Melih ALTINOK
Cezaevlerinde çocuk yaştakilerin ve gençlerin de katıldığı açlık grevleri sürüyor.
Bu acil, fiili müdahale gerektiren problemin çözümü için, daha dün Şemdinli’de 11 yaşındaki çocuğu öldüren PKK’ye ses çıkartmayanlara, yani çocukmuş, canmış “hikâye” sayanlara yaşamdan-siyasetten bahsetmek tali bir konu.
Çünkü “en iyi” ihtimalin ömür boyu sakatlık, kötüsününse ölüm olduğu ve her iki sonucun da kolektif bilinçaltımızda onulmaz yaralar açacağı hayati bir problemle karşı karşıyayız.
Bu nedenle koruyucu hekimlik tavsiyelerinden önce 911’e, yani hükümet edenlere yardım çığlıklarımızı ulaştırmak zorundayız.
Artık sesimiz muhataplarına ne kadar “parazitsiz” ulaşırsa.
Öncelikle “kuzu kebap” retoriğinin eylemin sonlandırılmasına hiçbir katkı yapmayacağını görmeniz gerekiyor.
Bu argüman, eyleme körükle giden PKK ya da BDP yöneticilerini bir özeleştiriye zorlamayacağı gibi, tek bir eylemciyi de kararından caydıramaz.
Aksine daha önceki eylemlerdeki inkârcı milli güvenlik devleti hükümetlerinin “yiyorlar”söylemlerini akılarla getirir.
Avrupa gezilerine cebinizde “ziyafet fotoğraflarıyla” gitmeniz de, uluslararası camianın eylemlere yönelik algısını olumsuz etkiler. Zira Türkiye’de darbecilikten içeride olan askerlerin akrabalarının“demokrasi” tazyikiyle fazlasıyla manipüle edilen uluslararası toplum samimiyetle değil, “siyasetle”ilgileniyor.
Ayrıca, BDP ya da PKK yöneticilerinin açlık grevine başlayıp başlamaması, eylemin niteliği ve taleplerin haklılığını etkileyecek bir gösterge mi?
Eğer böyle bir durum varsa bile, açlık grevine giren eylemcilerin kandırılması ya da beyinlerinin yıkanması sizin değil, eylemcilerin “sorunudur”.
Ve bir hükümete düşen, inanmış angaje insanlara “yanlış düşünüyorsunuz” demek değil, “bu hatanın”, sahiplerine ve başkalarına zarar vermesini engellemek için siyaset üretmektir. Yani “kendi sorunlarıyla” ilgilenmektir.
Bu perspektifle, cezaevlerine gidip eylemecilerle görüşen Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in ilk günden takındığı tavrın daha soğukkanlı bir şekilde hükümet cephesinden gelen açıklamaları şekillendirmesi gerekiyor.
Eylemin kamuoyundaki meşruiyeti, “Eylemcileri tarttık, 15 değil 10 kilo vermişler”açıklamalarıyla değil, daha hassas terazilerde ölçülmüş çıkışlarla sorgulamaya açılabilir.
Çıkın basının karşısına, eylemin “azmettiricilerini” bir yana koyup, bizzat eyleme soyunanları ve onları desteleyenleri muhatap alın.
Onlara canlarını korumanın göreviniz olduğunu söyleyin. “Karşı karşıya” olmadığınızı anlatın. Talepler için yaptıklarınızı, yapacaklarınızı ve yapamayacaklarınızı da gerekçeleriyle açıklayın.
Anadilde savunma hakkı için yaptıklarınızı sıralayın.
Anadilde eğitime sıcak bakmıyorsunuz, tamam. Seçmeli Kürtçe dersi reformunu anlatıp, duruşunuzun kolektif haklara dair ırkçı bir yaklaşım içermediğini vurgulayın. Bu konudaki dünya görüşünüzle ilgili ilkesel tutumunuzu, ölüm ve şiddet içermeyen eylemler olmadan da konuşabileceğinizi söyleyin. Anadilde eğitim talebinin, istense bile 5-10 yılda ancak altyapısının tamamlanabileceğini açıklayın.
Öcalan’a özgürlük talebini ideolojik bir düzlemde değil, evrensel hukuk ve eşitlik ilkesi gibi argümanlarla, teknik bir zeminde tartışın.
Siz bu olgunluğu gösterin, sonra bırakın 11 yaşındaki Faris’in yaşam hakkını “talepten” saymayan organik aydınlar, nafile intiharlara gerekçe devşirmeye çalışsın.
30 milletvekili, 100 belediye, iki milyon oyla yapamadıkları siyaseti, içerideki çaresiz, yoksul Kürtler üzerinden gerçekleştirmeye çalışanlar da ölüme methiye düzsün.
Kamuoyuna, Kızılcahamam’da Beşir Atalay’ın da söylediği gibi bu tarzla eylemlere “Oslo sürecini kimin provoke ettiğini” açıklamaya çalışsın eylem goygoycuları.
Öcalan’a özgürlük gibi sığ bir noktaya sıkışan egemen Kürt siyasal hareketi, mesela Kemal Burkay ve HAK-PAR’ın federasyon gibi taleplere sahip oldukları hâlde niçin silaha ihtiyaç duymadığını anlatsın Kürtlere.
Dönüp de yüzlerine bakan olmaz.
Farkındayız, beylik çıkışlarla günü kurtarmak, desteğinizi riske etmekten daha kolay.
Belli ki, karşınızda onlarca yılın milliyetçi-ulusalcı paradigmalarıyla ve arkaik şiddet seviciliğiyle dikilen muhalefet de sizi bu girdaba itekliyor.
Ancak 2023 ya da köşk vs. hedeflerinin gerçekleşmesinin yolu da krizlere uzun vadede güven telkin edecek cesur ve ani çözümler getirebilmekten, geçiyor.
Referandumdaki yüzde 58 desteğin, üçüncü döneminiz olmasına karşın yüzde 50 oyun anlamı buydu.
O oylar cesaretinize, ataklığınıza, ezber bozmanıza, “farkınıza” verildi.
Anlayın artık, çıkın bu kısır döngüden.
İnanın dünya üzerinde bu dili, yöntemi anlamayacak “mazlum” yoktur.
Bu halk da canları kazanmak, gençleri hayata döndürmek için çırpınacak bir hükümetin ve başbakanın samimiyetini, milliyetçilikle sınamaz.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019