Alper GÖRMÜŞ
Balyoz davasının en önemli delili olan 11 No’lu CD’deki “zamanlama çelişkileri”yle ilgili olarak, başlangıçtaki “izah edilemezse dava çökebilir” yaklaşımımı revize etmeme neden olan “Gölcük buluntuları” bahsinde kalmıştık...
Önce “Gölcük”ü hatırlayalım...
Bir ihbar üzerine 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı’nda arama yapıldı ve istihbarat biriminin döşemelerinin altında gizlenmiş çok sayıda belgeye el kondu. Bu belgelerden biri de, sahte olduğu iddia edilen 11 No’lu CD’nin kopyasıydı, ona da 1 No’lu CD adı verildi.
Benim yaklaşımımı revize etmeme yol açan gelişme de bu oldu... Çünkü, şayet 11 Nolu CD 2009’dan sonraki bir tarihte üretilmişse, onun kopyası olan 1 No’lu CD’nin Gölcük’te bulunmasının tek bir izahı olabilirdi: Onu da oraya “sahtekârlar çetesi” yerleştirmiş ve ardından da savcıya ihbar etmiştir.
Nitekim, Pınar Doğan ve Dani Rodrik, bloglarında bu tuhaflığı aynen böyle izah ettiler:
“Şimdi Gölcük’e gelelim. Burada olan nedir? Gene bazı gerçek belgeler sahte belgelerle paketlenip, bu sefer dışarı sızdırılacağına içeride saklanmıştır. Kim yapmıştır bunu? Besbelli, çetenin donanma komutanlığındaki işbirlikçisi ya da işbirlikçileri. Bu olabilir mi? Niye olmasın? Çetenin 1. Ordu’da işbirlikçileri varsa donanma komutanlığında da olmasına şaşırmamak gerekir.” (“Balyoz Davası ve Gerçekler” blogu, 21 Ocak 2011).
Varsayım sayısı ikiye çıkıyor
Yani, “zamanlama çelişkileri”ni izah ve izale için kullanılan varsayım (“belgeler, 2003’ten altı yıl sonra bir ‘sahtekârlar çetesi’ tarafından düzenlenmiştir ve çete kaçınılmaz olarak maddi hatalar yapmıştır”), Gölcük’ten sonra ikinci bir varsayımla (“Onları da oraya ‘çete’ koymuştur”) tahkim ediliyordu.
Birinci varsayımı ciddiye almıştım ama bu ikincisi bana hiç gerçekçi görünmemişti... Fakat bir yandan da o “zamanlama çelişkileri”, her gün bir yenisinin arz-ı endam etmesi suretiyle zenginleşmeye devam ediyordu.
İşte o koşullarda ben, o çelişkileri izah ve izale edebilecek başka bir ihtimal üzerinde düşünmeye başladım ve geçen yazıda ifade ettiğim kendi varsayımımı geliştirdim.
Varsayımım, bazı belgelerle ve ses kayıtlarıyla sabit “güncelleme” gerçeğine dayanıyordu: Türkiye’nin darbecileri, “darbeleri geldiğinde” müracaat etmek üzere birtakım bilgileri depoluyorlar ve darbenin hafızasını her daim taze tutmak için bunları sürekli olarak güncelliyorlardı.
Bilgi depolamanın ve güncellemenin bir gelenek olduğuna itiraz edilemediği için, itiraz teknik düzeyden geldi: “Her yeni güncellemede bilgisayar o ânın tarihini ve saatini otomatik olarak değiştirir ve bu da son kaydetme tarihini hep ileriye taşır. Oysa TÜBİTAK’ın davanın başında verdiği raporla kesindir ki, 11 No’lu CD’nin son kaydetme tarihi Mart 2003’tür.”
Benim, hem “zamanlama çelişkileri”ni izale eden hem de bu itiraza cevap teşkil eden varsayımımı tekrar ederek bitireyim:
Yeni nesil Balyozcular, sisteme yeni bir bilgi girdiklerinde bilgisayarın saatini bir istihbarata karşı koyma tekniği çerçevesinde manuel olarak eskiye ayarlıyorlardı. Böylece, ola ki belgeler deşifre olduğunda, “zamanlama çelişkileri”ni öne sürerek ‘her şey sahte, her şey senaryo’ iddiasını öne sürebilsinler...
Görüldüğü gibi bir ihtimal daha var ve zamanlama çelişkileri buradan kaynaklanıyorsa, TÜBİTAK’ın ‘Bu CD’ye 2003 Mart’ından sonra hiçbir giriş yapılmamıştır’ raporu ille de ‘Bu CD olay tarihinden sonraki bir tarihte yazılmıştır’ anlamına gelmez.
Gerekçeli kararda “zamanlama çelişkileri”
Balyoz davasına bakan 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti gerekçeli kararda “zamanlama çelişkileri”ne doğrudan bir atıfta bulunmadı. Sadece, sanıkların bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları hatalar nedeniyle delillerin delil değerini kaybetmeyeceğini söyledi ki, buradan, mahkemenin delillerdeki “mühendisliği” kabul ettiği, fakat bunların bizzat sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine inandığı sonucu çıkıyordu.
Biliyorsunuz, mahkeme heyetinin başkanı geçtiğimiz günlerde değiştirildi, artık mahkemenin yeni bir başkanı var. Bu mahkeme, önümüzdeki dönemde Yargıtay’ın 88 kişi hakkında verdiği bozma kararını inceleyecek.
Belki o zaman heyet bu meseleye de yeniden el atar...
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025