Alper GÖRMÜŞ
26 Ağustos’ta Serbestiyet’te yayımlanan “Tarikat-cemaat-devlet: Sert laik ezberle de olmuyor, liberal ezberle de” başlıklı yazım, tarikat ve cemaatlerin toplum içinde örgütlenmesinde hiçbir sorun görmeyen liberal-demokrat bakışın, iş onların devlet içindeki örgütlenmesne geldiğinde, bu soruya cevabının muğlak olduğuna dairdi. Hatırlayalım:
“Bilindiği gibi liberal-demokrat pozisyon, bir tarikat ya da cemaat üyesinin sırf bu nedenle devlette görev alamayacağı şeklindeki sert laik yaklaşımı reddediyor, buna karşılık da tarikat ve cemaatlerin, devletteki üyelerinden, faaliyetleri sırasında kendi hiyerarşilerine tâbi olmalarını talep edemeyeceklerini söylüyordu.
“Ne var ki, gerek Gülen Cemaati tecrübesi, gerekse de şimdiki ‘onlardan boşalan yerleri yeni tarikat ve cemaat üyeleri dolduruyor’ iddialarının temelsiz olmadığının anlaşılması, üyelerini devlete soktuğu halde onlardan sadece devletin hiyerarşisine uymalarını isteyen (ona razı olan) tarikatlar ve cemaatler formülünün gerçekçiliği hususunda derin kuşkular uyandırıyor.” Yazıda daha sonra, Gülen Cemaati’ni 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden önce terk etmiş üç önemli akademisyenin, kendi tecrübelerinden de yola çıkarak İslami cemaatlerin toplumla yetinmelerinin mümkün olmadığına dair argümanlarını hatırlatmış ve yazıyı şu soruyla bitirmiştim:
“Bu varsayımlar doğruysa, yani tarikat ve cemaatler tabiatları gereği devletten uzak duramıyorlarsa, duramayacaklarsa ve devleti İslamileştirme hedefinden vazgeçmeyeceklerse liberaller ve demokratlar bilinen yaklaşımlarını sürdürebilirler mi?”
Bu soruyla ilgili olarak, tümü liberal ya da demokrat bakış açısından olmak üzere zihin açıcı okur mesajlar aldım. Bugün sizleri o mektuplardan birkaçıyla başbaşa bırakmak istiyorum.
“Sorun, sızanlarla devleti yönetenlerin aynı zihniyette olmasında”
İlk mesaj, geçen yıl bu sıralarda Serbestiyet’te bir başka vesileyle tartıştığımız Münir Mehtab’dan geldi. Münir Mehtab, soruma demokratların bilinen yaklaşımlarını “tabii ki sürdürebilecekleri” cevabını veriyor, problemin, "Devlete nüfuz etmek isteyenlerle, devletin kurumsal kültürünün ve zihniyetinin uyum içinde" olmasından kaynaklandığını söylüyordu.
Bunun üzerine ben de kendisine bir başka soru sordum:
“Peki, ya ‘Devlete nüfuz etmek isteyenlerle, devletin kurumsal kültürünün ve zihniyetinin uyum içinde’ olduğu koşullar geçerli değilse? Mesela ülkeyi tarikatların ve cemaatlerin toplum içinde faaliyet göstermesinde hiçbir sorun görmeyen, onları sivil toplumun bir parçası olarak kabul eden bir iktidar yönetiyor olsun. Fakat bir yandan da o tarikatların ve cemaatlerin bir bölümü dini siyasetin ta kendisi, siyaseti de devletin ta kendisi saydıkları için üyelerini kendi hiyerarşisine tâbi olmaları beklentisiyle devlete sızdırmak istesin... Bu durumda demokrat bir iktidarın tutumu nasıl olmalıdır? Burada bir zorluk yok mu?
Okurum, “Zorluk olduğu kesin” diye başlayan cevabında şöyle devam ediyordu:
“Farklı iki zihniyetin karşılaşmasında ‘sabırlı’ olan genellikle kazanır. Dolayısıyla mesele devlet kurumlarının demokrat zihniyette tutarlı bir kurumsallaşma yapıp yapamamaları. Çünkü böyle bir sistemin açıklık, takip, bilgilenme hakkı, denetlenme, takım sorumluluğu gibi ilke ve mekanizmaları var.
“Yine de kötü niyetli bir tarikat iyi bir stratejiyle demokrat kurumları aldatamaz mı? Tabi ki olabilir. Ama ihtimali çok daha az, süresi çok daha kısa... ve de tarikatçıların demokratlardan çok daha zeki olması lazım.
“Her şey bir yana demokratlar da farklı zihniyetlerde kurumlara nüfuz etmeye çalışıyorlar. Eğer yaptırım lehine pozisyon alınırsa, demokratlara karşı yaptırımı da kabullenmek gerekir...”
Araya girmeden iki okurun daha görüşlerine yer vereceğim. Belki sonraki günlerde tartışmaya devam ederiz.
Cemaatler ne tür ülkelerde devleti değil ticareti kontrole yönelir?
Gökhan Karahan: Ben liberal görüşün tarikat ve cemaatlere bakışında bir yanlış olmadığını düşünüyorum. Burada asıl sorun; "modern devletin geniş sosyo-ekonomik imkânlara sahip olduğu gerçeği", ki liberal düşünce bu imkânların olabildiğince azaltılmasını ve bu sayede devletin halkına hizmet eden bir aygıt haline gelmesini hedefler.
Bizim durumumuzda ise, devlet aygıtının asla hak etmediği kadar (hatta korkunç oranda) kaynak toplaması ve kullanım hakkının sadece "seçmeni tarafından ve medya aracılığıyla kontrol edilebilen" seçilmişlerde olmaması, söz konusu kaynakların ele geçirilmesi için "ölümcül" bir yarışa yol açıyor. "Bürokrasiyi ele geçir, ekonomi de senin olsun," 2010 öncesi Kemalist kesimin aldığı kararlarda çok önemli ölçüde belirleyici olan da devlet organlarına (başta yargı) diğer görüşten kimselerin girmesine engel olmaktı (baş örtüsü yasakları, ordudan çıkarılmalar, üniversitede akedemisyen olmak için gerekli politik kıstaslar vs...)
Cemaatler yüz yıllardır her ülkede varlar. Ancak bürokrasinin kaynakları sömürmediği ülkelerde, devlet görevleri yerine ticareti kontrol etmeyi tercih ediyorlar. (Gökhan Karahan’ın cevabında, tarikatların devlete sızmalarını güdüleyen öbür nedeni, yani maddi olmayan nedeni eksik bıraktığını düşünüyorum. -A. G).
“Potansiyel risk barındırma, kategorik reddi olumlamaz”
Muharrem Tun: Genelde bir hakkın kullanımı, meşru kullanım hakkının yanı sıra, gayri meşru kullanımına da olanak verebilmektedir. Potansiyel risk barındırma, kategorik reddi olumlamaz. Bu olsa olsa despotik bir kültürün dışa vurumu olabilir. Günümüz dünyasının önemli bir gelişim bileşeni; güvenlik-özgürlük ikilisi arasında tek bir seçeneğe mahkûm olmamaktır. Pratik olumsuzluklar geleceğe ilişkin mümkün ya da muhtemel olumsuzluk riski dolayımlı yasakçı bir tasavvura imkân tanımamalıdır. Yaşanan olumsuz deneyimlerden dersler çıkarıp daha sağlıklı kolektivitelerin nasıl mümkün olabileceği üzerine düşünce üretmek daha sağlıklı gibi görünüyor. Sonuçta vasat insanların din algısı bireysellikten ziyade kolektiviteler üzerinden ortaya çıkmaktadır. Ortalama insan din tasavvurunda çoğu zaman güvenli bir liman arar. Bu liman arayışı kolektif yapılara güçlü zemin sağlar. Tartışmanın bu gerçek göz ardı edilmeden yürütülmesi daha sağlıklı görünmektedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025