Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
O kadar…
3.03.2014
3400

 “Yakın

gelecekte kimlerin saklanacak in arayacağını göreceğiz” diyen iş

adamları derneği başkanının paralel devleti tek başına ispata yeten

tehditleri, güya “Alo”larından çok korktuğu diktatöre 300 bin satan

gazetede  “benim için yok hükmündesiniz” diye yazan Kemalist ‘cesur’

gazeteciyle o epey tanıdık kibrin geri dönüşü, Mu’ta Fitnesi Konferansı

düzenleyen akıl tutulmasıyla, her çıkan kaseti “hadi bu kez oldu” diye

heyecanla açarken kalpten gidecek emekliliği gelmiş liberaller ve aradan

devrim çıkarmak isteyen yancı solcular arasındaki tek gecelik

birliktelik karşısında daha iyisi yazılamazdı.

Emanet edilen

bu köşeyi başka yazılarla doldurup, Pazar günü dahi olsa bile tembellik

etmeyi sevmem ama bu yazı için küçük bir ara vermeye değer. Serbestiyet

sitesinde yazıyı tıklayan 35 bin kişiden sonra Türkiye gazetesinin

değerli okurları için de gelsin.

Bekir Berat Özipek yazdı: Kasetler iktidarı neden devirmez?

Şimdi yer yerinden oynamalıydı değil mi?

Şimdiye kadar hükümet düşmüş, başbakan istifa etmiş, hükümeti kurma görevi Kemal Kılıçdaroğlu’na verilmişti.

Ama öyle olmadı, olmuyor.

Olmayacak da.

Hani seçimlerden hemen önceye saklandığı söylenen kaset, “turpun büyüğü” var ya, işte onu da patlatsanız yine olmayacak.

Değil başbakanın ses kasetini, altın dolu küpleri bahçeye gömerken çekilen görüntülerini servis etseniz faydası yok.

Anketlere

bakın, yine ilk sırada olduğunu göreceksiniz. Fazlasını yaparsanız

toplum da onun arkasında safları daha fazla sıklaştıracak.

Hakikaten size tuhaf görünüyor değil mi? Daha önce parti liderini götüren kaset, şimdi beklediğiniz etkiyi yapmıyor.

Kasetler montaj olduğu ve toplum da bunu anladığı için değil.

Toplum bu kasetlerle yapılmak isteneni anladığı için olmuyor.

“Bu kaseti dinleyen şöyle davranır” diye umuyorsunuz ya.

O tam öyle olmuyor işte.

Keşke,

90 sene sonra, toplum mühendisliğinin sökmediğinin artık çoktan

anlaşılmış olması gereken bir ülkede, siyaseti dizayn etmek için kaset

maset işine girmeseydiniz.

Keşke “post-modern” dönemde,

toplumun ona vermek istediğiniz mesajı alıp nasıl dönüştürdüğünü ve

amaçladığınızdan tamamen farklı bir şekilde yansıttığını anlasaydınız.

Keşke

sosyal bilimlerde suyun her zaman yüz derecede kaynamayacağını, aynı

etkinin her zaman aynı sonucu doğurmayacağını bilseydiniz.

“İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar. Ama onu diledikleri gibi yapamazlar” der Marx. Tarih sizin dilediğiniz yönde akmaz diyor yani. Keşke cengaver kalemşorlardan fırsat bulup biraz da Marx okusaydınız.

Açık söyleyeyim, yenileceksiniz.

Çünkü bu toplum, ne yapmak istediğinizi çok iyi anlıyor.

Vesayetten de kendisini kesip biçen, dizayn eden mühendislerden de nefret ediyor.

Alavere dalavere, yine çocuklarının geleceğinin çalınmak istendiğinin farkında.

Onun

reflekslerine sinmiş, âdeta siyasi genetiği haline gelmiş bir “tecrübi

birikim” var ve bu yüzden de sizin yolsuzluk tiratlarınızı dinleyince

gözleri yaşarmıyor.

“Bu algıya bir Menderes daha kurban veremeyiz” diyordu geçenlerde TV’de biri…

Anahtar söz bu.

Menderes’e

âşık da o yüzden mi? Hayır. Geçmişte Menderes’e atfedilen “yolsuzluk”

ve “diktatörleşme” bahanesiyle kendi geleceğinin nasıl gasbedildiğini

biliyor da o yüzden.

Geniş halk kitlelerinin, devlet

hastanelerinden yararlananların, işçinin ve esnafın bu kasetlere

inanmamasının ekonomi-politiğini anlamadıkça, kasetlerinizin neden

etkisiz kaldığını da anlamayacaksınız.

Ve milletin umursamaz

bakışları arasında, “tamam, hükümet meşruluğunu kaybetti, oyun biter”

muhabbetini de sadece CHP ile yapacaksınız.

Ben de bir

demokrat olarak ne yapılmak istendiğini görüyorum ve yolsuzluk

söylemiyle beni hizaya getirmeye çalışanlara karşı restimi çekiyorum.

“Yoksa

sen yolsuzluğa karşı değil misin” söylemiyle ezilip, siyaseti vesayete

teslim etmiyorum. Yolsuzluğa karşı olmam, çok daha büyük bir yolsuzluğa,

seçilmiş meşru hükümeti yargıçla polisle, kasetle masetle alaşağı etme

girişimine karşı durmamı engellemiyor.

Siyasi kavganın

göbeğindeki muhterem yargıçlara falan da güvenemediğim için, kararı en

büyük jüriye, halka ve onun hakemliğine bırakıyorum.

O suçlu bulursa, DSP-MHP Koalisyonu’nu hatırlayın, en çok oyla başa getirdiğini indiriyor.

İndirmiyorsa, anlayın işte, sizi daha kötü görüyor demektir.

Yarın çıkaracağınız başka kaset de fikrimi değiştirmeyecek.

Gerçek bile olsa değiştirmeyecek.

Çünkü bu kavganın asıl konusunun yolsuzluk olmadığını hepimiz biliyoruz.

“Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.”

Mecelle'de böyle yazar, diyor hukukçu dostum Yaşar Atılgan.

Maksadı görüyorum ve reddediyorum.

O kadar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar