Pelin CENGİZ
PROF. DR. ASAF SAVAŞ AKAT
Ekonomist ve akademisyenliğinin yanı sıra iş yaşamında da önemli görevlerde bulunan Asaf Savaş Akat, çeşitli şirketlerin yönetim kurulu üyeliklerini üstlendi. Aynı zamanda TÜSİAD üyesi de olan Akat, farklı üniversitelerde dersler verdi, çeşitli görevlerde bulundu. 1990’larda Cem Boyner’in öncülüğündeki Yeni Demokrasi Hareketi’nin kurucuları arasında yer aldı. Uzun yıllar Deniz Gökçe, Mahfi Eğilmez, Ege Cansen ve Taner Berksoy ile birlikte Ekodiyalog programını gerçekleştirdi. Daha önce rektörlüğünü üstlendiği Bilgi Üniversitesi’nin halen öğretim üyeleri arasında yer alan Akat, Vatan gazetesinde köşe yazıları yazıyor.
Küresel krizden bu yana Türkiye’nin geçirdiği süreci ve ekonomi yönetiminin aldığı kararları, bu hafta Asaf Savaş Akat ile konuştuk. Krizden büyüme açısından en kötü etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye’nin, çıkışta en iyi performanslardan birini gösterdiğini söyleyen Akat’a göre, ekonomiye ilişkin “bilmece” de burada başlıyor. Türkiye’nin krizde ilk kez modern anlamda konjonktür politikası uyguladığını belirten Akat, kimi yerlerde doğru adımlar atılırken, kimi yerlerde hatalar yapıldığına işaret ediyor. Türkiye’de ekonomik büyümenin resmî senaryodaki gibi geri dönmemesi halinde, hem siyasi hem de teknik politika yapıcıların önünde ciddi açmazlar oluşacağına dikkat çeken Akat, büyümenin tekrar yükselmeme ihtimalini, resmî senaryoya kıyasla daha yüksek ihtimal olarak görüyor. Akat’a göre, ekonominin arzulanan canlanmayı göstermemesi, hem enflasyonun hem de büyüme hızının hiç alışık olunmayan düzeylere inmesi demek. Bunun keskin bir kriz olmadığını, yine yumuşak iniş senaryosu içinde yer aldığını ama yumuşak inişin “tatsız” bir versiyonu olduğuna işaret ediyor...
2009’da krizin en sıcak dönemlerinin ardından 2010’da ve 2011’de ekonomi yönetimi bir dizi kararlar aldı. Daha sonrasında ekonomide alınan bu kararların yansımalarını gördük. Genel olarak Türkiye’nin krizde gösterdiği performansı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birinci gözlemim şu, Türkiye küresel krizde çok ağır bir resesyona girdi. Mali çalkantı anlamında bir teğet geçme gerçekten söz konusu oldu. Mali istikrar cephesinde işler iyi giderken, talep ve üretimde gerçekten büyük bir çökme oldu. İkincisi, bununla çelişen bir gözlem. Küresel krizden büyüme açısından en kötü etkilenen ülkelerden biri, çıkışta en parlak performanslardan birini gösterdi. Bunu, bir bilmece olarak söylüyorum. Burada bir tutarsızlık olduğu ortada. Eğer Türkiye ekonomisinin temeli kötü olduğu için 2009’da büyümesi krizden en çok etkilenen ülkelerden biri olduysa, sonra nasıl büyümede rekor kırdı? Kriz sonrası rekor kıracak kadar ekonomisi sağlamsa, krizde neden bu kadar ağır bir resesyon yaşadı? Türkiye’nin hoş taraflarından biri, böyle bilmecelere açık olmasıdır. Krizde Türkiye, ekonomisinde birden fazla ilk yaşandı. Mali istikrarın olması ve ekonominin küçülmesi, bunlar daha önce başımıza gelmezdi. Türkiye’de ekonominin küçüldüğü dönemler, çok ciddi mali istikrarsızlığın da olduğu dönemlerdi. Ekonomi küçülüyorsa kurda, faizde sorun vardır, zamlar birbiri ardına gelir vs. Bildiğimiz bir manzara. İkincisi, daralma mali çalkantıyla beraber geldiği için ve mali istikrarsızlığın bir yerde sonucu olduğu için, Türkiye, ekonomi daraldığında genişletici maliye ve para politikaları uygulayamazdı, hatta tam tersi, ekonomi daralırken bütçeyi ve para politikasını sıkmak zorunda kalırdı. 2009’da ilk kez konjonktür politikası uyguladı, yani ekonomi ve talep çökünce, maliye politikası gevşetildi, Avrupa’nın ve ABD’nin resesyonlarda yaptığı gibi bütçe açığı arttırıldı. Faizler, gecikmeyle de olsa düştü. Türkiye, krizden çıkışta ilk kez aktif makro konjonktür politikaları uyguladı, büyümenin gücünü de kısmen bunlar temin etti. Fakat, gevşeyen para ve maliye politikası ile gelen toparlanmayla beraber, çok akut şekilde yeniden dış açık gündeme geldi. Dış açık patlamasındaki nedenleri iyi görmek lazım. Türkiye ekonomisi hızlı toparlanmasının getirdiği ithalat sayesinde patladı fakat dünyada resesyonun devam etmesiyle, ihracatın da artmaması nedeniyle patladı. O asimetrik durum nedeniyle de dış açık patladı. Bunun böyle sürmeyeceğini görmek için kör olmak gerekiyordu. Sürdürülür büyüme ekonominin herhangi bir yerinde makro dengesizlik yaratmayan büyüme. Böyle bir dengesizlik yaratması halinde o dengesizlik daha sonra büyümeyi sürdürmeyi imkânsız hale getiriyor. Hatta mali istikrarsızlık getiriyor, o da uzun süren bir makro dengesizliğin faturasını ödeme sürecini tetikliyor. O anlamda bir ilk daha oldu. Nasıl 2009’da yavaşlamaya karşı bir politika tepkisi verilebildiyse, 2011 başında da hızlı büyümenin aldığı biçimin yarattığı makro dengesizliğe karşı o dengesizliği engelleyici bir politika tepkisi verildi. Özellikle dış dengede bir sorun olduğu zaman siyasi iktidarlar bu sorunu çözmeye değil, gidebildiği kadar götürmeye çalışır. 2011’de ekonomi politikası, krizdeki gevşemenin telafisi şeklinde oldu. Maliye politikasında yapacak fazla bir şey yoktu, hızlı büyüme bütçe açığını hızla düşürmüştü. Kamu borcu nispeten tekrar hızlı şekilde düşmeye başlamıştı. Buna mukabil para politikasında birtakım sorunlar birikmişti.
Neydi o birtakım sorunlar?
Bir tanesi kredi hacminde olağanüstü hızlı ve sürdürülmesi olanaksız bir genişlemenin ortaya çıkması. Bunun bir nedeni de, kriz sonrası Fed ve ECB’nin mevcut yapısal sorunların çözümünü zamana yaymak için ortaya saldıkları döviz likiditesinin mali piyasalarda risk primini düşürmesi ve TL varlıklarına olan talebi arttırmasıydı. Bankalar kredi veriyor, çünkü kolay para temin ediyor. O arada dışarıdan bulunan kaynak da TL’ye değer kazandırıyor. TL’nin değer kazanması hem tüketicinin hem firmanın reel gelirini arttırdığı ve ithal malları ucuzlattığı için, onları da harcamaya ve kredi almaya teşvik ediyor. Bunların üçüne birden müdahale etmeye yönelik bir para politikası arayışı başladı. Kredinin daha yavaş artmasını ve TL’nin de bir miktar değer kaybetmesini sağlayacaksınız. Orada da önemli bir sorunla karşı karşıya kalındı, kalınıyor. Para politikası deyince herkesin aklına faiz gelir. Faiz yükselince bunlardan sadece birini yapabiliyorsun. Kredi maliyetini yükseltiyorsun, fakat aynı anda TL’yi daha cazip hale getirdiğin için TL değer kazanıyor. Dış kaynak bankaların kredilerini de arttırıyor. Bu bir yenilik gibi sunuluyor, burada yeni olan enflasyon hedeflemesidir, eskiden bu yoktu. Merkez bankalarının esas işi kredi kontrolüdür. Kredi balonunun oluşması için kâğıt paraya ihtiyaç yok. Yeni değil, tam tersi esas işine dönmesidir. Yanlış bir teorinin külfetini sırtından atmasıdır. Bir taraftan doğrudan faiz dışı araçlarla, idari yöntemlerle bankaları zapturapt altına almaktır. Bunu yapabildiği takdirde faizi düşürerek, TL’nin cazibesini azaltma imkânına sahip oluyor. Faizi artık iç talebi, kredi hacmini kontrol etmek için kullanmıyoruz.
Bu anlattıklarınızdan “bunlar denendi ve başarılı oldu” sonucu çıkarabilir miyiz?
Kredi hacmi kontrol altına alındı, TL bir miktar değer kaybetti. Bunlar büyük geminin durması gibi zaman alıyor. Düğmeye bastıktan sonra fiilen insanların kararları alıp harcamalarına yansıtması ve bunun çarpan katsayısıyla ekonomiye yansıması altı ay bir yılı buluyor. TL’nin değer kaybı ithalatı pahalandırarak, kısmen ithalatı engelleyici bir etki yaptı. TL’nin değer kaybı, döviz kazanmayan sektörlerde çalışanların reel gelirlerini düşürdü. TL’nin değer kaybı dış pazarlardaki talep zorluğuna rağmen ihracatı arttıramasa bile kârlılığı koruyarak, ihracatçı sektörlere nefes aldırarak başka pazarlara yönelmesini sağladı.
Birkaç alanı birden baskılamış oldu...
Evet. Kurun dengesizliği düzeltme etkisi oldu, paralelinde kredi hacminin daralması buna eklenince o da iç talebi düşürdü, düşen iç talep artı kur etkisi ithalatı düşürüyor. O arada iki şey oldu. Bir, TL’nin değer kazanması enflasyon üzerinde bir maliyet katkısı yarattı; iki, iç talebin gevşemesi büyümeyi aşağı çekti. Nereden bakarsak bakalım, ekonominin basit kurallarından biri bu. Geçmişte bir hata yapmışsanız ve bu hatalar bir dizi dengesizliğe yol açmışsa, bunun bedava düzeltilme yolu yoktur, mutlaka bedeli vardır. Düzeltme sürecini ne kadar zamana yayarsan, külfeti o kadar azalır. Hızlı yaparsan daha ağır bedel ödersin. Zamana yaymanın hoş tarafı, maliyeti daha hazmedilir hale getirmek. Siyaseten de bu önemli bir şey. Düzeltmeyi zamana yaymanın da taşıdığı riskler var. Zaman belirsizliklerle dolu, tahmin edilmesi güç ve tatsız durumlar çıkarsa, o arada düzeltmeni yapmadığın için bu ileride çok daha büyük bedellere yol açabilir. Hızlı düzeltmenin gelecek belirsizliklere karşı kendini koruyabilme avantajı var.
İktidar sizce hangisini tercih etmişti?
Hükümet zamana yayma tercihini kullandı. Muhafazakârlık sadece kadının saçının gözükmesi, TV’de gösterilenlere karışılması, her yere cami dikilmesinden ibaret değil. Adı üstünde muhafazakârlık, böyle ani sert değişimi sevmemektir. Statükoyu, mevcudu mümkün olduğu kadar korumak... Hükümetin ideolojik çerçevesiyle uyumlu. Bu hükümetin, bu alanda radikal karar alması şaşırtıcı olurdu. İkincisi, dış açığın çok da düşmesi hedeflenmedi. Satır aralarında görülen, ekonomi yönetiminin Türkiye’nin yüzde 5- 6 gibi bir cari işlemler açığıyla uzun vadeli potansiyel büyüme hızını yüzde 5-6’da tutabileceğini düşündüğü... Yani, öyle bir makro denge olsunki, hem yüzde 6 büyüsün, hem yüzde 5-6 açık versin. Türkiye’yi olağan sayılabilecek doğrudan yabancı sermaye girişi var. Sıcak para hariç doğrudan ve uzun vadeli proje kredisiyle geliş olacaksa gelsin, dış açığı bu düzeyde tuttuğumuz sürece sürdürülebilirlik sorunu yoktur düşüncesi var.
Buraya kadar anlattıklarınız, kendi içinde tutarlı bir ekonomi politikasına işaret ediyor. Peki, riskler neler?
Riskler ve risklere verilen tepkiler, olup bitenleri çok etkileyecek. Bir bedel ödenecek, bunu söyledik. Kur yukarı gittiği için enflasyonun da bir miktar yukarı gitmesini kabul edeceksiniz. Biraz büyüme yavaşlayacak, biraz da enflasyon yükselecek. Ama hayat birazla olmaz. Enflasyonun nereye kadar yükselmesine izin vereceksiniz? Büyümenin nereye kadar düşmesine izin vereceksiniz? Dış koşulların ve kısmen şanssızlığın etkisiyle enflasyon, konan üst sınıra çıkarsa ne yapacaksınız? “Enflasyondan fedakârlık etmem” dediğinde, büyümenin konan sınırın altına düşmesine razı olacaksınız demektir. Püf noktası, ince ayarlarda kur ve enflasyon, kur ve büyüme çelişkisidir. Büyümeden ve enflasyondan bir miktar fedakârlık olacak, o arada dış işlemler açığı istenen düzeye gelecek, onun bedeli olarak da arzulanmayan iki şey yapılacak. Enflasyon yüzde 10.5’a, işsizlik yüzde 10’a çıkacak, büyüme 2’lerde olacak... Buna tepki verecek misin vermeyecek misin?
Merkez Bankası’nın kurdaki gidişat açısından aldığı kararlar doğru muydu?
Burada birkaç hata yapıldığını düşünüyorum. Merkez Bankası, kurdaki gidişat karşısında fazla tedirgin oldu. Kurun, mevcut büyüme hızında tahammül edebildiği enflasyondaki artış üst sınırının üzerine çıktığını düşündü ve kuru baskı altına alma yolunu seçti. Bunu da kredilere getirdiği idari tahditlere faizi de ekleyerek yaptı. Bu da büyümede istenen düzeyin altına düşmenin yolunu açtı. Neden hataydı? Çünkü, mevcut kamu maliyesi yapısı ve bütçe disiplini çerçevesinde, enflasyonun gidebileceği fazla bir yer yoktu. Yüksek enflasyonun gerisinde arz kökenli etkenler vardı, biri özellikle gıda olmak üzere. Gıdada trend dışı yükselişin devam etme ihtimali çok düşüktü. Geri dönme ihtimali gelecek dönemde vardı. O döndüğünde de enflasyon gerilemeye başlayacaktı. Ama bu riskler alınmadı, gereksiz bir kur baskısı sonucu fatura da büyümeye çıktı.
Türkiye ekonomisinin tüm cazibesi hızlı büyümesidir. Büyümeyi yavaşlatma kısa dönemde düşük maliyetli durabilir. Ancak, büyümenin yavaşlamasıyla beraber iç ve dış reel oyuncular açısından, büyümenin yavaş olacağı beklentisinin harcama kararlarında etkili olması, yavaş büyümenin yavaş büyümeyi getirmesi. Bu kapitalizmin en önemli özelliklerinden biridir. Büyümenin sihirli döngüsünü kırmanın maliyeti, ekonomi yönetiminin düşündüğünden çok daha yüksek olabilir.
Maliye politikası eylülde zamlarla sıkılınca, çok sert eleştirdim. Büyümenin gevşediği bir dönemde, kamu borç oranı yavaşlayan büyümeye rağmen düşerken, maliye politikasını sıkmak çok yanlıştı. Türkiye’nin şu anda ne borç ne de faiz sorunu var. İki sorunu var: Döviz kuru ve yetersiz büyüme. Enflasyona takılırsan, hata yaparsın. Hata olduğu da ortaya çıktı. Zamlara rağmen enflasyon yılsonu için yüzde 6.3’lere geriledi. Zamlar olmasaydı, yüzde 6’nın altına inecekti. Olayların seyri, mali politikasının sıkılaştırılmasına gerek olmadığını gösteriyor.
Bundan sonrası için değerlendirmeniz ne yönde olur?
Bu, sonuç olarak siyasi bir karar, sadece teknik bir olay değil. Ekonomi yönetiminin senaryosunun satır aralarını okuduğumuzda sonucun şu olduğunu görüyoruz. Bu yıl, son çeyrekten itibaren ekonomide yavaşlama duruyor, ekonomi tekrar canlanmaya başlıyor. Senaryoya göre, bu canlanma sonucu bir miktar dış açıktaki düzelme azalıyor. Ama enflasyon cephesinde fazla bir sorun olmuyor. O arada iyi koşullar olursa, Avrupa’ya ihracat canlanırsa, bu da büyümeye katkı yapıyor. Burada benim gibi büyümeyi önemseyenlerin korkusu şu: Son çeyreğe geldik ve canlanma işareti görünmüyor. 2013’ün ilk çeyreğinde de ekonomi canlanmadığı takdirde, siyasi otoritenin haklı olarak proje sahiplerine dönüp, “şimdi ne yapacağız” diye sorması gerekiyor. Büyümenin senaryodaki gibi geri dönmemesi halinde, hem siyasi hem teknik politika yapıcıların önünde ciddi bazı açmazlar oluşacak. Bu senaryoyu, büyümenin geri gelmemesi ihtimalini mevcut resmî senaryoya kıyasla daha yüksek ihtimal olarak görüyorum. Yılın son çeyreğinde ve 2013’in ilk yarısında ekonominin arzulanan canlanmayı göstermemesi halinde, teknik ve siyasi tepkinin ne olacağını öngöremiyorum. Bu, hem enflasyonun hem de büyüme hızının alışık olmadığımız düzeylere inmesi demek. Bu yumuşak iniş senaryosunun içinde ama yumuşak inişin tatsız bir versiyonu. Politik anlamda opsiyonları vardır, onlardan hangisi nasıl kullanılacak onu o zaman tartışacağız. Ya da Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi bize gol atmış olacak. 2013’ü ilginç kılan şey şu: Resmî tahminlerin tutması, ekonomi yönetiminin planladığı gibi son çeyrekte olmasa bile, 2013’ün başından itibaren ekonominin canlanmaya başlaması ve talepteki artışın da üretimi arttıracak şekilde olması. Büyümenin hızlanması ve dış açığın çok büyümemesi. Bu, seçim öncesi ekonominin çarklarının dönmeye başlaması demek. Bu da kendi ivmesiyle yürür. Tersi olursa, ne tercih edecekler, göreceğiz. Bu da Türkiye’de ilk kez oluyor. Türkiye ilk kez iktisat politikası eliyle yavaşlama yaşıyor, sonra bu yavaşlama iktisat politikasının amaçlarını aştığı için tekrar hızlandırma yaşayacak. Bunu bir öğrenme eğrisi gibi düşünebiliriz. Elbette maliyetli; ama hep öyledir zaten.
[email protected]
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022