrasının belirsizliklerine açılıyor.
Sanatçılar savaşın kendisini sevdiklerinden değil (gerçi onlar da var), daha çok, bu kadar stress altında yaşanan duygu, düşünce ve davranış karışımlarını başka yerde bulamayacaklarından, fırsat buldukça bu kadar eğilmiş olmalılar, savaşı, savaşan insanı ve savaştaki insanı anlatmaya. İlişkiyi tersten okursak, savaş ile sanat ve edebiyat arasında zorunlu ve doğrusal bir ilişki yok tabii. Her büyük savaş, illâ büyük sanat ve edebiyat eserlerine yansımıyor. Gene de yansıyanlar var ve ufkumuzu asıl bunlar dolduruyor. Hattâ öyle ki, bazen bu başyapıtların kurgusal gerçekliği, konu aldıkları tarihî olayın başka ve daha “bilimsel” yöntemlerle tarif edilebilecek “nesnel” gerçekliğinin dahi üzerine çıkıyor. Napolyon Savaşları ve 1812 Rusya seferi, en çok Tolstoy’un Harp ve Sulh’unda yaşıyor örneğin. Birinci Dünya Savaşı Erich Maria Remarque’ın Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’unu, Ernest Hemingway’in Silâhlara Veda’sını, Jaroslav Hasek’in Arslan Asker Şvayk’ını, Wilfred Owen ve Siegfried Sassoon’ların kaleminden savaş karşıtı İngiliz şiirini doğurdu (öyle ki, her yeni öğrenci neslini hâlâ bu eserler aracılığıyla 1914-18’de ne olup bittiğinin biraz olsun içine sokmayı başarıyoruz). Rusya’da Bolşevik Devrimini İç Savaş (1917-22)izledi. Beş küsur yıllık bu dalgalı mücadelenin de nabzı, Şolohov’un Durgun Don’unun baş kahramanı Grigori Melekhov’un tereddütlerinde; Kızıllar ile Beyazlar ve karısı Natalya ile sevgilisi Aksiniya arasında gidip gelmelerinde atıyor. İspanya İç Savaşı: gene Hemingway, Çanlar Kimin İçin Çalıyor. İkinci Dünya Savaşı: (Pasifik cephesiyle) Norman Mailer, Çıplak ve Ölü; (Fransa’nın işgali ve Rezistans için) Joseph Kessel, Gölgeler Ordusu(Holokost faslına girmiyorum; o apayrı bir konu). Edebiyatın olanakları tükenirken, bir yerden sonra sinemaya geçiyoruz ister istemez. Sömürgelikten kurtuluş mücadeleleri: Gilles Pontecorvo, Cezayir Savaşı ve Régis Wargnier, Indochine. Özel olarak Vietnam: Stanley Kubrick, Full Metal Jacket. İrlanda: (Guildford pub bombalamaları) In the Name of the Father (yanlış çevirisiyle Babam İçin). Belki Irak: Kathryn Bigelow, The Hurt Locker. Yirminci Yüzyıl Tarihi neredeyse sırf bunlarla okutulabilir. Nitekim okutuyorum, okutuyoruz da.
Birinci gözlem: Türk edebiyatında sadece ve sadece Nâzım Hikmet var, bunların arasına katabileceğim -- Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan, genel olarak Birinci Dünya Savaşı için Memetçik Memet, Çanakkale için Basri Şener ve Tatar Yüzlü Adam; Millî Mücadele için tabii Kuvayı Milliye; İkinci Dünya Savaşı için Tanya ve (1941 kışındaki) Moskova muharebesi (veya Volokolamsk Şosesi) bölümleri. Zira bir tek Nâzım’da var, savaş ve insan ilişkisinin gerektirdiği derinlik, karmaşıklık ve çok-yönlülük. Neden, düşünmek lâzım. Ama şu bir gerçek ki, iş savaşa geldiğinde başka herkes, örneğin Kemal Tahir (Esir Şehrin İnsanları), Samim Kocagöz (Kalpaklılar) veya Atilla İlhan’ın Aynanın İçindekilerdizisine yer yer serpiştirdiği Kore Savaşı anlatımları, bu açıdan neredeyse karşılaştırılamıyacak derecede zayıf, çok sığ, çok yapay, bazen de çok ak-kara kalır.
Benzer bir doğrultuda, ikinci ve asıl altını çizmek istediğim gözlem: Otuz küsur yıldır devam eden şu Kürt Savaşı da, hiç olmazsa şu âna kadar, sanat ve edebiyatta hiçbir kalıcı iz bırakmadı. Bırakalım sanat ve edebiyatı; doğru dürüst bir tarihçiliği bile yok bu savaşın. Savaşın taraflarından biri (başlatan ve meydan okuyanı) olarak PKK’ya bakmak başka şey, savaşın bütününe bakmak tabii başka şey. İkincisi daha zor ve karmaşık. Ama sırf bir şiddet örgütü olarak PKK’ya ilişkin görece ciddî analizler bile bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar az. Üstelik, hepsi bölük pörçük; hiçbiri örgütün neredeyse kırk beş yıllık varlığının tamamını kapsamıyor (Oral Çalışlar ve Vahap Coşkun’a, benim de sezdiğim bir kuraklığı teyid eden referans bilgileri için teşekkür borçluyum). Yüzde yüz “pro” ve yüzde yüz “anti”leri baştan koyalım bir kenara: Murat Karayılan, Bir Savaşın Anatomisi (Kürdistan'da Askeri Çizgi) (Aram Yayınları, 2014); zıddında Mehmet Selim Çürükkaya,Apo’nun Ayetleri (Beyrut Günlüğü), (Doz Basım Yayım, 2005). Bunların dışında, inanır mısınız, hemen sadece dört kitap söz konusu: (1) İsmet G. İmset, PKK: Ayrılıkçı Şiddetin 20 Yılı 1973-1992 (Turkish Daily News Yayınları, 1993). (2) Aliza Marcus, Blood and Belief: The PKK and the Kurdish Fight for Independence (NYU Press, 2007) = Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Hareketi (İletişim Yayınları, 1. bas. 2009, 5. bas. 2015). (3) Joost Jongerden ve Ahmet Hamdi Akkaya, PKK Üzerine Yazılar (çev. Metin Çulhaoğlu, Vate Yayınları, 2012). Son olarak (4) Paul White, The PKK: Coming Down from the Mountains (Zed Books, 2015) = Dağlardan İnmek: PKK (İletişim Yayınları, 2016). Ama tekrar edeyim; bu dört çalışma da sırf PKK odaklı ve her ne kadar “otuz yıllık savaş”tan dilimler içerseler de, madalyonun diğer yüzünde, asıl savaşın kendisi hakkında, ister parçalı ister bütünsel bir çalışma tümüyle nâmevcut. Bu tuhaf gerçeği idrak ediyor muyuz acaba? Kendi kendime tekrarlamak ihtiyacını duyuyorum: Otuz küsur yıldır savaşılıyor ve bu savaşın henüz hiçbir tarihi yok, düzgün bir kronolojisi dahi yok, hiç olmazsa belli başlı olayları ve alt-dönemleri doğru sırasıyla veren. Hani, dar anlamda “askerî tarih” çalışmaları bile yok ortada, sırf çatışma ve harekât türlerini, taktik ve stratejik değişimleri anlatan. Özetle, genel okuyucunun sağlıklı bilgi alabileceği kaynak kitap sayısı sıfır. Bilmiyorum, artık bu kadarı da sırf baskı ve sansür sonucu mu? Ya da bize daha çok, içinde yaşadığımız toplum, kültür ve çalışma kültürü, emek kültürü, merak kültürü hakkında bir şey söylüyor olabilir mi?
Aynı soru, sanat ve edebiyat açısından da kendini kuvvetle dayatıyor. Bir an için, bütün ideolojik değerlerinizi ve siyasî kanaatlerinizi koyun bir kenara. Sırf romancı, senarist veya rejisör gibi düşünün. Daha da iyisi, dünyalılığınızı dahi bırakın ve kendinizi tümüyle dışarıdan, uzaydan, Merih’ten gelme bir romancı veya rejisör gibi düşünün. Hasbelkader asıl gezegeninizden bir sabbatical, bir proje yılı izni alıp kazara bu ülkeye düşmüşsünüz işte. Ya hacimli bir roman, ya da gene okkalı bir film üretmekle yükümlüsünüz. Bir koşul var: postmodern olmayacak; hattâ Latin Amerika tarzı “sihirli gerçekçilik” dahi olmayacak. Düpedüz 19.-20. yüzyıl Realizminin (veya 1945 sonrası İtalyan Neo-realizminin) klasik ölçüleriyle çalışacaksınız, Balzac, Tolstoy, Stendhal, Zola, Şolohov, Ehrenburg, Visconti veya Rossellini gibi. Ne çıkartırdınız Türkiye’nin 1980’den bu yana bütün yaşadıklarından?
Sırf giriftlik, zenginlik, renklilik ve karmaşıklık olarak yaklaşın; şu Kürt Savaşının otuz küsur yılı, size malzeme olarak inanılmaz bir çelişkiler yumağı sunuyor. Arkaplanında Kürtlere 1919-22’de verilen ve sonra tutulmayan sözler var; Şeyh Sait, Dersim ve diğer isyanlar var; seksen yıllık baskı ve ayırımcılık var; son bir dönüm noktası olarak 12 Eylül’de sıkıyönetim ve Diyarbakır cezaevi var. Oradan itibaren, çeşit çeşit Türkleri ve çeşit çeşit Kürtleri var; askerleri ve gerillaları, kadınları ve erkekleri, işkencecileri, suikastçileri, keskin nişancıları ve intihar bombacıları, dağa çıkan ve inenleri, örgüt evlerinde saklananları, hayatı sahte kimliklerle geçenleri, her iki tarafın “hain”leri, itirafçı ve JİTEM’cileri, Kirli Savaş döneminin katliamcı komutanları, kır savaşları ve kent savaşları, karakol baskınları ve hendekleri, Tansu Çiller ve Doğan Güreş’leri, “faili meçhul”leri ve gerçek infazcıları, Yeşilleri ve Yeşil muadilleri, devrim mahkemeleri ve siyasî komiserleri, lider kültleri ve cezalandırma gösterileri, yere yatırılıp bok yedirilenleri ve mutlak itaatini ispatlasın diye bebeğini sobaya attırılanları var. Hattâ Oslo’da karşılıklı bir masada oturan Kandil şefleri ve MİT yöneticileri bile var. Daha geniş bir çerçevede, sıradan halkı var bütün bir bölgenin; acı çeken, korkan, nefret eden, destekleyen, saklayan ve koruyan, ister oraya ister buraya ihbar eden ve etmeyen, saf değiştiren, kaçan, oy veren, kızan ve soğuyan köylü ve kentlileri var; bir yanda “değerli” ve “yurtsever” aileleri ile diğer yanda Müslümanları, AKP’lileri, PKK’ya karşıt diğer kesimleri ve köy korucuları var; yeri çok belli olan ve hiç olmayan, ne devlete ne örgüte yâr olan, durabilecekleri bir ara zemin yaratmaya çalışan ama başaramayan, bu arada kim vurduya giden aydınları var. Köyleri yakılıp dümdüz edilen, göçürülen, herşeylerini bir anda yitirenleri var. Açık arazide patlamamış mermilerle oynarken havaya uçan çocukları var. Her iki tarafın ılımlıları var, karşılıklı anlayış ve diyalog arayan. Avukatları, gazetecileri, esnafı, zanaatkârları var, bu ortamda çalışıp varolmaya çabalayan. Barışa umut bağlayanları ve sonra gene savaşla yıkılan ve tekrar yıkılanları var. Hepsinin ortasında, günden güne eksilenleriyle birlikte kaldırım kahvelerinde oturup çay içerek sohbet etmeye, siyaset konuşmaya devam eden güngörmüşleri var.
Doğrudan sanat ve edebiyat değilse de, ona hayli yaklaşan ve işlenmeye çok yatkın, spesifik bir derleme de var örneğin. Metis, editörlüğünü Nadire Mater’in yaptığıMehmedin Kitabı’nı ilk 1999’da bastı. Aynı yıl içindeki dördüncü basımından sonra, Genelkurmay Başkanlığı'nın ihbarıyla Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplatıldı ve gerek yazarı, gerekse yayınevi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 159. maddesinden dava açıldı. Ancak dâvâ Nisan 2001’de dava beraatle sonuçlandı ve kitap da bugüne kadar sayısız baskı yapmaya devam etti. Sırf, askerliklerini 1984-98 arasında Güneydoğuda, Olağanüstü Hal Bölgesi’nde yapan ve sonra da yaşadıklarıyla yüzleşmek cesaretini gösteren bu 42 genç insanın öykülerini, boşluklarını romancının hayal gücüyle doldurup birbirlerine ve TSK’nın dışında kalan “öteki” hayatlara ilmeklemek suretiyle, kimbilir ne ciltler kaleme alınabilir?
Sanatçı değilim. Ne gerekli muhayyilem var, ne bu tür bir kurgulama yeteneğim. Ama ben bile, en azından teorik olarak tasavvur edebiliyorum, bu malzemeyle neler yapılabileceğini. Hangi yaşam çizgilerinin, nerelerde kesişebileceğini. Farklı hayatlardan nasıl demetler oluşturulabileceğini. Büyük bir tarihsel, toplumsal dramın dev bir kanevaya nasıl yansıyacağını.
Tip tip geliyor gözümün önüne, son büyük Kürt Savaşımızın Paul Baumer’leri, Pfennig’leri, Kenan’ları, Grigor Melekhov’ları, Nurettin Eşfak’ları, Jean-Baptiste Le Guen’leri, Philippe Gerbier’leri, Binbaşı Radko’ları, Schweik’ları, Sarkık Bıyıklı Süvari’leri, Robert Jordan’ları, Teğmen Berrendo’ları, Yarbay Mathieu’leri. Nasıl birleştireceğim bilemiyorum. Ama hepsinin muadillerini görebiliyorum sahada, arazide, şu otuz yılın içinde, yerli yerinde.
Ama yok. Yok işte. Doğru dürüst bir tarihi olmadığı gibi, herkesin yüreğine dokunacak, yaşanmışlık hissi veren, sahici bir sanat ve edebiyatı da yok bu savaşın. Karşılıklı yaşasın ve kahrolsun öykülerinden, kitsch televizyon dizilerinden veya PKK medyasındaki karşılıklarından söz etmiyorum. Mehmedin Kitabı’nın olası kurmaca uzantılarından söz ediyorum. Hayatın ipe sapa gelmez gerçekliğini daha da yoğaltabilen bir sanat ve edebiyattan söz ediyorum.
Hayır, ne Türkü, ne Kürdü, ne Avrupa’da yaşayanları ve ne de buradakileri, verebilmiş değil biraz olsun bu kıvama ve konsepte yaklaşan eserler. “Bir tane dahi mi yok” demeyin; başyapıtlar çölden tek başlarına fışkırmaz zaten. Böyle bir janr oluşmuş değil ki, içinden, kötü ve vasat örneklerinin yanı sıra bazı deha ürünleri de çıkabilsin.
Neden? Danıştığım bir arkadaşım, “bu fikri kuraklığın önemli nedenlerinden biri Türkiye’deki özgürlük açığıdır” diye yazdı: “Bilhassa 2000’li yılların ilk yarısına kadar olan dönemde, Türkiye üniversitelerinde PKK’yi ciddi olarak tahlil edecek bir çalışmanın yapılması mümkün değildi.”
Doğru. Ama düşünsel ve sanatsal yoksunluk salt buna bağlanabilir mi? İnsan aklı ve ruhu,eğer kendi içinde özgürse ve sınırsız düşünebiliyorsa, en ağır koşullarda bile bütün engelleri aşarak yaratma kapasitesine sahip değil mi? Mefhumun muhalifinde, otuz küsur yıldır bizlerin aklımız ve ruhumuz özgür mü ki, potansiyel romancı ve rejisörlerimizi akılları ve ruhları özgür mü ki, sadece devletten, resmî ideolojiden ve Türk milliyetçiliğinden değil, örgütten, lider kültüğnden, tartışılmazlığından ve Kürt milliyetçiliğinden de özgür mü ki, kendilerini her iki kurbun ak-kara veya kara-ak bakışından sıyırıp, bütün zigzagları ve iniş çıkışlarıyla “insanî ara-zemin”in öyküsünü dillendirebilsinler?
Son tahlilde bu, bir ruh derinliği sorununa gelip dayanmıyor mu? Acaba (Türkleri ve Kürtleriyle) bütün Türkiye toplumu, duygusal ve düşünsel açıdan böyle bir sığlık ve kavrukluk problemi mi yaşıyor? Acılar gerçek acılar mı, yaslar gerçek yaslar mı, utançlar gerçek utançlar mı, kederler gerçek kederler mi? Yoksa siyasi mi, güncel siyaset uğruna göstermelik mi herşey? İnsanların kendileri gerçek mi, birey mi, hakiki mi -- yoksa, Yeni Türkü’nün yıllar önce yakaladığı gibi, maskeli balonun sahte yüzleri mi? Faraza bu toplumun sol aydınları, ne zaman kendi kendileriyle yüzleşebildiler ki? İyi kötü bir sol vardı bir zamanlar, elli küsur fraksiyonu içinde. 12 Eylül geldi ve hepsi yıkılıp, ezilip gitti. Yenilgilerini hemen sadece askerî rejimin zulmüne bağladılar. Hiç ciddî ve samimî bir özeleştiri ihtiyacı duymadılar, toplum ve tarih önünde. Şimdi, kendi kendisiyle halleşememiş (halleşmeyi reddetmiş) bu sol intelligentsia, ya da onun PKK içi veya çevresindeki, HDP’nin tepesi veya eteklerindeki mütekabilleri, bu sefer Kürt Savaşıyla aynı şekilde, kendilerini de zerrece kayırmaksızın halleşebilir ve gerçekten vicdanlı, bizleri ikna edecek, gerçeğin tınısını taşıyacak değerlendirmelere ulaşabilir mi?
Son bir problem. Nereye bağlayacaksın? Diyelim ki yazdın karmaşık bir öykü; sonu ne olacak, nasıl olacak? Yukarıda saydığım büyük savaş edebiyatı örneklerinin hiçbirinde, zafer ve mutlu son diye bir şey söz konusu değil. ÖLÜM. Erich Maria Remarque’nın Paul Baumer’i, savaşın hemen sonunda, bütün Batı cephesinde “yeni hiçbir şeyin olmadığı” bir 1918 Ekim günü vurulup düşüyor ve bulduklarında, yüzündeki ifade artık herşeyin bittiğine sanki sevindiği hissini uyandırıyor. KARŞILIKLI ÖLÜM. Hemingway’in Uluslararası Tugaylara katılmış olan genç Amerikalısı, patlayıcı uzmanı Robert Jordan, bacağı kırık yattığı yerde, “öteki” gencin, (gaddarlığını daha önce gördüğümüz) Faşist Teğmen Berrendo’nun rahatça vurabileceği noktaya gelmesini beklerken, kalbinin ormanın çam iğneleriyle kaplı zeminine vuruşunu dinliyor. İDEO-POLİTİK KOPUŞ. Yıllar sonra Camille, 1954 Cenevre Konferansı’na Vietnam Komünist Partisi heyetiyle geliyor ve ne annesi Eliane, ne oğlu Etienne, artık onunla temas kurmaya cesaret edemiyor; herkes kendi dünyasında kalıyor ve kendi yoluna gidiyor. HAYATTA YAPAYALNIZ KALMAK. Gene Hemingway’in bir başka genç Amerikalısı, ambülans sürücüsü Frederic Henry, Caporetto bozgunundan kaçıp kurtulmayı, ardından sevgilisi, İngiliz hemşire Catherine Barkley ile İsviçre’ye sığınmayı başarıyor. Ama oğulları ölü doğuyor, Catherine de doğumhanede kan kaybından ölüyor ve Henry yağmurda yürüyerek tek başına uzaklaşıyor. TEKRAR, HERŞEYİNİ YİTİRMEK VE YAPAYALNIZ KALMAK. Şolohov’un memleketlisi, Don Kazaklarından Grigor Melekhov, Kızıllara son yenilgilerinden sonra, bir süre ormanda saklanıyor, diğer Beyaz silâh artıklarıyla birlikte. Sevgilisi Aksiniya’yı buluyor ve tam birlikte kaçacaklarken Aksiniya vurulup ölüyor, Melekhov’un kucağında. Harap köyüne dönüyor, zar zor. Annesi babası bu dünyadan çoktan göçmüş. Hayatta kendisine kalan tek şey olan küçük oğluna sarılıp, gök kubbenin uçsuz bucaksızlığın altında öyle kalakalıyor.
Evet, atıyorum kafadan; diyelim ki Lice veya Silopi’de, PKK’nın sosyal tabanında yer alan hayli geniş ve kalabalık Kürt ailelerinden (kâh “yurtsever”likten “değerli”liğe tırmanan, kâh saygınlığını yitirip daha aşağılara inen) biri etrafında ördünüz romanınızı. Diyarbakır Cezaevi’nden sağ çıkanlarla başlıyor ve bugünlere kadar geliyor. Arada, oğullardan ve diğer akrabalardan dağa çıkanlar da var, askerliğini TSK’da yapanlar da. Biri JİTEM’de öldürülüyor, diğeri kanlı topraklardan kurtulmak için İstanbul’a kaçıyor, üçüncüsü itirafçı oluyor, dördüncüsü amcasını halk mahkemesinde yargılayıp ölüm kararını veriyor. HDP’ye girip çıkanlar da var, okuyup siyasette yükselenler de, Türk kızları (veya erkekleri) ile evlenenler de (böyle çok zor bir düğün sahnesi gelir gibi oluyor gözlerimin önüne). Bütün seçimler, bütün çatışmasızlık ve sonra gene çatışma halleri bir şekilde yansıyor ailenin nehir-romanına. Öyle ki, sırf bu aile, Türkiye’nın tamamını “içerir” hale geliyor. 2011, 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015. Suruç, tekrar savaş, hendek-barikat direnişleri. Kobani’ye gidip gelenler, sonra Menbviç’e, Cerablus’a, tekrar Kandil’e. Ve dayanıyoruz bugüne.
Nasıl bitireceksiniz? Kahramanımız, ya da kahramanlarımızdan bazıları, kent savaşlarında harap olmuş evlerini onarıp içine yerleşebiliyorlar mı tekrar? Aylar sonra baba ve hayatta kalan oğulları, güneşin henüz çok ısıtmadığı bir bahar günü kardeşlerinin bir tepenin yamacındaki mezarlarını ziyarete mi gider? Sur’un bir sokağındaki dükkânın kepenkleri mi açılır? Küçük bir şenlik mi düzenlenir, yeni parti örgütünün tabelası asılırken? K’nın Melekhov gibi kendisine kalan tek şey olan biricik oğluyla bindiği otobüs, tam o sırada mı kalkar şehrin santral garajından, ülkenin batı illerinden birine?
Barışa ve sivil hayata çıkıyor mu, bu patikalardan herhangi biri? “Son” bütün önceki anlatıyı belirlemez mi? Bu “son”u bilmeden, romanın da, filmin de sonu getirilebilir mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024