Ümit KIVANÇ
Viyana Üniversitesi'nden iki akademisyen, yüzyılı aşkın süre boyunca insanların zeka düzeyi (IQ) üzerine yapılmış araştırmaları biraraya getirmişler, uzun incelemelerin ardından şu sonuca varmışlar: zeka düzeyimiz giderek yükseliyor. 219 farklı araştırmayı didikledikten sonra ulaştıkları sonuç şu: Yüz yılda IQ'muz üç puan kadar artmış. (Bunları Der Spiegel'in konuyla ilgili haberinden öğrendim:http://www.spiegel.de/wissenschaft/mensch/iq-warum-die-menschheit-immer-schlauer-wird-a-1036825.html – haliyle Almanca.)
Araştırmanın hayli ilginç birçok sonucu var, tahmin edebileceğiniz üzre. En magazinel ve yüzeysel olanlarını medyamız belki aktaracaktır. (Köşeyazarı numarası: “Geçerken çakma” - İki puan!)
Öncelikle sözünü etmek gereken konu, -dünyanın başka yörelerinden, toplumlarından bağımsız, onlarla aynı kurallara tâbi olmayan, kendine göre farklı bir âlemde yaşayan- bizleri pek yakından ilgilendiriyor gibi: zekadaki gelişme, çevre koşullarına doğrudan bağımlıymış. Daha iyi beslenen, daha iyi eğitim gören ve daha iyi sağlık hizmetlerinden yararlananların zekası daha çok gelişiyormuş.
Bunlar öngörülemez şeyler değil şüphesiz. Ama karşısında bulunca insan yine de fena oluyor. Çünkü bu bulgulardan çıkan sonuçlar açık: Sağlıksız koşullarda yaşıyorsanız, yoksulsanız, zekanız daha yavaş gelişiyor. Bu, varolan acımasız sınıflı toplumun üst sınıflarına zaman içerisinde ilaveten avantaj sağlayan, bir başka gayriinsanî vaziyet. Tek teselli, yeterli yiyecekle zeka arasındaki ilişki, bir noktadan sonra kopuyor; yani o noktadan sonra, daha fazla, daha iyi yemekle zeka daha fazla gelişmiyor.
Eğitimle ilgili bahis ise, memleketi, toplumu, çocukları, gençleri için na şu kadar dertlenen her Türkiyeli insanı hem utancından hem kederden yerin dibine batıracak kurumumuzu tekrar aklımıza getiriyor: Düşünme ve muhakeme kabiliyetini yok eden, insanlığın evrensel bilgisinin büyük bölümünden taze beyinleri yoksun bırakan, doğrudan aptallaştırıcı Türk Millî Eğitimi. Kemalizmin inşa ettiği aptallaştırma mekanizmasının İslâmcılar eliyle genç dimağlar mezbahasına dönüştürülmüş şekli.
Sözkonusu araştırma sonuçları arasında beni en çok çarpan, “çevre etkisi”nin bu yönü değil. Yoksulluk, sağlık ve eğitim, daha bir kurumsal, yani toplum örgütlenmesine ilişkin sayabileceğimiz etkenler. Araştırma bir de, “manevî” diyebileceğimiz, toplumsal kültüre, kültür ortamına, alışkanlıklara, gelenek-görenek ve en önemlisi “değerler”e ilişkin sonucu gösteriyor: Eğer bulunulan çevrede zekanın gelişmesi anlamlı, önemli bulunan bir değer ise, zeka daha çok gelişiyor. Yoksa gelişmiyor.
Buna niye bu kadar önem verdin, pek beklenir bir hal değil mi? Sorabilirsiniz haklı olarak. Cevabım şöyle: Çünkü bu tür bir “çevre etkisi”ni kavramak, bugün Türkiye'nin en önemli sorunu olan riyakârlık ve ahlâksızlık, değer yoksunluğu konusuna ışık tutabilir.
Denklem basit: Birtakım canlılar olarak, çevrede tutunmamızı, güçlü olmamızı ne sağlayacaksa ona sahip olmaya, o özelliğimizi geliştirmeye çabalıyoruz.
Bu ölçüyle toplumsal olaylara, oluşumlara baktığımız zaman karmaşık manzaralar basitleşecek, bulanık görüntüler berraklaşacaktır.
Meselâ: Bugünün, özellikle büyükşehir ortamında insanların giderek bencilleştiği, benmerkezcileştiği, birbirlerine karşı duyarsız, umursamaz hale geldiği ortada. Kendi çıkarının peşinde koşmak en “doğal” yaşama güdüsü sayılıyor. Peki o kısacık haysiyet isyanı günlerinde Gezi Parkı'nda niye kimse bencillik yapmıyordu? Evde belki kalkıp bir bardak su almaya üşenen gençler sabaha karşı büyük şevk ve azimle Taksim Meydanı'nda yerleri temizliyorlardı. Herkes her şeyini paylaşıyordu, birbirine yardım ediyordu. Paranın geçmediği bir ortam yaratılmaya çalışılıyordu.
Niye? İnsanlar iki günde değişmiş, başka yaratıklar mı olmuşlardı? Hayır. Çünkü o ortamın geçerli değerleri dayanışma, paylaşma, kolektif çalışmaydı. Cesaret, beraberliğin getirdiği bir ortak kuvvetti. Ortam, “çevre”, bu değerlerin geliştirilmesini teşvik ediyordu.
Bugün benzer bir süreç yaşıyoruz. HDP'yi Meclis'e sokabilmek için uğraşan insanları tanımlamaya kalksanız, asla sadece “Kürt siyasî hareketi” tanımıyla yetinemezsiniz. “Solcular” diyemezsiniz, kapsamaz. “Laikler” hiç olmaz. “Seküler kesim” deseniz, neredeyse yarı yarıya yanlış. Ne peki?
Tanımı boşverin; bir tür yeni haysiyet isyanıdır sözkonusu olan. Şuna dikkat çekmeye çalışıyorum: siyasî hareket, kimi zaman sadece somut hedeflerle sınırlı olabilmesine karşılık, bazen aslında siyasetten ibaret olmayan sonuçlar yaratabiliyor. Bu, birtakım alternatif değerlerin geçerlilik kazandığı, alternatif bir ortam demek.
Böyle bir ortam, işte, insanların içindeki bazı dürtüleri, duyguları, istekleri geri itiyor, başka bazılarını öne çıkarıyor, kimilerine de olmayan duygular, istekler kazandırıyor veya çalışma azimlerini, cesaretlerini artırıyor, başkalarıyla dayanışma arzu ve yeteneklerini geliştiriyor. Tıpkı, zekaya değer verilen ortamda zekanın daha hızlı gelişmesi gibi.
Bizim, bugün Türkiye'yi faşizan bir diktatörlük rejimine sürüklemeye çalışanlara direnen ve demokratik, çoğulcu bir ortam yaratmaya çalışanların bu “çevre etkisi” meselesine az buçuk uyandığımız kanısındayım. Yine de, kendi aramızda hot zot, yalan dolan iftira varsa güzel bir toplu hayat kuramayacağımızı kendimize sık sık hatırlatmakta yarar var. Çünkü bizler de riyakârlığın en üst değer olduğu bir tarihin ve toplumun ürünüyüz.
Memlekette sahiden yaygın ve köklü bir değişim olabilmesi için, “çevre etkisi” meselesini halen AKP'ye oy veren dindarların önemli bölümünün de kavraması gerekiyor. Zorbalığın, hadsizliğin, kibirin, yolsuzluğun, yalanın, hilenin tepeden aşağı durmadan pompalandığı, yetmiyor, savunulduğu, din adına mütemadiyen yalan söylenen, riyakârlığın altınla kaplanıp şaşaalı bir saray suretinde karşımıza dikildiği bir ortamda, din de dindar da temiz kalamaz. Bu, tam da, dünün “Müslüman anarşist”inden sefil bir yancı yalancı yalaka üreten karanlıktır. Gelinen yer, her gün sekiz posta “günah işleme özgürlüğü”nün ardına sığınılan, dindar olmayanı bile aşağılayan, çok feci bir ortam, çok kirli, zehirli bir “çevre”dir.
Ve her çevrede, hangi değerler makbul, hangi değerler geçerli ve egemense, insanlar ve ilişkilerinde de o değerler gelişir, güçlenir. Yani bu gelinen yerden Müslüman'a hayır çıkmaz.
Etrafta neyi besler ve yetiştirirsek havaya o karışıyor, onu soluyor, içimize çekiyor, içimizde var ediyor, onunla donanıyoruz. “Zalim değilim ama zulmü şu halisane niyetle destekliyorum” diyen, sadece kendini kandırıyordur – iyi ihtimalle.
Keşke bugünkü saflaşma bir yerinden çatlasa kırılsa, hep beraber şu zehirli ortamdan kurtulabilsek. Kendi çabamızla kurtulabilmek bile başıl başına, bizi biraz iyileştirecek, ortamımıza değer kazandıracaktır.
Sonuçta IQ'muza da faydası olur muhtemelen.
Bu, seçimden önceki son yazımdı. Umarım herkesin sağduyusu komplekslerini yener.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024