Perihan MAĞDEN
Sanırsam Amerika’dan yayılan bir kötülük: Yurdumuz Kızları straples tuvalet ve elbise ve tişört ve bikini üstü giymekten helak olmuş durumda –lar.
Çok yorucu bir tercih; zira askısı olmadığı için iki adet ve hatta bir adet, sürekli meme uçlarına doğru düşüyor o meret straples ve de perişan oluyor kızlarımız, göstermemek için.
Ama o kadar “göstermeme” taraftarı da değiller. Zira memeleri (hani şöyle tepside bir çift kavun sunar gibin) “göstermek” üzre yapılmış bir icat söz konusu. “Gösterelim gösterelim de; ucuna kadar vardırmayalım,” havasındalar.
Bu yüzden de hani Aylin Livaneli’nin efsanevi şarkısı “Eskidendi eskiden/ Su içerdik testiden” için yaptığı efsanevi klibindeki mini jarse (yukarılara ısrarla tırmanan) eteğini çekiştirmesi/ zapturapt altına alabilmek için bitmeyen mücadelesi misali–
Şimdilerde işte, straples (illa billa) giyip onunla çekiştirme didişmesi Mücadelesever Kızlarımız arasında büyük yaygınlık kazandı. Hele bi nişan/ düğün/ mezuniyet/ sünnet mi var; straples şart! Oldular. Çekiştirmelere doyamıyorlar.
Ne iri memelilere, ne ufak; milyonda bir kadına ancak yakışan bu “Straples giyerim/ Kemalizm benim kaderim” modasının bir an önce sona erip cümlesinin rahatının/ akıl sağlığının ve şerefinin kurtulması temennimle, BU konuyu kapatıyorum.
Neden açtığımı da TAM bilmiyorum. Ama kadınların gece giydiği uzun elbiselere de, wecelere de aynı adın vermesi (TUVALET) ilginç değil mi?
Açıklamayı da ancak; (sözel yöntemlerle) kadın pataklamaya doyamayan Medyum Memiş’le Huysuz Virjin’in hakikî bir karışımı olarak tezahür eden Barbaros Şansal yapabilir –bence. Ondan bekliyor –uz.
Esasında (bu girişten tam anlaşılmıyor olsa da) mevzumuz (beni benden alıp: insanlığa armağan eden) Türk Dizileri.
Harbiden üç-dört dizinin hastasıyım. Ama adanmışça bu dizileri izlerken reklam aralarında filan (ilaveten) 3-4 diziyi daha idare ediyorum. (İtiraf ediyorum sana itiraf.)
Beni çok ırgalayan bir mesele dizilerdeki hemen herkesin müstakil evlerde oturması. Yoksullar yoksulu İffet de, onun sevgilisi Cemil de, Bir Çocuk Sevdim’deki Mine’yle teyzesi de. Al Yazmalım’daki herrr birey de, Kuzey’le Güney de, Cemre’yle annesi de, Fatmagül ve şürekâsı da herkes her zaman: ne kadar düşseler, sürünseler, mahfı perişan olsalar MUTLAKA AMA mutlaka müstakil evlerde oturuyorlar.
Zaten tümm dizilerdeki Zenginler paso müstakil konaklarda, yalılarda, malikânelerde oturmaktalar da–
Ultra-realist dizi Adını Feriha Koydum’un bireyleri dışında, bir Allah’ın kulunun sitelerde/ apartmanlarda/ sosyal konutlarda/ TOKİ’lerde filan oturmamasına ne demeli?
Sanırım Türkler’de “müstakiliyet” kavramının gelişmemesinin en önemli nedenlerinden biri olan hemen herkesin dip dibe –kıç kıça –iç içe yaşaması haline; bir isyan/ bir karşı koyuş/ bir yadsıma hali dizi ahalisinin mutlaka “müstakil” evlerde ve fakat herkes birbirini dinleyerek/ gözetleyerek/ kulak hırsızı olarak yaşaması hali.
Diyelim Steve Jobs üniversiteyi bıraktığında ana-baba evinin garajı ona sunulmasaydı, belki de Naçar Türk Gençleri gibi kala kalacaktı.
Amerika ve Avrupa’daki müstakil evlerin hakikaten müstakil olmasının –bitişik nizamdan ziyade– ve özellikle Amerika’da tam bir bağımsızlık alanına dönüştürülebilen garajların varlığının, bu ülkelerdeki “rock” geleneğinin ortaya çıkmasında çok büyük katkı maddesi olduğunu düşünüyorum.
Bir de Al Yazmalım’dan İffet’e, Bir Çocuk Sevdim’den “Bilmemne”ye bütün dizilerde bir “iğfal edilen kız”, kahırlardan kahır beğenen baba, eziyetçi aile –bu demode klişeden vazgeçsek diyorum. İçimiz kıyım kıyım kıyılıyor. Kendimize gelemiyoruz sonra.
Oysa hiper realist dizi Feriha’da böyle acayip olaylar yaşamadık mesela. Emir’le Feriha’nın ilişkisi her daim “seviyeli” ve “çekişmeli” kaldı. Harbiden o dizinin sırrı o: o denli kötü ki, şahane bir dizi! (Eski Brezilya dizileri gibi.)
Başarısının sırrı çok acayip bir dengede (dengesizlikte) yatıyor: Hem tam bir “peri masalı” (Uyuyan Güzel /Pamuk Prenses/ Sindrella ayarında!) hem de başka dizilerde olmayan gerçekçi ögelerle bezeli: Kapıcı babanın dindarlığı, sınıf farkının aşılmazlığı, yalancılığın bataklığı gibi mevzularda müthiş bir samimilik de barındırıyor.
Hakiki hayatta imkânsız bir şeyi (Gazinocular Kralı’nın oğlu kapıcının kızına âşık!) bize OLSUN! NOLUR OLSUN! diye istettiriyor. Dilettiriyor. Bu açıdan eski Türk filmlerinin ruhuna/ formatına da bizi aynen ışınlıyor.
Gelelim Vehbi’nin takkesine! (Nasıldı birader esasında o söz?) Bu yazının ESAS yazılma amacı: beni Aşkı Memnu’dan itibaren koparıp hangi diziyi yazıyorlarsa oraya götüren Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’na teşekkürlerimi iletmek!
Onlar sayesinde harikulade mesut geçiriyorum Çarşamba ve Perşembe gecelerimi: Kuzey Güney veFatmagül’ü izleyerek.
Bu iki yazar bence Türk dizi yazarlığına resmen ve alenen sınıf atlattılar. Nerdeyse günümüzün birer Hüseyin Rahmi’si, Reşat Nuri’si ayarında yazarlıkları.
Amerika’da da şu an edebiyat yazarlığından çok daha mühim işler dizi yazarlığında yapılıyor. Breaking Bad’in, In Treatment’ın, Glee’nin yazarlık düzeyi bugün edebiyatta yok, ya da çok zor rastlanıyor.
Nasıl Amerikan dizi piyasası hakiki kabiliyetleri “uuuup!” diye bağrına çekmişse, Türk diziciliği de ilk kez nerdeyse Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu sayesinde hakiki kabiliyetlerle karşılaşmanın farkını yaşadı.
Benim bire bir izlemediğim ama ucundan baktığımda “Ne kadar sıkı yazılıyorlar birader” diye şapka çıkarttığım başka diziler de var muhakkak. (Diyelim Umutsuz Ev Kadınları fevkalâde iyi yazılıyor –bariz şekilde.)
Ama şahsî minnet duygularım için, beni kendilerine feci bağladıkları Aşkı Memnu’dan itibaren; HANGİ diziyi yazsalar resmen öttüren/ dans ettiren/ şahaneleştiren bu iki kadına ŞÜKRAN yazımı sineye çekiverin artık Taraf Okurları!
***
Not: Keh keh! Mail adresimi koymadığım için çemkiremeyeceksiniz. Hem başka teoriler de (halk arasında: zarflar) attım araya.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016