Umut ÖZKIRIMLI
Diken’de yayımlanan ‘Otoriterleşme ve büyük resmi görmek’ başlıklı bir önceki yazımda Batı kamuoyunun (Yeni) Türkiye’ye yönelik eleştirilerine verilen tepkileri konu edinmiş, buradan hareketle, bu eleştirilere katılanlara açıkça hakaret eden Etyen Mahçupyan ve Süleymen Seyfi Öğün’ün yanı sıra, Türkiye’nin otoriterleştiğini düşünenlerin ‘kestirme’ve ‘önyargılı’ bir okuma yaptığını ileri süren ve onları ‘yeni oryantalist bir tavır‘ sergilemekle itham eden Ali Bayramoğlu’na toplam 34 (yazıyla otuz dört!) soru yöneltmiştim.
Eleştirilerime karşılık olarak ‘Türk aydının kök hücresi’ başlıklı bir yazı kaleme alan Bayramoğlu bu soruları yanıtlamak yerine kibirli bir üslupla bana siyaset felsefesi dersi vermeyi tercih etmiş. Bunu yaparken de yazıda öne sürülen argümanları -okuduğunu anlayabilecek entelektüel donanıma sahip olduğuna göre- bilinçli olarak çarpıtmış!
Tartışma ya da polemik ahlakına sığmayan bu tutum yetmiyormuş gibi, bir de beni ‘son derece çiğ ve terbiye sınırlarını zorlayan’ bir yazı yazmakla suçlamış.
Sahte çoğulculuk ve çiğlik
Bayramoğlu, Tony Judt, Marc Bloch gibi tarihçilerden alıntılarla süslediği yazısına ‘Cemaatçi-kimlikçi geleneğin’ eleştirisiyle başlıyor ve mutlak bir doğru, tek bir iyi olamayacağının altını çizerek ‘çoğulculuğun’ önemini vurguluyor. Çoğulcu düşüncenin telaffuzunun bile ‘tek siyasi hakikate’ dayalı geleneğe buz kestireceğini ekliyor ve ‘topyekün savaş’ anlayışını yeniden üreten ‘biz’ ve ‘onlar’ ayrımını yerden yere vuruyor- haklı olarak.
Bu çoğulculuk tartışmasının 12 yıldır Türkiye’yi yönetenlerin nefret söyleminin sınırlarını zorlayan diline yönelik olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Hatta üzülerek ifade edeyim, siz de ‘tescilli’ bir Erdoğan karşıtısınız!
Alternatif gerçekler
Bayramoğlu’na göre siyaseti bir ‘ölüm kalım oyunu’na indirgeyenler, bugünün Türkiye’sinin entelektüelleri. Bayramoğlu’nun ‘Anlayamıyor musunuz?’ diye seslendiği 85 aydın mesela ya da o bildiriyi imzalamasa da aynı zihniyeti paylaştığından emin olduğu benim gibileri.
O halde Bayramoğlu’na kendisinin ‘anlayamadığı’ ya da bilerek görmezden geldiği bazı ‘alternatif gerçekler’i hatırlatalım.
1. Siyaseti ‘biz’ ve ‘onlar’ sarmalına sokan, kendileri gibi düşünmeyenleri açıkça ‘vatan haini’ olarak niteleyen, bizzat bu ülkeyi yönetenler olmasın?
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni yıl mesajından kısa bir alıntı: ‘Kimi zaman içimizdeki hainler, kimi zaman yurt dışındaki hasımlar, büyük bir Türkiye’nin inşa ediliyor olmasından … rahatsızlıklarını dile getireceklerdir… 2014 yılının en acı kayıplarından biri … alçakça saldırılar neticesinde yitirdiğimiz genç kardeşlerimizdi. Başta Yasin Börü olmak üzere, bu genç kardeşlerimizi de bugün bir kez daha rahmetle yadediyorum.’
Neden Yasin Börü de Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım değil?
Hem ben milliyetçi/ulusalcılar dışında (onların da aydın olma statüsü tartışılır) kendileri gibi düşünmeyenleri ‘vatan haini’olarak niteleyen bir entelektüel tanımıyorum. Bayramoğlu tanıyor mu? Aydın bildirisine imza atanlar arasında var mı öyle biri?
2. Madem çoğulculuk önemli bir değer, neden Bayramoğlu kendisi gibi düşünmeyenleri, örneğin yukarıda sözü edilen bildiriye imza atanları, Cemaat’le dirsek temasına girmekle ya da indirgemecilikle suçluyor?
Bundan birkaç yıl öncesine kadar bu isimlerle birlikte askeri vesayete karşı birlikte mücadele etmiyor muydu? Bu isimler bugün bile ulusalcılar, radikal sol ve Ergenekon, Balyoz, vb davalarda mağdur olanlar tarafından AKP’ye destek vermekle suçlanmıyor mu? Aralarından bazıları uzun süreden beri Cemaat yargısı ve polisinin hukuksuzluklara itiraz etmiyorlar mıydı?
Diyelim, Bayramoğlu haklı; bu isimlerin hepsi bir gecede her nasılsa Erdoğan karşıtı-Cemaat sevdalısı kesildi. Hani tek doğru yoktu? Belki yanılan ‘biz’ değiliz, Bayramoğlu ve Mahçupyan gibiler. Çoğulculuk, işimize gelince hatırlayacağımız bir değer mi?
3. Askeri vesayete karşı mücadele meşru, ‘mafyatik örgütlenme’Cemaat’e karşı mücadele meşru, demokrasiyi iğdiş eden, bunu yaparken askeri vesayetin MGK’dan YÖK’e tüm kurumlarını kullanan hükümete karşı mücadele meşru değil öyle mi?
Bakın, Türkiye Gazetesi 2 Ocak tarihli haberinde ne yazıyor:‘Paralel Devlet Yapılanması olarak bilinen Gülen hareketi Kırmızı Kitap’a girerek resmen ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak kabul edildi.’
Bunu eleştirene ‘yeni oryantalist’ demek ‘çiğlik’ değil, ‘yeni oryantalist’ diyene soru sormak ‘çiğlik…’ Peki.
Yeri gelmişken kısa bir parantez açalım: ‘Çiğlik’ ve ‘terbiye sınırları’nı zorlamaktan en son bahsedecek kişi, Balyoz davasına dair bulgularının çoğu doğrulanan Dani Rodrik-Pınar Doğan çiftine‘darbeci çocuğu’ diyen, Cemaat’e karşı pek de dostane duygular beslemeyen Demokratik Yargı Grubu üyelerini bir ‘‘Robespiyer’ edasıyla ellerinde ‘seyyar giyotin’ aydınların arkasında dolaşmak’la suçlayan Bayramoğlu’dur (‘Dani Rodrik, Çetin Doğan: Yeniden yargılanma‘, 01.02.2014; ‘Seyyar Giyotin‘, 14.02.2014).
Gayrı meşruluk meselesini es geçmek
Bayramoğlu’nun yazısının beni bir yanıt kaleme almaya iten bölümü ise yazımda ‘gayrı meşru meselesini es geçip meşruya takıldığım’ iddiası.
Nedense Bayramoğlu yazımın en temel paragrafını aktarmamış ya da aktarmamayı ‘seçmiş’; yazının orijinaline referans vermediği için de okuyucuyu bilinçli bir şekilde yanıltmış.
Bahsettiği paragraf şöyle: ‘Bir an için bütün bu iddia edilenlerin doğru olduğunu kabul edelim. Hatta son birkaç yıldır tanık olduklarımızın ‘meşru’ ile ‘gayrı meşru’ arasında bir iktidar mücadelesinin de ötesinde ‘gayrı meşru’ yapının bir darbe ile ‘meşru’ hükümeti devirme girişimi olduğunu varsayalım. Ve bir dizi soru soralım.’
Yani yazım Bayramoğlu’nun ve AKP cenahının iddiasını verili kabul ediyor; sorularını Cemaat’in gayrı meşru bir yapı olduğu, seçilmiş hükümeti devirme amacıyla darbe yapmayı planladığı varsayımından hareketle soruyor.
Bu bilinçli çarpıtma, Bayramoğlu’na meşruluk meselesini tartışmaktan kaçma fırsatını da veriyor. Oysa mesele net.
1. Hükümetin meşruluğunun sorgulanmasına neden olan gayrı meşru yapıyla 10 seneye yakın bir süre devam ettirdiği işbirliği.
Bayramoğlu’nun Al Jazeera Türk’te yayımlanan bir yazısında iddia ettiğine göre, ‘AK Parti’nin siyasi sorumluluğu Cemaat’in operasyonel sorumluluğuna indirgenemez. Cemaat’in ‘altın nesil’ fikri üzerinden devlet alanına yayılması … hiçbir şekildesiyasi iktidarın derinliğini bildiği, parçası ve ortağı olduğu bir proje değildir.’ (italik benim)
Bayramoğlu’na AKP’nin Cemaat yapılanmasının derinliğinden ‘hiçbir şekilde’ haberi olmadığını nasıl bildiğini sormayalım (bu bilgi pek ortalıkta konuşulmuyor olsa gerek).Peki, ülkeyi darbeci bir yapıya farkında olmadan teslim eden hükümet ehil midir?
2. Aynı yazıda Bayramoğlu bu ‘tanımsız ama fiili işbirliği’nin‘Türkiye’nin sivilleşme, geçmişle yüzleşme sürecinde belirleyici rol oynadığını’ da iddia ediyor. Yani gayrı meşru ile meşrunun birlikteliği sivilleşmeye yol açtığı sürece kabul edilebilir. Anlaşılan meşruluk da çoğulculuk gibi sadece işimize yarayınca aklımıza gelen bir araç!
3. Ve Bayramoğlu’nun terimleriyle ‘daha da vahimi’, ‘hükümetin varlığı/meşruiyeti ile hükümetin politikaları arasında, akla 28 Şubatçı mantığı getiren bir özdeşlik’ kurmam, ‘neredeyse 1960’a değecek bir saikle, kendi bakışına dayanarak hükümetin meşru olmadığını iddia’ edebilmem.
Bayramoğlu’nun nasıl darbeci zihniyetle örtüştüğümü iddia edecek kadar kendini kaybettiğini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Yalnız meşruluğun anlamını ‘kendi bakışıma dayandırmayacak’ kadar siyaset bilimi bilgim var.
Bayramoğlu meşruluğun sandık çoğunluğundan ibaret olduğunu ya da meşruluk ile hükümet politikaları arasında bir bağ olmadığını düşünüyorsa kendisine Tony Judt ve Marc Bloch okumaya ara verip biraz da 1788’den beri kullanımda olan, Alexis de Tocqueville’in 1835 tarihli Democracy in America kitabında popülerleştirdiği ‘çoğunluğun tahakkümü’ kavramı üzerine okuma yapmasını öneririm.
Otoriterleşme, hükümeti eleştirmek
Yazı çoktan Diken okurlarının sabrını zorlayacak uzunluğa geldi. Daha Bayramoğlu’nun ilk yazımda dile getirdiğim hükümete yönelik eleştirileri ‘sıkça ve daha derinlemesine’ yaptığı iddiası var, ki bu ayrı bir yazı, hatta akademik makale konusu. Kısaca değinip geçelim.
Ali Bayramoğlu 1 Ocak 2014 ile 1 Ocak 2015 arasında Yeni Şafak’taki köşesinde 244 yazı yazmış. Bu yazılarda siyasi iktidarın otoriterleşmesine, evet, sıkça değiniliyor. Ama bize çoğulculuk güzellemesi yapan Bayramoğlu bu konuda nedense ‘arafta bir durum’ olamayacağını söylüyor.
Bayramoğlu’na göre, “Siyasi iktidardan hoşlanmasanız da, tutturduğu yolu otoriter, verdiği kavgada kullandığı araçları ve aldığı önlemleri tehlikeli bulsanız da, bunları dile getirmek demokratik bir gereklilik olsa da, ana tablo değişmez. Türkiye’de ‘devlet ve siyaset bir baskın yemiştir.’” Mesele bu krizden ‘otoriterleşme baskısı’ artmadan nasıl çıkılacağıdır. (‘Konforlu Pozisyonlar”, 28.01.2014)
Yani AKP için otoriterleşme bir seçim değil, zorunluluk! ‘Mafyatik örgütlenme’yle mücadelenin doğal sonucu!
Cemaatçi-kimlikçi gelenekten uzak, çoğulcu Bayramoğlu’nun tek doğrusu (!) bu olabilir. Kendisine sorular yöneltmeme neden olan ilk yazının amacı da bu doğruyu dile getirme özgürlüğünü sorgulamak değil -senelerdir dile getiriyor zaten- aksini düşünenleri ‘yeni oryantalist’ ilan etmesiydi. Bana cevaben yazdığı yazıda işi beni ’28 Şubatçı mantığıyla özdeşlik kurmak’la itham etmeye kadar götürmesi aslında ortada tartışacak fazla bir şey olmadığını da gösteriyor.
‘Acı’ bir anekdot
Biraz acı ama Bayramoğlu’nun yazısını okuduğumda aklıma ilk Amerikalı yazar Henry David Thoreau’ya atfedilen bir anekdot geldi.
1846 yılında Amerika-Meksika Savaşı sürerken konan özel vergiyi emperyalist bir savaşta kullanılacağı gerekçesiyle reddeden ve bu yüzden bir gece hapis yatan Thoreau’yu hapishanede ilk ziyaret edenlerden biri arkadaşı Amerikalı felsefeci Ralph Waldo Emerson’dur.
Emerson, Thoreau’ya neden hapiste olduğunu sorar. Thoreau’nun yanıtı ibret vericidir: “Waldo, sen neden burada değilsin?”
Ya sen, Ali Bayramoğlu… Sen neden oradasın?
P.S. Bu yazıda kullandığım malzemeyi hazırlayan Ali Orhan Yılmaz’a teşekkürü borç bilirim.
http://www.diken.com.tr/ali-bayramogluna-bir-yanit-waldo-sen-neden-burada-degilsin/
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020