Yıldıray OĞUR
Hoş tesadüflerle dolu bir haziran ayı bu.
Her şey CHP-AKP arasındaki ani Kürt sorunu balayıyla başladı. Başbakan’ın en fena Uludere açıklamalarını yaparken bile İmralı’yla görüşmekten, PKK’yı dağdan indirmekten bahsetmeye başlaması da aynı zamana denk geldi.
Faili hâlâ meçhul bir kasetle değiştirildiğinden beri yenisinin eskisinden en büyük farkının Kürt meselesinde ortaya çıktığı görünen CHP’nin yaşadığı bu hayırlı ani aydınlanma ve aldığı inisiyatif, AKP’nin uzun süredir yok muamelesi yaptığı CHP’ye birden kucak açmasını fazla kurgusal ve çalışılmış bulmak için kötü niyetli bir komplocu olmaya gerek yok.
Tam bu günlerde Avni Özgürel de Kandil’e gidip Karayılan’la görüşmüş. Daha sonra da Ankara’ya gidip bazı görüşmeler yapmış. Bu çok ciddi gazetecilik başarısının (Ankara’ya gitmek değil tabii) ürünü olan röportajı henüz okuyamadık. Ama anladığımız kadarıyla Karayılan gazeteci Özgürel’e “silahlı mücadelenin devri bitti” mesajı vermiş.
Bu, Ankara’nın kasım ayından beri PKK’dan duymak istediği tek cümle. Geçen temmuzda Öcalan’la anlaşılmasına rağmen devirdiği masaya yeniden oturmak isteyen PKK’ya Ankara, silah bırakmasını değil, silahlı mücadeleye son verdiği açıklamasını şart koşuyordu. Sadece Ankara değil başta Erbil olmak üzere bütün dünya bekliyor PKK’dan bunu. Belki Esed hariç bütün dünya.
Hatırlayın Barzani, Kürt Konferansı’nı PKK silahlı mücadeleyi bitirdiğini ilan etmediği için iki kez erteledi, bunu diyene kadar da toplamayacak.
Neçirvan Barzani’nin her ay Türkiye’ye gelmesi, Suriyeli muhaliflerin başına PKK-Esed aşkına yönelik bir hamle olarak muhalif bir Kürt’ün getirilmesini de tesadüfler zincirine ekleyelim.
Tesadüf bu ya geçen hafta ABD Kongresi’ne de ilginç bir tasarı sunuldu. Tasarıyı sunan John McCain ve Lieberman birkaç ay önce Türkiye’de uzun uzun temaslar yapmıştı. Eğer tasarı Kongre’de kabul edilirse ABD, PKK'ya “silah bırakma, şiddeti terk etme ve Türk hükümetiyle barışçıl diyaloga girme” çağrısında bulunacak. Daha doğrusu kapalı kapılar ardından aylardır yaptığı bu çağrıyı ilk kez resmen ve aleni olarak yapacak.
Haziran ayında yaşanan hoş tesadüfler bununla da bitmiyor. Talabani, dün sözcüsü aracılığıyla PKK’yı ateşkese ikna etmeye çalıştığını açıkladı. Resmen. Talabani daha önce de defalarca arabuluculuk için nabız yoklamıştı. Ama ilk kez resmî bir açıklamayla bu rolünü deklere etti.
Bölgemizdeki haziran tesadüfleri ise bununla da sınırlı değil. Maliki’yi devirme planı yürürlükte. Toplanan imzalar son anda İran’ın Güneş Motel hamlesiyle yetersiz kaldı. Ama Maliki’nin koltuğu fena hâlde sallanıyor. O düşerse Esed’in üzerine düşecek. Tam tersi de geçerli Esed düşerse, Maliki’nin üzerine düşecek.
Tesadüflerin ardı arkası gelmiyor. Hafta sonu şu âna kadar “Esed giderse İslamcılar gelir” endişeli modern pozisyonunu koruyan İsrail’den hem de Peres, Netanyahu ve Mofaz gibi üç büyüklerden net “Esed gitmeli” mesajı gelmesin mi...
Sanki gizli bir el haziran ayında dünyanın en çok kanayan bu bölgesindeki soğuk savaş kalıntılarını temizlemek için harekete geçti.
Eğer bir aksilik çıkmazsa PKK silahlı mücadeleyi bitirme kararını açıklayabilir. Türkiye Kürtçe anadilde eğitim için ciddi bir adım atabilir.
Ama bir aksilik çıkmazsa...
PKK ile devlet arasındaki üç büyük barış görüşmesi devlet ya da PKK içindeki yapıların provokasyonları sayesinde çöktü çünkü.
1990’ların ilk kuşak PKK-Devlet görüşmeleri MGK’dan şimdi bile hayal edilemeyen bir af yasası çıkmasından bir gün sonra PKK’nın 33 eri öldürmesiyle bitmişti.
2009 yılında PKK’nın ateşkes ilan etmesinden birkaç gün sonra ilk KCK operasyonunun düğmesine basıldı. Yine 2009’da Erdoğan- Ahmet Türk zirvesini iptal ettiren mayın saldırısının arkasından askerler çıktı. 2011’de Öcalan’ın Barış Konseyi’nden bahsetmesinden günler sonra PKK Silvan’da saldırdı, sabahında Aysel Tuğluk Diyarbakır’da daha sonra fos çıkacak demokratik özerkliği ilan etti.
O yüzden Kılıçdaroğlu-Erdoğan arasındaki tarihî Kürt sorunu zirvesinden birkaç gün sonra Van’daki KCK operasyonu sürpriz değil.
En tehlikelisi bu savaşın 30 yıldır bitmemesine neden olan Kürt meselesinde ustalaşmış istihbarat oyuncularının hoş olmayan sürprizleri olacaktır.
1990’lı yılların başında devlet-PKK temaslarının gazeteci-arabulucu arası aktörü iken birden ortadan kaybolan İsmet İmset yazmıştı bir yazı dizisinde.
1992 yılının ağustos ayında Jandarma’da görevli dört üst düzey subay peşmerge kıyafetleriyle Irak Kürdistan’ına geçip, bir dizi görüşme yapmış.. Aylar sonra Ankara’da hükümetin önüne istihbarattan bir rapor gelmiş.. Raporda Talabani’nin üçü Kırmançi lehçesiyle konuşan dört PKK lideriyle yaptığı gizli bir toplantıdan bahsedilmekte ve “Sakın Talabani’ye güvenmeyin” denmekteymiş.
İstihbaratın dört PKK’lı lider diye Ankara’ya raporladıklarının Jandarma’da görevli subaylar olduğunu altyazı geçmeye gerek yok herhalde.
Neyse ki Kürt meselesinde inisiyatif artık sadece Ankara ve PKK’nın elinde değil.
Tesadüflerin sürmesi dileğiyle...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı”
10.11.2025 - Lavaboda kalmış bir yığın bulaşık….
8.11.2025 - Münfesih terör örgütü
3.11.2025 - Mami, IKE ve Hüseyin-2
1.11.2025 - Mami, IKE ve Hüseyin-1
29.10.2025 - PKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi?
27.10.2025 - Neşe’nin kapsayıcılık sorunu…
21.10.2025 - Neyse ki Meclis zabıtları asla kaybolmuyor
18.10.2025 - Öcalan o kanalları ilk kez izledi ve…
13.10.2025 - Hatay’ı haritasına ilk kim koymuştu?
11.10.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































selim adıgüzel
Hrac Madooglu adlı yorum yapan arkadaş,..tüm Mahçupyan yazılarının altına yorum yazıyorsun,..demek ki Mahçupyanı okunmaya değer buluyorsun,..bu güzel.....Mahçupyanın son paragrafında yazdıklarıyla ,..şu senin örnek verdiğin Aziz Nesin Jakoben - Toplum Mühendisliğinin bu halkın 0/0 60 ı aptaldır söylemini karşılaştır ve bi,r kez daha düşün ,..aptal olan ezberci sol mu ,...yoksa gelişmelere göre eğilip bükülmeyi beceren ve kendisini yaşadığımız yüzyılın belirleyici gücü o0larak hergün daha çok hissettiren sıradan - göbeğini kaşıyan halk mı......hadi düşün bakalım sevgili Madooğlu.......
el kürdi
akpnin hayal ettixi tasavur ettixi hizmeti yahut zan ettixi hizmeti yazarken izzeti nefsini sattixini yazinda siritiyor otuz iki dishini gösterib sonrada akpyi uyarman öyle yapmacikki sen yagercek akpyi görmüyorsun yahut bizi hoyratin karamanin cizdixi akpyi reklam vari telal mantixiynan duyurmada bayada basharili oluyorsun mah-cub-yan acab böyle akil yoksunu yazmak baya rahat layici oluyordur hem cok para almak hemide keyif cakmak böyle keriz parali parti nerde bulunur ancak TCde bulunur
Hrac Madooglu
Selim Bey, Mahcupyanin Erdogan hakkinda soylediklerini cok abartili ve gulunc buluyorum. Aziz Nesinin romanlarina malzeme olabilecek yorumlar bunlar, onu soylemek istedim. Mahcupyanin AK Partiyi elestiren herkese saldirmasi, hakaret etmesi de davranis bozuklugudur. Zaten solcu ve liberallere karsi asiriya kacan bir hosnutsuzlugu var. Solcu derken, kendislerini solcu diye tanimlayan milliyetcilerden ya da Kemalistlerden soz etmiyorum. Bugun Turkiyede onuru ile kose yazarligi yapan birkac aydin var. Bunlar kimsenin parali askeri degil, dalkavuk degil. Bu degerli insanlara "fikirsiz, parazit, bilincsiz",vs diye hakaret etmek bir entelektuele yakismaz. Mahcupyanin Bati ile de arasi hic hos degil, anlamadigim nedenlerle. ABnin AK Parti iktidarinin hukuku ve insan haklarini hice sayan uygulamalarini elestirmesi "psikolojik ihtiyaclar" nedeniyle yapilan bir seymis Mahcupyana gore. Neymis bu psikolojik ihtiyaclar onu aciklamamis. ABnin Turkiyeye karsi duydugu bir eziklik veya asagilik kompleksi mi var ki, kendini tatmin etmek icin olur olmaz nedenlerle Turkiyeyi elestirsin? Batinin Turkiyedeki ic siyaseti ve sosyolojiyi anlamadigini ve bu konuda cahil oldugunu da iddia ediyor. Bu da cok talihsiz bir yorum. ABnin Turkiye ile ilgili raporlarini okursaniz, adamlarin Turkiyede olup bitenler hakkinda ortalama bir TC vatandasindan cok daha bilgili ve gercekci oldugunu gorursunuz.
Hrac Madooglu
AK Patiyi elestirenler, Erdoganin kirdigi potlari, isledigi suclari tasvib etmeyenler ahmak. Cemaat darbeci, Solcular parazit, Ermeniler palyaco, Kurtler cigirtkan, Bati medyasi da cahil, Turkiye hakkinda hicbirsey bilmiyorlar ama "psikolojik ihtiyaclar yuzunden" dogru olmayan seyler yazip iftira atiyorlar. Ama neyse ki Mahcupyan var. Herseyin dogrusunu Mahcupyan biliyor ve sagolsun bize ogretiyor. Kafamiza vura vura, hakaret ede ede, bazen de masal anlata anlata ogretiyor; "...Erdogan palasini eline almis, ormana dalmis. Kesip bicerek ilerliyor. Memleketi icin yapiyor bunu, kendisi icin degil ha. Caliyor ama calisiyor" vs...Aziz Nesin sag olsaydi keske. Tam ona gore konular bunlar.
Nihat Taştan
Teşekürler sayın Mahçupyan; Hükümetin sadece yanlışlarını ele alıp, bunları da liderin kişiliğine bağlayarak siyaset yaptıklarını, hatta belki de Türkiye analizi yaptıklarını sanıyorlar. Bu cehaletin toplumda bir karşılığının olmaması, ancak bir duygu cemaati üretebilmesi şaşırtıcı değil. Ahmaklığın bir tercih haline gelip cemaatleştiği noktada, artık bir zihni yozlaşmayla karşı karşıyayız demektir ve bunun kişilikleri etkilememesi düşünülemez. işte bu yüzden milyonlarca İnsan bu basiretsizler mi? bu ülkeyi idare edecek diyerek AK Partiye verdikleri oyu onaylamakta tereddüt etmiyorlar, ve yola devam; bazen iktidar sarhoşluğuna kapılarak yapılan yanlışların düzeltilmesini çürüklerin ayıklanmasını da zorlaştırıyor.