Yıldıray OĞUR
“Nasıl devlet, din üzerinde tahakküm kuramazsa, dinî topluluklar da devlet ve diğer dinî gruplar üzerinde tahakküm kuramaz. Dini istismar eden örgütlerin devlet içinde yapılanmasına, paralel devlet yapıları kurmasına, devletin gücünü kendi çıkarları için kullanmasına elbette izin verilemez. Demokratik devlet bunun güvencesidir. Devletin görevi, dinlerin ve inançların kurduğu yaşattığı kurumların sivil toplum örgütlerinin serbestiyetini güvence altına almaktır. Dolayısıyla devlet-din ilişkisini belirleyen unsur sivilliktir. Toplum kendi dinî yaşamını, kendi yorumunu kendisi gerçekleştirmelidir.”
Bu satırlar bundan 20 yıl önce 40 yaşında İstanbul’a Belediye Başkanı seçildiğinde “otobüsler haremlik selamlık diye ayrılacak, içkili mekanlar kapatılacak” diye korku nöbetleri geçirilen, sokaklarda “şeriat istemiyoruz”, “Türkiye Cezayir olmayacak” yürüyüşleri yapılan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı vizyon belgesinden.
Devletteki 90 yıllık Kemalist vesayetin, seçimlerle yıkılmayacak İslami bir versiyonunu kurmayı teklif eden Gülen cemaatiyle yaşanan kötü tecrübeden hareketle “dinî topluluklar da devlet ve diğer dinî gruplar üzerinde tahakküm kuramaz” diyen bir laiklik anlayışı, dinin devlet tahakkümünden kurtarılıp sivilleşmesi teklifinin de yer aldığı Din-Devlet İlişkisi başlığı altındaki paragraflar Haliç’te açıklanan Yeni Türkiye Yolunda başlıklı cumhurbaşkanlığı vizyon belgesinin en dikkat çekici kısımlarıydı.
20 yılda AK Parti’yi kuran kadrolar, “şeriatçılık, dincilik” ithamları arasından gelip, darbeden kısa bir süre önce Mısır’da Müslüman Kardeşler’e laiklik tavsiye eden, Türkiye’de ise devleti dinî bir cemaatin tahakkümüne karşı koruma görevini kendinde gören bir yere geldi…
Ama diğer kesimler bu 20 yılda oldukları yerde çakılıp kaldılar.
Halbuki 90’ların ortasından itibaren Türkiye’nin en sihirli sözcüğü, yenilik ve değişimdi. İkinci Cumhuriyet tezleri bu zamanda ortaya çıkmıştı. Yeni Osmanlıcılık tezleri de. Özal’ın, vefat etmeseydi Köşk’ten inip kuracağı partinin adı Yeni Parti’ydi. O tarihlerde içinde yeni, değişim geçen başka pek çok parti kurulmuştu. Hasan Celal Güzel’in Yeniden Doğuş Partisi, Aydın Menderes’in Büyük Değişim Partisi ve tabii Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi.
1994’ün sonunda kurulan Yeni Demokrasi Hareketi’nin parti programının girişindeki slogan epey tanıdık: Yeni bir Türkiye kurmalıyız.
Türkiye’nin hâlâ siyasette medyada olan laik liberal, sol entelektüellerinin tam kadro kurucusu olduğu YDH’nın programındaki hedeflerin, iki yıl sonra 1996’da solun neredeyse tüm entelektüellerinin kurucusu olduğu ÖDP’nin vizyonunun, savundukları ve biraz da ürkek ifade ettikleri en radikal taleplerinin pek çoğu AK Parti’nin yapılmış işler listesinde duruyor.
Hatta 20 yıl önce bir parti çıkıp; iktidara gelirsek Kürt sorununu Öcalan’la konuşarak çözeceğiz, 1915 için taziye yayınlayacağız, Dersim için özür dileyeceğiz, kamuda başörtüsü özgür olacak, Andımız, 19 Mayıs kutlamaları kalkacak, deseydi ÖDP, YDH o partinin yanında epey sağda, statükocu kalırlardı. Tabii o parti bir hafta sonra kapatılıp, yöneticileri tutuklanmazsa…
Bu son 20 yılı Erdoğan ve AK Parti’yi kuran siyasetçiler sürekli alıcıları açık, öğrenerek, değişerek geçirdi. Erdoğan, gençlik yıllarından beri içinde olduğu, sadece bir parti değil bir hayat görüşü olan Milli Görüş’ün gömleğini çıkardığını söyleyecek kadar cesur davrandı.
Bunun mesela CHP için muadili ancak bir CHP liderinin çıkıp Kemalizm gömleğini üzerimizden çıkardık demesiydi. Ya da daha çok sayıda sosyalistin çıkıp, vurdulu kırdılı, Kemalizme yamaklık yapmış Türk solunun geçmişini reddediyoruz diyebilmesiydi.
Hiçbiri bunu yapmaya cesaret edemedi.
Dün Erdoğan için “Kenan Evreni geçti. Ama kendi doğru bellediklerine karşı, böyle bir mesafe koyarak bakması mümkün değil. En azından, bugünkü tavırlarıyla, mümkün görünmüyor. Bu da, hepimiz için, tehlikeli bir durum” diye yazan Murat Belge’nin son 20 yılda kendi doğru bellediklerine aldığı mesafeyle, Erdoğan’ın son 20 yılda doğru bellediklerine mesafesi arasındaki mesafe buradan Ankara’ya duble yol olur.
Tam tersine laik demokratlar AK Parti değişirken Türkiye’nin laik demokratları yerlerinde saydılar. Daha kötüsü de son 20 yılda dindarlarla kurdukları bütün bağları tek tek koparmaya, üzerlerinden çıkardıkları, eski gömlekleri yeniden giymeye, eski “yobazlar”, “gericiler” jargonuna dönmeye başladılar.
Son 20 yılda neredeyse aynı nakaratı ve nihai çözümü dayatmaktan vazgeçmediler. O kadar çok düşünmeye, konuşmaya tartışmaya gerek yoktu onlar için. Çözüm belliydi. Yapılmışı Batı’da vardı. Onları copy-psate edince iş bitecekti. Avrupa Birliği’ne girip yırtacaktık. Norveç’e bakıp aynısını yapacaktık.
Otoriter bir özgürlük, demokrasi, reform vizyonuydu bu. O yüzden Kemalistti. AK Parti’nin seçmenlerine “oynamasına” bile tahammülleri yoktu. Aceleleri vardı. Yoruma, demokratik olgunlaşmaya, her türlü tarihselci yaklaşıma kapalıydı bir selefi demokratlıktı bu.
AK Parti’nin ağır çekim, demokratik meşruiyet zemini kura kura yürüttüğü değişimi, bu 12 yılda kaç kez Kemalist olmakla, Ankaralılaşmakla, milliyetçileşmekle, Milli Görüş’e dönmekle tekfir ettiler, belirsiz.
Sonunda halkı sevmeyen, tercihlerine saygı duymayan, demokrasi oyunundan hoşlanmayan Kemalistlere döndüler. İktidar nefretiyle kendilerini devlete göz koymuş dinî cemaatlerin, arkaik solun, ulusalcıların, CHP’nin, silahlı örgütlerin, Suudilerin, İranlıların Orta Doğu vizyonunun kollarında buldular.
Erdoğan ise 20 yıl sonra laiklik vadederek bir numaralı koltuğa da aday. Böylece 20 yıl sonra dişine göre bir "İslamcı" aday gösteren CHP’ye de bir tur bindirmiş oldu.
Son 20 yılın karınca ve ağustos böceği hikâyesiydi bu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025