Yusuf Ziya DÖGER
TÜRKİYE İSLAMCILIĞI NEYİ AMAÇLIYOR?
“SİZ HİÇ ONLARI DİNLEDİNİZ Mİ?”
Sosyal yaşam alanı, dinamiklerini kendisi içerisinde üreten bir işleyişe sahiptir. Bu işleyişteki dinamikler toplumsal canlılığı korur ve aynı zamanda ilerleme için motor işlevini görür. Sosyal yaşamın zenginliği ise yeni fikir, düşünce ve bakış açılarının toplumsal zeminde yer edinmesine bağlıdır. Toplumsal çeşitlilik yoluyla bunlara olanak yaratılarak birlikte yaşam olanaklarının nasıl olması gerektiği hakkında topluma fikir verir. Ancak yeni fikir, düşünce ve bakışların toplumda karşılık bulmaması üzerine hareket eden anlayışlar ise bu çeşitliliğin sesini kesmeyi temel öncelikleri haline getirme uğraşında olurlar.
Toplum içerisinde farklı kesimlerden ve bireylerden yükselen seslerin sosyal yaşam alanında duyulması, anlaşılması ve bilinmesi toplum için hayati önem taşımaktadır. Toplum bu seslere açık olursa sosyal yaşam alanının zenginleşerek yeni ufuk ve anlayışlar oluşturup bu çerçevede ilerlemesi olanaklı hale gelir. Ancak farklı seslerin ve bakışların kısıldığı ve duyulmalarının önüne engel konulduğu toplumların dar kalıplara sıkıştırılması söz konusu olur. Bu durumun ise günün birinde piston etkisiyle patlamaya yol açacağı muhakkaktır.
Elbette toplumsal yaşam alanında tek sesliliği ve tek renkliliği esas alan yaklaşımlar varlıklarını korumak amacıyla diğer seslerin duyulmasını engelleyecek veriler üretme derdinde olurlar. Kendilerini korumak ve kendi ses ve bakışlarının doğruluğunu düşünce ve fikir zemininde ortaya koyma gücünden yoksun oldukları için sürekli bir telaş halinde olurlar. Bu nedenle farklı seslerin ve bakışların toplumsal zeminde yer edinmesini engellenmek için kuru kalabalık ve gürültüyü esas alarak eyleme geçerler.
Somutlaştıralım:
Çok renkliliğin ve çok sesliliğin toplumsal dinamiklerin doğru biçimde kanalize edilmesinde ehemmiyet taşıdığını belirtmiştik. Bunların herhangi bir şekilde engellenmesi o dinamiklerin topluma katkı sunması yerine toplumsal yapının tahrip edilmesinde rol oynayacaklarını da unutmamak gerekir. Konuyu Türkiye İslamcılığının Kürd Müslümanlara karşı yürüttüğü anti propagandanın amaçladığı temel gayeler üzerinden ele alınmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz.
Mısır’da Firavun tarafından zihinsel ve fiziksel anlamda köleleştirilen Ben-i İsrail oğullarını Firavun ’un zulmünden kurtarmak için ortaya çıkan Musa’ya Firavunun gösterdiği ilk tepki nankörlükle itham etme olmuştu. Türkiye İslamcılığı da iki yüz yıldır yaşanan Kürd ve Kürdistan sorununa bigâne kaldığı gibi konunun hiçbir şekilde ne kendi gündemlerinde yer almasına müsaade etti ne de onların içerisinde yer alan Kürdlerin konuyu gündemleştirmelerine imkân verdi. Tıpkı Musa’nın karşısına dikilen Firavun ’un taşıdığı endişe gibi kendi saltanatlarının bu insanlar nezdinde yıkılmasından endişe ettiler.
Bu sebeple Kürd ve Kürdistan sorununu insani ve İslami bir hak olarak konuşma yerine ona fıkhî bir form bularak sorunu asabiyet ve milliyetçilik olarak lanse ettiler. Bununla amaçlanan içlerinde yer alan Kürdlerin herhangi bir şekilde konuya yönelmelerine set koymaktı. Yöntem olarak da asabiyet ve kavmiyet üzerinden konuyu ötekileştirme oldu. Bunun yeterli olmadığı durumlarda ise konuya 1960 ’lardan itibaren ilgi gösteren sol düşünce ortaya konularak bir Müslümanın solcularla aynı kulvar üzerinden yürümeyeceği algısını oluşturmak istediler. Dinsel bir içerik Kürdlerin Kürd ve Kürdistan sorununa imada bile bulunmalarını haram ve küfür olarak nitelediler.
Bu tutum Musa’nın Firavun tarafından nankörlükle ithamının yeni bir biçimiydi. Çünkü Musa Firavun karşısında hakikatin temsilcisi olarak orta yer gerçekleşen bir zulmü haykırıyordu. Firavun bu haykırışın hakikatini bildiği için ortaya kuru gürültü saçarak Musa’nın sesini kısma derdindeydi. (sihir olayına bakınız) Firavun Musa’nın çığlığının halka herhangi bir şekilde ulaşması halinde bunun kendi hâkimiyet kalelerini yıkacağını çok iyi biliyordu.
İşte Türkiye İslamcılığı kendi hâkimiyet kalelerinin Kürd Müslümanlar nezdinde yıkıma uğramaması için konuya dinsel (fıkhi) bir form kazandırarak konuyu sumen altı etmenin derdindeydiler. Bu sebeple konunun herhangi bir şekilde konuşulmasına dahi taraf olmadıkları gibi konunun insani ve İslami boyutunu bile gizlemek zorunda kaldılar.
Türkiye İslamcılığı günümüzde ise Kürd ve Kürdistan sorunu karşısında Kürd İslami kesimin sesini kısmak amacıyla tıpkı Mekke müşriklerinin Hz Peygambere karşı takındığı tavrı sergilemektedir. O gün müşrikler kabe çevresinde Hz Peygamberin okuduğu kuran ayetlerinin sesinin diğer insanlara ulaşmaması için 8insanlar onu duymasınlar diye gerçekleştirdikleri) gürültü çıkarma eyleminin aynısını yapmaktadırlar. Bunun için de Kürd ve Kürdistan sorununu gündeme alan herkesi PKK üzerinden tanımlayarak öteki ilan etmektedirler. Böylece Müslüman Kürd halkınca o seslerin duyulmasını engelleme çabasını sergilemekte ve bakın sizi savunanlar Marksit ve Leninist dinsizlerdir. Böylece PKK üzerinden tanımlanan o saf ve hakikat içeren sesimizi kesmektedirler.
Buna rağmen bizler o seslerin Erkam’ın evinden yükselen mazlumların sesi olduğunu ilan etme çabası içerisinde bu sesi mazlum halkımıza duyurmak üzere yola çıktık. Ancak PKK yaftası ve dinsizlik yaftası ile onlar hakikati boğma derdinde olsalar da bizler bunu ilan etmeye devam edeceğiz. Konuyu bir örnekle bitirelim.
Çağrı filminde yer alan bir sahne vardı. Mekkeli Müslümanlar ilk kez kol kola girerek kendilerini açığa vuracak şekilde Kurandan ayetler okuyarak Kabe’ye yönelirler. Mekkeli Müşrikler buna karşı durmak ve set oluşturmak için onlara engel olma çabasındadırlar. Bu sebeple topladıkları ayak takımlarıyla Müslümanları taşlayarak Kabe’ye girişlerine engel olmaktadırlar. O sırada avcılığa çıkmış Hz Hamza çölde avcılığını tamamlayarak atı üzerinde gelirken görünür ve olaya şahit olur.
Mekkeli müşriklere olup biteni sorar ve müşrikler ona durumu açıklamaya çalışırlar. Hamza o anda tarihe mal olan o tarihi sözü söyler “peki siz hiç onları dinlediniz mi ne diyorlar ne istiyorlar?” der. Müşriklerin elbette bu soruya verecek cevapları yoktu.
Bizde Türkiye İslamcılığına soruyoruz “sizler hiç bizi dinleme cesareti gösterdiniz mi”? Kürd ve Kürdistan sorununu hiçbir şekilde dinlemediniz ki onu mahkûm ediyorsunuz. Ve tıpkı müşrikler gibi dinleme, anlam ve kavrama yerine onun duyulmasını engellemek için onun PKK üzerinden tanımlayarak öteki ilan ediyorsunuz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017