Ahmet ALTAN
Olaylar öyle süratli ve şiddetli akıyor ki sel sularına kapılmış gibi oradan oraya savruluyoruz, gürültünün ve hızın gittikçe artmasından suların içindekilerle beraber köpürerek döküleceği büyük bir çağlayana yaklaştığımızı anlayabiliyoruz.
Görkemli bir kabarıştan sonra sakin sulara varabileceğimizi umut ediyoruz.
Pazartesi gecesi, saatler biri geçerken telefonlar “mesaj geldi” sesleriyle titreşmeye başladı, mesajı gören, “aaa” deyip mesajı bir başkasına aktarıyordu.
Reza Sarraf Amerika’da, bizim burada kısaca “17-25 Aralık” dediğimiz büyük yolsuzluklardan dolayı tutuklanmıştı.
Sarraf’ın Amerika’ya “gezmeye” gittiğine inanan kimse yoktu haliyle, ya casus romanlarındakini andıran bir tuzakla Miami’ye çekilip orada yakalanmış ya da İran’daki ortağının idama mahkum edilmesinden sonra canını kurtarmak için belli “anlaşmalarla” Amerikalılara sığınmıştı.
Nedeni ne olursa olsun, asıl tutuklanan o milyarlarca dolarla oynayan genç İranlı değil doğrudan AKP iktidarıydı.
Amerikalılar kelepçeleri AKP iktidarına takmışlardı.
Adının bile tam olarak ne olduğuna karar veremediğimiz, her seferinde adı değişik biçimlerde söylenip yazılan Sarraf’ın “2010’dan bu yana” işlediği suçlardan tutuklandığını açıklayan Amerikalı yöneticiler, bir de AKP’lileri yerlerinden hoplatacak bir tehditle, “açıklanan iddianamenin, gerçek iş ortaklarının kimler olduğunu saklamaya çalışanlara da bir mesaj” olduğunu söylemişlerdi.
Belli ki Sarraf yıllardır Amerikan istihbaratı tarafından izleniyordu.
17-25 Aralık sürecinde ortalığa dökülen “tapelerin” hası Amerikalıların elinde bulunuyordu.
Şimdi bir de Sarraf’ın “bütün detayları anlatan” itirafnamesiyle, bilinmeyen ayrıntılar da ortaya çıkacak.
Türkiye’deki resmi dosyalar Sarraf’la AKP’li bakanların ilişkilerini ve alınıp verilen rüşvetleri ortaya koyuyordu ama dinlediğimiz “tapelerle” hepimiz işin daha da öteye gittiğini biliyorduk.
17-25 Aralık davası AKP’lilerin delicesine korktukları bir dava, bu yolsuzluklardan yargılanmamak için yasaları yırtıp hukuku perişan ettiler, şimdi ise dava “uluslararası” bir boyutla yeniden canlandı.
İktidarın, medyadaki adamlarıyla “bunları yapanlar paralel” propagandalarının, “bu bir darbedir” palavralarının, neden ve niçin Sarraf’ı serbest bırakıp hırsızlığı ortaya çıkaran polislerle savcıları tutukladığı anlaşılamayan hukukçularının “uluslararası” zeminde geçerliliği yok.
AKP, kendi ülkesinde hukuku yok etmenin bedelini şimdi Amerika’nın eline esir düşerek ödüyor.
Amerika’nın uyarılarına rağmen Suriye’de IŞİD’in karşısındaki en ciddi kara gücü olan YPG’yi bombardımana tutarak IŞİD’e dolaylı olarak alan açan ve Türkiye’yi yeryüzünde yapayalnız bırakan AKP politikalarının bundan sonra nasıl devam edeceğini hep beraber göreceğiz.
Sarraf’ın tutuklandığını öğrendiğimiz gecenin sabahına Brüksel’de patlayan IŞİD bombalarıyla uyandık.
Otuzdan fazla insan ölmüş, yüzden fazlası yaralanmıştı.
IŞİD’in Avrupa’nın neresine adamlarını gizlediğini bulup çıkarmak kolay iş değil ama IŞİD’in kolayca bulunabileceği bir yer var, Suriye’de ve Irak’ta ele geçirdiği topraklar.
Avrupa Birliği’nin başkentinde patlayan bombalardan sonra Avrupa’da IŞİD avı hızlanacaktır ama asıl Suriye’deki IŞİD mevzilerinin üstündeki baskı artacaktır.
IŞİD bizim hemen sınırımızda duruyor.
Başkanlık seçimlerinde milliyetçilerden oy almak için şidddete dayalı siyasi bir strateji oluşturup, Türkiye’nin geleceğine de çıkarlarına da boşveren AKP, Kürtlerin üzerine alıcı kuş gibi çullandı… Türkiye’yi canlı bombalarıyla altüst eden IŞİD’lilere dokunmayıp IŞİD’in rakibi YPG’yi hedefe koyuyor… İçerde de Kürtlerin oturduğu kasabaları düşman kasabasıymış gibi tanklarla toplarla dövüyor.
Sarraf’ın yakalanmasından sonra çırılçıplak Amerikalıların eline rehin düşen AKP’liler, bir de bu duruma Brüksel bombalarından sonra Avrupalıların baskısı eklendiğinde ne yapacaklar?
Kürtleri öldürüp IŞİD’e dolaylı destek olarak miliyetçilerin oylarını toplayıp “başkanlığa” yürümeyi mi tercih edecekler?
Yoksa “bir kişinin başkanlığı uğruna hepimiz tutuklanacağız” diyerek Suriye ve Kürt politikalarını mı değiştirecekler?
“Başkanlık, ille de başkanlık, biz başkanlık için kendimizi de yakarız, Türkiye’yi de yakarız” derlerse, tarihimizde pek görülmedik olaylarla karşılaşma ihtimali artar.
Türkiye’nin yöneticilerinin bir kısmının adını uluslararası “tutuklama” listelerinde görmek de var haritada ki bu bizim bugüne dek rastladığımız bir iş değildir.
Ama biz zaten “tarihimizde görmediğimiz olaylar” dizisi yaşıyoruz bugünlerde, ilk kez “anayasaya uymayacağını” açıklayan ve mahkemelere “anayasaya uymayın” diye talimat veren “seçilmiş” bir siyasetçi oturuyor cumhurbaşkanlığı koltuğunda.
Kendini, o günkü keyfine göre bazen “fiili başkan”, bazen “fiili yarı başkan” ilan ediyor, anayasada yeri bulunmayan bu sıfatları nereden bulup üstüne giydiğini kimse sormuyor.
Soran olursa içeri atıyorlar zaten.
Hırsızları, yolsuzları serbest bırakıp akademisyenleri, avukatları, gazetecileri hapseden yeni bir “hukuk” icat eden AKP, bir kere yasadışı alana geçip gayrımeşru bir hale geldikten sonra artık zaten bütün yasalarla bağlarını kopardı.
Daldığı gayrımeşruluğun derinliklerinde “vurgun” yemiş dalgıç gibi sancılı hülyalarıyla dolaşıyor.
Bu hülyalarını da dile getiriyorlar.
Tayyip Erdoğan, hiç çekinmeden “kendisi giderse devletin çökeceğini” söyleyebiliyor.
Açıkça “ben devletim” diyor.
Bu ülkede bugüne dek “ben devletim” demeyi hiç kimse denemedi.
Atatürk bile “ben devletim” demedi, tam aksine, “benim naçiz vücudum bir gün toprak olacak ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacak” deme nezaketini gösterdi.
Ki Erdoğan’ın gizli hayranlığının ve kıskançlığının odağı olduğu anlaşılan Atatürk, “ben devletim” demek isteseydi bunu söylemek için Erdoğan’dan çok daha fazla güce ve imkana sahipti.
Arkasında Çanakkale ve İstiklal Savaşı vardı.
Erdoğan’ın arkasında ne var?
Onun siyasi hayatı, ucunda silgisi olan bir kurşun kalemden başka bir şey değil.
2011’e kadar yaptığı ne varsa, 2011’den sonra hepsini sildi.
Bir de sayfaları parçalayıp, defteri yırttı.
Şimdi kalkmış “ben devletim” diyor.
Fatih, Yavuz, Kanuni bile “ben devletim” demedi.
Herkesin bildiği gibi bunu “mutlak monarşinin” en büyük savunucusu olan Fransa Kralı XIV. Louis söylemişti.
Erdoğan, Çanakkale’de savaşmadan Atatürk, Fransızca konuşmadan XIV. Louis olmak istiyor.
Üstelik de bunu 2016 yılında istiyor.
Kendi ülkesini, kendi insanını, kendi devletini böylesine küçümseyen, hiçe sayan, “kendini hayatın merkezi” gibi gören bir adamın yönetimiyle nereye gidilebilir?
Bir adam düşünün ki kendini seksen milyon insanla kıyaslıyor ve “ben olmasam siz bir devleti yönetmezsiniz” demek cüretini gösterebiliyor.
Kendini seksen milyon insandan daha değerli ve daha akıllı görüyor.
Bu “büyük akıl” her nedense kendini eleştiren hiçbir insanla, hiçbir görüşle tartışmaya cesaret edemiyor.
Bu yüzden AKP iktidarı, herkesi susturan bir sistem istiyor.
Kürt politikasına itiraz ettiler diye üç akademisyeni hapse attılar, yetmedi, Esra Mungan’ı utanmadan bir de tecrite koydular.
Memleket dört bir yanından kan sızan bir tabuta dönmüş, AKP iktidarı ile AKP hukukunun derdi, dürüstçe konuşan akademisyenleri hapse atıp onlara tecrit işkenceleri uygulamak, Kürt avukatları tutuklamak, gazetecileri saçma sapan iddialarla yargılayıp, zindanlara koymak.
Tabii, hukuku yok sayıp, hırsızlığı kutsamaya başlayınca ahlak da tepetaklak oluyor, bugüne dek rastlamadığımız bir ahlaksızlık türüyle bu siyasal İslamcıların döneminde karşılaştık.
Kalem yazmaktan utanıyor ama yazmamak da mümkün değil, korkunç bir “çocuk tacizi” felaketiyle karşı karşıyayız.
Karaman’da bir “vakıf”da 45 çocuğu taciz etmişler, Aile Bakanı, “dindar” görünümlü bir kadın, “bir kerelik oldu diye vakfı suçlamayın” diyor.
Hukuktan, ahlaktan, dinden falan da vazgeçtim ama biz böyle bir “taş kalplilik” de görmedik, bu toplum “çocuklar” konusunda hassastı hiç olmazsa, bu İslamcılar o hassasiyeti bile “bizden olanlar ne yaparsa yapsın ses çıkarmayalım” diye yok ediyorlar.
Üstelik bu rezaletler sadece Karaman’da olmuyor, birçok yerden benzer haberler geldiğini görüyoruz, hepsinde de şüpheliler aynı tür adamlar.
Bu sefil azgınlık böyle devam ederse bu siyasal İslamcılar Katolik Kilisesi’ni geçecek rezillikte.
Bir de “bir kerelik bir şey, aldırmayın” diye olayı savuşturmaya kalkıyorlar.
Bunu söyleyenler de, filmlerde bir kadınla bir erkek öpüştüğünde “ahlak elden gidiyor” diye bağıran ikiyüzlüler.
Ahlak, kadınlarla erkekler öpüştüğünde elden gitmez, ahlak bu adamların yaptığı rezillikler karşısında siz gözlerinizi kapattığınız, sustuğunuz zaman gider.
Nasıl bir yüzsüzlük, nasıl bir rezillik, nasıl bir utanmazlık, nasıl bir ahlaksızlık, insanın aklı hafsalası almıyor.
Ben böyle toptan bir çöküş hiç görmedim.
Bu AKP iktidarı, sanki birisinden “bu toplumu yok edin, hukuku, dini, ahlakı kalmasın, çökertin hepsini” diye talimat almış gibi davranıyor.
Bu iktidarı durdurması gereken ana muhalefet partisi CHP.
Bunu tek başına ve sadece konuşarak yapamaz, HDP’yle elele verip, bu ülkenin hukukuna, adaletine, özgürlüğüne, dinine, ahlakına, çocuklarına sahip çıkması, milyonları etrafına toplayıp, AKP iktidarına “durun artık” demesi gerekiyor ama CHP üstüne düşeni yapmıyor.
Aslında bu sadece CHP’nin de değil, bütün Türkiye’nin utancı.
Bu rezilliği biz kendimiz önleyemedik.
Şimdi öyle gözüküyor ki “dünya” bu işi üstlenecek.
Sarraf’ın tutuklanması, bunun ilk adımı gibi gözüküyor.
“Sen hırsızını tutuklamazsan ben tutuklarım” diyor dünya AKP’lilere.
Sonunda birinin bunu söyleyeceği belliydi zaten.
Görkemli bir kabarıştan sonra sakin sulara akacağımız bir şelaleye yaklaştığımız duyulan seslerden anlaşılıyor.
AHMET ALTAN | HABERDAR
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları





































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018