Yasemin ÇONGAR
Yasemin Çongar’ın bu yazısı YA DA köşesinde değil, EX LIBRIS / DÜNYA BUNLARI OKUYOR adlı köşede yayımlanmıştır.
***
Bir tercih yaptın sen. Mucizeye fırsat tanımak istemiş olsan bile, bunun imkânsızlığını biliyordun sanırım. Bilerek atladın. Soğuk bir ölümü seçtin çünkü. Öyle değil mi?
İlâhiyatçı Mark D. Thompson, yirmibirinci asrın başında çaresizliğin en kuvvetli tezahürünü, sanatta, edebiyatta hatta popüler müzikte bile değil, bu tek fotoğrafta bulduğunu söyledi sonra.Boşluğa atlamakla, bilmeden bir karede dondurdun sen kendini, kendi sonunu sonsuz kıldın. “Çaresizliğin resmi” oldun. Öyle mi hakikaten? Her şey bundan mı ibaret? Söyle bana... Pırıltılı bir eylül sabahında kendilerini ve senin gibi hiç tanımadıkları, hikâyelerini hiç bilmedikleri binlerce insanı yakmayı seçen o esmer gençlerin öngördüğünden farklı bir ölüm istediğin için de atlamadın mı biraz sen? Dumanda boğulmaktan, ateşte kavrulmaktan, çelikte erimekten, imkânsız bir kurtuluş için çırpına çırpına önce kora, sonra küle dönüşmektense, hayatın boyunca seni rahmine doğru çeken yeryüzünün kudretine ilk kez büsbütün teslim ederek kendini, tek bir darbenin kesin hükmünü seçmiş olmadın mı? Boşluğun nefesinin içinden geçerek varacağın soğuk bir ölümü, sıcak bir sona tercih etmedin mi? Söyle.
Özgürlük ateşinden kimse müstesna değil
Bir eylül sabahında Dünya Ticaret Merkezi’nin Kuzey Kulesi’nden atlayarak ölümlerden ölüm beğenen o “çaresiz” adamla, on yıl sonra bir şubat sabahı süpürgelerini kapıp Tahrir Meydanı’nı temizlemeye gelen “muzaffer” isyancıları hangi duygunun birleştirdiğinin hikâyesi henüz yazılmadı. Ne de olsa “Arap Baharı,” tomurcukları dalında bir mevsim hâlâ; isyanın ağaçları daha meyve vermedi. 1961 Paris doğumlu Jean-Pierre Filiu’nun kitabını da bunu bilerek okumak gerek. Kısaca “Sciences Po” diye namlanan Paris Siyasal Etüdler Enstitüsü’nde hocalık yapıyor Filiu ve son dönemde daha ziyade İslam’ın küreselleşmeyle ilişkisi üzerine çalışıyor. Yeni yayımlanan The Arab Revolution: Ten Lessons from the Democratic Uprising (Arap Devrimi: Demokratik Ayaklanmadan On Ders) adlı kitabında Tunus’un, Mısır’ın, Libya’nın, Suriye’nin başkaldıran sokaklarının bize neler öğrettiğinin erken bir çetelesini tutmuş. Evet, “erken” ama Filiu’nun, bir gazete haberinin şipşak kutusu olabilecek kadar tezcanlı bir liste ve “turfanda” yorumlarla dokunduğu olgularda, zamanla sınanarak olgunlaşırken kuşkusuz yeni dönüşümler geçirecek olan hakikatin nüvesini yakalamak pekâlâ mümkün.
Öncelikle, bütün saçmalığına rağmen Batı düşüncesinde kendine yer bulabilmiş bir ezberin sonunun nihayet geldiğini tescil ediyor Filiu; Arap toplumlarını, demokratik idealin nüfuz edemediği bir güruh, devâsâ bir “istisna” olarak kabullenen köryargıyı tarihe gömerken, söz konusu özgürlükse, her halk gibi Arapların da bu ateşten müstesna olmadığını hatırlatıyor. Ayrıca, “Bir Müslüman sadece Müslüman değildir” diyor; herkes gibi bir Müslümanın da karakterinde, düşüncelerinde, hayallerinde illâ ki başka kimliklerin izlerini taşıdığı gerçeğini, bütün basitliği içinde, kimi kıraç zihniyete “yeni” gelebilecek bir tarzda muştuluyor. Orada durmuyor. Gençlerin öfkesi kadar, bu öfkeyi sanal âlemde buluşturup çoğaltarak sokağa döken sosyal ağların da, toplumsal dönüşümün motoru haline geldiğini, “Arap Baharı”nı gün be gün izleyen herkesin gördüğü gibi gören Filiu, belki herkesin görmediği ya da görse bile kavramsallaştıramadığı bir olguyu da masamıza bırakıyor ki, kitabının en önemli katkısı bu bence. Biraz da sosyal ağların bu eşitleyici ve yatay düzeyde örgütleyici gücü sayesinde, bugün artık devrimlerin “lidersiz” yapılabildiği bir çağdayız biz; The Arab Revolution’u okurken daha iyi anlıyorsunuz bunu.
Filiu’nun üzerinde durduğu diğer bir “ders,” barışçı eylemin etkisiyle ilgili. El Kaide gibi, dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en gözükara örgütlerinden birinin şiddet kullanarak yapamadığını, sadece sokağa çıkıp slogan atarak yapabilen Tunuslu ve Mısırlı gençler, cihadçı radikalizmi “İslam’ın ve Arap âleminin tarihinde bir paranteze dönüştürüyorlar” Filiu’ya göre ve El Kaide, İslamcı mücadele tarihinde bir “doruk” değil bir “sapma” halini alıveriyor.
Ziyaretçiler hücreme hayat getirirdi
Filiu’nun“Arap devrimlerinde domino etkisi aramayın” gibi epey tartışılabilecek bazı tezler de içeren derslerini burada bırakıp, size Ahmed Errachidi’yi anlatmak istiyorum. On yıl önce, benim bir yandan sarsıla sarsıla ağlarken, bir yandan da her şeyden çok karnımda büyüyen fasulye tanesi için korktuğumu bilerek ve bu yüzden kendimden utanarak çıplak gözle izlediğim vahşeti, Londra’nın kuzeydoğusunda, aşçılık yaptığı lokantanın karşısındaki bir café’nin televizyonunda seyretmiş Errachidi. “Dehşet ve şok içinde kalmıştık” diye hatırlıyor bugün; her şeyden çok kendisi için korkmanın aklına bile gelmediğini söylemeksizin.
1966 Fas doğumlu Errachidi’nin 2012’de Britanya’da yayımlanacak olan A Handful of Walnuts (Bir Avuç Ceviz) adlı hatıratından bölümler okuyorum şimdi. Mevsimlik “yeni yazı” dergisi Granta, son sayısını “Ten Years Later” (On Yıl Sonra) başlığıyla 11 Eylül saldırılarının yıldönümüne ayırmış; Errachidi’nin kitabından geniş bir bölüm de bu sayıda yer bulmuş kendine.
“Üç biraderin ölümünden sonra, beni 5 numaralı kampa taşıdılar” diye yazıyor Errachidi, “buradaki hücreler betondandı. Arka duvarın ortasında azcık ışık geçiren buzlu camdan bir pencere vardı. Pencerenin üst kenarında, kibrit çöpü başı büyüklüğünde bir yerde şeffaflaşıyordu cam. O küçücük noktadan dışarıyı görebiliyordum. Beton yatağın üzerinde ayakta durup, güneşe, mavi gökyüzüne, bulutlara, hatta kuşlara, ağaçlara, tepelere bakardım. Üç yılı tecritte geçirdikten sonra, bu güzel fırsattan ötürü şanslı hissederdim kendimi.”
590! Errachidi’nin Guantanamo’daki kimlik numarası bu: Beş yüz doksan. Dünya, daha doğrusu dünyanın büsbütün sağırlaşmayı reddeden küçücük bir azınlığı onun adını ilk kez, 2006’da, avukatı Clive Stafford Smith’in Guardian gazetesinde, yukarıda bahsi geçen üç mahkûmun ölümü üzerine yazdığı makale sayesinde duydu. O üç mahkûm tecritte intihar etmişti; Errachidi’nin de aynı sonu seçmesinden, hızlı bir ölümü, her gün azar azar ölmeye yeğlemesinden çekiniyordu Smith.
A Handful of Walnuts, çift kutuplu bir aklı olan, yani hayatı birbirini izleyen manik ve depresif dönemlere ayrılmış bir halde yaşayan Errachidi’nin, 11 Eylül saldırıları sonrasında, 2002’de Bannu’da Pakistanlı ajanlarca Amerikalılara satılmasından 2007’de mahkeme kararıyla değil, kamuoyu baskısıyla serbest bırakılmasına kadar, hakkında hiçbir adlî süreç işletilmeksizin geçirdiği mahpusluk dönemini anlatıyor. İlkin kendi böğründen taşıp, bir işkencehanenin taş duvarlarında yankılanan “Ne isterseniz söylerim” çığlığının dilden dile taşınırken aldığı halden ibaret olan “Usame Bin Ladin’in tepe generali” tevatürü dışında niye orada tutulduğunu hiç bilmemiş Errachidi; ne ilk başta anlamış “suçunu” ne Fas’taki ailesinin yanına döndükten sonra.
Errachidi, kitabının önsözünü de yazan İngiliz avukat Smith, kendisine başından beri inandığı ve Londra’da on sekiz yıl aşçılık yaptığını, 2001 sonunda küçük oğlunun kalp ameliyatı için para bulmak umuduyla ucuz gümüş alıp dönüşte pahalıya satmak üzere Pakistan’a gittiğini, o sırada Afganistan sınırındaki kamplarda mültecilere yemek pişirdiğini, bu esnada iki kez de sinir krizi geçirdiğini uzun bir takip sonrasında belgeleriyle kanıtlayabildiği içindir ki, yaşıyor bugün. A Handful of Walnuts, hayatın hepimizin başına gelebilecek tuhaf tesadüfleri, aklın hepimizin aklına bir parça musallat olan müzmin tereddütleri ve başkalarının hepimiz hakkında her an, her makamdan sürdürdükleri usul terennümleri hiç umulmadık bir noktada kesiştiğinde, herhangi birimiz gibi bir insan olan Errachidi’nin, kendini nasıl “azılı bir El Kaide militanı” olmadığını kanıtlamak zorunda bulabildiğinin hikâyesi. Errachidi’nin beyninde ve etinde hissettiği acıyı, çaresizliği, hiçleşmeyi okurken sizin de kibriniz kırılıyor, insanlığınız içinize ağır gelmeye başlıyor sanki, dudaklarınızdaki o teklifsiz tebessümü çiğneyip tükürmek istiyorsunuz.
“Ziyaretçiler” başlıklı bölümde, “Her yemekten sonra, günde üç kez gelirlerdi” diyor Errachidi, “Onları sabırsızlıkla beklerdim. Onlarla otururdum, refakatleri mutlu ederdi beni. Saatler geçirirdik birlikte ama hiç sıkılmazdım. Gelir ve bana hayatın bitmediğine dair bir ümit getirirlerdi. Ne zaman onları görsem, rahatlardı içim. O kadar sessiz yürürlerdi ki, muhafızlar onların orada olduğunu bilmezlerdi.”
Böyle diyor ve çok geçmeden, “Muhteşem karınca milletinden bahsediyorum” diye açıklıyor durumu: “Bu güzelim yaratıklar beni çelik hapishanemde ziyaret ederlerdi... Onlar için gizlice bir köşede yiyecek saklardım.” Gerisi, Errachidi’nin, yuvarlak kısmı yukarı gelecek şekilde, hücrenin zeminine bıraktığı yarım bir yer fıstığının altına girip, sessizce içini kemiren karıncaların, sonra hiçbir şey olmamış gibi, fıstığın kabuğunu orada öyle bırakıp gitmelerinin hikâyesi.“Bilmeseniz, o kabuğun içinin boş olduğunu asla anlamazdınız” diyor Errachidi, “Bunu çok eğlenceli bulurdum... Karıncalar ziyaretime gelince, ölüm hücreme hayat girerdi.”
Tercih hakkını yaratmaktır özgürlük
Errachidi’nin hatıratını okuduktan sonra, Filiu’nun “Arap Baharı”ndan çıkardığı derslerde eksik bir vurgu var gibi geldi bana. Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, bir yandan da, asırlardır kırılmış bir gururun tamirine tanık oluyoruz belki de biz. Tek tek bireyler ve halklarla birlikte bütün bir kavim, benliğini yeniden inşa ediyor sanki. İlk kez tercih hakkını yaratarak yapıyor bunu. Ölümüne başkalarının çoktan karar verdiği bir dünyada, gökdelenin tepesinden atlamakla, nasıl öleceği konusunda son bir tercih kullanan o gururlu adam gibi, Arap gençleri de nasıl yaşamak istedikleri konusunda ilk kez bu kadar kararlı bir ses yükseltiyorlar. Özgürleşmek de bu değil mi zaten? İnsanın gururunu tek parça tutan şey, son tahlilde tercihleri değil mi? Ona hiçbir seçenek bırakmayan bir ölüm hücresinde, dört ayaklı ziyaretçileriyle sırdaşlık ederek ümitlenebilen bir adamın her şeye rağmen hayata tutunma tercihi, başlı başına bir gurur, bir özgürlük manifestosu değil mi aslında?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012