Elif ÇAKIR
Salı günü kaleme aldığım ‘Parlamenter sisteme dönüş’ başlıklı yazım üzerine eski TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek aradı.
“Biz maalesef proje değil slogan toplumuyuz” diyen Çiçek, gündemimize giren sistem tartışmalarının yürütülme biçimiyle Türkiye’nin “slogan toplumu” olduğuna iyice kanaat getirdiğini söyledi.
Sayın Çiçek’le uzunca bir telefon görüşmesi yaptık. Tespitleri önemliydi. Mutlaka cevaplanması gereken, basit gibi duran ancak oldukça önemli olan şu soruyu sordu:
“Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmeli diyenler şu soruyu yanıtlıyorlar mı? Güçlendirilmiş parlamenter sistem derken neyi kastediyorsunuz? Var mı bir projeniz, planınız, modeliniz?”
Bu sorunun maalesef bir yanıtının olmadığını kaydeden Sayın Çiçek özetle şunları söyledi:
“Hatırlamakta fayda var. Benim TBMM başkanı olduğum dönemde sistem tartışmaları yoğun bir şekilde gündemdeydi. Kaldı ki hükümet sistemi tartışmaları yeni de değildi. Geçmiş dönemlere bakıldığında sistem tartışmalarının defalarca gündeme geldiği görülecektir. Türkiye’de bu kez sistem tartışmaları sağlıklı yürüsün, kim neyi tartıştığını bilsin diyerek anayasa hukukçuları ve siyaset bilimcilerini bir araya getirerek bir çalışma gerçekleştirdik. Toplamda 25 ay sürdü. Dünyadaki ‘yarı başkanlık’, ‘başkanlık’ ve ‘parlamenter’ sistemlerin faydaları ve mahzurlarıyla ilgili olarak somut verilerin ele alındığı esaslı bir çalışma çıktı ortaya. Ben Meclis başkanı olarak hiçbir kıymet hükmü vermeden o çalışmalara katıldım. Bu çalışmayı TBMM olarak 3 ciltlik kitap halinde yayımladık.”
***
Sayın Çiçek, bu çalışmaların sadece anayasa hukukçularıyla ve siyaset bilimcilerle sınırlı olmadığını ifade etti:
“O çalışmalar devam ederken (25 ay içerisinde) Meclis’te grubu bulunan dört siyasi parti ile de ‘bize uygun bir hükümet sistemi nasıl olur?’un cevabını aradık. Ama maalesef bu süre içerisinde partiler ne ‘başkanlık’ ne de ‘parlamenter’ sistem adına ortaya bir model koyamadı. 30 bin sayfalık bir doküman çıktı ortaya. O doküman içerisinde de ortaya arzu edilen model çıkmadı.”
Sözü bugüne getiren Çiçek, yapılan tartışmaların meseleyi çözme odaklı olmadığını söyledi:
“Bakın bugün bir kez daha sistem tartışmaları gündemde. Bu kez “Cumhurbaşkanlığı sistemi ve parlamenter sistem” başlığı altında tartışılıyor. Yine aynı yöntemle yürütülüyor, ayrıntı yok. Birçok sorunun cevabı yok. Sadece slogan üzerinden yapılan bir sistem tartışması var. Bu da bizi somut bir sonuca götürmüyor.
CHP, İYİ Parti, HDP hatta Meclis dışındaki birçok parti ve bir kısım eski siyasetçilerimiz ‘Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülsün’ istiyor. Soru şu?
Güçlendirilmiş parlamenter sistem derken ne kastediliyor? Neleri yaparsak parlamenter sistem güçlenmiş olacak, bunun cevabı yok. Ben şahsen bunu büyük bir eksiklik olarak görüyorum. ‘Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülsün’ diyenler, nasıl bir model sunuyorlar? Hangi mekanizmalar devreye girerse parlamenter sistem güçlenmiş olacak? Denge ve denetimi hangi usullerle sağlayacaklar? Bu soruları cevaplarlarsa ortaya somut bir model koyarlarsa tartışma daha verimli ve sonuç odaklı olur.”
Çiçek bu noktada haklı olarak “sistemlerin adının önemi yok; denge ve denetim mekanizmalarının iyi kurulduğu her sistem demokratiktir. Bizim ihtiyacımız olan da demokratik bir sistemdir” dedi.
Tabii sorun, yeni sistemin de bu hayati ilkeler önemsenmeden hazırlanmış olmasıdır. Onun için tartışmalar sürüp gidiyor. Onun için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir türlü oturmuyor. Onun için sistem daha birinci yılında “kireçlenme, tıkanma” sinyalleri vermeye başladı. Sebep? Dönemin şartlarına ve iktidar koltuğunda kimin oturduğuna bakılarak anayasa değişikliğinin ve hükümet sisteminin yapılmasıdır.
***
Sistem isimlerinin bir öneminin olmadığını vurgulayan Sayın Çiçek’in sözlerinin devamı şöyle:
“Yasamanın yürütmenin ve yargının keyfiliğe kaçmasını önleyecek, anayasal çerçevede görevini yapabilmesini sağlayacak denge ve denetim mekanizmalarının iyi kurulması halinde her sistem demokratiktir. Bütün güçlerin gücünü kötüye kullanmasını engelleyecek hukuki bir sistem olmalıdır. Bu nasıl olacak? Bunu tartışmamız lazım.
Bunun sağlıklı tartışılabilmesi için de şahıslar üzerinden değil ilkeler üzerinden tartışılıp ortaya bir modelin konulması lazım. Makamlarda kimin oturduğu üzerinden yapılan bir tartışma hukuki bir tartışma olmaz. Böylesi tartışmalar 1908’den bu yana bizleri bir sonuca götürmedi, bugün de götürmez.”
Yargı bağımsızlığı tartışmalarına da değinen Çiçek bu konuda şunları söyledi:
“Mesela yargı bağımsızlığı konusunu herkes telaffuz ediyor. Unutulmamalıdır ki yargının bağımsızlığı yargının tarafsızlığı içindir. Maalesef geriye dönük yargı süreci içerisinde tarafsızlık konusu her zaman tartışma konusu olmuştur. Kapatma davalarından tutun, 28 Şubat sürecindeki hak ihlallerine varıncaya kadar yüzlerce somut örnek yargının hiçbir dönemde anayasa 138’deki esaslara göre yargılama yapmasına uygun bir ortam hazırlanmadığını ortaya koyuyor.”
***
“Yargıya müdahale sadece siyaset eliyle mi oluyor? Medyayı, köşe yazarlarını ne yapacağız? Partilerin grup toplantılarına bakın. Muhalefet partileri hakimleri suçluyor. Yürüyen davalar hakkında görüş beyan ediyor. Anayasa’nın 138’inci maddesi ihlal ediliyor.”
“Dün bir partinin grup toplantısında olduğu gibi mesela nezaket kuralları aşılarak ‘alçaklık, namussuzluk’ gibi ifadelerin kullanıldığını gören bir yargıç nasıl tarafsız bir yargılama yapabilir? Hakimlerin verdikleri kararları benimsemeyebiliriz, çok özel değerlendirmeler de yapabiliriz. Ancak hukuk ve nezaket ölçüleri içinde yapılmış olmalıdır. Sonuçta bu kararları veren hakimler bu toplumda yaşıyor. Akşam hakaretler dinleyecek, gündüz konuşmaları dinleyecek sonra da kalkıp yargılama yapacak. Bunları düşünmek lazım.”
“Yargı bağımsız olacak deniliyor. Yine soralım. Yargının bağımsızlığını nasıl sağlayacaksınız? Nasıl bir yargı yönetimi planınız var? Nasıl bir sistem kuracaksınız ki yargıçlar kendi haysiyetlerine, onurlarına ve vicdanlarına bakarak karar verebilecekler?”
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
19.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
29.08.2025
27.08.2025
2.08.2025
19.07.2025
18.06.2025